"Ahmaklık" Üzerine: Belà Tarr Sinemasında Anlamın Apaçıklığı ve “Aptal” Nietzsche
28 Aralık 2024 Cumartesi
Sert esen, kaotik şekilde sinematografik evreni düzenleyen rüzgar; Belà Tarr sinemasında, tüm bir insanlığı bozulmaya sürükleyen vahşi kapitalizmin bir temsiline dönüşür. Filmde, bir afetten söz ediliyordur. Fakat fırtına bağlamında verilen bu afet, kapitalizm ekseninde oluşan toplumsal çürümedir. Tanrının bu işte doğrudan bir parmağı olduğu fikri çerçevesinde din ve kapitalizm birlikteliğinin yarattığı felaket ve bu felaketin körükleyicisi olan topluma açık göndermelerde bulunur. Asıl kabahatli olan toplumdur. “Çünkü her şeyin yozlaşması onların bunları elde etmesi ile alakalı” diyerek tüketim alışkanlıklarının yarattığı sosyal adaletsizlikte topluma düşen paydan söz eder.
Gisèle Pelicot Hikâyesini Yeniden Yazdı ve Dünyanın Her Yanındaki Kadınları Heyecana Boğdu. Peki Ya Erkekler?
25 Aralık 2024 Çarşamba
Bu büyük toplumsal tepki, Gisèle Pelicot'nun diğer kararının, ahlaki ve psikolojik kararının sonucuydu: Utancı reddetmek. Tecavüz mağdurları cinsel saldırıdan sonraki her aşamada – tecavüzcü, avukatı, polis, mahkeme sistemi ve medya tarafından– özel ve kamusal olarak utandırılırlar. Olanlardan dolayı suçlanırlar ve bunun kendi hataları olduğu söylenir; geçmişteki cinsel aktiviteleri, kıyafet seçimleri, dışarıda olma kararları, tecavüzcüyle etkileşime girmeleri –eğer girdilerse–, ölümle tehdit edildikleri halde savaşmamaları nedeniyle kınanırlar. Olayın travması hafızalarını karıştırmışsa, rutin olarak itibarsızlaştırılırlar.
“Umut Bir Politik Pratiktir”: Jina Devrimi'nden Öğreneceklerimiz
23 Aralık 2024 Pazartesi
Dolayısıyla Makaremi küçük yaşlardan itibaren baskı ve şiddet üzerine kurulu bir rejimin ne anlama geldiğini iyi biliyor. Bir yandan uluslararası hukuk sistemini İran’daki muhaliflere yönelik şiddeti görünmezleştirmekle eleştirirken, bir yandan da eşi benzeri görülmemiş bu hareketin eylem pratiklerini aktarıyor. Rejimin yoğun şiddetine rağmen insanların direnişi nasıl sürdürdüğünü, geçmişle şu an arasındaki değişimi açıkça ortaya koyuyor. Feminist politikanın bu isyandaki yerini vurguluyor. Uzaktan izleyenler için bu kılavuz; önyargılı, batılı bakışlarını sorgulayabilecekleri bir içerik kazanıyor.
Geçmişin Geleceğe Uzanan Tarihi: Yeni Karanlık Yüzyıl
20 Aralık 2024 Cuma
“Geçmişi tekrar gözden geçirme ve her türden çatışmanın perde arkasını sorgulama gereğini” hatırlatıyor. Bu sorgulama yapıldığında savaşların taraftar kaybedeceğini, taraftarı olmayan savaşların ise sürdürülemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca bu sorgulayıcı tutumun da “faydalı salaklar” olarak nitelendirilemeyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyor. Nuray Mert, Yeni Karanlık Yüzyıl kitabında, gelinen noktada sıcak/soğuk savaşların ve çatışmaların, militarizmin liberal savunusu çerçevesinde meşrulaştırılmasının eleştirel alanı daralttığını ve böylece “karanlık yüzyıl”ın önünü açtığını söylediği gibi insanları, günümüzde yaşanan savaşlara ve çatışmalara taraf olma dayatmasını reddetmenin erdemine ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmeye çağırıyor.
Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Lideri Yuri Samoilov ile Söyleşi: “Yorgunluktan Öte İlgisizlik Var. Çoğu İnsan Artık Hiçbir Şey Beklemiyor”
18 Aralık 2024 Çarşamba
Avrupalı sendikaların eli kana bulanmış bir saldırgandan nasıl para kabul edebildiğini bilmek isterim. Bu sendikaların topladığı aidatların bir kısmı Ukrayna'nın kana bulanmış bölgelerinden geliyor. Benzer bir şeyi Birleşmiş Milletler için de söyleyebilirim. Geçtiğimiz günlerde [BM Genel Sekreteri António] Guterres, Kazan'daki BRICS zirvesine gitti ve orada Putin'in elini başını eğerek sıkarken bir fotoğrafı çekildi. Böyle bir fotoğrafı daha önce başka nerede gördük? Birinci Çek Cumhuriyeti'nin son cumhurbaşkanı Hitler'le el sıkıştığında. Aynı duruş. Aynı fotoğraf. Uluslararası örgütlerden en azından ellerini Rus emperyalizminin kanıyla kirletmemelerini beklemeliyiz.
Suriye’de Baas Rejimi Ortadan Kalktı: Mülteci Evlerinde Umut, Korku ve Belirsizlik
16 Aralık 2024 Pazartesi
Gönüllü geri dönüş koşullarının oluşması için BM kurumlarının, uluslarası örgütlerin ve hükümetlerin çalışmaları sıklaşmıştı. Lübnan gibi ülkelerde, zaman zaman zorla kitlesel geri göndermeler, sınır dışı etmeler yapılıyordu. Türkiye’de son iki yıldır, gözle görülür şekilde bir strateji değişikliğine gidilmiş, Geçici Koruma Sistemi sıkılaştırılmış, şehirlerde mobil araçlarla kontroller artırılmış, mültecilerin yaşam alanları daraltılmaya başlanmıştı. Geçici Koruma Sistemi’nde verilen kodlarla, mültecilerin sürekli tedirgin edildiği, yaşadıkları gettolara sıkıştırılıp görünmez kılındıkları bir atmosfer yaratılmıştı. Tüm bunlar gönüllü ya da zorla geri gönderilme ve sınır dışı edilme sayısını önemli ölçüde artırmıştı.
Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu ile Söyleşi:  “Holdingçi Güçler”e Karşı: “Hem Tefekkür, Hem Sefer”
7 Aralık 2024 Cumartesi
Yurdun ilçelerine bile dağılmış küresel fabrika nizamıyla entegre üniversiteler, yeni çok sayıda cezaevinin, mülteci işçi kamp ve banliyölerinin, MESEM uygulamasıyla çocuk işçilik tartışmasına aktüel boyut katan meslek liselerinin de yansıttığı vahşi çalışma rejiminin içerisinde holdingçi güçlere karşı mücadele ve örgütlenme sorumluluğu üstlenecek insana duyulan olağanüstü ihtiyacın altını çiziyoruz tekrar bu uğrakta. Tablonun vehameti bu aciliyet dozunu da bizim huzursuzluğumuzu da büyütüyor. Ortadoğu’da Halep, Hama, Tel Rıfat’ta vekil kuvvetlerle Türkiye’nin boynunu uzattığı savaşın tedarik işlikleri de, Gazze’yi, Lübnan’ın soykırımcı savaş çizgisiyle bombalanmasının tedariği de coğrafyamızdan...
