Haftalık
Tanıl Bora
25 Haziran 2025 Çarşamba
1950’lerden 1990’lara dek birkaç İslâmcı kuşağa hiza veren rol modelleri, Beşir Atalay’ın anılarında da zuhur ediyor. Öncelikle, tabii hep “Üstad” diye andığı Necip Fazıl. Onun misyonunu, “dinamik, diri, dik,” veya başka bir yerdeki tarifle “cesaret, özgüven, dik duruş”la tarif ediyor. Zamanla, hiçbir yere sığmayan “Ben”inden ve siyasî savrulmalarından ötürü daha eleştirel yaklaşmış, ama hep hürmetini korumuş. Öteki kutup olan Sezai Karakoç’a atfettiği misyon ise –bermutad- “İslamî tefekkürde derinleşme, içte derinleşme…” Kutup yıldızı olarak Nuri Pakdil var bir de; Atalay onu –sanırım kalıp kırıcılık anlamında- “devrimci” diye vasıflandırıyor. Pakdil’in 1990’larda kendi arkadaşlarıyla bile konuşmayan, son yıllarında ise sosyalliğe iştahla açılan huy dalgalanmasına ilişkin gözlemi, Pakdil biyografilerinde rastlamadığımız bir dikkattir.
Cuma Çiçek
24 Haziran 2025 Salı
CHP etrafında mobilize olan sivil toplum, medya ve akademi camiasının tutumundan farklı olarak İmamoğlu barış sürecini meşrulaştırıyor. PKK’nin feshini ve silah bırakmasını destekliyor. Çözüm adresi olarak Meclisi işaret ediyor. Yeni barış süreci kapsamında gündeme gelen meclis komisyonunu CHP Cumhurbaşkanı adayı olarak destekleyeceğini gösteriyor. Bununla birlikte, sürece dair şeffaflık ve demokratik denetim vurgusunu yapıyor. Son olarak, İmamoğlu söyleminde Kürtleri içermeyi ve devlete bağlamayı amaçlıyor.
Mete Çubukçu
18 Haziran 2025 Çarşamba
Ancak tüm bunlar İsrail’in İran’a saldırması için gerekçe oluşturmuyor. Dünyanın İsrail’deki dinci/faşist Netanyahu koalisyonunun saldırganlığı karşısındaki pozisyonunu, desteği ya da sessizliğini uzun süredir biliyoruz. Bu durumu normal karşılamamakla birlikte İsrail’in küstahlığı aşan, kural tanımaz tavrının hiçbir şekilde durdurulmaması, bu ülkenin cesaretini arttırdığı gibi, kendi meşruiyeti, mağduriyeti ve geleceğini de sorgulanır hale getirdi.  İsrail’ın kendi varlık/tehdit nedeni olarak gördüğü önce Irak ardından Suriye ve şimdi de İran’ı hedef seçmesi karşısındaki sessizlik, verilen açıktan ya da örtülü destek bugün İsrail’i İran karşısında askerî açıdan üstün kılsa da kendi geleceği açısından daha fazla tehdit altına almış durumda.
Murat Belge
16 Haziran 2025 Pazartesi
İlk ağızda son günlerde sık sık karşımıza çıkan “düşman hukuku” etkeni var. Siyaset dünyasının aktörleri birbirlerine “canım, cicim” diyerek sarılmazlar. Ama siyasi rakibe düşman ülkenin askeri muamelesi çekmek de normal görülmez. Siyaset kırıcı, inciti olabilir, çok zaman öyledir. Ama her türlü ahlaki ilkeyi çiğneyerek rakibi (“düşmanı”) yok etmek demek de değildir. AKP epey bir süreden beri bu ikincisini, düzenli bir biçimde, dozunu artırarak uyguluyor. Normal olarak rakibin mümkün olan her türlü zaafından yararlanarak toplumun desteğini almaya çalışırız. Ama “buradan öteye geçilmez” diye bellediğimiz sınırlar da vardır.
Kenan Erçel
13 Haziran 2025 Cuma
ABD’de Beyaz Saray’a bir kilometre mesafede bir dükkânda üzerinde ABD Başkanı’nın resmi olan tuvalet kâğıdı satabilir, Başkan’a ve diğer siyasetçilere televizyonda küfredebilir, Amerikan bayrağını yakabilir, İsa’yla dalga geçebilir, bir asker cenazesinde “Ölü askerler için Tanrı’ya şükürler olsun” diye pankart açabilirsiniz. Stand-up’ın, ofansif mizahın beşiği bir coğrafya olması tesadüf değil. South Park gibi bir çizgi film başka bir ülkede ortaya çıkamazdı herhalde. ABD’deki bu engin ifade özgürlüğünün temel hukuki dayanağıysa First Amendment.
