Bu yazı birileri iktidarını korusun diye feda edilenler hakkında…
Feda edilenlerin Çeçenler, Kürtler ya da dünyanın herhangi bir yerindeki başkaldıranlardan ibaret olmadığı aynı zamanda büyük kentlerdeki rahat evlerinde yaşayanların da rahatlıkla feda edilebildiği bir dünya hakkında…
Askerin, polisin ve devleti savunanların, savundukları değerler için değil, birilerinin ikbali için öldükleri ülkeler hakkında...
Siyaset etmenin iktidarın sürekliliğinden başka hiçbir ilkeye dayanmadığı yerler hakkında...
İktidarın sürekliliğinin garantilediği yegâne şeyin kişisel ikbale ulaşmak için işlenen suçların üstünün örtülmesi olduğu topraklar hakkında…
O topraklarda yaşayan insanlara reva görülen ölümler hakkında.
***
‘90’lı yılları hatırlarsınız.
Yok Türkiye’nin ‘90’lı yıllarından bahsetmiyorum. Başka ülkelerin de bizimki gibi ‘90’ları oldu.
Mesela siyaset etme tarzı ülkemize çok benzetilen Rusya’nın...
Rusya’da da o yıllarda büyük bir savaş vardı.
Sovyetler Birliği yıkılmış, eski Sovyetler Birliği’ne bağlı pek çok cumhuriyet bağımsızlığını kazanmıştı. Yeni kurulan Rusya Federasyonu ve onun başkanı Boris Yeltsin bağımsızlık ya da yerel otonomi arzusunda olan pek çok etnik grupla müzakere ederken (burada saymak istemediğim çeşitli nedenler yüzünden) Çeçen direnişini savaş ile bastırmaya karar vermişti.
Sonradan ilk Çeçen savaşı olarak anılacak bu kanlı dönemde (rakamlar hep bir tahminden ibaret kalsa da) yaklaşık 50 bin Çeçen ve en az 5 bin Rus askeri öldü. Guardian geçtiğimiz yıl bu ilk Çeçen savaşında sadece siviller ve askerlerin değil, aynı zamanda daha beşikteki Rus demokrasisinin de öldüğünü yazacaktı (link).
İlk Çeçen savaşının hiçbir kazananı olmadı. Zaten iç çatışmaların askeri olarak kazananı olmaz. Siyasi olarak çözülmedikçe savaş biçim değiştirerek devam eder. Nitekim Rusya’da da öyle oldu. Rusya o dönemde zayıf bir ekonomiye sahip güçsüz bir devletti ve Çeçenistan’a karşı yürütülen savaş devlet kaynaklarının hızla tükenmesine neden oluyordu. Yeltsin’in birkaç ayda bu işi bitirip ulusal kahraman olarak meydanlara çıkarım diye giriştiği bu savaş, uzadıkça Yeltsin’in popülerliğini eritiyordu.
Sürdürdüğü savaşın tam bir hezimet ile sonuçlandığını gören Yeltsin ilk Çeçen savaşını Çeçenler ile uzlaşarak bitirmek zorunda kaldı. Çeçenler ile 1996 yılında Çeçen sorununun siyasi olarak çözülmesini öngören bir antlaşma imzalandı. Bu dönemden sonra Çeçen sorunu bölgeden gelen düşük yoğunluklu şiddet haberleri ile birlikte rafa kaldırıldı. Yeltsin Çeçenleri unuttu, merkezî hükümetin kaynaklarını daha sadık bölgelere yönelterek, Çeçenistan’ı (ve genel olarak Kuzey Kafkasya’yı) finansal kaynakları keserek cezalandırmak ve böylelikle yönetmek istedi.
Ta ki 1999’a gelinceye kadar.
***
1999’da Rusya Federasyonu’nun önünde iki seçim vardı. Aralık 1999’da yapılacak parlamento seçimleri ve Mart 2000’de yapılacak olan Başkanlık seçimleri. Ve bütün kamuoyu yoklamaları gösteriyordu ki Yeltsin ve onun başında bulunduğu parti muhtemelen seçimleri kaybedecekti. Özellikle Yeltsin ve ailesinin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandalları Yeltsin'in partisinin bir sonraki seçimleri kazanabilmesini çok zora sokuyordu. Nitekim seçimin kaybedilmesi halinde Yeltsin ve ailesinin Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından elde ettikleri muazzam servet ellerinden alınabilir ve yolsuzluk yüzünden bütün aile yargılanabilirdi.