Belirsizlik Ortamında Barışa Tutunmak
4 Aralık 2024 Çarşamba
Bahçeli’nin çağrısının muhalefet cephesindeki etkisine baktığımızda, en büyük tahribatın bu cephede yaşanacağı görülüyor. Bu çağrıya destek verenlerle bunu ciddiye almayanların söylemlerine bakıldığında, “Yetmez ama Evet” deneyimiyle benzerlikler bulmak mümkün. 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu, “Yetmez ama Evet” sloganıyla hafızalarımıza kazındı. O dönem, yapılmak istenen değişiklikleri bir grup aydın “Yetmez ama Evet” diyerek savunurken, başını ulusalcıların çektiği başka bir grup ise “Ak Partiden demokrasi çıkmaz” diyerek değişiklik tasarısına peşinen karşı çıkmıştı.
“Starbucks”, Küresel Kapitalizm ve Mekân Siyaseti
3 Aralık 2024 Salı
Starbucks, tartışmalı mekân siyasetinin en gözde konusu olmanın yanı sıra, kimlik ve hayat tarzı işletmeciliği anlamında da küresel popüler kültürdeki müstesna yeri nedeniyle, daha uzun süre gerek ekonomi-politik gerekse sosyo-kültürel ve ideolojik söylemin odağında olmayı sürdüreceğe benzemektedir. Burası, uyum baskısıyla biçimlenmiş kendilik imgesinin birincil aynalanma yeri, arzuyu gerçeklikle takas eden narsisizmin sıçramalı tramplenidir. Bunca dikkat çekici bir kitlesel rağbete mazhar olması ise, Adorno’nun deyişiyle, “ben zayıflığının sömürüsü ve teşviki” işini üstlenen kültür endüstrisi içinde varoluşa yönelik zımni algıyı aşırı vurgulu bir anlama dönüştürmesi yüzündendir.
Mert Karbay’la Yeni Dünya Sosyal Medya kitabı üzerine söyleşi:  “Tükendik, sıkıldık.”
1 Aralık 2024 Pazar
Arkadaşlık ve flört uygulamaları, bu soruşturma için elverişli olabilir. Sonuçta kişiler kendi istedikleri türden bir profil açar, seçtikleri kimi özelliklerini öne çıkartır, beklentilerini net olarak yazar. Kartların görece açık oynandığı bu profillerde çeşitli alternatifler arasından, mesafe tanımaksızın ve aracıları askıya alarak karar ve sonuç alabilmenin cazip bir tarafı var şüphesiz. En az çaba ve riske karşılık en yüksek kazanım vaadini hissetmemek güç. Ancak bu tür uygulamalar, hızla, eşleştirmenin ötesine geçip arz ve talebi belirleyen bir piyasa (belki mahzurlu, ama açıklayıcı tabirle “ilişki piyasası”) işlevi görmeye başlıyor. Standartları, normları, trendleri, beklentileri şekillendiriyor. Çevrimiçi olsun çevrimdışı olsun ilişki dinamiklerini yönlendiriyor. Dolayısıyla en başta cezbeden vaatler, külfete dönüşebiliyor. Örneğin etkili bir profil oluşturma için mesai, beğenilmemenin verdiği kaygı, tek tuşla sola atılıp durmanın verdiği güvensizlik ve boş vermişlik, ezcümle profile indirgenmiş olmanın verdiği tekinsizlik...
Yenidoğan Çetesi: İstisna Kural Olursa
29 Kasım 2024 Cuma
Kamuoyunun ilgisini kısmen çekmiş olsa da “Yenidoğan Çetesi” sanıklarının mahkemede yaptıkları savunmalarda Türkiye sağlık ortamını belirleyen yasal ve fiili koşullara dair çok çarpıcı bilgiler yer aldı. Para kazanmak için çocukların sağlığını riske eden ve hatta onların ölümlerine neden oldukları iddia edilen şahıslarla arama sonsuz bir mesafe koyarak; bu kişilerin sağlık sisteminin yasal ve fiili durumundan nasıl yararlandıklarını anlamak ve sistemin açıklarını düzeltmek sağlık alanında yaşanabilecek yeni ölümleri önleyecektir. Bu nedenle sanıkların yazılı medyaya yansıyan kimi açıklamalarını analiz etmek, sağlık alanında yapılması gereken ev ödevlerine de işaret edecektir.
