Haftalık
Işıl Kurnaz
29 Mart 2025 Cumartesi
Devlet görevlileri tarafından önceden herhangi bir yetki verilmeksizin ya da adli veya idari formalitelere uyulmaksızın uygulanan cezalandırıcı eylemler şeklindeki yargısız baskı; mahkemeler tarafından herhangi bir ön inceleme veya hüküm olmaksızın devlet tarafından izin verilen gözaltılar ve diğer zorlayıcı tedbirleri içeren idari baskı; bir tür yargı süreci içeren ancak normal hukukun üstünlüğü standartlarından ayrılan yargısız veya yarı-yargısal baskı; siyasi baskı içeren ancak keyfiliğe karşı tam koruma sağlayan olağan yargı mekanizmaları yoluyla ilerleyen yasal baskı.
Menderes Çınar
25 Mart 2025 Salı
Bu plan gerçekleştirildikçe de iktidarda kalacak, iktidarda kalmasının “doğal” olduğu Türkiye toplumun hafızasına kazınacaktır. AKP liderliği son sivil darbesinin öncesinde, bu boş ezberi dayanak alarak yanlış partiye (HDP) oy veren seçmenden hesap sorulacağı tehdidini savurmuş ve seçim yoluyla kendisine darbe yapılmak istendiği absürt iddiasını öne sürebilmiştir. Bu iddiaların arkasında ve altında malum ezbere duyulan samimi inanç değil, tek elde temerküz anlamına gelen icracı başkanlık sisteminin adım adım derinleştirilmesi ve tahkim edilmesi projesi yatmaktadır.
Osman Özarslan
24 Mart 2025 Pazartesi
AKP, İmamoğlu’nu tutuklayıp, Şişli belediyesine kayyum atayarak, ‘terör iltisaklılığı’ kartını elde tutmaya devam ettiğini göstermiş oluyor. Öte yandan, yürüyüş ve miting kısa vadede etkili olmakla birlikte, kolaylıkla aslında tam da AKP’nin istediği gibi zaman kazanma, süreci kabullendirme, kitleyi yorma, meydanda kalanları marjinalize ve kriminalize etme gibi işlevler edinebilir. Bu bakımdan, öncelikle muhalefetin bu harekete bir isim/başlık koyarak başlaması, ardından boykottan, ışık söndürme-tencere tava eylemlerine kadar daha ayrıntılı bir eylem repertuarını, yüz metre değil, maraton koşacak şekilde tasarlamasına ihtiyaç var gibi görünüyor.
Ömer Laçiner
23 Mart 2025 Pazar
AKP-MHP cenahının 19 Mart’takinden daha yapay, uyduruk gerekçelerle yeni saldırılar, bastırma operasyonları tertiplemeye hazırlandığına kuşku yok. Geldiği durum ve pozisyonda başka bir çaresi kalmamış gibi görünüyor çünkü. Durum böyle ise iki ihtimal mümkün: İktidar cephesi ya “bu yol felaketimiz olur” diyebileceklerin kitlesel terkiyle çatlar ve bölünür ya da sahip olduğu ağır fiziki şiddet, imha gücüne yaslanarak ülkeyi sonunda galibi olmayacak bir varoluşsal çatışmaya sürükler. Ülkenin böylesi bir çatışma ihtimalinden en az mümkün ihtimal olarak bile bahsedilebilir hale gelmiş olması en kritik karar verici konumundaki Erdoğan’ı bilhassa ve gerçekten düşündürmelidir.
Tanıl Bora
19 Mart 2025 Çarşamba
Gazete Duvar’ın kapanması, bir eşik bekçisinin daha yok edilmesi demek, bir eşiğin yıkılması, bir kapının kapanması demek. Gitgide kıt kaynak haline gelen yayıncılık, editörlük, gazetecilik becerisinin, zanaatının bir darbe daha yemesi demek. Rastgele kullandığımız terimleri, kelimeleri, lütfen usulca yeniden düşünelim. Neyi kaybettiğimizin idrakine varmak için… Yayın organı, diyoruz.  – Organ, bir uzviyettir. Canlı bir gövdenin, o canlılığın devamını sağlayan bir unsuru, uzvudur. Bir medya organı olarak Gazete Duvar’ın yitimi, kamusal can kaybıdır.
