6 Aralık 2007’de İtalya’da, Torino’da bir demir-çelik tesisinde yangın çıktı. Yedi işçi öldü. İsimleri bize bir şey ifade etmeyebilir, Juventus kadrosuna falan da benzemiyor ama tek tek sayalım, her biri birisidir çünkü: Giuseppe Demasi, Rosario Rodino, Bruno Santino, Antonio Chiavone, Rocco Marzo, Angelo Laurino, Roberto Scola (link). Dünya çapında faaliyet gösteren dev Thyssen-Krupp Holdingi’nin İtalya şubesinin bir işletmesiydi burası. Günleri sayılı bir tesisti, kapatma kararı alınmıştı, o nedenle bakım-onarım ve güvenlik işlemleri savsaklanmaktaydı. Görgü tanıklarının anlatımları ve müfettiş incelemeleri, güvenlik önlemlerinde ciddi yetersizlikler olduğunu teyid etti. İşçiler fazla mesaiye zorlanmıştı. Yangın ihbar telefonu çalışmıyordu, yangın söndürücüler işe yaramaz haldeydi. Savcılık, işverenin güvenlikle ilgili ihmallerin pekâlâ farkında olduğu kanaatine vardı. Holdingin İtalya temsilcisi ve beş üst düzey yönetici hakkında, kasıtlı adam öldürme suçlamasıyla dava açıldı.
Bu arada Thyssen-Krupp, sulh olmak için ölenlerin ailelerinin banka hesaplarına milyon Avro tutarında ‘kan parası’ yatırdı. Aileler bu paraya kesinlikle el sürmeyeceklerini açıkladılar.
Davayla ilgili tartışmalar sürerken, 2008’de İtalya’nın saygın belgeselcilerinden Mimmo Calopresti, La fabbrica dei tedeschi (Almanların Fabrikası) adlı bir belgesel film çekti. “İnsanların acılarına doğru bir seyahat,” diye özetledi çalışmasını. “Kendimi o acının hizmetine verdim” diyordu.[1]
2011 Nisan’ında karar açıklandı: Kasıtlı cinayet. Thyssen-Krupp İtalya temsilcisi on altı buçuk yıl, diğer üst düzey yöneticiler 10 ile 13 yıl hapse mahkûm edildi. Holding 1 milyon Euro para cezasına çarptırıldı. Olay mahallindeki belediyelere de toplam 1.6 milyon Euro tazminat ödeyecekti. Bunun yanında sendikalara 100 bin, sağlık sigortası kuruluşuna 100 bin Euro tazminat… İlaveten yarım sene reklam yasağı kondu Thyssen-Krupp’a.
Daha önce dünya üzerinde bir “iş kazası” ile ilgili görülmemiş bir karardı bu. Emsal olması, içtihat oluşturması halinde “iş kazası” terimini resmen “iş cinayetine” çevirecek tarihî bir karardı. İşveren avukatları, beklenebileceği gibi köpürdüler, “siyasî karar” dediler.
Sonrasında, hâkim sınıfların müşterek endişeleri devreye girdi. 2013’te temyiz mahkemesi kararın ibresini “ağır ihmal”e bükerek hapis cezalarını azamî on yıla düşürdü. 2014 Nisan’ında üst mahkeme kasıt değil sadece “ihmal” olduğu gerekçesiyle bozdu kararı. Ölenlerin yakınlarının infiale kapılmasına yol açan bu karara, işçi avukatları “siyasî karar” dediler.
14 Şubat 2012’de yine Torino’da bir mahkeme, üretimde asbest kullandığı saptanan bir işletmeyi, cinayet suçlamasıyla 16 yıl hapse mahkûm etmişti. İsviçreli işveren, 258 insanın ölümünden doğrudan, fabrika çevresinde yaşayan üç bine yakın insanın ölümünden de dolaylı olarak sorumlu tutuldu. 2013’te temyiz mahkemesi cezayı 18 yıla çıkardı, ancak üst mahkeme 2014 Kasım’ında bu kararı da bu defa zaman aşımı gerekçesiyle bozdu (asbestli üretim faaliyetinin tarihi eskide kalmıştı değerlendirmeye göre). Ancak iki savcı davanın yeniden görülmesi için girişimde bulundular, hatta dün bunla ilgili bir ön inceleme duruşması yapılacaktı.
Torino davalarında işveren avukatları da işçi avukatları da aleyhlerindeki kararları “siyasî” bulmakta haklıydılar. Hukuk alanında yürüyen bir sınıf mücadelesi bu. Sınıf mücadelesinin gitgide önem kazanan bir cephesi. (Aslı Odman ve Meral Türk, 2013’te Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 4. Ulusal Kongresi’ndeki sunuşlarında buna dikkat çekmişlerdi: link, s. 16-23) Tekrarlarsak, “iş kazası” kanıksatmasının yerine “iş cinayeti” kavramını koymak için bir mücadele.
Zaten bir sanayi havzası olan Torino, ‘70’lerden beri işçi hareketine yeni bir dinamizm ve yeni akıllar kazandırmış anarşist-Marksist Operaizm’in mayalandığı yerdir. Şimdilerde burası, iş cinayetleri etrafındaki hukuksal sınıf mücadelesinin merkezi. Sadece sendika avukatları ve insan hakları savunucuları değil, hâkimler ve savcılar arasında da bu meseleye kendini adamış hukukçular var. “İş kazası” davalarının takibatını mafya suçlarıyla aynı usulle ele almaktan yana olan hâkim ve savcılardan söz ediyorlar. İnsanın “Torino’da hâkimler vardır” diyesi geliyor!
Bugün, Soma maden “kazasının” birinci yıldönümü. Orada 301 insan canını kaybetti. İsimlerini anmaya bu yazının yeri yetmez. (link)
İktidar önce fıtratla açıklamıştı felaketi (madencilikte hep olurdu böyle şeyler), bir yıl sonra Enerji Bakanı –bakanlığa ve milletvekilliğine vedasının eşiğinde– mahcubiyet beyan etti (“âfetlerden değil, kusurlardan oldu,” dedi basbayağı).
Soma Davası’nda suçlamalar arasında “olası kasıtla adam öldürme” de yer alıyor. Torino içtihatını unutmadan, bekliyoruz.