Elizabeth ve Politik Stratejilerimiz: Nasıl Yapmalı?
28 Kasım 2024 Perşembe
Kısa süreli siyasal gündemlere, örneğin seçim gündemlerine hapsolmak, somut ilişkiler peşinde olan ve değişimin daha derinden ve yavaş olacağını idrak eden gündelik hayat politikalarının yerini alamıyor. Oysa örneğin, gündelik hayat politikaları, sermaye için artı-değer üreten emek yerine, sermayenin değersizleştirdiği bakım emeğini merkeze alıyor. Ya da neoliberal öznellikler ve neoliberal etik değerleri sorgulatan zeminleri işaret ediyor.
Hiçbir Şey Yerinde Değil: Devlet Şiddetinin Depolitizasyonu
26 Kasım 2024 Salı
Olacakları peşinen biliyoruz, yine de havadaki ağırlığın bize gerginlik olarak dönmesine engel olamıyoruz. Filmin en başarılı taraflarından biri de bu sanırım. Şenlikli bir evin üzerinde dolaşan kara bulutlar, cinayetler ve idamlarla 70'leri kana bulayan karşı-devrimci karanlığı haber veriyor bize. Fakat film, yarattığı atmosferden güç alarak ortaya koyduğu sezdirme becerisini kendi versiyonunu anlatmaya giriştiği hikâyenin büyüsüne kapılarak yavaş yavaş yitiriyor.
“Yeryüzünün Lanetlileri” Sonunda Mutlaka Kazanır: Cezayir Savaşı (1966) Filmi ve Sömürgecilik
23 Kasım 2024 Cumartesi
Öte yandan tepeden bakma ve horgörü, sömürge insanının sömürgeciye karşı hissettiği duygu yelpazesinin en ucunda bulunur ve İtalyan yönetmen bu deneyimi son derece canlı bir şekilde bize hissettirmiştir. Eminiz ki vaktiyle Irak ve Afganistan’da bulunan Amerikalıların, yerli insanların kendilerine karşı küçümseme dışında hiçbir duygu beslemediklerine dair en ufak bir fikri bile yoktu. George Orwell gibi kısmen duyarlı sömürge memurlarını tenzih etmekle birlikte, “alıngan” sömürgeci güç alay edilip hor görüldüğünü kolay kolay anlayamaz.
İki Keklik Bir Kuyuya 40 Yapar
21 Kasım 2024 Perşembe
Bahçeli’nin açıklamaları ve bir süredir deruhte ettiğimiz skandallar silsilesi aslında, rasyonel bir neden-sonuç ilişkisi olmaktan ziyade, Başkanlık sisteminin çözümsüzlüklerinden ve Meksika açmazlarından beslenen skandala meftun yapısıyla ilgili. Elbette başkanlık sistemi siyaseti ve siyasileri tasfiye edip onları danışman, uzman denilen ve aslında bir kısmı sosyal medya uzmanı (aslında spekülatörü demeli) kişilerle ikame edince; bu yeni danışmanlar güruhu, siyaset sanatını da haber bültenleri ve sosyal medyanın beğeni algoritması ile ikame ettiler. Dolayısıyla, artık memleket başı sonu belli olmayan bir haber bülteni, youtube(r) stüdyosu ve Kurtlar Vadisi setine dönüşmüş durumda, öyle bir hikmet, öyle bir kahramanlık, öyle bir mana derinliği…
Çok Geç Kapitalizmin Şeytan İcadı: Dolayımsızlık
20 Kasım 2024 Çarşamba
Artık internet, apokaliptik felaketlerin eşiğinde verebileceği daha fazla ekran süresinden başka bir şeyi olmayan bireylerin savunmasız gruplara yönelttiği nefret söyleminin bir mekânı. Her ne kadar bu trend yükselişte olan küresel faşist hegemonyayla uyumlu olsa da burada görünenin ötesinde dikkat çeken şey, bu zehirli fikirlerin hem üretilmesi hem dolaşımda kalması hem de kolayca alıcı bulabilmesine olanak veren kültürel ve toplumsal ortamın yeni kodları. Yani Fredrick Jameson’ın geç kapitalizmin kültürel mantığı dediği şeyi bir adım daha öteye taşıyacak olan Anna Kornbluh’un ‘çok geç’ kapitalizme içkin olan bir tarz ya da üslup olarak tanımladığı ‘dolayımsızlık’ durumu.