Cuma Çiçek
17 Mart 2025 Pazartesi
Türkiye’de devam eden PKK’nin silahsızlanması ve Kürt meselesinin siyaset ve hukuk zeminine çekilmesi süreci ile Suriye’deki post-Esad dönemi devlet ve ulus inşa sürecinde Kürtlerin yerine ilişkin süregelen müzakere süreci ilişkili süreçler. Bununla birlikte, iki ülkedeki süreçlerin birbirine indirgenmesi mümkün değil. Meselelerin kapsamı, sorun alanları, aktörleri ve takvimleri ilişkili olsa da dikkate değer ölçüde farklı.
Erdoğan Özmen
12 Mart 2025 Çarşamba
“Asla Gözlerini Kaçırma” bir açıdan travmatik kayıplar ve yas (yas tutmanın imkansızlığı, yas tutamama) üzerine bir film iken, bir açıdan da bilinçdışı üzerine bir tefekkür filmidir. Film boyunca resim bir aktarım nesnesi, bir vesile gibi işlev görür. Sayesinde nihai doğrunun, anlamlandırılamayan ve katlanılan ıstırabın anlamının üretileceği bir araç gibi, kendi yerini arıyordur sanki en nihayetinde oraya yerleşmek için. Özellikle amaç edinilmiş değildir. Kendi olarak, kendi başına var değildir.
Barış Özkul
11 Mart 2025 Salı
Türkiye’yi yıllardır -DEP’ten beri kurulan- sayısız siyasi partiyle, sandıkla, parlamenter temsille demokratikleştirme mücadelesi veren Kürt siyasî hareketi 2023 seçimlerinden sonra Kürt sorununu Türkiye toplumunu demokratikleştirme mücadelesi vererek çözmenin mümkün olmadığı kanısına varmış gibi görünüyor. Kuşkusuz böyle bir kanı ulu orta ilan edilemez; ancak bir politik refleks olarak kendi mantığını işletir. Bu refleks başlıca iki eğilimden güç alıyor. Birincisi, Kürt siyaseti ve Kürt halkının çoğunluğu bir küskünlük ve nafilelik duygusuyla Türkiye’den koparak Ortadoğu’ya yönelmiş ve Suriye’deki gelişmelere odaklanmış durumda.
Murat Belge
3 Mart 2025 Pazartesi
Türkler ile Kürtler arasındaki sorunun çözümü bence hem kolay, hem de oldukça zor. Öcalan’ın bu açıklamasında hemen hemen hiç koşul aramaması çeşitli Kürt gruplar gözünde sorun çıkarabilir, çıkaracağına inanıyorum. Çünkü bu sorunun siyasi rejimler arasında bize uygununu bulmakla sınırlı bir şey olduğu kanısında değilim. Bu tür formüller değil, duygusal bir tavır alış gerekiyor. Karşılıklı saygı ve öncelikle sevgi zemini kurulmalı. Zor olan bu. Ama bunu geçerli hale getirdiğimizde hiç aksamayacak bir beraberlik yaratmış oluruz. Burada asıl çabanın şimdiye kadar daha güçlü konumda bulunan, en azından öyle görünen Türklere düştüğüne inanıyorum.
Derviş Aydın Akkoç
23 Şubat 2025 Pazar
Duyguları taşımak, ikinci cümleden üçüncüsüne yol almak, öyküyü kurmak yükte hafif ama pahada ağır kelimelerin işidir: sözgelimi boyna dolanmış o havlu mangal isinden, terden kararmıştır, alttan alta bıkkınlığı, başka bir yer ve icraat özlemini duyuruyordur. Nitekim Kebapçı Nuri’ye “Hayırlı işler deyip” sözü “şarkı türkü işleri nasıl gidiyor” alaylı sorusuyla devam ettiren bir müşteri; özneyi bir anlığına zamandan da mekândan da koparır.
