Zihni Körelten Rutin ya da Doyasıya Tembellik
30 Ocak 2025 Perşembe
Sahi tembellik etmenin neresi kötüydü? Biz işçilerin daha az çalışıp hayatına sihirli bir değneğin (Spor-Toto oynarken tuttuğumuz kalemden bahsediyorum!) değmesini ümit etmeden geçinebileceği bir ihtimal olamaz mıydı? Neden hâlâ nefes alabiliyorken yaşamak için çok çalışmak zorunda kalalım ki? Neden bazıları milyar dolarları babasının (belki de kayınbabasının) malıymış gibi yok ederken ve bütün faturanın halka kesilmesine sebep olurken çoğunluk bu yanlışın altında ezilip duruyor? Neden küçük bir azınlık durmadan zenginleşebiliyorken büyük bir çoğunluk perhize ve yaşamak için canı çıkarcasına çalışmaya gereksinim duyuyor?
Hangi İstanbul? - İstanbul’un Sağlık Derdi
27 Ocak 2025 Pazartesi
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, yurttaşlarına birinci basamak sağlık hizmeti sunacak yerlerin aksine daha pahalı olan ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini sunmayı önceliyor. Dahası bu önceliğini de tümüyle kendisine ait devlet ve tıp fakültesi hastaneleri yerine, kamu-özel ortaklığı ile inşa edilmiş şehir hastaneleri yoluyla gerçekleştirmeyi istiyor. Kuşkusuz tercih ettiği bu öncelikler birinci basamak sağlık hizmetlerinin kalitesinin kötüleşmesine, hastaların hastaneye yığılmasına ve dolayısıyla randevu alamama krizine yol açıyor.
Semptom, Hatırlama ve Unutma
27 Ocak 2025 Pazartesi
Psikanaliz şimdinin hükümranlığında başlar. Öyle ya da böyle eskide ortaya çıkar. İnsanın umabileceği gibi bu eski düz bir çizgide meydana gelmez. İnsan eskiye düşer, zaten düşmekten başka bir seçenek de yoktur. Yeni’nin imkânlarıyla eskiye inilmez. Eski eskisi gibi kendini bulmalıdır. Eski olan yenide kendine hayat bulmak için hep bir beklemededir. Bu doğmamış olan Lacan’ın vurgusuyla bir takılmada, azapta, askıdadır. Freud başta engel olarak gördüğü bu durumu daha sonra çalışmasının olmazsa olmazı olarak görecektir.
Makuliyet Rejimi ve İtiraz Etiği
24 Ocak 2025 Cuma
Otoritaryen eğilime sahip insanlar, ahlaki samimiyetleriyle öne çıkmaktan zevk alırlar. Savundukları değerleri ne ölçüde içselleştirdikleri bu yazının konusu değil. Ancak eylemlerini değer yargılarından çok daha fazla belirleyen bir sosyolojik dinamik olduğu söylenebilir: Rekabet ilişkileri. Rekabet, bireylerin siyasi ve toplumsal ilkeler etrafında nasıl konumlanacaklarını belirleyecek düzeyde etkili bir dinamiktir ve sermaye edinimiyle orantılı olarak itiraz etiği üzerinde belirleyicidir. Sermaye oluşturucu rekabet, kazandırıyorsa konuşmayı, kaybettiriyorsa susmayı telkin eder.
Kaos Çağrısına Yeni Bir Başlangıçla Karşılık Vermeliyiz
23 Ocak 2025 Perşembe
Naomi Klein’ın Doppelgänger’daki en isabetli tespitlerinden biri, yansıtıcı camın iki yanında duran bizlerin, üstünde anlaşamadığımız şeyin gerçeklikle ilgili farklı yorumlar olmadığı: “Biz kimin gerçeklikte olduğunda kimin simülasyonda olduğunda anlaşamayız.” Mevcut düzenin adaletsizliklerine, demokrasiye inancın giderek yitip gitmesine ve kapitalist dünyanın sömürü mekanizmalarına karşı aynı küçülmüşlük ve ezilmişlik hissiyle başa çıkmaya çalışıyoruz. Klein, bir tarafın kapitalizmin tek derdinin dört bir yanımızı çevreleyip, yeni kâr kaynakları bulmak olduğunu anlamadığı için, eşsiz kötülüğe sahip bireylerden oluşan bir çetenin ipleri elinde tuttuğu fikrine sarıldığını söylüyor.
