Haftalık
Işıl Kurnaz
26 Temmuz 2024 Cuma
Uluslararası insan hakları örgütlerine gönderilen alternatif raporlar, devletlerle uluslararası kurumların boşluklarını tarif etmekte, onların içine kolayca düşebilecekleri belagati tersine çevirmekte oldukça önemli alternatif okumalar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın Türkiye raporuna yönelik Alternatif Gölge Raporu, bu açıdan önemli bir soru soruyor: Evet, Türkiye’de işkence suçunun ilgili normunda soruşturma izni gerekmiyor ancak işkence vakalarıyla ilgili olarak uygulamada her zaman TCK’nın bu maddesi işletilmiyor.
Tanıl Bora
24 Temmuz 2024 Çarşamba
Bütün “anti”ler, karşıtına tabi olmakla malûldür, doğru. Fakat faşizmin mutlak kötülük olması, üstelik gönülleri kazanma kabiliyeti yüksek, –ancak kapitalizmle tartılabilecek– bütüncül bir kötülük olması bakımından, anti-faşizm, “anti”ciliğin zaaflarından mazurdur. Orhan Koçak son yazı üçlemesinde faşizmin süreğenliğini unutmanın ‘cilveleri’ ile meşgul olurken, bilhassa –solda da– normalleşen milliyetçiliğin, bu unutuşu afaziye çevirmesi üzerine duruyordu
Erdoğan Özmen
17 Temmuz 2024 Çarşamba
En önemli soru ve mesele budur bugün demek ki: bu koşullarda sol niçin böylesine etkisiz ve güçsüzdür? Tam da böyle bir zamanda sözünü, söylemini, sloganlarını kaybetmiş olmasının sebepleri nelerdir? Sesi neden hiçbir karşılık bulmaz, hiçbir yere ulaşmaz olmuştur? Sol parti ve hareketlerin insanlarla bağ ve ilişki kurma kapasiteleri niçin böylesine gerilemiş, daralmıştır? Solun/solcuların konuşma ve gündemleri niçin hiçbir ilgi ve merak uyandırmamaktadır?
Cuma Çiçek
16 Temmuz 2024 Salı
Son bir ay içerisinde Diyarbakır kent merkezinde 4 ayrı saldırı gerçekleşti. 10 Haziran’da kent merkezindeki bir parkta etkinlik düzenleyen bir özel dans okulu öğrencilerine bir grup tekbirler getirerek saldırdı. Bu saldırıdan sonra 23 Haziran’da “İsrail’e destek veren markalar” içerisinde olduğu gerekçesiyle Sur ve Kayapınar ilçelerinde yer alan bir kafe ve restorant bir grup tarafından basıldı. Son olarak, 12 Temmuz gece saatlerinde tarihi kent Suriçi’nde aynı sokakta bulunan iki kafeye gece saatlerinde ses bombalı ve silahlı saldırı yapıldı.
Ahmet İnsel
12 Temmuz 2024 Cuma
Fransa’da aşırı sağın iktidara gelmesini, en azından parlamentoda çoğunluk elde etmeye çok yaklaşmasını Cumhuriyetçi Cephe şiarıyla harekete geçen geniş bir seçmen grubu bir kez daha engelledi. Birinci turda üçüncü gelip ikinci tura kalabilen sol koalisyondan 126, merkez koalisyondan 78 ve sağ partiden 2 aday aşırı sağ parti aleyhine seçimden çekilince, 250 ve üstünde milletvekili kazanmaya hazırlanan aşırı sağ Ulusal Birlik Partisi koalisyonu 7 Temmuz akşamı seçimi 143 milletvekiliyle bitirdi.
Aksu Bora
9 Temmuz 2024 Salı
Ev işi mevzuu, “kendi kendini gerçekleştirme” mevzuundan çok daha karmaşık ve derin bana sorarsanız. O sebeple gönderinin altındaki yorumların hepsi doğruydu; öyle katmanlı ve çok boyutlu bir alanda söyleyebileceğiniz şeylerin büyük bir kısmı, doğru oluyor ister istemez. Evet, “yatağı yorganı kim toplayacak, robotlar mı?”, evet “sen tabii ki, felçli misin?” evet “ev işi en iyi terapilerden biridir” ve evet, “bulaşık yıkarken yaptığım çözümlemeleri Sokrates yapamaz”. Ve evet, tabii ki Ann Oakley haklı!