Şiddetle Yükselen Güvenlik Duvarları
17 Kasım 2024 Pazar
Güvenlik tertibatı hiçbir yapı için kusursuz olamayacağından, böyle saldırıların olması er ya da geç beklenir. Sadece fiziksel, maddi olanlar değil, fikri yapılar da böyledir. Tüm eserlerin, söylemlerin, anlatıların etraflarını çeviren metafizikler çeşitli oyuklar, gedikler, boşluklarla doludur. Jacques Derrida, böyle bina edilen sistemlerin çıkışsızlıklarını belirlemek için yapısöküme başvurur. Her tür eleştirel düşünce de temelde bunu yapar. Fakat yapısöküm için farklı olan bu zafiyeti yapının kendisi ilan eder; çelişkilerini, tutarsızlığını bizzat kendisi ele verir.
Tatar Çölü’ndeki Karaltılar Ne?
16 Kasım 2024 Cumartesi
Dino Buzzati’nin Tatar Çölü üzerine kafa yormaya değer bir eser. Romanda, hayatımız boyunca önemli olduğunu düşündüğümüz konularla ilgilenip vaktimizi boşa harcayışımız, bir mevki kazanabilmek için hırslara kapılışımız kararsızlıklar ve çelişkilerle anlatılmakta. Savaşmak için kalede hazır bulunan askerlerin kaleyi korumalarına tezat olarak yaratılan savaşsızlık, savaşamama haliyle hiç umulmadık yerlere varırız. Bastiani Kalesi’ndekilerin kuzeyden gelecek Tatarları bekleyerek ömürlerini hebâ etmeleri ile savaşıp kahraman olmak aynı bakış açısıyla işlenir. Buzzati’nin yalnızca savaş konusunda hissettirdikleri ile değil, savaş kadar etkili olmuş olan Tatarlar konusuna ve Ortaçağ’ın vebasına bizi götürmesiyle eser bambaşka bir boyut kazanır.
“Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl”:  Yapısalcı-Marksist Bir Analizin Düşündürdükleri
13 Kasım 2024 Çarşamba
Söz konusu varsayıma dayalı herhangi bir teorik çerçeve, yapısalcı analiz çerçevelerine getirilen genel eleştirilere (sonuçlardan nedenlere gitme, belirli türden bir işlev atfına neden atfı statüsü atfetme, kişi olmayan entitelere kişisel özellikler isnat etme vs) konu edilebilirdi. Ben, bunun yerine, belirli bir rasyonalite uyarınca blok halinde davranma eğilimi varsayımının ve böylelikle koyutlanan konjonktürel bir iktidar blokunun ancak ve sadece bir araştırma hipotezi olarak kabul edilebileceğini, mevcut haliyle ampirik temelden yoksun olduğunu ve yerel ölçeklerde ampirik olarak sınanabilecek biçimlerde yeniden formüle edilmesi gerektiğini iddia edeceğim.
Trump’ı İktidara Taşıyan Anti-Feminist Tepki
10 Kasım 2024 Pazar
Toplu pazarlık haklarını erozyona uğratan, çok sayıda işi yurtdışına taşıyan (ya da tamamen ortadan kaldıran) ve sosyal güvenlik ağımızı yok eden, evrensel sağlık hizmetlerini engelleyen (ki neredeyse diğer sanayileşmiş ülkelerin hepsinin tartışmasız sahip olduğu hizmetler) ne idüğü belirsiz milyarderler sınıfını sorumlu tutmak; birkaç kadeh içki içmek için buluştuğunuz kadından, eşinizden ya da evdeki kız arkadaşınızdan hesap sormaktan daha zor. Kadınların itirazı (terfi etmeleri, boyun eğmemeleri, herhangi bir manosferden şikayet etmeleri) nahoş bir duygu yaratıyor. Peki, bu nahoş duygular nereye gidiyor?
