Haftalık
Kenan Erçel
13 Kasım 2025 Perşembe
Bu hadise solcular/sosyalistlerle Demokrat Parti arasındaki ikircikli ilişkinin güzel bir örneği. Bir yandan sol popülist talepler Parti’nin neoliberal, küreselci (ve İsrail yanlısı) politikalara sadık kadroları tarafından sıkı bir dirençle karşılanıyor. Özellikle 2016’dan bu yana Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti kurmayları, neredeyse Cuhmuriyetçilerle didişmek için harcadıkları kadar enerjiyi Parti içindeki solcuları frenlemek, saf dışı etmek için sarf ediyorlar. Öte yandan sol cenah, Parti’yi güdemese de bu diyardan gidemiyor. Daha önceki bir yazıda ele aldığımız üzere,demokratik sosyalist örgütlenmenin Demokratik Parti şemsiyesi altından çıkıldığında şimdiki kitleselliğinin ne kadarını muhafaza edebileceği şüpheli.
Tanıl Bora
12 Kasım 2025 Çarşamba
Apaçık Radyo’da 2021’deki bir söyleşisinde Ali Bilge, bu rejimde memnuniyetsizlerin kendilerini ifade etmelerinin zorlaştığından bahisle, bir “memnuniyetsizler ittifakı kurulması” gereğinden söz etmiş: “Hemfikir olmayabiliriz ama hemderdiz…” Memnuniyetsizler, seçim anketlerinin güçlü partisi kararsızlarla yakın anlamlı kullanılıyor. Daha özgülleştirilmiş anlamıyla, AKP iktidarından memnuniyetsiz olanları işaretliyor. Sadece bir memnuniyetsiz seçmen kitlesi düzlemi yok; siyasetçilerden danışmanlara, bürokratlara, uzanan, siyasal kadro içindeki memnuniyetsizler düzlemi var.
Osman Özarslan
10 Kasım 2025 Pazartesi
Burada gördüğümüz şey muhtemelen, Huntington & Brezinski ikilisinin tarihin tekerine çomak sokmak için kurdukları kültürel çatışmalar tezgâhında çıkan bir kısa devre. Lehman Brothers benzeri finansal krizlerin ardından yaşanan mülksüzleşme ve yoksullaşmanın  Occupy, We Are the 99% gibi hareketlerde biriktirdiği dip dalganın; Trump Evanjelizmi ile Netanyahu Siyonizminin ABD’nin iç savaşın tezgahlarında dökülmüş teflondan ar damarlarını çatlatıp;  Ku-Klux-Klan’ın katran tüylü alevli haçlı linç alaylarını, konfederasyon bayraklı arabalarda çalınan Dixy marşlarını, paleo-muhafazakârların WASP folklörünü dünyanın köküne bir kibrit suyu gibi dökmeye çalışırken; Ortadoğulular, Hintliler, Latinler bu çatlağı yüzeye çıkan bir artezyen gibi kullandılar.
Barış Özkul
9 Kasım 2025 Pazar
Evren’in yazısında vurgulandığı gibi bir sanat eserinin değerlendirilmesiyle sanatçının kişiliği, geçmişi, güncel davranışları arasında doğrudan bir özdeşlik kurulması, hem etik hem de estetik bakımdan problemli olabilir; ama öte yandan, sanatçıyı tümüyle eleştiriden ve sorumluluktan azade, dokunulmaz bir figür haline getirmek de en az o kadar sorunlu. Sanatçının hayatıyla eseri arasında bir mesafe gözetilmesi sanatçıyı “eleştirilemez”, “kusursuz” bir figür yapmaz; sanat eserinin özerkliği sanatçıya “iyi-kötü”den bağımsız olma, toplumsal ilişkilerden soyutlanma hakkı kazandırmaz. Eğer sanatın özerkliği bu tür bir ayrıcalığı meşrulaştırmak anlamına geliyorsa, burada artık demokratik ve eşitlikçi bir kültür anlayışından söz edilemez.
