Kartaca Yıkılmalıdır
Tanıl Bora

Ceterum censeo Carthaginem esse delendam. Latince öğretiminde, özellikle sözdizimi temrini için kullanılan standart cümlelerden biri. Tarihsel bir şiâr bu. Anlamı: “Bu arada, kanaatime göre, Kartaca yıkılmalıdır.” Orijinalinin kelimesi kelimesine nasıl söylendiği tam bilinmiyor. “Şu da var ki,” veya “geçerken şunu da söyleyeyim” de olabilir. “Bence,”, “değerlendirmeme göre” veya “talebim odur ki” diye de söylenmiş olabilir. Cümlenin sonu kesin ama: Kartaca yıkılmalıdır!

Romalı senatör Marcus Porcius Cato’nun lâfı bu. Bütün söylevlerini bu sözlerle bitirirmiş. Her neden bahsederse bahsetsin, lâfı “Kartaca yıkılmalıdır”la bağlarmış. Boş verin başka her şeyi, esas mesele budur, manasına.

Cato’nun M.Ö. 150 yılında nihayet emeline ulaştığı biliniyor. Roma İmparatorluğu, Üçüncü Pön Savaşlarını başlatmış, sonunda da Kartaca’yı mahvetmiş.

*

Siyaset literatüründe “Ceterum censeo” (Bu arada kanaatimce) sözleri, takıntıya dönüşmüş bir talep veya kanaati simgeler. Düşmanıyla büyülenmiş bir zihniyet dünyası... Dünyanın, hayatın bütün mevzularını boş vermiş, gözünü tek meseleye, yani düşman bellediğine dikmiş, delice bir teyakkuz… Her şeyi araçsallaştıran, her konuyu kendi davasını gütmenin vesilesine çevirerek kadük eden bir inat… Konuşmayı, sözü anlamsızlaştıran, politikayı iptal eden bir cinnet… “Onlar yok olmadan bize rahat yok” kâbusuyla dönenen bir güç-kudret cinneti…

*

Şu da var ki… bu arada… geçerken söyleyeyim...

Tarihçiler, Roma İmparatorluğu ordusunun Kartaca’yı yıkışını, tarihin en feci katliamlarından biri olarak tasvir ediyorlar. Eleştirel tarihçilik, Roma İmparatorluğu’nun ve Roma-merkezli tarih yazımının çizdiği Kartaca imgesini de sorguluyor. Sözleşmelere uymayan, çocuk kurban eden, sapkın, gaddar barbar Kartaca imgesinin, modern Oryantalist zihniyetin tarihsel öncüllerinden olduğunu söyleyenler var. Zira Fenikelilerin Kuzey Afrika’da kurduğu bu koloni: Kartaca, yani Yenişehir, sadece ihtişamıyla değil çok kültürlü hür şehir hayatıyla da itibar kazanmış bir metropoldü. Neyse...

*

“Kartaca yıkılmalıdır” şiârına, on iki yıl önce Cumhuriyet’te Oktay Akbal başvurmuştu. 2003’te bir yazısına bu başlığı atarken asla ironi yapmıyordu. Senatör Cato’nun tarihsel sözünü benimseyerek, “Biz de ‘AKP iktidarı yıkılmadan Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülemez’ diyenlerdeniz” diyordu.

“Önce ekmekler bozuldu” yazarının “Kartaca yıkılmalıdır” lafı, münferit kaldı. Ancak lafzen tekrarlanmasa da, AKP iktidarına muhalefet içinde bir “Kartaca yıkılmalıdır” haleti ruhiyesi hüküm sürmeye devam etti. Aynı oranda, iktidarın kanaat işlemcileri, muhalefetin “Kartaca yıkılmalıdır” zihniyetine tutsak olduğu motifini aralıklarla, defalarca işlediler. “Kartaca yıkılmalıdır” lafını özellikle anarak ve bunun zevkini çıkararak... Kendisini, hasımlarının ve yedi düvelin “yıkılmalı!” diye tepindiği Kartaca yerine koymanın marazî büyüklenmesi var burada (“hissedilen Kartaca”, bazen daha sıcak olur!).

Muhalefet içinde siyasî tefrik kabiliyetini zedeleyen bir “Kartaca yıkılmalıdır” saplantısının bulunduğu yanlış değildi. Bununla beraber, bu “Kartaca yıkılmalıdır” saplantısıyla oynamak, onu işaret etmek, onu ballandırmak, giderek her muhalefeti, her itirazı “İşte ‘Kartaca yıkılmalıdır’ zihniyeti” diye damgalamak, ayrı bir saplantı halini aldı. Kendini ancak “düşmanlarla çevrili” olunca tamamlanmış sayan paranoid milliyetçiliği devam ettiren bir saplantı... Millî iradeyi –fıtratı icabı- temsil ettiğine dair patlamalı özgüvenle, halk iradesindeki her farklı kıpırtının üzerine çullanan tetiklik arasında, ancak şiddetli bir tehdit algısıyla ve komplo aklıyla ayakta tutulabilecek bir yarılma… Bütün bunların üstünde, emperyal heva ve heveslerle de mutlaklaştırılmak istenen iktidara her ne pahasına olursa olsun tutunma ihtiyaç ve ihtilacı… Bu ruh hali, kendine bir Kartaca ister. Nitekim, “Kartaca yıkılmalıdır”cılıkla itham ettikleri muhalefet karşısındaki hiddetleri, bizzat bir “Kartaca yıkılmalıdır” saplantısına dönüştü. Bu itham, kendi öz “Kartaca yıkılmalıdır” inatlarının bahanesine dönüştü.

*

Bugün, iktidar, “Kartaca yıkılmalıdır” ipine sarılmış durumda. Devlet (her devlet) “terörle mücadele”ye abandığında, “Kartaca yıkılmalıdır” burcuna girer. Her meseleyi “terör” çuvalına tıkıştırmak, bu demektir.

*

HDP’nin Türkiye’nin tıknefes olmuş politik ortamına getirdiği soluklanma fırsatı, biraz da, “Kartaca yıkılmalıdır” zihniyetinin dışına çıkmasıyla ilgili değil miydi? Gücü, etkisi, biraz da buradan, politikanın nefesini açma iradesinden gelmiyor mu? Roma’nın işlerini bozmuş olması kadar, işaret ettiği bu ufkun, bu umudun da payı yok mu yol açtığı hınçta? Galiba şimdi Kartaca bellenmesinin bir sebebi de budur.