Derviş Aydın Akkoç
8 Haziran 2025 Pazar
Cevapsız sorulara, karşılık görmeyen sitemlere dolanarak deliliği perişanlıkla taçlandırır. Ve fakat tüm bu ıstırapları hınzır bir marifetle bir çeşit ibadete dönüştürür Neyzen. Bozgunda, küfürde, iflasta ibadet, törensiz biat… Ve sarsak, inançsız tövbe teşebbüsleri… Ama tövbeler tutulduğunda değil, bozulduğunda işlevseldir. İbadetin daimiliği, tövbenin riyası ise yorar, uyuşturur, zira sınanmayan, imansızlıkla cilveleşmeyen bir imanın akıbeti fikir değil, puttur.
Erdoğan Özmen
5 Haziran 2025 Perşembe
Belki de tam farkında olmadan, kurgusundan çekim tekniğine (tek plan çekim) kadar dizinin tüm yapısına sinen, dahil olan başka bir şeye yönelmiş yazan ve yöneten ekip sanki. Günümüzde ergenler hakkında düşünmenin, ergenlik dönemini merak etmenin doğrudan ergenlerle sınırlı bir çerçevede mümkün olamayacağını başka bir düzeyde kavrayan, sezen bir hikâye ortaya çıkmış.
Osman Özarslan
22 Mayıs 2025 Perşembe
Diriliş-Kuruluş-Fetih, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Kurtlar Vadisi gibi dizilerle hem dünya tarihini, hem güncel siyaseti, hem de diplomasiyi hem de muvazzaf kontrgerilla faaliyetlerini yeterince deruhte ettikten sonra, İstanbul’dan Kudüs’e kadar, önüne çıkan bütün devletleri yalın kılıç terbiye edebileceği yönünde beyanatlarıyla, Tik-Tok gündemini meşgul eden ‘Reyusum’cular ile; üniversite görmüş, birkaç dili, muhtar gibi öksürmeyi ve hakim unsurun mağrur ses tonuyla “ama ben sizin sözünüzü kesmedim” nezaketiyle, “son teröristin kellesine” kadar savaşmayı arzulayan ve sürekli olarak “ama şehitlerin yavrucakları ve gazilerin emeklerini” hatırlatan kamusal figürler de jingoizm korosunun zamane çığırtkanları.
Orhan Koçak
18 Mayıs 2025 Pazar
Şu var ki Bilgi’nin sahibi Ahmet Küflü de en az onun kadar Kemalist, onun kadar “Atatürk milliyetçisi”ydi. İthaki’nin hafif solcu bir şirket olduğuna ilişkin bir izlenim kalmış bende. Son on yıl içinde kurulmuş Ketebe ise AKP ve Tayyip Erdoğan’a yakın (ama “modernist” kitaplar da çıkaran) bir yayınevi olarak biliniyor. Bu da gösteriyor ki belli bir siyasal veya ideolojik engelden önce, bir kalitesizlik sorunu var karşımızda: bir ahlaki yetersizlik kadar, düpedüz bir beceri eksikliği. Herhangi bir işi layıkıyla yapma anlayışının son kırk yılda kolayca aşınabilmiş, çünkü hiçbir zaman tam yerleşmemiş olmasıyla ilgili bir durum belki. Belki de gazeteciliğin her türlü kültürel çalışmanın modeli haline gelmesiyle ilgilidir…
Güncel
İnsanlığı Bekleyen Dipsiz Uçurum
23 Haziran 2025 Pazartesi
Bölgede fiilen nükleer silahlara sahip olan ülke İsrail’dir; üstelik İsrail hem Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzalamayı reddediyor hem de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetimlerini kabul etmiyor. İran ile ABD arasında yürütülen nükleer müzakerelerde ilerleme sağlandığı sırada, İsrail İran’ın başmüzakerecisini hedef almış ve onunla birlikte bilim insanlarını, ailelerini, sayısız sivili –aralarında çocukların, bir sporcunun, bir öğretmenin, bir pilates eğitmeninin de bulunduğu çok sayıda insanı– ortadan kaldırmıştır. İsrail başbakanı, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği gerekçesiyle hakkında tutuklama emri çıkarılmış bir kişidir.