Murat Belge
8 Temmuz 2024 Pazartesi
Gerek Almanya, gerekse Fransa demokrasi alanında Avrupa’nın örnek ülkeleri olmuşlardır, ama tarihlerinin belirli kısımlarında anti-demokratik siyaset konusunda öncü rol oynadıklarını da unutmayalım (hele Almanya!). Fransa’yı “demokrasinin beşiği” olarak görmeye alışmışızdır: koca Fransız Devrimi! Siyaset sözlüğümüzün pek çok kavramı o büyük olay içinde biçimlenmiş. Ama Vichy hükümetini kuranlar da Fransızlar; Devrim’in getirdiği kurumlara karşı çeşitli “restorasyonlar”ı gerçekleştirenler de onlar. Monarşist partileri de var.
Orhan Koçak
7 Haziran 2024 Cuma
Almanya’da ne Bismarck döneminde sermaye Yahudilerin “elindeydi”, ne Wilhelm ne de Weimar döneminde. Krupp ve Thyssen de saf “Aryan” soylarından kuşku duyulamayacak köklü ailelerdi. İki grubun da Weimar Cumhuriyetine bağlı olduğu elbette söylenemez (İkisi de Hugenberg’in milliyetçilerine yakındı), ama Thyssen’den farklı olarak Krupp von Bohlen und Halbach 1933’ten sonra bir süre daha Hitler’den uzak duracaktı. Rothschild’lere gelince, kaderlerini tek bir devlete, üstelik antisemit bir devlete bağlayacak kadar enayi değillerdi ve NSDAP’ye yardım ettikleri belgelenmemiştir.
Derviş Aydın Akkoç
30 Mayıs 2024 Perşembe
Esasında zararlı değil, burjuva mantığı gereğince faydasızdırlar sokak köpekleri, hizmet halkasının dışında dururlar, toplama kampları olarak barınaklar birer maliyet kalemidir. Bu yarı-proleter, tasmasız ve zincirsiz bir halde gecenin karanlığında dolanan serseriler hiçbir şey yapmasalar bile insandaki çok eski bir korkuyu, ısırılma korkusunu harekete geçirirler… Ve tam da bu korkunun siyasallaşması nedeniyledir ki yetkililer hep teyakkuzdadır, durmadan kurtulma stratejileri üretilir, mesele sokakların bütünüyle onlardan temizlenmesidir; bu temizlik arzusu uyarınca adlandırma oyunlarına müracaat edilir, yeni sürüm bir kibarlık şahikasıyla: öldürme değil, uyutma, bol kemikli rüyalarla, ve sonsuza kadar.
Güncel
“Sınırlı bir Dünya’da Sınırsız Büyümeyle Nereye...”
27 Temmuz 2024 Cumartesi
İhtiyaçlar sonsuzdur tekerlemesi, sınırsız üretimi meşrulaştırıp dayatmak üzere peydahlandı. Her şeyin sınırlı olduğu bir dünyada ihtiyaçlar niye sonsuz olsun? Yeşil teknoloji retoriği, kapitalizme “yeni değerlenme” alanları açmanın aracı. Bu dünyada “yeşil teknoloji” diye bir şey mümkün değildir. Sermaye her tökezlediğinde, kendini yeniden üretmekte zorlandığında bir ‘yenilik’ peydahlayarak yeni değerlenme alanlarına, ürünlere, dolayısıyla yeni piyasalara kavuşuyor. Petrol ve doğal gazla değil de elektrikle yol alan arabaya “temiz araba” diyorlar.
E.K.’nın Mektubu ve Müflis Irkçılar
25 Temmuz 2024 Perşembe
Gençlerin genelinde görülen geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı ve belki de bunların tetiklediği sosyal hayat yoksunluğu; onları radikalize ediyor. Bu radikalizasyonu, ortak bir mutabakatla belirlenmiş bir nesneye karşı yöneltilen nefrette de yakalayabiliyoruz. Son zamanlarda bu nesne, sokak köpekleri olarak gözüküyor. Bir insan sokak köpeklerinin itlafını savunabilir, bir başkası da tam tersini. Ancak sosyal medyada gördüğümüz ve insanı hayrete düşürecek bir gözü dönmüşlük raddesindeki "çatlayın patlayın, geberteceğiz" hezeyanları, aslında durumun dış faktörlerin neticesinde teşekkül etmiş bir "nesne-tanımaz nefret" hali, yani atılması gereken birikmiş bir stres olduğunu gösteriyor.
Revizyon ve Rövanşizm arasında: Post-Post-Kemalizm
21 Temmuz 2024 Pazar
1926 İzmir suikastı sonrası eski İttihatçıların temizlenmesi, 1927’de CHP tüzüğünde yapılan değişiklikle vekillleri bizzat Mustafa Kemal’in seçmesi, 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması, ve nihayet 1931’de anayasaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir tek-parti yönetimi olduğunun eklenmesi– Sencer Ayata’nın ve kitaptaki başka yazarların iddia ettiğinin aksine, tek-parti dönemi gelişmelerinin demokrasiyi hazırlama değil, engellemeye hizmet ettiğini açık şekilde göstermektedir.