Ahmet İnsel
1 Şubat 2025 Cumartesi
ABD merkezli bu yeni nasyonal-kapitalist otoriter rejimin başat niteliklerinden biri yağmacı bir kapitalizmden güç alması ve onu besleyerek, güçlendirmesidir. 2020’de Cédric Durand’ın önerdiği “Teknofeodalizm” kavramını benimseyen Varoufakis ve sayıları giderek artan gözlemciler bu yağmacı kapitalizmin esas olarak ABD’de güçlenen versiyonuna işaret ediyor. Teknoloji şirketleri ağırlıklı bu yeni aşırı zenginler grubunun sermaye birikimi yöntemi, maddi üretimden ziyade, ağ hizmetlerini kullananlarla ilgili bedava elde ettikleri bilgileri metalaştırmak, onların tercihlerini, zevklerini, algı dünyalarını kendi sermaye birikimlerini azamileştirme yönünde belirlemek. Bu yeni oligarşinin üyelerinin daha fazla kâr edebilmek için ilk yapmaları gereken daha fazla kullanıcı bilgisine sahip olmak.
Güncel
Ekonomik Boykot: Tüketici Bilincinin Sivil İtaatsizliğe Dönüşümü
29 Mart 2025 Cumartesi
Ekonomik boykotlar, demokratik kanalların daraldığı ortamlarda, yurttaşlar için güçlü bir sivil direnç aracıdır. Bugün, iktidar-sermaye ilişkilerinin olağanüstü görünür hale geldiği, bazı şirketlerin doğrudan iktidarın uzantısı gibi davrandığı, demokratik hakların sistematik biçimde kısıtlandığı bir ortamda, tüketicilerin ekonomik tercihleri politik bir anlam kazanmaktadır. Ekonomik boykotlar, işbirliği yapmayı reddetmenin, rızayı geri çekmenin, sessiz ama güçlü bir protestonun ifadesidir. Sandıkta oy vermek önemlidir, ancak demokrasi sadece dört yılda bir sandığa gitmek değildir.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (3): CHP’nin İlk Doğrusu: 2019 İstanbul Belediye Başkanlığı Seçim(ler)i
27 Mart 2025 Perşembe
Velhasıl, 2017 referandumunda Erdoğan’ı İstanbul’da yenen şey, farklı siyasi partilerin lider kadroları arasında “Erdoğan karşıtlığı” temelinde, politik pazarlıklarla tavanda kurulmuş konjonktürel bir çıkar ittifakı değildi. Erdoğan’ın önerdiği “Tek Adam Rejimi,” tabandaki çeşit çeşit seçmenin, farklı farklı işleyen akılları ve vicdanları —daha doğrusu, bu akıllar ve vicdanlar arasında oluşmuş bir “örtüşen görüş birliği”—tarafından reddedilmişti. Tabandaki bu görüş birliği, referandumda “hayır” için ayrı ayrı kendi kampanyalarını yürüten politik partiler tarafından kurulmamış, tam aksine, bu partiler kendi farklı meşreplerince, toplumsal tabanda zaten var olan bu görüş birliğinin bir nevi “eş taşıyıcılıklarını” üstlenmişlerdi. 2017’de İstanbul’da Erdoğan’ı yenen politikacılar değil, tabandaki seçmenler — daha doğrusu, onların arasındaki “örtüşen görüş birliği”ydi.