Dünyanın "En Büyük Demokrasisi" Diktatörlük İlanına Teslim Oldu
9 Kasım 2024 Cumartesi
Göreve geldiği ilk gün sınırlı da olsa bir diktatörlük kurmak istediğini açıklayan ve muhaliflerinden karşılarında “orduyu kullanmaktan ” çekinmeyeceği “iç düşmanlar” olarak bahseden bir adamı seçmeyi düşünen bir ülke artık benim yaşayabileceğim bir ülke değildir. Kaliforniya'da geçirdiğim neredeyse yirmi yılın ardından Amerika Birleşik Devletleri'nden kalbim kırık bir şekilde ama tereddüt etmeden ayrılıyorum.
“Persona, Dogma, Pragma”: Erdoğanizm’in Kurucu Dinamiklerinin Yükselişi ve Düşüşü (II)
8 Kasım 2024 Cuma
AKP’nin Türkiye’nin tarımsal ve kentsel ekonomilerinin çöküşündeki büyük sorumluluğu; gıda enflasyonu krizi kadar, kira, yurt ve kreş gibi barınma krizleri konusunda da çalışan sınıfları, yeni sosyal dayanışma ve kentsel koruma modelleri geliştiren liderlere doğru yönlendiriyor. Doğal olarak, reel anlamda yoksullaşan, mülksüzleşen ve sınıfsal konumları yerle bir olan on milyonlarca alt-orta sınıf aile, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi, kentlerinde güçlü ve ikna edici alternatif sosyal koruyucu liderlik modellerine doğru yöneliyor.
“Persona, Dogma, Pragma”: Erdoğanizm’in Kurucu Dinamiklerinin Yükselişi ve Düşüşü (I)
6 Kasım 2024 Çarşamba
Erdoğanizmin, iç ve dış faktörlerin yardımıyla yaklaşık çeyrek yüzyıl boyunca hâkim parti konumunda kalmasına neden olan “kolektif kadro hareketi ve bu hareketin vaat ettiği sosyal tedarik ve kalkınma paradigması”, zamanla tek bir liderin şahsiyetiyle özdeşleştirilen bir tür yarı-dinsel karizmaya ve yarı-mistik bilgeliğe indirgendi. AKP’nin yönetsel tarzının zaman içinde, ‘kadrodan karizmaya’, ‘toplumsal faydadan zümre çıkarına’ ve ‘ortak akıldan keyfi kararlara’ doğru gerilemesi (regress etmesi) ile birlikte, Türkiye’de siyasal İslamcı hareketin yaklaşık altmış yıllık tüm müktesebatı da, Erdoğan’ın şahsıyla örtüştürülmüş ve yoğunlaştırılmış bir ‘persona’ya yüklendi.
İsrail’in Ulaştığı Mide Bulandırıcı Zirve
4 Kasım 2024 Pazartesi
İsrail’in dünyayı yüzleşmeye zorladığı şey, sistemin bozulmuş olduğu değil; aksine, tam da tasarlandığı gibi işlediğidir. Bu tasarımda, emperyal güçlerin ve onların müttefiklerinin kendi çıkarlarına dayalı hesapları her şeyin önünde geliyor. Filistinliler sadece İsrail’in değil, aynı zamanda ABD’ye yakınlıklarıyla istikrara kavuşmuş ve İsrail’in eylemleri karşısında sessizlik talep edilen Arap rejimlerinin de hedefinde. Kârı çok yüksek olduğu için kısıtlanamayan bir silah endüstrisinin hedefinde.