Haftalık
Tanıl Bora
19 Mart 2025 Çarşamba
Gazete Duvar’ın kapanması, bir eşik bekçisinin daha yok edilmesi demek, bir eşiğin yıkılması, bir kapının kapanması demek. Gitgide kıt kaynak haline gelen yayıncılık, editörlük, gazetecilik becerisinin, zanaatının bir darbe daha yemesi demek. Rastgele kullandığımız terimleri, kelimeleri, lütfen usulca yeniden düşünelim. Neyi kaybettiğimizin idrakine varmak için… Yayın organı, diyoruz.  – Organ, bir uzviyettir. Canlı bir gövdenin, o canlılığın devamını sağlayan bir unsuru, uzvudur. Bir medya organı olarak Gazete Duvar’ın yitimi, kamusal can kaybıdır.
Cuma Çiçek
17 Mart 2025 Pazartesi
Türkiye’de devam eden PKK’nin silahsızlanması ve Kürt meselesinin siyaset ve hukuk zeminine çekilmesi süreci ile Suriye’deki post-Esad dönemi devlet ve ulus inşa sürecinde Kürtlerin yerine ilişkin süregelen müzakere süreci ilişkili süreçler. Bununla birlikte, iki ülkedeki süreçlerin birbirine indirgenmesi mümkün değil. Meselelerin kapsamı, sorun alanları, aktörleri ve takvimleri ilişkili olsa da dikkate değer ölçüde farklı.
Erdoğan Özmen
12 Mart 2025 Çarşamba
“Asla Gözlerini Kaçırma” bir açıdan travmatik kayıplar ve yas (yas tutmanın imkansızlığı, yas tutamama) üzerine bir film iken, bir açıdan da bilinçdışı üzerine bir tefekkür filmidir. Film boyunca resim bir aktarım nesnesi, bir vesile gibi işlev görür. Sayesinde nihai doğrunun, anlamlandırılamayan ve katlanılan ıstırabın anlamının üretileceği bir araç gibi, kendi yerini arıyordur sanki en nihayetinde oraya yerleşmek için. Özellikle amaç edinilmiş değildir. Kendi olarak, kendi başına var değildir.
Barış Özkul
11 Mart 2025 Salı
Türkiye’yi yıllardır -DEP’ten beri kurulan- sayısız siyasi partiyle, sandıkla, parlamenter temsille demokratikleştirme mücadelesi veren Kürt siyasî hareketi 2023 seçimlerinden sonra Kürt sorununu Türkiye toplumunu demokratikleştirme mücadelesi vererek çözmenin mümkün olmadığı kanısına varmış gibi görünüyor. Kuşkusuz böyle bir kanı ulu orta ilan edilemez; ancak bir politik refleks olarak kendi mantığını işletir. Bu refleks başlıca iki eğilimden güç alıyor. Birincisi, Kürt siyaseti ve Kürt halkının çoğunluğu bir küskünlük ve nafilelik duygusuyla Türkiye’den koparak Ortadoğu’ya yönelmiş ve Suriye’deki gelişmelere odaklanmış durumda.
Işıl Kurnaz
8 Mart 2025 Cumartesi
Bu öyle bir paradigma ki söylenen değişiklikler hayata geçirilirse, Türkiye’de 1980’lerde dahi var olan haklar yani “kazanılmış haklarımız” geri alınacak. Çünkü söylenen düzenlemeye göre örneğin, cinsiyet uyum ameliyatı olabilmek için Anayasa Mahkemesi’nin daha önce, ameliyat öncesinde bir kişiye karşı gereksiz müdahale anlamına geldiği için iptal ettiği “üreme yeteneğinden sürekli yoksunluk” şartı geri getirilecek, yurtdışında ameliyat olunduğunda ameliyat izinsiz yapılmış olduğu için ceza söz konusu olacak.
Murat Belge
3 Mart 2025 Pazartesi
Türkler ile Kürtler arasındaki sorunun çözümü bence hem kolay, hem de oldukça zor. Öcalan’ın bu açıklamasında hemen hemen hiç koşul aramaması çeşitli Kürt gruplar gözünde sorun çıkarabilir, çıkaracağına inanıyorum. Çünkü bu sorunun siyasi rejimler arasında bize uygununu bulmakla sınırlı bir şey olduğu kanısında değilim. Bu tür formüller değil, duygusal bir tavır alış gerekiyor. Karşılıklı saygı ve öncelikle sevgi zemini kurulmalı. Zor olan bu. Ama bunu geçerli hale getirdiğimizde hiç aksamayacak bir beraberlik yaratmış oluruz. Burada asıl çabanın şimdiye kadar daha güçlü konumda bulunan, en azından öyle görünen Türklere düştüğüne inanıyorum.