Gözden Kaçmaması Gereken Bir Kitap: Kurbağa Manastırı - Anlatılan Belki de Senin Hikayendir...
21 Ocak 2025 Salı
Esas konumuza, Kurbağa Manastırı’na gelirsek... Postmodern zamanların nimetlerinden yararlanarak dijital kütüphaneler vasıtasıyla başka bir kaynağı, Thomas Aquinas’ın klasik yapıtı Summa Theologiae’yı  ararken tesadüf eseri başka bir el yazmasını, Historia Abbatiae Ranae’yı (Kurbağa Manastırı Tarihi) “keşfeder” Gözler ve ilginç bulduğu bu Orta Çağ metnini –Latince bilgisinin hayli zayıf olduğunu en başta itiraf etmesine rağmen– “çevirir”. Umberto Eco’nun başyapıtı Gülün Adı’ndan da bir açıdan esinlenir çevirmenimiz: sayfalarında Latince terimlere, yeri geldikçe Latince özlü ifadelere yer vererek belli bir atmosferi kurmaya, dönemin havasını vermeye gayret gösterir (birazdan benim de yapmaya çalışacağım üzere...).
Vivek Chibber ile Söyleşi: Dar Elit Çıkarlarına Dayalı Kimlik Politikalarının ve STK’ların Açmazı
20 Ocak 2025 Pazartesi
Sol, cinsiyet, ırk ya da cinsellik temelinde olsun, her türlü toplumsal tahakküme karşı çok aktif ve kararlı bir şekilde mücadele etmelidir. Ama bunu, zenginlerin çıkarlarının ötesine geçerek ve çalışan insanların –ister çalışan kadınlar ister işçi sınıfından azınlıklar olsun– çıkarlarını gerçekten ele alacak bir şekilde yapmalıdır. Sol, bu fırsattan yararlanarak ırksal ve toplumsal cinsiyet adaletini, 1960’lardaki görkemli günlerindeki haline döndürmelidir. O zamanlar, bu adalet anlayışı işçi sınıfı hareketinin aktif bir bileşeniydi. Solun bu ülkede ırkçılık ve cinsiyetçilik konusunda gerçekten değişim yarattığı, milyonlarca azınlık ve kadının hayatını somut olarak etkilediği bir dönemdi.
Katili Yakalamanın Zorlukları: The Long Shadow
17 Ocak 2025 Cuma
The Long Shadow (2023) yedi bölümlük bir İngiliz dizisi. Böyle bir diziyi spoiler vermeden tahlil etmek olanaksız. Katilin kim olduğunu her şeyden öncelikli sayanlar burada yazıyı terk edebilir. Dizinin son bölümüne kadar seri katilin kim olduğunu öğrenemiyoruz. Fakat kısa bir internet gezinmesi bu ismi hemen söyleyecektir. Dizide suçun izini süren kabiliyetli dedektiflere rastlamıyoruz. Dizi Brecht'in en sevmediği davranıştan da uzak durur ve epik bir etki yaratarak, seyircinin sahnedekilerle empati kurmasına izin vermez.
İnternet Sörfünün Hiper Kazası: “Beyin Çürümesi”
15 Ocak 2025 Çarşamba
Beyin çürümesi demişken, önemsiz içerikleri kaydırarak izlemenin beyne ödettiği diyet ne mi oluyor? İşte somut bir örnek: 2024 yılının en çok dinlenilen şarkısı “Cıstak” olmuş. Haber bültenleri böyle diyor. Şarkıdan iki dörtlük şöyle: “Aldım marka, bakmıyo'm faturasına/ Adı Katarina, verdim tam arasına/Dedi, 'Lütfen tekrar gel ara sıra'/Güzel mi güzel, onun arabası var (var)” (…) “Hadi, cıstak, cıstak, cıstak/ Manitalar ıslak, ıslak, ıslak, uf/ Hadi cıstak, cıstak, cıstak/ Manitalar ıslak, ıslak, ıslak.” ‘İsyankâr rap’in en fakfon alaşımlı, pek ödipal, çok efsunkâr bilinçaltının en iç gıcıklayıcı numunelerinden biri hakikaten. Gerisini varın siz tahmin edin.
