Erdoğan Özmen
8 Mayıs 2024 Çarşamba
Bazı filmlerin mucizesi budur işte: emziren, besleyen, doyuran bereketli bir kaynak olur çıkarlar. Bedenin hazla dolması, yatışması ve memnuniyeti o ölçüdedir ki, içimizde azıcık bile olsa orada gösterilmeyen başka herhangi bir şeyi görme isteği uyanmaz artık. Bir tür esriklik ve uyuşma hali eşliğinde kendine bir iç dünya yaratmaya koyulmanın, eksiksiz bir güven duygusuyla dünyaya yerleşerek giderek kendini oldurmanın eşsiz bahtiyarlığından başka hiçbir şey.
Orhan Koçak
7 Mayıs 2024 Salı
Gerçek şu ki, tam da sözü geçen bin yılın başında, 2001 yılında kurulan NSU da (Beate Zschäpe adlı, galiba davası hâlâ yargı sürecinde olan kadın katilden de hatırlayacağımız Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü), 2008’lerden itibaren faaliyete geçen Pegida da, 2015’ten itibaren bunların hepsi için bir çekim ve meşrulaşma odağı haline gelen (ve şu anda potansiyel merkezi iktidar ortağı durumunda olan) AfD de 1949’dan 1989 sonrasına kadar kesintisiz fokur fokur süren post-faşist mayalanma sürecinin ürünüdür. Ben de şairce söyleyeyim: “Önemsizleşme ha!” Nasıl bir körlüktür bu.
Aksu Bora
4 Mayıs 2024 Cumartesi
Türkiye haritasının kırmızıya boyanmasına sevinmemizin bir sebebi de herhalde AKP’nin gerilemesi ile bu dip dalganın yükselmesi arasındaki bağı sezmemiz. Muhalif politikanın “konum alma” ve “duruş” eylemsizliğine sıkıştırıldığı bir zamanda feminist hareket, politikanın imkânlarını yokladı, bunları genişletmeye çalıştı. Şimdi gördüğümüz, bu çabanın sonuçları. Yersiz bir iyimserliğe kapılmaya gerek yok ama yani, sevinmeyelim mi?
Işıl Kurnaz
3 Mayıs 2024 Cuma
Yargıtay Başkanlığı seçimi 1 aydır sürüyor, seçimin 30. turunda da seçilen olmadı. Bir sonraki tur, 6 Mayıs'ta yapılacak. Yargıtay Kanunu’nun 31. maddesine Yargıtay Başkanı’nın seçilebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 175 oy arandığı için seçimler bir kördüğüm haline geldi. Ama bu kördüğüm, bir hukuk kördüğümünden fazlası. Çünkü Yargıtay Başkanı’nın seçimini hukukun dışında bir yerden izliyoruz. Adaylardan biri Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı.
Murat Belge
2 Mayıs 2024 Perşembe
Dini bir ideolojiyle hareket ettiğini söyleyen ve bunu kararları, davranışlarıyla da kanıtlayan bir siyasi partiyle düşünce ortaklığı içinde bulunamayacağımız baştan belli. Bu ortamda AKP’nin böyle davranışlarını yadırgamıyorum; ama AKP ya da herhangi bir partinin uyguladıkları arasında bazı şeyleri sindirmek kolay değil.
Tanıl Bora
1 Mayıs 2024 Çarşamba
Bugün, 1 Mayıs. 1 Mayıs onlarca yıldır memlekette öğrenci milletini, mezun cemiyetlerini, bir kısım esnafı, köy ve semt derneklerini, futbol taraftar gruplarını, nice “kimlik grubunu”, yani halkı “emekçi davası” peşinde yürüten bir gelenek kurdu. Basbayağı bir folklor kurdu. Emekle insan haysiyetini bağlayan iğne ipliğin, bir haysiyetli popülizme ilik açmasının da resmidir. İzinlerin ve yasakların silemeyeceği bir resim.