Ömer Laçiner
24 Şubat 2025 Pazartesi
Eşitlik ise ilk kez Marx’ın açtığı ufuk sayesinde, ahlaki bir değer ve ilke olmanın ötesinde insani-toplumsal varoluşumuzun sadece maddi etkinlikler düzeyinde değil “ruhsal tatmin” düzeyinde de, yani salt insan soyuna has paylaşma, şefkat, merhamet, fedakarlık, empati gibi değer ve duyarlılıkların tüm insanlar arası ilişkilere derinliğine nüfuz etmesi düzeyinde de yücelmesinin ön şartı ve yönlendiricisi olarak kavranılmasını gerektiren bir içeriğe kavuşmuştur. Bu sonuca vardıran analiz mantığı ve muhakeme derinliği Marx’ın eserlerindeki –olgun denilemeyecek– ham haliyle bile o denli güçlü ve cezbedicidir ki, 20. yüzyıl –sözde– komünizmlerinin surat ekşiten mirasının ağırlığına rağmen, 21. yüzyıl, “güçlüler saltanatı”na karşı her devirde insanlık değerleri adına ve eşitlik kapılarını biraz daha genişletme amacıyla başkaldıran tarihsel geleneğin buradan aldığı ilhamla yeni baştan canlanmasına ve bu kez zafer yolunun taşlarını döşemesine pekâlâ sahne olabilir.
Derviş Aydın Akkoç
23 Şubat 2025 Pazar
Duyguları taşımak, ikinci cümleden üçüncüsüne yol almak, öyküyü kurmak yükte hafif ama pahada ağır kelimelerin işidir: sözgelimi boyna dolanmış o havlu mangal isinden, terden kararmıştır, alttan alta bıkkınlığı, başka bir yer ve icraat özlemini duyuruyordur. Nitekim Kebapçı Nuri’ye “Hayırlı işler deyip” sözü “şarkı türkü işleri nasıl gidiyor” alaylı sorusuyla devam ettiren bir müşteri; özneyi bir anlığına zamandan da mekândan da koparır.
Ahmet İnsel
1 Şubat 2025 Cumartesi
ABD merkezli bu yeni nasyonal-kapitalist otoriter rejimin başat niteliklerinden biri yağmacı bir kapitalizmden güç alması ve onu besleyerek, güçlendirmesidir. 2020’de Cédric Durand’ın önerdiği “Teknofeodalizm” kavramını benimseyen Varoufakis ve sayıları giderek artan gözlemciler bu yağmacı kapitalizmin esas olarak ABD’de güçlenen versiyonuna işaret ediyor. Teknoloji şirketleri ağırlıklı bu yeni aşırı zenginler grubunun sermaye birikimi yöntemi, maddi üretimden ziyade, ağ hizmetlerini kullananlarla ilgili bedava elde ettikleri bilgileri metalaştırmak, onların tercihlerini, zevklerini, algı dünyalarını kendi sermaye birikimlerini azamileştirme yönünde belirlemek. Bu yeni oligarşinin üyelerinin daha fazla kâr edebilmek için ilk yapmaları gereken daha fazla kullanıcı bilgisine sahip olmak.
Güncel
Kurtuluş Yok Tek Başına: Çoğulluğun Politik Gücü veya İmamoğlu Neden Hedef Alındı?
20 Mart 2025 Perşembe
Bu sabah itibarıyla CHP yönetimi, böylesi çoğul bir politik gücü tabandan seferber etmek konusunda kararlı görünüyor. Ekrem İmamoğlu’nun adaylığında ısrar etmeleri, İmamoğlu’nun tek aday olduğu pazar günkü ön seçimlere CHP üyeleriyle birlikte tüm vatandaşları davet etmeleri, bu kararlılığın göstergesi. Tek yapmamız gereken, “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek, meşruiyetini akıllarımız ve vicdanlarımız arasındaki örtüşen görüş birliğinden, gücünü ise uyum içinde birlikte hareket etmemizden alan politik güce katılmak. Seçme hakkımızı, dolayısıyla demokrasiyi savunmak için yola düşenlerin yoldaşı olmak.