Aydın Afacan: Çok Uzak Bir Dünyanın Şiiri
14 Ocak 2025 Salı
Dünyanın uzaklığının yarattığı bu mesafede, Afacan’ın çok uzak bir dünyadan çağırdığı şiirleri yoluyla, varoluşsal bir özlemi de barındırdığını seziyoruz. Bu özlem, dünyayı anlamaya, onun kötülüğüyle karşılaşmaya, ona gerçek yüzünü göstermeye ve mümkünse onu yenmeye yönelik bir çabadır; fakat aynı zamanda bu çabanın kaçınılmaz başarısızlığını da ima eder. Nitekim kitabın ikinci şiiri olan “pastoral bukağı”da şiirsel metnin pastoral bir atmosfere açılması beklenirken şiirin en başında hızla karamsar bir alt metne büründüğü görülür
Barbarları Beklerken: Barbarlara Muhtaç İmparatorluk
12 Ocak 2025 Pazar
Bilinmeyen bir imparatorlukta, zamanda ve mekânda geçen; çoğunlukla isimsiz karakterlere sahip John Maxwell Coetzee’nin Barbarları Beklerken (1980) adlı eseri apartheid/ayrımcılık konusunu beyaz bir sulh hâkiminin ve ‘barbar’ kör bir kızın ilişkisiyle gözler önüne serer. Eser beyazların, göçebelere/barbarlara, tüccarların büyükbaş hayvanlarını çaldıkları gerekçesiyle yakalayıp işkence etmesini, yaralamasını, öldürmesini ve savaş açmasını konu edinir. Çöl yollarını bilmeyen Sivil Savunma’nın görevlendirdiği Albay Joll ve emrindeki köylü askerler sınırdaki barbarları dağlara göçe zorlar.
Hasan Kılıç'la Söyleşi: "Borç İnsanlık Tarihi Kadar Eski bir Gerçekliktir"
11 Ocak 2025 Cumartesi
İkincisi sermaye birikiminin yeni yollar açması ve bunun ideolojik-politik takibinin yeterince güncellenememesiyle ilgiliydi. Kitapta 2000’li yıllarla birlikte finansallaşma ve borçlandırma yoluyla bir yandan toplumun yönetilmesine diğer yandan ise yeni sermaye birikim yollarının açılmasına doğru bir seyir izlendiğini anlatmaya çalıştım. Oliver Roy’un dediği gibi ekonominin (ve dolayısıyla sermaye birikiminin) ağırlığı merkezi üretim ve emekten finansallaşma ve borçlanmaya doğru kaydı. Kritik bir tavır olarak bu dönüşümü gören, dönüşümün ortaya çıkardığı yeni tabiiyet ilişkilerini anlayan bir yerde durmalı düşüncesine sahip oldum. Öte yandan bu iki durumu ortak kesen bir tarihsellik eksikliği vardı.
Mahir Deniz Bebek ve Türkiye’de Ad Koymanın Politikası
10 Ocak 2025 Cuma
31 Aralık gece yarısı adettir, yeni yılın ilk anlarına doğan bebeklerin haberleri yapılır. Son yıllarda teknolojinin ve sosyal medyanın maharetiyle senenin ilk bebeklerinden hemen haberdar oluyoruz. Bu yıl Mahir Deniz ve annesinin fotoğrafı ilk saatlerden itibaren büyük ilgi gördü. Hayatımıza büyük oranda Gezi Direnişi’yle giren genç sol mizah, “Mahir Deniz bebek” için hemen devreye girdi; Marx, Lenin, orak-çekiç, kızıl bayrak, yeşil parka vs. sosyalizme dair ne kadar imaj varsa Mahir Deniz’le yan yana geldi.
Galata Masajı
10 Ocak 2025 Cuma
1 Ocak’taki yürüyüşte “İsrail’e Silah Satan Katil ZIM Katil MAERSK Türkiye’den Defol” pankartına bile tahammül gösterilmedi. Pankartı hazırlayanlar yürüyüşe sokulmadığı gibi gözaltına da alındılar. Eylemi düzenleyen yüzlerce STK korunaklı ve konforlu bir alanda ABD ve İsrail için lanetler okurken dişe dokunur somut adımlara dair konuşmamayı ya da yerli işbirlikçiler aleyhine “hiçbir şey söylememeyi” tercih ettiler. Dünyanın uzak bir köşesinde belki bu tutum sivilliğin neye dönüştüğü konusunda net bir görüntü vermeyebilirdi. Ancak Filistin’le komşu coğrafyada, ümmet olmanın ortak hafızası içinde Türkiye’nin NATO ve ABD ortaklığında ısrar ederek işgalcileri doğrudan zora sokacak kesintisiz ve tam bir ambargodan bile isteye kaçınması takkeyi düşürmüş oldu.