İstanbul Barosu Yönetiminin Görevden Alınması
25 Mart 2025 Salı
İstanbul Barosu’nun kapısı daha önce 12 Eylül darbe döneminde Sıkıyönetim Komutanı emriyle mühür vurularak kapatılmıştı. Ama o zaman hukuk Askeri Cunta’nın 1 numaralı bildirisiyle askıya alınmıştı, hukuk yoktu. Şimdiki biraz farklı. Bahse konu baro yönetimini görevden alan ve seçimlerin yenilenmesine hükmeden karar bir mahkeme tarafından verilmiştir. Bu niteliği itibariyle ilktir. Üstelik yargılamanın üç kurucu unsurundan ikisi (savcılık ve hâkim) yargılamanın üçüncü kurucu unsuru savunmanın örgütü hakkında karar vermektedir…
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (2) Başarılı bir Çoğul Muhalefet Örneği: 7 Haziran 2015 Seçimlerinde HDP
24 Mart 2025 Pazartesi
HDP’nin 2015 yılındaki başarısının kamuoyu önündeki taşıyıcılığını dönemin eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ yapmıştı. CHP’nin 2019 yılında İstanbul Belediye Başkanlığı’nı AKP’den bir değil iki defa seçim kazanarak almasına vesile olan ‘İstanbul İttifakı’nın taşıyıcısı ise Ekrem İmamoğluydu. İmamoğlu, ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel’i CHP genel başkanı seçilmesine ve Özel başkanlığındaki CHP’nin  2024 yerel seçimlerinden “Türkiye İttifakı” kurgusuyla birinci parti olarak çıkmasına en çok katkı koyan isimlerden biriydi.
Franz K. Âşıkları ve Max Brod’un İhaneti
22 Mart 2025 Cumartesi
Nihayetinde Franz K. Âşıkları’nı güçlü çağrışımlara rağmen Kafkaesk bir eser olarak değerlendirmek yerine, Sönmez’in kendi tarzı içinde ele almak daha doğru olur. Sönmez burada sadece Kafka’nın edebi mirasını değil, gerçek ile kurgu arasındaki çizginin ne kadar bulanık olabileceğini de sorguluyor. Bu yaklaşım, edebiyatın tarihsel olayları nasıl yeniden yazabileceği ya da bozabileceği üzerine bir tartışma başlatıyor. Bu, aslında edebi otorite ile okurun ve yayıncının müdahale hakkı arasındaki sınırları sorgulayan bir mesele. Yazarın isteği mi kutsaldır, yoksa edebiyatın kendi başına yaşayan bir varlık olduğu mu kabul edilmelidir? Bu konuda kendi kanaatimi belirtmem gerekirse bana göre, Max Brod’un yaptığı etik olarak tartışmalı olsa da edebi miras açısından paha biçilmez bir hamle olarak kabul edilmelidir.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Türkiye’de Siyasi Muhalefetin Toplumsal Çoğullukla İmtihanı (1) - Kutuplaşma Kıskacında Türkiye
22 Mart 2025 Cumartesi
2013 yılındaki Gezi Eylemleri'nden itibaren ise, Erdoğan’ın odağı artık iyice yerleştiği iktidar koltuğu ile bu koltuğu borçlu olduğu seçmen çoğunluğunu muhafaza etmeye kaydı. 2016 yılındaki başarısız darbe girişiminin ardından “iktidarı muhafaza etme” kaygısı Erdoğan açısından daha da akut bir hal aldı. Dolayısıyla bu dönemde Erdoğan’ın politik aidiyet farklılıklarına yaklaşımının “kapsayıcı” yüzü silikleşti, dışlayıcı yüzü öne çıktı. Ancak 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde bir kez daha seçilmek için bir araya topladığı Cumhur İttifakı bileşenlerinin ve seçimlerden sonra muhalif partilerden yapmış olduğu belediye başkanı ve milletvekili transferlerinin çeşitliliği gösteriyor ki, Erdoğan politik aidiyet farklılıklarına geçmişte göstermiş olduğu pragmatik kapsayıcılığı tümüyle rafa kaldırmış da değil.
