Haftalık
Murat Belge
3 Ekim 2024 Perşembe
Bu ülkelerin sorumlu kişilerinin olumsuz tavırları böyle ama zaten biz de onlara bayılmıyoruz. Bayılmadığımızı her fırsatta söylüyoruz onlara. Peki, başka türlü ilişki kurduğumuz ülke yok mu? “Var” diyoruz ve muhtemelen ilkin “Rusya var” diye ekliyoruz. Ama Putin’in bize karşı birtakım davranışları var ki, öyle pek derine inen bir dostluk izlenimi vermiyor. Benim gördüğüm, Putin, Tayyip Erdoğan’ın saklamadığı Batı düşmanlığı üstünde çalışarak Türkiye’yi başta NATO, Batı bağlantılarından ayırmak istiyor. “Dostluk” edebiyatının altında yatan bu hesap.
Tanıl Bora
2 Ekim 2024 Çarşamba
Filistin yine yine ateş altındayken, “İsrail'e imrenmek” diye adlandırmıştım bu yaygın hissiyatı. Devlet Aklı’nın ve milliyetçiliğin imrentisinden söz ediyorum. İsrail rejiminin “millî güvenlik siyaseti”ne, istihbarat performansına, gayrı nizamî harp azgınlığına, devletlû ve milliyetçi muhitlerde, –olanca İsrail karşıtlıkları ve olanca antisemitizmleriyle–, öteden beri, bir hayranlık vardır. Kana kancı devlet öççülüğüne, imhacı caydırıcılığa, bilumum askerî-teknolojik ‘jeocu’ kabiliyetlere bayılırlar. İnsan hakları, savaş suçu kavramlarını lâf olarak bile kaale almayan o pervasızlığı kıskanırlar.
Kenan Erçel
1 Ekim 2024 Salı
Trump’ın kabarık siciline birkaç örnek vermek gerekirse: Toplu sözleşme, çalışma koşulları gibi hususlarda hakemlik görevi ifa eden federal hükümet organı Ulusal Emek İlişkileri Kurulu‘na (National Labor Relations Board) sendika-karşıtlığıyla bilinen avukatları atamak; sendika yetkililerinin mesai sırasında üyelerinin haklarını kollama imkânlarına sınırlamalar getirmek; Eğitim Bakanlığı’nın sendikayla müzakere sonucu karara bağlanmış, 3900 çalışanı kapsayan sözleşmesini feshetmek; Anayasa Mahkemesi’nde görülen bir davada “Right to Work“ uygulaması lehinde görüş bildirmek, vb.
Barış Özkul
30 Eylül 2024 Pazartesi
Hamas veya Hizbullah’ın temsil ettiği dinî bağnazlığa ve şiddeti kutsallaştıran zihniyete yönelik tepkiden hareket eden Avrupa'daki aşırı sağ partiler veya AKP’nin yirmi yıllık iktidar performansından ötürü siyasal İslâm’ın temsilcilerine iyice bilenmiş halde olan Türkiye'deki sol-seküler çevreler; İsrail devletinin kendi egemen varlığını hedef alan saldırılara karşı koyma hakkı ile Netanyahu hükümetinin bunu bahane edip uluslararası hukuku ağır biçimde ihlal etmesi arasındaki ayrımı göz ardı edip Gazze’de ve Lübnan’da sivil, çocuk binlerce kişinin öldürülmesini, hastaneler, okullar ve sığınmacı kamplarının bombalanmasını normal karşılayabiliyorlar.
Aybars Yanık
26 Eylül 2024 Perşembe
Medya dolayımıyla toplumun “bu tür” olaylara tepki verdiği görülüyor fakat hiç değilse Dilan Polat olayı özelinde, hâlâ şu sorunun cevabını gönül rahatlığıyla veremiyoruz. Ana akım medyada Dilan Polat ve benzerlerinden rahatsızlık hakikaten adil, eşit ve temiz bir toplum talebinden, hatta başka türlü söylemek gerekirse, “Hâlâ bir toplum muyuz?” sorusuna yanıt sayılabilecek bir tutumdan mı kaynaklanıyor, yoksa kendini temize çekmeyi, temiz kılmayı sağlayan bir “performans”a davet mi söz konusu? Moda tabirle, erdem sinyalleme mi var burada?
