"Dava'nın 100. Yılında Belirsizlik Rejimi" dosyası yazı daveti

Franz Kafka'nın Dava'sı (Der Proceß) 20. yüzyılın hem en politik hem de en sembolik romanlarından biri olarak değerlendirilir. Roman, modernliğin demir kafesinin trajik ve ironik bir okuması olarak ilerler. Yine de, aşırı kullanılan “Kafkaesk” sıfatının da işaret ettiği üzere, Dava tüm karmaşıklığıyla edebi bir eseri olmaktan ziyade, çoğu zaman politik, hukuki, kültürel ya da psikolojik bir rahatsızlığın ifadesi olarak yorumlanagelmiştir. Belki de tam anlamıyla kavrayamadığımız ancak yine de bizi açıklanamaz şekillerde etkilediği veya etkilediği hissedilen her şeyin bir sembolü olarak Dava’yı okumaya çalışırız.

Temmuz 1914'te Felice Bauer'le gerçekleşen nişanlılığı, evliliğin Kafka’ya sunduğu aile hayatının geleneksel/sert dokusunu kabullenememesi nedeniyle kısa sürede bozulur. I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte Der Proceß’in taslağı üzerindeki ilk çalışmalar Ağustos 1914'te başlayacaktır. Kafka'nın o dönemdeki günlük kayıtları, bu roman için beslediği büyük umutları ve çabalarının onu nasıl tatmin ettiğini gösteriyor. Yazar, ilk iki ay boyunca el yazısıyla yaklaşık iki yüz sayfa yazmayı başarmıştır. Ancak Kafka, Kasım ve Aralık aylarında romanına devam etmekte zorlanır ve Ocak 1915'in sonunda metin üzerine çalışmayı bıraktığında yalnızca yüz el-yazması sayfa daha yazabilmiştir.

Kafka, ilerleyen yıllarda Dava'nın yayınlanabilir bir duruma getirilebileceğine inanmamış gibi görünür ve diğer romanları (Şato ve Amerika) gibi, bu taslağı da, yazarın 1924'teki ölümünden bir süre önce arkadaşı Max Brod'a yok etmesi için talimat verdiği eserler listesine dahil eder. Brod, el yazmasını imha etmek yerine düzenleyip yayımlatacaktır. Romana 1925 yılında yazdığı sonsözde, bu kararına çeşitli gerekçeler sunarken en temelde, Kafka'nın Nachlass'ının, yazarının istediği bu olsa bile, hem “edebi hem de etik açıdan” ateşe atılamayacak kadar değerli olduğuna inandığını belirtmektedir.   

Dava’nın olay örgüsü hem karmaşık hem de tamamen unutulmazdır. Cumhuriyetin sıradan bir insanı, işlediğini hatırlamadığı ve mahiyeti kendisine hiçbir zaman açıklanmayan bir suçla itham edilmektedir. Nihayetinde trajik bir arayış anlatısı olarak da tanımlanabilecek olan bu kurgu, kahramanın hakikat ve açıklık talebi; iddia edilen suçu ve karşı karşıya olduğu sistem hakkında giderek artan bir kafa karışıklığına yol açar ve sonunda kendisi terk edilmiş bir taş ocağında infaz edilir. Ünlü anti-kahramanı Josef K., isimsiz, esrarengiz ama görünüşte her şeye kadir bir güçle karşı karşıya kalan modern dünyanın sıradan bir insandır. Hukukun normatif gücünü kaybettiği bir dünyada, toplumsal olanı yasanın bilinemez “kuralları” yeniden inşa etmektedir. Dava, 1821 yılında yayımlanan büyük filozof G. W. F. Hegel’in Hukuk Felsefesinin İlkeleri kitabına sanki bir asır sonra verilen bir yanıt gibidir. Metafizik sonrası bir dünyada, hukukun işlevi özgürlüğü yapılandıran değil, bozan bir yapıya dönüşmüştür.

Temel tuhaflıklarına rağmen Dava, modern çağın ve özellikle 20. yüzyılın belirleyici kaygılarını ele almaktadır: radikal bir yabancılaşma duygusu, bürokratik olarak kontrol edilen bir kitle toplumunda bireyin küçümsenmesi, belki de totalitarizmin yükselişinin en kuvvetli adımı olarak gelişen hukuki belirsizlik rejiminin kuruluşu, bütünüyle başka bir dünyadan (ein ganz Anderes) bakılarak yazılan negatif bir teolojiyi ve görünüşe göre Tanrı tarafından terk edilmiş bir dünyanın korkutucu nihilizmi. 21. yüzyıla da sirayet eden bu kaygıların, Dava’nın yayımlanmasının üzerinden geçen 100 yılda giderek daha da ağırlaştığını söylemek yanlış olmaz. Buradan hareketle çağrımız, Dava’nın politik, sosyolojik, hukuki ve psikolojik boyutlarını, yeni yüzyılın ikinci çeyreğinde, tekrar yorumlamak, tartışmak ve düşünmek etrafında örülmektedir. Temel sorunsalı şu sorularla derinleştirebiliriz: 21. yüzyılda yasal belirsizlikler rejimlerinin toplumsal olanı çepeçevre kuşattığı bir dönemde, Kafka'nın Dava'sı nasıl ve ne şekilde yorumlanabilir? Scholem, Arendt, Benjamin, Adorno, Derrida, Deleuze ve Agamben’in Dava yorumları açıklayıcı güçlerini hala korumaktalar mı? 20. yüzyılda Weber’den Foucault ve Agamben’e uzanan egemenlik ve iktidar analizlerinin Dava ile beraber düşünülmesi mümkün müdür? Dava ütopyacı bir gelecek fikrine, negatif bir teolojiye açılabilir mi?

3000 ila 5000 kelimelik  yazılarınızı 1 Haziran 2025’e kadar [email protected] adresine bekliyoruz.