Mickey 17: Bir Gezegenler-Arası Yeni Sömürgecilik Alegorisi
21 Mart 2025 Cuma
Son filmi Parazit’le Cannes’dan Oscar’a yarıştığı ödül sezonunu alt üst eden Bong Joon-ho, altı yıllık bir aradan sonra yine kapitalist gerçekçiliğin kara ufuklarında dolaştığı yeni filmi Mickey 17 ile izleyiciyle buluştu. Güney Koreli yönetmenin önceki filmlerine aşina olanlar için toplumsal meseleleri ele alışındaki tematik süreklilik devam ediyor. Yeni filminde, kapitalizmin dünyamızda yarattığı yıkımı sinemasına taşırken daha önce başvurduğu alegori, komedi, distopya ve hiciv gibi anlatı biçimlerini koruyor; bunlara bilim kurguyu da ekleyerek kendi filmografisinin bir sentezini sunuyor. Bong Joon-ho mümkün olan her yolla, kanıksadığımız ekonomik ve toplumsal yapıların sebep olduğu çürümeyi ve varabileceği dönüşü mümkün olmayan noktaları kendine has üslubuyla işaret etmeye, filmleri aracılığıyla tabiri caizse bir ‘dur levhası’ oluşturmaya devam ediyor.
Kurtuluş Yok Tek Başına: Çoğulluğun Politik Gücü veya İmamoğlu Neden Hedef Alındı?
20 Mart 2025 Perşembe
Bu sabah itibarıyla CHP yönetimi, böylesi çoğul bir politik gücü tabandan seferber etmek konusunda kararlı görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun adaylığında ısrar etmeleri, İmamoğlu’nun tek aday olduğu pazar günkü ön seçimlere CHP üyeleriyle birlikte tüm vatandaşları davet etmeleri, bu kararlılığın göstergesi. Tek yapmamız gereken, “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek, meşruiyetini akıllarımız ve vicdanlarımız arasındaki örtüşen görüş birliğinden, gücünü ise uyum içinde birlikte hareket etmemizden alan politik güce katılmak. Seçme hakkımızı, dolayısıyla demokrasiyi savunmak için yola düşenlerin yoldaşı olmak.
Yaren Leyleği Neden Severiz?  Bir Haberin Dramatik Yapı ve Mitoloji Açısından Analizi
19 Mart 2025 Çarşamba
Yaren yabani bir kuş olmasına rağmen sadakati ve masumiyetiyle insanın içindeki sevgiyi ortaya çıkaran bir sembole dönüşür. Zaten kültürel olarak leylekler bahar ile bereketin habercisi kabul edilir. Yine fabllarda yeni doğan çocukları getirdiği inancı, bir çok kişinin küçüklük anıları kadar saf ve temiz algılanır. Ayrıca Yaren’in bir yenilenme tavrına sahip. Onun her yıl gelişi aynı zamanda yeniden doğuşu anlamına gelir. Her gelişinde köye baharın geldiğini müjdelemesi, kolektif bilinçdışında “hayatın yenilenmesi” temasını harekete geçirir. Tıpkı antik çağda ölüp, her baharda tekrar dirilen tanrı Diyonisos gibi.
Yeni Suriye’nin Normalleşmesi Mümkün mü?
18 Mart 2025 Salı
Ankara, yeni Suriye’ye kendi idare şeklini dayatmak için hiçbir fırsatı kaçırmadı. İbrahim Kalın, 9 Aralık sonrasında alelacele Şam’a gönderildi ve Şara ile görüştü. Ankara’nın, Geçici Hükümet ile Özerk Yönetim arasındaki diyalogdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.  Buna rağmen Şara 31 Aralık’ta ilk kez SDG yetkilileriyle Şam’da görüştü. 2015’ten beri Ankara’nın vetosu nedeniyle Suriye konulu bütün uluslararası toplantılardan dışlanan Özerk Yönetim, işler çok zor ilerlese de artık dışlanabilecek bir kurum değil. Türkiye’nin Şara üzerindeki etkisi sınırlı. İsyan sürecinde HTŞ’ye verdiği hayati destek Ankara’ya bir kredi sağladı, ancak 9 Aralık’tan bu yana, aşırı vesayetçi tavrı Şam’da, yalnız Geçici Hükümet’te değil, bütün diğer Suriyeli unsurlar arasında da huzursuzluk yaratıyor.