Erdoğan Özmen
25 Eylül 2024 Çarşamba
Sapkınlığın sadece bir semptom olmaktan çıkıp toplumsal bir norm haline geldiği, arzunun eksikle ve sınırlarla ilişkili ve onlara referansla ortaya çıkmak yerine hasetle bağlantılı olduğu günümüz toplumunda Lacan’ın ifadesini farklı -ya da aynı anlama gelmek üzere tersten- formüle etmeliyiz belki de: “Tanrı varsa her şeye izin vardır.” Şimdi artık, şahit olduğumuz sayısız kahredici olayın da gösterdiği gibi, ne kadar üzüntü, korku ve dehşete kapılsak yeridir.
Cuma Çiçek
23 Eylül 2024 Pazartesi
Narin’in öldürülmesi üzerinden neredeyse bir ay geçmesine rağmen, failler hâlâ bulunamadı. Meselenin birçok boyutu bulunuyor. Bununla birlikte, cinayetin bugüne kadar çözülememesinin en önemli nedenlerinden birini köydeki sadakat rejimi oluşturuyor. Bu sadakat rejimi ne yazık ki yaygın algının aksine bir istisna, sapma hali değil, aksine toplumdaki hakim eğilim. Toplum olarak ölçekleri ve normatif çerçeveleri farklı olsa da benzer sadakat rejimleri içerisinde yaşıyoruz. Bu sadakat rejimlerinin en önemli ortak noktası zayıf hak ve hukuk algısı.
Işıl Kurnaz
19 Eylül 2024 Perşembe
Bütün bir yargı sistemini, siyasal ajandanın bir uzantısı haline getiren bu yargı reformu, yargıya güvenin azaldığı ve yolsuzlukla mücadele edilmesi gerektiği savıyla savunuluyor. Çıkışsız ve kaçışsız bir Tayga sendromuna benzer şekilde, yeniden seçilebilmek için belli ağlara, finansal çıkar gruplarına, çoğunluğa, siyasal partilere yakın olacak yargıçlar eliyle siyasal sistemin altına dinamit döşeyen bu yargı reformu, hukuki güvencelerin, hukuk sistemini ve çoğunluğu değil, gerektiğinde yerleşik ve egemen hukuk karşısında bile azınlığı korumak için olduğuna dair kadim kuralı işlemez kılıyor.
Orhan Koçak
30 Ağustos 2024 Cuma
2000’li yılların ilk yarısıydı, kapım çalındı, biri kız üç genç. O zamanlar çıkan İleri (daha sonra Türk Solu) dergisine abone yapmak istiyorlardı. Oysa temiz yüzlü çocuklardı, niye hakaretlerle kovulduklarını anlayamamış göründüler. Bir kısım eski Maocu tarafından çıkarılan bu dergi, Kürtlerin “Batı”ya taşıdıkları zevkleriyle birlikte şehir hayatından dışlanmasını istiyordu, kebaba, lahmacuna, isota karşı kampanya açmıştı. Ama bu beyinsiz kampanyanın ölü doğmuş olması, hiçbir “sinir ucuna” dokunmadığını da göstermez.
Ahmet İnsel
29 Ağustos 2024 Perşembe
İsrail hükümetinin Gazze’de soykırıma dönüşen saldırısının yanında, İsrail toplumunun içinde giderek güçlenen bir aşırı sağ, ırkçı-dinci damarın, hükümetten, polisten ve bazı diğer devlet kurumlarından destek alarak güçlenmesini İsrail istihbarat örgütü başkanı teşhir ederken, bunun “İsrail’in geleceği” açısından içerdiği yakın büyük tehlikeye işaret ediyor. İsrail devletinin ve İsrail toplumunun varlığı açısından esas büyük tehlikenin İsrail toplumu içinde boy verdiğini bazı muhalif İsrailli siyasetçiler de dile getiriyorlar.