Dünyanın Kumaşını Yeniden Dokumak
23 Haziran 2025 Pazartesi
Tek cümleyle ifade etmek gerekirse, Alain Badiou siyasal düşüncesini “kopuş” fikri üzerine kuran bir filozoftur. Ona göre, başka bir dünyayı siyasal olarak kurmanın ön koşulu mevcut dünyanın dokusuna nüfuz etmiş olan kapitalist mantığın kesintiye uğratılmasıdır. Düzenin kumaşının sökülmesi ve yeni bir hakikatle yeniden dokunması onun temel siyasal motivasyonudur. Onun felsefesi, bu radikal kesintiyi “olay” kavramı üzerinden kurar. Olay, verili durumun yasalarından çıkarsanamayan, öngörülemez bir kopuştur. Bu kopuş, yeni bir olanaklılığı ortaya koyar. Mustafa Demirtaş, bu yeni olanaklılığı ve ona giden yolu, Badiou’yu takip ederek radikal bir yenilik umudu olarak görüyor. 2023’te yayınladığı “Radikal Bir Yenilik Umudu Badiou ve Siyaset” kitabında bizi Badiou felsefesinin giriftliklerini çözümleyebilecek manivela olarak “olay” kavramı üzerine bir tartışmaya sokuyor.
Siyasal Narsisizm ve Yaşlı Siyaset: O Koltuğu Bırakmanın Zorluğu
22 Haziran 2025 Pazar
“Ben değil, milletim istiyor”, “Bize gösterilen teveccüh çok başka”, “Görevden kaçamazdım, halkın çağrısına kayıtsız kalamam” gibi ifadeler, liderin bir “biz” anlatısı kurmasına hizmet eder. Buna şu yüzden ihtiyaç var: “Ben” anlatısı lider için fazlasıyla çıplak kalır; “biz” diyen lider aslında “biz benim” der. Seçmenin ilgisini kendi kişiliğine yönlendiren ama bunu “milletin teveccühü” gibi sunan siyasetçi, narsistik eğilimlerini kolektif onayla pekiştirmiş olur. Siyasetçilere toplumuzda her zaman bir meraklı ilgi ve saygılı bir yaklaşım olur. Birçok siyasetçi, gittiği yerlerde gördüğü ilgiyi kişisel bir teveccüh olarak algılar ve bunu şöyle dile getirir.
Avi Shlaim ile söyleşi: “Netanyahu, ABD’yi İran'la savaşa çekmek istiyor”
20 Haziran 2025 Cuma
Unutmamak gerekir ki Hamas, salt bir terör örgütü değildir. Parlamenter yoldan iktidara gelen bir siyasi partidir. Ocak 2006’da, özgür ve adil geçen bir seçimde mutlak çoğunluğu kazandı; ama İsrail ve Batılı müttefikleri bu hükümeti tanımayı reddetti. Hamas diplomatik bir yol izlemeye çalıştı, ama bu yol ona kapatıldı. FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü), İsrail’le Oslo Anlaşmaları’nı imzaladı; tarihsel Filistin’in beşte dördü –yani %78’i– üzerindeki hak iddiasından vazgeçti, karşılığında tarihsel Filistin’in %22’sinde bir Filistin devleti kurulmasını kabul etti. Ama bu da İsrail için yeterli olmadı. Yerleşim yerlerini genişletmeye devam etti.
Netanyahu Durdurulmalı
15 Haziran 2025 Pazar
Netanyahu, içerideki bölünmelerle başa çıkabilmek için dış düşmanlara ihtiyaç duyuyor. İran’a yönelik bu saldırganlığı başlatmasından sadece bir gün önce, koalisyonu parlamentonun feshedilmesine dair bir oylamayı kıl payı atlattı. (Oylamanın temelinde, ultra-Ortodoks erkeklerin zorunlu askerlik hizmeti meselesi vardı.) Artık İran’la savaş gerçek bir ihtimal haline geldiği için, Netanyahu’nun kırılgan koalisyonuyla ilgili tartışmalar geri plana itilecek. Yıllar boyunca bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek için Hamas’ı destekleyen aynı Netanyahu’dan bahsediyoruz. Mart ayında Gazze’deki ateşkesi bozan da aynı Netanyahu. Son dönemde Gazze’deki ateşkes görüşmeleri sırasında, Hamas’ın yönetimden çekilmesine bile razı olmadığı bildirilen –çünkü varlığını dış düşman üretmeye ve onları diri tutmaya borçlu olan– aynı Netanyahu.
Bir Diaspora Uzamı Olarak Memleket ya da “Bu Atlı Karıncanın Bayım, Jim Crow Kısmı Nerede?”