Yeltsin seçimleri kaybetmemek için Rusya’nın “evlatlarını feda etmeye” karar verdi (link).
1999’da Çeçen sorunu siyasi çözüm istikametine girmişti ama aynı zamanda Rus toplumunun yumuşak karnıydı. Devlet ile Çeçenler arasında Rusya’nın modern devlet olma sürecine kadar geri götürülebilecek ciddi bir şiddet ve kolonizasyon geçmişi vardı. İlk Çeçen savaşındaki zorunlu göç nedeniyle Çeçen sorunu hızla kentleşmişti ve kentlerde Çeçenlere yönelik ciddi bir ırkçılık ve hoşnutsuzluk yükselmekteydi.
Üstelik Çeçen hareketinin içinde de ılımlı Çeçen muhalefetinin yanı sıra, mevcut siyasi hattın “siyasi çözüm” vurgusundan memnun olmayan ve Çeçen siyasetinin hızla radikalleşmesini isteyen şiddet yanlısı gruplar vardı. Bu gruplar terör yöntemlerine başvurarak ılımlı Çeçen muhalefetine gözdağı vermek ve Çeçenistan’ı yeniden savaşa sokmak istiyordu.
Durum tam da böyleyken parlamento seçimlerinin arifesinde, 1999’da, Moskova'da bir dizi apartmanda üç dört gün arayla patlayan dört bomba suçları sadece evlerinde oturmak olan 293 sivilin hayatını kaybetmesine ve binlerce insanın yaralanmasına neden oldu. Çeçen savaşının kendilerinden uzakta gerçekleştiğini düşünen yüzlerce Moskovalı evlerinde oturup televizyon seyrederken patlayan bir bombayla öldü.
Seçimlerin hemen arifesinde patlayan bu bombaların sorumlusu olarak Çeçen hareketi gösterildi ve Çeçenistan'daki siyasi çözüm göz açıp kapayıncaya kadar rafa kaldırıldı.
Üstelik daha olaylar olduğu esnada bile bu bombalamaları Çeçenlerin değil, iktidarın tehlikede olan Yeltsin'i kurtarmak için Federal Güvenlik Servisi’ne sipariş ettiği konuşuluyordu/biliniyordu.
Yıllar sonra bu durum pek çok belge ile ispatlandı ama ne araştırıldı ne de yüzleşildi (bu konudaki geniş bir tartışma için bkz. link)
***
Moskova apartman bombalamalarını bahane olarak kullanan Yeltsin ve Putin, yüzbinlerce Çeçen sivilin hayatına mal olacak yeni bir savaş başlattılar.
İkinci Çeçen savaşında Rusya sivillerin yaşadığı köyleri havadan bombaladı. Kimin isyancı, kimin sivil olduğu artık önemli değildi zira. Önemli olan kısa sürede kazanılması gereken bir zaferdi.
İkinci Çeçen savaşının vahşeti ilk Çeçen savaşının yarattığı vahşetin çok üzerine çıktı. Bütün bir Çeçenistan bombalandı.
Bütün bu siviller ve askerler Yeltsin ve Putin’in kişisel ikbali için “feda edildiler.”
Çeçenistan savaşı ılımlı milliyetçi bir hareketi hızla cihatçı radikal bir harekete dönüştürdü. Çeçen muhalefeti içindeki siyasi çözüm yanlıları seslerini ve sözlerini kaybettiler. Çeçenistan’da tüm dünyadaki cihatçı örgütlere savaşçı gönderen radikal bir nesil ortaya çıktı.
İkinci Çeçen savaşı Yeltsin'in iktidarı kendisine bir dokunulmazlık zırhı örerek bırakmasına; bu kanlı senaryoyu planlayan ve yürürlüğe koyan Putin'in ise iktidarı ele geçirmesine olanak tanıdı.
Savaştan 16 yıl sonra Putin bugün hâlâ iktidarda.
***
Bu hikâye kişisel ikballeri için çocuklarımızı feda edenlerin hikâyesi.
O yüzden nasıl da tanıdık geliyor insana.