Yaren Leyleği Neden Severiz?  Bir Haberin Dramatik Yapı ve Mitoloji Açısından Analizi
19 Mart 2025 Çarşamba
Yaren yabani bir kuş olmasına rağmen sadakati ve masumiyetiyle insanın içindeki sevgiyi ortaya çıkaran bir sembole dönüşür. Zaten kültürel olarak leylekler bahar ile bereketin habercisi kabul edilir. Yine fabllarda yeni doğan çocukları getirdiği inancı, bir çok kişinin küçüklük anıları kadar saf ve temiz algılanır. Ayrıca Yaren’in bir yenilenme tavrına sahip. Onun her yıl gelişi aynı zamanda yeniden doğuşu anlamına gelir. Her gelişinde köye baharın geldiğini müjdelemesi, kolektif bilinçdışında “hayatın yenilenmesi” temasını harekete geçirir. Tıpkı antik çağda ölüp, her baharda tekrar dirilen tanrı Diyonisos gibi.
Yeni Suriye’nin Normalleşmesi Mümkün mü?
18 Mart 2025 Salı
Ankara, yeni Suriye’ye kendi idare şeklini dayatmak için hiçbir fırsatı kaçırmadı. İbrahim Kalın, 9 Aralık sonrasında alelacele Şam’a gönderildi ve Şara ile görüştü. Ankara’nın, Geçici Hükümet ile Özerk Yönetim arasındaki diyalogdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.  Buna rağmen Şara 31 Aralık’ta ilk kez SDG yetkilileriyle Şam’da görüştü. 2015’ten beri Ankara’nın vetosu nedeniyle Suriye konulu bütün uluslararası toplantılardan dışlanan Özerk Yönetim, işler çok zor ilerlese de artık dışlanabilecek bir kurum değil. Türkiye’nin Şara üzerindeki etkisi sınırlı. İsyan sürecinde HTŞ’ye verdiği hayati destek Ankara’ya bir kredi sağladı, ancak 9 Aralık’tan bu yana, aşırı vesayetçi tavrı Şam’da, yalnız Geçici Hükümet’te değil, bütün diğer Suriyeli unsurlar arasında da huzursuzluk yaratıyor.
Faşizmin Mekânları
16 Mart 2025 Pazar
Mussolini’nin Roma vizyonu, mimari eserler dikmenin ötesinde, kenti baştan aşağı bir propaganda aracı olarak yeniden inşa etme girişimiydi. Faşist ideolojinin güç, disiplin ve itaati simgelemesi için antik Roma’nın mirası kendi anlatısına uygun biçimde düzenlenirken, bu mirasın faşizme hizmet etmeyen kısımları yok edildi. Bugün hâlâ ayakta kalan bu yapılar, Mussolini’nin kendisini zamansız bir lider olarak yüceltme çabasının taşlaşmış yankıları olarak Roma’nın sokaklarında yaşamaya devam ediyor.
Depresyon ve Benjamin’in Tarih Meleği
13 Mart 2025 Perşembe
Kaygılarımızın, korkularımızın yersiz olduğunu ve bizim onları hayata yaydığımıza gelirsek, yani öğrenilmiş çaresizliklerimize, zihnime Lars Von Trier geliyor. Farklı bağlamlarda eleştiri de alan Antichrist (Deccal) filmi ile ilgili verdiği bir röportajda korkularımızın sadece bir düşünce olduğu görüşüne bir göndermede bulunur. Bu söyleme karşı bir cevap olarak bu filmi çektiğini ima eder. Çaresizliğimizin her zaman bizim abartımız olduğunu söylemek ideolojik bir söylemdir. Ne de olsa egemen düzen tam da kendi açmazlarını, sıkıntılarını bireylerin ruhsal dünyasına havale etmekte ustadır.