13 Haziran 2025 Cuma
İstanbul Ansiklopedisi’nin Nesrin’ine dönelim yine. Onun veda etmeye hazırlandığı yer de yaşama umudu ve enerjisini tüketen, mutsuz eden, güven ve huzur vermeyen bir memleket algısıyla ilgili olduğu kadar, verili “vatan” kavrayışına daha yakın. Birinin gelirken diğerinin gittiği, bedel ödemeksizin kabul damgası taşınmasına izin verilmediği, birinin bırakmak üzere olduğu boşluğa diğerinin bin bir heves, beklenti ve heyecanla dolmaya çalıştığı, şair Sükrü Erbaş’ın “Biz bir kentten gideriz kent boşalır, bir evden koparız ev küçüldükçe küçülür, bir insandan ayrılırız dünyanın en büyük yabancısıdır” dediği anlamda, sanki var olmadığımız zamanların oyuğunda beliren bir dünyada, bir kopuş ve yeniden bağlanış biçimi hayata.
Unufak: “Öteki”lik ile Baş Etme Yolları
8 Haziran 2025 Pazar
Koptaş için sadece ötekinin perspektifinden bakmak yeterli değildir. Öteki kavramının dilimize tekil olarak yerleşmesinden dolayı olsa gerek öteki olmayı yekpare bir bütün olarak düşünüyoruz. Koptaş o yekpare bütünü bu romanda parçalar, içinden çıkarttığı birbirinden farklı tekil ve öznel ötekilikleri konuşturur. Başka bir ifadeyle, bir oğlan çocuğunun, yeni evlenmiş bir kadının ya da bir ihtiyarın ötekiliği nasıl deneyimlediğine tanık oluruz romanı okurken.
Hiçlik:  Benliğin ve Toplumun Boş Merkezine Dair Bir Düşünce Denemesi
5 Haziran 2025 Perşembe
Günümüzün dijital düzeni ise hiçliğe değil, doluluğa dayanır. Boşluk, sistem açısından verimsizdir; durmak, beklemek, tefekkür etmek algoritmaların ve veri akışlarının sürekliliğini tehdit eder. Byung-Chul Han’ın Şeffaflık Toplumu'nda işaret ettiği gibi, günümüz bireyi artık bir “performans makinesi”ne indirgenmiştir. Her şey görünür olmalı, anlatılmalı, sınıflandırılmalı ve tüketilmelidir. Oysa hiçlik, bu zorunlu görünürlük ekonomisine karşı bir direniş biçimi sunar. Bilinçli bir kayboluş değil, anlamın kendini geri çektiği bir varoluş halidir.
Bağlamanın “Dervişi”ne Veda
4 Haziran 2025 Çarşamba
Halk müziğine ve Alevi toplumuna bütün bu hizmetlerinin yanında Yavuz Hoca, bağlamanın felsefesini hayatına yerleştirmiş bir insandı. İki kızından büyüğünün ismi Ezgi, küçüğünün ise Deyiş’ti. Yaşantısı bir derviş bilgeliği, sadeliği ve olgunluğundaydı. Bu yüzdendir ki yazdığı şiirlerde “Dervişi” mahlasını kullandı. Kendini bildi bileli gerçeği ve gayesi olan bağlamasıyla yaptıklarından tatminkârdı, daha fazlasını hiç istemedi. Bu nedenle son dönemlerde artık konser vermiyor, programlara çıkmıyor, çok kullandığı kinayelerle Musa Hoca’ya “Musa da bu gidişle sahnede ölecek,” diyordu.
Eksik Olanın Duyulur Hali: Nurdan Gürbilek’te Sessizlikle Düşünmek
3 Haziran 2025 Salı
Gürbilek’in denemeciliği, Türkçede düşünmenin imkânlarını sınayan, sessizlikle söz arasındaki çatlağı bir düşünce mekânına dönüştüren özgül bir yazı rejimi kurar. Anlamı sabitlenmiş bir içerik ya da iletilmek istenen bir mesaj değil, sürekli ertelenen, belirsizliğin dokusunda yankılanan bir oluş halidir. Her metin, kendi sarmal hareketi içinde hem sezgiyle temas eder hem de analitik bir çözümleme üslubu kurar; çünkü düşünce, Gürbilek’in evreninde tamamlanmış bir bütünlüğe değil, kırılmış bir özneye, bölünmüş bir zamana, iç içe geçmiş bir kayıp topografyasına yaslanır.