Polat S. Alpman
8 Kasım 2025 Cumartesi
Açıkçası bir sanatçının ülkesindeki muhalifleri öldürecek kadar ileri giden alenen otoriter rejimi desteklemesi ve ona savaş taktikleri verecek kadar hevesli olması ile “şimdi o konser kötü mü oldu?” sorusu, sanki iki durum eşdeğermiş gibi bir retorik kuruyor ama değil. Konserin estetik değerini erbabı takdir eder elbet, fakat sanatın otonomisi, sanatçının insani sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, sadece eserin değerlendirilme biçimini korur. Bu nedenle Gazze’yi işgal etmesi için Netanyahu’ya taktik veren bir piyanisti İstanbul’a davet etmemenin gayet makul, hatta büyük bir ciddiyetle dikkate alınması gereken bir tercih olduğunu düşünüyorum.
Cuma Çiçek
6 Kasım 2025 Perşembe
İlk olarak, Kürt itirazı orta-sınıflaştı. 2000’li yıllara kadar Kürt itirazı esas olarak bir alt-sınıf hareketiydi. Bugün ise alt ve orta sınıfların koalisyonuna dönüşmüş durumda ve hem siyaset hem de kültür alanı orta sınıfların hakimiyeti altında. Bu orta sınıf siyaseti hem sol-seküler Kürt siyasetin ana temsil alanı olan DEM Parti içerisinde hem de sağ-muhafazakâr Kürt siyasetin ana temsil alanı olan AK Parti içerisinde son 20-25 yılda geçmişle kıyaslanmayacak düzeyde genişledi ve etkisini arttırdı. Siyasi partilerin yanı sıra hem yerel yönetimlerde hem sivil toplum kuruluşlarında hem de meslek örgütlerinde orta sınıfın güçlü bir etkisi var. Bu etkiyi politik hedeflerin belirlenmesinden siyasal söyleme, siyasal mobilizasyon süreçlerine ve araçlarına kadar birçok alanda izlemek mümkün.
Derviş Aydın Akkoç
19 Ekim 2025 Pazar
Düşünce alanındaki bu genel ve günbegün derinleşen tahribattan muhafazakâr-dinsel özne de mustariptir. Temsil kudreti seyrelmiş, nesnesi bir yana kendisi yana düşmüş bir dil muhtelif bir hakikati açığa çıkaramayacak, taşıyıp nakledemeyecek kadar mecalsizdir. Derin düşünce, Kalın’a göre, “aklın ibadetidir,” ama bu ibadet de yara alınmıştır, sahih düşünce şükre, bozuk –kentli– düşünce ise durmaksızın küfre götürüyordur: Dil içeriden ve dışarıdan sarsılmış, akıl yolunu şaşırmış, hakikat tası tarağı toplamış vaziyettedir. Kalın’daki zihinsel gayret –varlık hakkındaki fikir emeği– ölümcül bir boşluğa çekilip hiçlik burgacına da tutulur ara sıra. Varlığa gelmek, açık alanda tezahür etmek, hakikat ve olay arasındaki bağları yakalamak, anlamı dilde görünür kılmak üzere sarf edilen yığınla cümle bazen kendi sessizlik bölgelerinde yağı tükenen bir kandil ışığı gibi ağır ağır söner.
Ömer Laçiner
26 Eylül 2025 Cuma
İnsanlığın eriştiği ve hayatlarımızın hemen her alanında, özellikle de “iş”lerde, sağlık, haberleşme, yakınlaşma ve ortak davranışlarda bulunma ilişkilerinde ciddi içerik ve biçim değişimlerine yol açan bilimsel-teknolojik gelişmelerin, ezelden beri aşılmazlığı varsayılmış bir eşiği artık aşmış olduğunu gösteren gayet parlak bir ufuk ve gelecek manzarası görebiliyorken; toplumsal düzenler ve çoğunluk bireylerin düşünüş ve tutumlarında gördüğümüz atalet, acizlik ve karamsarlık arasındaki çelişkiye işaret etmiş idik. Ve bu tespitin uzanımında bir diğer çelişkinin de altı çizilmişti. Şöyle özetlemiştik bu çelişkiyi: Mademki insanlığın eriştiği ve çok daha ileriye gidebileceği belli olan bilimsel-teknolojik düzey ve dolayısıyla eylem ve ilişki kurma kudret ve kapasitesi, onun doğal belirlenimlerini ve sınırlılığını artık aşmış olduğunu açıkça gösteriyor; o halde insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlara hâlâ “doğa yasaları”ndan esinlenmiş düşünüş ve tavır kalıpları içinde çözümler araması apaçık bir uyumsuzluk, bir çelişki değil midir?