Orhan Koçak
30 Nisan 2024 Salı
Frankfurt Okulu'nun açtığı düşünce yoluna mesafeli kalmış yazarlar bile Adorno’nun “uzgörüsünü” teslim etme gereğini duymuşlardır. Mesela, Aylık Birikim’de popülizm ve yeni-otoriterlik üzerine tartışmalarda sık sık referans verilen ve yanlış hatırlamıyorsam birkaç metni de yayımlanan Cas Mudde, kitabın İngilizce edisyonunun arka kapağındak “blurb”ünde şöyle demiş: “Adorno bize mezarın ötesinden seslendiğinde hepimizin dinlemesi gerekir.”
Cuma Çiçek
29 Nisan 2024 Pazartesi
Bugün DEM Parti tarafından temsil edilen Ana-akım Kürt Partisi her ne kadar son on yılda kısmi ve sürekli bir güç kaybı yaşasa da söz konusu siyasi gelenek bugün bir fırsat penceresiyle karşı karşıya bulunuyor. Zira, Ana-akım Kürt Partisi’nin oy oranlarında düşüş olsa da birinci olduğu il sayısında artış var. DEM Parti son seçimlerde 12 şehirde seçimi ilk sırada kapattı. Bunun temel nedeni DEM Parti oy kaybederken, Kürt coğrafyasında asıl rakibi olan AK Parti daha fazla oy kaybetti.
Erdoğan Özmen
24 Nisan 2024 Çarşamba
Hastası/danışanı için en iyisini bildiğini varsayan, kendini değer yargıları oluşturma ve dayatma makamı gibi gören, tedavi/terapiyi otoriter tarzda ve zeminde işleyen bir yardım ilişkisi olarak kavrayan yaygın ve yüzeysel tavrın eleştirisi vardır burada. Çünkü ötekilerden ve kendimden müteşekkil ve buna indirgenmiş bir ikili ilişkide, ötekilerin iyiliği olarak hayal ettiğim şey mecburen kendi imgemden ibaret, kendi yansımama eşdeğer bir şey olarak kalmayacak mıdır?
Ömer Laçiner
22 Nisan 2024 Pazartesi
CHP’nin bu “zafer”i, ülkenin tarihinde bir “dönüm noktası” olabilir, sayılabilir mi? Eğer dönüm noktası terimine sadece çeyrek asır kesintisiz devam etmiş bir iktidarın sona erişinin güçlü işaretlerinden ibaret bir anlam yüklüyorsak; evet. Ama 31 Mart’taki sonucu Cumhuriyet’ten, hatta 20. yüzyıl başından beri yaşadığımız siyasal tarih bağlamında ele aldığımızda ise; henüz evet diyemeyeceğimizi, buna mukabil 31 Mart’ın, özellikle CHP’ye verilen destek üzerinden bu bağlamda da bir dönüm noktası olabilme potansiyelini büyük ölçüde taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ahmet İnsel
21 Nisan 2024 Pazar
Tartışma açmaya yönelik ender girişimler ne yerel ne de ulusal planda seslerini duyurabildi. Halbuki siyaset, sorunları tespih taneleri gibi dizmekten öteye, bunları belirli bir önem sırası içinde, birbirleriyle etkileşimlerini dikkate alarak çözme önerilerinin tartışılıp, değerlendirildiği bir alandır. Türkiye’de siyaset bu niteliğini epeydir giderek kaybetmeye başlamıştı. Otokratik başkanlık sisteminin uygulanmaya başlamasıyla neredeyse bütünüyle kaybetti. Yerel seçim, büyük ölçüde, başkanı destekleme veya ona karşı çıkma seçimine dönüştü.
Polat S. Alpman
18 Nisan 2024 Perşembe
Bu yazıya vesile olan şey, AK Parti’nin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda konuşan Erdoğan’ın “bu hareketin kökleri çok derinde ve ufku çok geniş bir hareket olduğunu kavrayamamışlar. Beyler, bayanlar, şunu herkes görsün ve bilsin. Biz bitti demeden hiçbir şey bitmez, bitmeyecektir” demiş olması. “Biz” diye işaret ettiği, muhayyel ya da farazi bir tip değil, bizatihi kendisi olsa gerek ki, buna da hakkı var. Kelimenin gerçek anlamıyla Erdoğan “bitti” demeden hiçbir şeyin sona ermeyeceği bir ülke Türkiye.