Sözün Başladığı Yer
8 Ocak 2025 Çarşamba
“Teröristlerle görüşmeye gittiği” için “onların tutsağı haline gelmekle” eleştirildiğini, ama barış zeminini oluşturmak için bu güven duygusunun gerektiğini söyleyen Powell, o dönemdeki asıl sorununun “IRA’yla herhangi bir görüşmenin tamamen yasaklanmış” olması olduğunu ve o sırada kimsenin diyalog düşüncesiyle ilgilenmediğini ekliyor. Powell’ın; kariyerini, hatta hayatını tehlikeye atarak gizlice başlattığı görüşmeler daha sonra Blair’in onayını almış ve bu iletişim kanalı aracılığıyla IRA içindeki güvercinlerle yakalanan diyalog, yıllar boyunca hükümet ve IRA arasındaki iletişim olanağının temelini teşkil etmişti.
10 Yıl Önce Bugün Charlie Hebdo Saldırısında Ölenlerin Anısına
7 Ocak 2025 Salı
Demokrasinin ve yayıncılığın temel değerleri olan ifade, yayınlama ve basın özgürlüklerini kararlılıkla savunmak için Charlie Hebdo’ya yapılan canice saldırıyı tüm varlığımızla kınıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor,  yayın camiasının ve ailelerinin acısını paylaşıyoruz.
Yeni Bir Yıla Girememek
7 Ocak 2025 Salı
Yeni bir yıla girmiş bulunuyoruz. Ancak yeni bir yıla girdiğimizi idrak edebildik mi? Bilemiyorum. Yeni bir yılın gelişi kimisi için bir şeyleri değiştirmeyecek belki, ya da kimisi için yeni kapılar aralayacak. Ancak hissettiğimiz daha çok bir şeyin değişmeyeceği, bir farkın ortaya çıkamayacağı yönünde sanki. Diğer bir deyişle yeni bir yıla girmek için ya hazır değiliz ya da onun hemen geçip gitmesini, daha güzel yıllara ulaşmak üzere atlanması gerektiğini düşünüyoruz. Kısacası yeni yıl için ya çok geç ya da çok erken.
“Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl”: Dinamik Bir Analiz Çerçevesine Doğru
6 Ocak 2025 Pazartesi
Vefa Saygın Öğütle, geçtiğimiz Kasım ayında Birikim Güncel’de, ‘Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl’ kitabı üzerine bir tartışma/eleştiri yazısı kaleme aldı. Öncelikle kamusal tartışma alışkanlığının giderek zayıfladığı bir dönemde böyle bir uğraşa girişmiş olması nedeniyle duyduğum memnuniyeti belirtmekle başlayayım. Bu yazı ile Öğütle’nin işaret ettiği hususların bazılarıyla ilgili kendi pozisyonumu netleştirmeye, bazılarıyla ilgili de tartışmayı daha da derinleştirmek için girilebilecek patikalara işaret etmeye çalışacağım. Öncelikle kitaptaki pozisyonumu biraz daha netleştirmeye çalışayım. İlk olarak, kitapta yer alan ‘Webercilik’-‘Marksizm’ tartışmasına değineceğim. Şunu belirterek başlayayım: ‘Weberci’ analiz çerçevesi konusundaki tavrım kategorik bir dışlama değil daha çok ‘çubuk bükme’ şeklinde.
Ohal Rejimi Uzantısı Kayyım Sistemi
3 Ocak 2025 Cuma
2015 sonrası kayyımlarının, kadın danışma merkezlerini, birimlerini kapatması pratiği, eleştirilerin yoğunlaşması üzerine, neoliberal yönetme pratiği ile açık tutma ve kadrosunu değiştirme, projeleri iptal etme, kadın çalışanları uzaklaştırma vb şeklinde değişti. Örneğin,yolsuzluk iddiası ile görevden alınan Mardin Kayyımı, Kadın Daire Başkanlığı’nın başına bir erkeği getirdi ve neredeyse tüm kadroyu değiştirdi.
Noel Kaosu!