Türkiye'de Nefretin Psikanalizi
9 Mart 2025 Pazar
Klinik açıdan paranoyak olan veya paranoyak bir savunma geliştiren kişiler, ayna evresinin belirli bir noktasına takılmıştır. Bu kişiler için, kendileri ile diğerleri arasındaki fark ne kadar büyürse, ilişkilerindeki imgesel tansiyon da o kadar artar. Fazlasıyla farklılaşmış olan kişi, benliğe yönelik bir tehdit olarak algılanır. Bu “tehdit,” benliğin yok olmaması için karşı tarafın yok edilmesi gerektiği inancına dönüşebilir. Böyle inançların, şiddet içeren eylemlere dönüşmek gibi acı sonuçları olabilir. Aynı mantık, toplumdaki nefret suçlarına da genellenebilir.
Trump'ın Zelenski ile Oval Ofis Hesaplaşması ve Diplomasinin Ölümü
6 Mart 2025 Perşembe
Bu tür eylemlerin yarattığı dehşet sadece ekonomik zorbalık ve diplomatik normların ihlalinden ibaret değil. Bir kişi hukuka uygun hareket ettiğinde, dışsal eylemleri hiçbir yasal yasağı ihlal etmez. Ancak nezaket, görgü kuralları, incelik, kibarlık vb. yalnızca hukuka uygun davranmaktan daha fazlasıdır. Bunlar, yapılması katı bir zorunluluğa dayanmayan (ama beklenen) toplumsal kuralların flu alanıdır ve tarihsel olarak şekillenmiş sosyal normlarımızın bir parçasıdır. Dile getirilmeyen adetlerimizin ve beklentilerimizin bir parçasıdır; toplumsal ahlak kurallarının devralınmış özüdür.
Serap Yazıcı Olayı: Anayasal Gelişmelerimizde Bir Fikrin Tükenişi
3 Mart 2025 Pazartesi
Eğer ulusal ve uluslararası anayasal gelişmeleri değerlendirirken yanılgı içerisinde değilsem, Serap Yazıcı olayının Türkiye’de muhafazakâr-liberal anayasacılığın ölümünün ilanı olduğunu söylemem abartılı bir yorum olmayacaktır. Özellikle 1990’larda merkez sağ siyasetlerin gölgesinde gelişen, AKP iktidarının ilk 10 yılında büyük bir coşkuyla yeni dönemin hukuk paradigması olarak kesin zaferini ilan eden, ne var ki oksimorondan öteye geçip tutarlı bir anayasa politikası geliştirmekten uzak bir görünüm arz eden muhafazakâr liberalizmin iflası ile karşı karşıyayız.
Sırbistan'da Yolsuzluk Karşıtı Protestolar Tarih Yazıyor
28 Şubat 2025 Cuma
30 Ocak'ta yüzlerce öğrenci Belgrad'dan Novi Sad'a kadar 50 mil yürüyerek tren istasyonu faciasının üçüncü ay dönümü için düzenlenen ablukaya katıldı. Yürüyüşteki atmosfer barışçıldı. Yüzlerce genç çadırları ve köpekleriyle yürüdü; bir öğrenci kaykayını getirdi. Vatandaşlar pencerelerinden sarkarak kalabalığa el salladı. Köylerde yaşlılar yürüyüşü izledi ve bazıları ağladı. Vatandaşlar öğrenciler için meyve suyu, su ve domuz eti ve tatlı gibi ev yapımı yiyecekler hazırladı. Novi Sad yolu üzerindeki Stara Pazoda'da bir kadın “Öğrenciler o kadar çok yiyecekler ki Novi Sad'a şişman varacaklar” diye espri yaptı.
Feroz Ahmad’ın Ardından
24 Şubat 2025 Pazartesi
Feroz Ahmad 1938 yılında Delhi’de Müslüman bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Nuruddin Ahmad ülkenin önde gelen avukatlarından biri olmasının yanı sıra 1960-1965 arası dönemde Delhi valiliği yapmıştı. Ahmad’ın hayatının ilk yılları Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesi verdiği döneme denk geliyordu. 1947’de yaşanan Hindistan/Pakistan bölünmesi ailenin hayatında önemli bir dönüm noktasıydı. Hindistan alt kıtasının kuzeyinde yer alan ve Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu bölgelerde Pakistan devletinin kurulması, güneyde yaşayan Müslüman ailelerin göçe zorlanması anlamına geliyordu. Hindu çeteler tarafından evinin yakılacağını erken gelen bir ihbar sonucu öğrenen baba Nuruddin Ahmad ailesini bir gemiye bindirerek İngiltere’ye yollamayı başarırken, kendisi Pakistan’a gitmeyi reddediyordu.