Güncel
Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Kimin?
16 Kasım 2025 Pazar
Alman sağının 20. yüzyıldaki en etkili kuramcısı Carl Schmitt’in meşhur ifadesiyle “istisnaya karar veren, egemendir.” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 6. maddesine göre ise “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Millet, egemenliğini Anayasa’da gösterilen esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenlik, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Yine Anayasa’nın 119. maddesi, OHAL’in Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilebileceğini, bu kararın Resmî Gazete’de yayınlanacağını, aynı gün TBMM onayına sunulacağını hükme bağlar.
Ufkumuzdaki Hayaletler
14 Kasım 2025 Cuma
Oysa 19. yüzyılda yoksulların büyük çoğunluğu ailelerinin yanında genellikle sefalet ve pislik içindeki evlerinde ölüyorlardı. Bunun sebebi hem insanların yalnız olmaya daha az alışkın olmaları hem de ölümün ve ölmekte olanın ortak yaşam alanlarından dışlanmamış olmasıydı. Yoksul hanelerin tek göz odadan başka odaları da olmadığı için ölen kişi ailenin bir parçası olarak aşina olduğu mahalde ölüme teslim olurdu. Kibritçi Kız’ın bu sıra dışı ölüm biçimi ve anonimliği onu arafta salınıp duran sürgün bir hayalet haline getirir. O yüzden sadece trajik bir imge olarak değil çektiği sefalet ve ölüm şekli olarak da iki yüz yıl boyunca ısrarla alacağını talep eden bir hayalet olarak paçalarımıza yapışıp, camlarımızı, kapılarımızı taşlama hakkını elinde tutar.
Ne Karanfil Ne Kurbağa
13 Kasım 2025 Perşembe
Otorite, had, sınır, tok-sik. Bir süredir yinelediğimiz sözcükler. Sergimizin ana ekseni babalarken, erkekliğin üzerimizde kurduğu baskıyı konuşurken ve yaşarken ifşa konusunu nasıl es geçebilirim? Sonuçta mesele yalnızca sanat işleri değil, onların içinden geçen, bize dokunan, bizi yaralayan ya da yüzleşmeye zorlayan deneyimler. Bazıları keşke olmasaydı dedirten. Bu anlamda benim de hafızamda duran, hâlâ alnımda izini taşıdığım şiddetli bir an var. Bazı şeyler yalnızca bize değil, çevremize de bir ağırlık yüklüyor. Yaşananları kötü niyete yormadan kendinizce hallettiğinizi düşünebilirsiniz ama bunu birileriyle paylaştığınız anda durum değişiyor. İçinizdekiler kelimelere döküldüğünde ve başkalarının yorumlarıyla karıştığında kafanız yeniden bulanıklaşıyor.
New York’ta İhtiyatlı İyimserlik: Belediye Sosyalizminin Sınırları
12 Kasım 2025 Çarşamba
Son dönemlerde dünyada otoriter-sağ siyaset yükselişteyken, umudun kıvılcımlarının ulusal hükümetlerden çok kentlerde parlamaya başladığı sıkça dile getirilen bir yargı. Özellikle kimi büyük şehirler, hak ve özgürlükleri kısıtlayan merkezlere karşı birer aykırı şehir sığınağı olarak görülüyor. Donald Trump’ın seçilmesi sonrasında ABD’de birçok belediye yöneticisi, yerel yönetimleri “kurumsal direnç cephesi” ilan ederek Trumpçı gündeme karşı kalkan yaptı. Avrupa’da ise 2015’te İspanya’nın Barselona ve Madrid gibi kentlerinde “korkusuz şehirler” muhafazakâr merkezi hükümete meydan okuyarak mültecileri kucaklayıp özelleştirilen hizmetleri kamulaştırmaya yöneldi. Bu gelişmeler, ilerici kent yönetimlerinin küresel ölçekte nasıl umut odağı haline geldiğini gösteriyor.