31 Aralık 2024 Salı
Ülkemizdeki "Yılbaşıcılar"ın, konu özelinde yıllardır sürekli dozu artan ve bugünü hedef alan bir direkt saldırı ile muhatap olduklarından olsa gerek, son yıllarda birkaç defans mekanizması geliştirdikleri görülüyor. Bunların birincisi en uzun zamandır aşina olduğumuz, meseleyi kökünden çözecek ve İslâmi cenahla uzlaşmaya gönüllü bir nosyon düzeltme harekâtıdır.
"Ahmaklık" Üzerine: Belà Tarr Sinemasında Anlamın Apaçıklığı ve “Aptal” Nietzsche
28 Aralık 2024 Cumartesi
Sert esen, kaotik şekilde sinematografik evreni düzenleyen rüzgar; Belà Tarr sinemasında, tüm bir insanlığı bozulmaya sürükleyen vahşi kapitalizmin bir temsiline dönüşür. Filmde, bir afetten söz ediliyordur. Fakat fırtına bağlamında verilen bu afet, kapitalizm ekseninde oluşan toplumsal çürümedir. Tanrının bu işte doğrudan bir parmağı olduğu fikri çerçevesinde din ve kapitalizm birlikteliğinin yarattığı felaket ve bu felaketin körükleyicisi olan topluma açık göndermelerde bulunur. Asıl kabahatli olan toplumdur. “Çünkü her şeyin yozlaşması onların bunları elde etmesi ile alakalı” diyerek tüketim alışkanlıklarının yarattığı sosyal adaletsizlikte topluma düşen paydan söz eder.
Gisèle Pelicot Hikâyesini Yeniden Yazdı ve Dünyanın Her Yanındaki Kadınları Heyecana Boğdu. Peki Ya Erkekler?
25 Aralık 2024 Çarşamba
Bu büyük toplumsal tepki, Gisèle Pelicot'nun diğer kararının, ahlaki ve psikolojik kararının sonucuydu: Utancı reddetmek. Tecavüz mağdurları cinsel saldırıdan sonraki her aşamada – tecavüzcü, avukatı, polis, mahkeme sistemi ve medya tarafından– özel ve kamusal olarak utandırılırlar. Olanlardan dolayı suçlanırlar ve bunun kendi hataları olduğu söylenir; geçmişteki cinsel aktiviteleri, kıyafet seçimleri, dışarıda olma kararları, tecavüzcüyle etkileşime girmeleri –eğer girdilerse–, ölümle tehdit edildikleri halde savaşmamaları nedeniyle kınanırlar. Olayın travması hafızalarını karıştırmışsa, rutin olarak itibarsızlaştırılırlar.
“Umut Bir Politik Pratiktir”: Jina Devrimi'nden Öğreneceklerimiz
23 Aralık 2024 Pazartesi
Dolayısıyla Makaremi küçük yaşlardan itibaren baskı ve şiddet üzerine kurulu bir rejimin ne anlama geldiğini iyi biliyor. Bir yandan uluslararası hukuk sistemini İran’daki muhaliflere yönelik şiddeti görünmezleştirmekle eleştirirken, bir yandan da eşi benzeri görülmemiş bu hareketin eylem pratiklerini aktarıyor. Rejimin yoğun şiddetine rağmen insanların direnişi nasıl sürdürdüğünü, geçmişle şu an arasındaki değişimi açıkça ortaya koyuyor. Feminist politikanın bu isyandaki yerini vurguluyor. Uzaktan izleyenler için bu kılavuz; önyargılı, batılı bakışlarını sorgulayabilecekleri bir içerik kazanıyor.
Geçmişin Geleceğe Uzanan Tarihi: Yeni Karanlık Yüzyıl
20 Aralık 2024 Cuma
“Geçmişi tekrar gözden geçirme ve her türden çatışmanın perde arkasını sorgulama gereğini” hatırlatıyor. Bu sorgulama yapıldığında savaşların taraftar kaybedeceğini, taraftarı olmayan savaşların ise sürdürülemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca bu sorgulayıcı tutumun da “faydalı salaklar” olarak nitelendirilemeyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyor. Nuray Mert, Yeni Karanlık Yüzyıl kitabında, gelinen noktada sıcak/soğuk savaşların ve çatışmaların, militarizmin liberal savunusu çerçevesinde meşrulaştırılmasının eleştirel alanı daralttığını ve böylece “karanlık yüzyıl”ın önünü açtığını söylediği gibi insanları, günümüzde yaşanan savaşlara ve çatışmalara taraf olma dayatmasını reddetmenin erdemine ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmeye çağırıyor.