Sen Kimin Barbarısın?
18 Temmuz 2024 Perşembe
Nefreti o kadar içselleştirdiğimiz için bazen kurduğumuz cümlenin içeriğini ayrıntısıyla düşünmüyoruz bile. Taksim’de rahat yürüyemediğimiz zaman hemen “yürümeyi bile bilmeyen Araplar” ilan ediyoruz, oysa geniş anlamıyla İstanbul’un popülasyonu, turistik yerleri ile bağlantısı aklımıza gelmiyor.
Sindrella Kompleksi, Bahar Dizisi ve Çalışma Korkusu
16 Temmuz 2024 Salı
Bahar artık dışarıdan bir şeyin onun yaşamını dönüştürmesini beklemiyor. İçeriden özgürleşmesi, uyanışı başlayan Bahar karakteri, Sindrella Kompleksi’nin sınırlarını çok sert bir şekilde zorluyor. Bu bağlamda, aşılması kolay olmayan bağımsızlık korkusunu ve kurtarılma arzusunu, karakterin gelişim çizgisi üstünden zamanla aşmaya başlaması, bizi Bahar’ın uyanışını feminist bir uyanış olarak nitelendirmeye yöneltiyor.
Kaygılı Bir Arayış İçindeyiz
12 Temmuz 2024 Cuma
15 yıl çok kısa ama çok da uzun bir süre. Pek çok değişikliğe sahne oldu. Ekonominin sanat ve kültür üzerindeki markajı sıkılaştı. Ekonominin markajı olurken bir yandan da eşitsizliklerin her geçen gün arttığı dünyada, kültür ve sanat alanındaki açık, belli bir yıllık bütçesi ödeneği olanlarla bağımsızlar yani her yıl başa dönüp iki ucu biraraya getirmeye çalışanlar, “ekmeğini taştan çıkaranlar” arasındaki açık daha da derinleşti, derinleşmeye devam ediyor.
Türkiye’nin Geleceği Üzerine Tezler (III): Bir Seçim Toplumu Olarak Türkiye ve Plebisitleri
12 Temmuz 2024 Cuma
Türkiye’yi şu anda bir erken genel seçim yerine, plebisiter bir anayasa momenti, yani tahripkâr kutuplaşmaya dayalı bir anayasa referandumu bekliyor. Mevcut durumu lehine çevirebilmek ve rejimin konsolidasyon krizini aşabilmek için, Erdoğan’ın yeniden bir plebisiter moment örgütlemesi ve cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde değişikliğe gitmesi gerekiyor. Erdoğan şu anda bunun için doğru kaldıraç noktasını bulma gayretinde.
Fransa Seçimleri: Aşırı Sağın Hezimeti, İmkansız Koalisyon ve Sol İktidar için Bir İğne Deliği
11 Temmuz 2024 Perşembe
Sonuç olarak, Temmuz 2024’teki erken seçimler aşırı sağın zaferiyle sonuçlanacak gibi gözükürken, Fransa ve AB için önemli bir siyasi fırsata dönüştü. Öncelikle, beşinci cumhuriyeti daha parlamenter bir sisteme kaydırmak şu anda hem mümkün hem de gerekli gözüküyor. Seçim sistemi iki partinin mutlak çoğunluğu almak için rekabet ettiği şekilde düzenlenmişken, şu an Fransa siyaseti fiilen üç siyasi bloka bölündü.
Albert Camus’nün “Düşüş”ündeki Yazgısallık
8 Temmuz 2024 Pazartesi
Suç içinde çırpınan bir dünyaya doğuyoruz ve farkında bile olmadan o suçların faillerinden birine dönüşüyoruz. Fakat diğer taraftan Camus, yarattığı kahramanı Jean-Baptiste Clamence yardımıyla, tutarsızlıktan, ilkesizlikten, salt kendisiyle dolu egodan ve hemen her şey için hazırda tutulan mazeretlerden, aynı zamanda kendi kendini yargılama ve farkındalıktan oluşan insan ruhuna nüfuz etmemize yardımcı oluyor.
Merih'in Bozkurdu
6 Temmuz 2024 Cumartesi
Tartışmanın Türkiye ayağında en çok tartışılan husus, şaşırtıcı bir şekilde bozkurt işaretinin siyasi bir sembol olup olmadığıydı. Bir taraf bu işaretin tartışma götürmeyecek derecede siyasileşmiş bir sembol olduğunu söylerken; diğer taraf, bunun asla siyasi olmadığını ve onun külliyen tüm Türkleri temsil eden tarihi bir sembol olduğunu söyledi.