Bağımsızlık ve Bağımlılık
11 Kasım 2025 Salı
Bilindiği gibi geçmişte Osmanlı İmparatorluğu iç ve dış borçlarını ödeyemeyince alacaklı ülkeler kurdukları Düyun-u Umumiye vasıtasıyla kendi Reji memurları ile vergileri toplamaya başladılar. Bu sistem aracılığıyla imparatorluğun en önemli gelir kaynağı olan tütün vergileri alacaklı ülkelerin kurduğu Reji şirketine bırakıldı ve Reji İdaresi silahlı kolcularla zorla vergi topladı. Reji kolcularının yaptığı zulüm ise “Gidelim gidelim Halil’im çökertmeye varalım / kolcular gelirse Halil’im nerelere kaçalım / teslim olmayalım Halil’im aman kurşun saçalım” örneğinde olduğu gibi türkülere dahi yansıdı. Ancak Yeşilay’ın videosunda bu gerçekliği ve Reji Şirketi’ni göremiyoruz.
Direnmenin Doğa Tarihi
10 Kasım 2025 Pazartesi
“Direnmek” fiilini biyoçeşitlilik üzerinden tartışırken, bu kavramın anlamını doğadan ilhamla yeniden düşünmeye çalıştım. Şunu fark ettim: doğadan öğrenilecek şeyler hâlâ çok, hem de sandığımızdan çok daha fazla. Bu metinde, katı kuralcılığın bireysel alanı nasıl daralttığını, politik öfkenin bu katılıkla nasıl beslendiğini ve biyolojik sistemlerde gördüğüm çeşitlilik ile esnek adaptasyon ilkelerinin bu yapısal sertliğe karşı nasıl bir model sunabileceğini tartışıyorum. Yaşam ağacının dalları, gezegenin tarihinde defalarca kez kırılmış; sonra yeniden yeşermiştir. Bazı dallar yaşamayı sürdürmüş, bazıları ise bir daha hiç var olmamak üzere kaybolmuştur. Bugün doğadaki direniş örneklerine bakarak, toplumsal umutsuzluklarımıza da ışık tutabiliriz belki. Ama oraya varmadan önce, doğanın kendi içindeki gizli çeşitlilik desenlerine bakalım; bu desenlerin tarih boyunca yaşamı nasıl ayakta tuttuğunu anlamaya çalışalım.
Adı Konulamayan Sürecin Birinci Yılında
7 Kasım 2025 Cuma
Öcalan’ın Türk kamuoyundaki kötü ünü nedeniyle, örneğin DEM Parti’nin yerine kurulacak bir partinin resmi başkanı olması belki de imkânsız. Ancak bu gerçekleşse bile, Öcalan gibi bir figürün yasal bir partinin başkanlığını layıkıyla yürütebilmesinin önünde çok daha başka güçlükler olduğunu unutmamak gerek. Her şeyden önce Öcalan’ın teorik-entelektüel konularda kendisine aşırı düzeyde duyduğu güvenin, kamuya açık bir şekilde yapılan siyasette sorun yaratacağı kesin. Öcalan, PKK hareketinin yegâne teorisyeni ve yegâne entelektüeli olarak, bu hareketin son kırk küsur yıldaki tüm teorik ve entelektüel birikiminin yaratıcısıdır. Bu birikimin büyük bir kısmı fazla bir önem taşımıyor da olsa, özellikle cezaevine girdikten sonra yazdıkları ile Kürt hareketinde etkin olan, onun terimiyle ‘ilkel milliyetçiliğin’ geriletilmesinde önemli bir rol oynadığı, böylelikle hareketin entelektüel dünyasında bir teorik sıçrama gerçekleştirdiği söylenebilir. Ne var ki kendisi de çevresi de bu teorik-entelektüel birikim ve yeteneği abartmaktadır.
Ama İmkânları Fakat Fısıltıları
5 Kasım 2025 Çarşamba
Batı’dan Türkiye’ye doğru biraz yavaş ve ağırdan da olsa sonunda yayılan politik doğruculuk tartışmaları kendi terimleriyle, kendi hashtagleriyle (#metoo) birlikte geldi ve kimlik siyaseti üzerinden genel olarak politikayı da etkiledi belki ama sanat dünyasını çeşitli etmenler sayesinde daha fazla belirledi. Kimi iptal kültürü diye ünlemler koydu, kimi bunu Türkçede bitirme kültürü daha iyi karşılıyor dedi noktalar koydu, kimi bu adlandırmanın kendisinin iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Her halükarda meselenin başlangıç ve tanıtım aşamasında değiliz, coşkulu zirve günlerinde de değiliz, hatırı sayılır bir birikimin oluştuğu, pratiklerin istiflenebilecek denli çoğaldığı, geriye başı şöyle bir çevirip gelinen yola bakmak, neredeydik bir zamanlar şimdi neredeyiz demek, buradan hangi yollar uzandığını araştırmak aşamasındayız. Bu kapsamda bazı kriterlerin norm haline geldiği, etik olarak uygunsuz bulunan sanatçıların bazen dalgalar halinde bazen tek tek bitirilmelerine doğru evrilen sanat dünyası pek çok hayati soru üretti.
Politik Şeyleri Tasniflemek: Komplocu Düşünme
4 Kasım 2025 Salı
Mitler, toplulukların değerlerini, inançlarını ve dünya görüşlerini aktarırken, gerçeği dönüştürür. Komplolar ise gerçekliğe gölge gelişen olaylara yönelik şüpheleri ve alternatif açıklamaları vurgular. Komplo teorileri, genellikle mevcut düzeni sorgular ve gizli güçlerin eylemlerine odaklanırken, bu iki kavram arasındaki etkileşim, bazen mitlerin komplo teorileri için bir zemin hazırlaması veya komplo teorilerinin mitolojik anlatılarla beslenmesi şeklinde görülebilir. Mitler ve komplolar, belirsizlikle başa çıkma ve anlam arayışının farklı tezahürleridir. Bu nedenle de hem akademik dünyada hem de kamuoyunda sıkça göz ardı edilen bir perspektif sunar. Özellikle Türkiye bağlamında, komplo teorilerinin siyasal söylemin ayrılmaz bir parçası olması; Gezi Direnişi, 15 Temmuz Kalkışması ve sonrasındaki popülist-otoriter dönüşüm gibi kritik olaylarla ilişkilendiren düşünsel yapısı kitabın ayırt edici yönünü oluşturur.
Çirkin Üvey Kardeş: Bir Masalın Karanlık ve Hüzünlü Aynası
2 Kasım 2025 Pazar
Yüzsüz düşünülemeyen ve günümüzde anlamını yitiren güzellik anlayışı çağlar boyunca dönemden döneme farklılık göstermiştir. Şu da var ki; bakıldığı anda görülen yüz, bakan özneyi aynı zamanda bir nesneye de çevirir. Yüz takındığı varlıksal donanımla kendini ötekine teşhir eder. Teşhirin getirdiği ise yüz ve yüze uygulanan müdahalelerin pornografiye varan gerçekliğidir. Kendini sergilemekten imtina etmeyen yüz estetize edilmiş güzelliğin aracı haline gelir. Bu, bir yüzün dişi veya erkek yüzü olma ayrımından değil ideal bakışın erkek olmasından kaynaklıdır. Ötekine bağımlı bir güzellik anlayışının altında yatan da budur zaten.