Aksu Bora
22 Ağustos 2024 Perşembe
“Bir toplumu toplum yapan şey nedir?” sorusu geçerliliğini değil ama popülerliğini yitirmiş görünüyor. Toplum olmaktan çok hayatta kalmayla uğraştığımız için belki. Bir yandan da, bu ikisini birbirinden ayrı düşünemiyorum, ne de olsa, türümüzün doğası bu: topluluk halinde yaşıyoruz. Ki, zaten toplulukların herhangi bir varlık problemi yok gibi görünüyor; hatta toplumu bir arada tutan bağlar gevşedikçe topluluklarınki pekişip güçleniyor.
Derviş Aydın Akkoç
18 Ağustos 2024 Pazar
Dünden razıyım, merdivenlerden inip tezgâha geçiyorum yeniden, masada dağınık notlar, sere serpe uzanmış kitaplar, plastik su şişesi, kimi sorular beliriyor o sıra, Gramsci ve Kürt meselesi ya da Cumhuriyet ve sosyalizm gibi şeylerle ilgisi yok: Tarık ağabeyin evine ziyarete, kitap için fotoğraf albümü yapmak üzere gitmiştim, rahmetli Nihat Tuna bir albüm güzel olur demişti, kaç yıl önceydi, nerden baksan on beş yılı var, aheste dağınık yollanmıştım, Suadiye’de miydi ev, çok zarif bir eşi vardı, adı neydi, hatırladım: Perihan Hanım.
Emel Uzun
13 Ağustos 2024 Salı
Bence, kısmen Obama’nın 2008 yılında aday olduğu ilk ABD Başkanlığı seçimlerinden, ama net olarak da Trump’ın Hilary Clinton ile yarıştığı 2016 başkanlık seçimlerinden beri biz yeniden medyanın güçlü etkisi yaklaşımına geri döndük. Cambridge Analytica’nın ismini ilk kez duyduğumuz ve sosyal medya mecraları üzerinden yapılan “seçmen davranışı” manipülasyonunun kabulünden itibaren, iletişim araştırmalarının, yeniden medyanın güçlü etkisi dönemine bir biçimde geri döndüğümüzü söylemek çok abartı olmaz sanırım.
Güncel
Narin’i Son bir Çıkış Arar gibi Aradık
30 Eylül 2024 Pazartesi
Fakat esas olarak, Tavşantepe’de bugünden sonra olayın aslı ne çıkarsa çıksın gördüğümüz şey, bir toplumun bireylerinin, “topluluk” lehine, topluluğun en küçük birimi olarak “aile” lehine hayatlarının ve haklarının gözden çıkarıldığıdır. Bunun devamında da “büyük bir aile” olarak toplum, koca bir ev olarak “ülke” yüceltmesi vardır. Aslında bunun hakiki bir yüceltme olduğunu söylemek de mümkün değildir.
Gazze’de Süregiden Soykırım ve İsrail-Filistin İlişkileri üzerine
29 Eylül 2024 Pazar
İsrail kendisini her zaman anti-semitizm tehdidi altındaki dünya Yahudilerinin ihtiyaç duyduğu bir ‘sığınak' olarak sunuyor ve bu da ona ne pahasına olursa olsun kendisini 'savunma' hakkı veriyor. Ancak Auschwitz'te ölen bir Vel'd'Hiv sürgününün torunu, Shoah anısının “Yahudi halkını korumak” bahanesiyle sömürgeciliği, apartheid'ı, baskıyı ve hatta imhayı meşrulaştırmak için sürekli olarak kullanılmasını kabul edemez.
Savaş Karşıtı Sürgünler Risk Altında
25 Eylül 2024 Çarşamba
Kazakistan'da Moskova'nın talebi üzerine tutuklanan ve yerel bir hapishanede aklını yitiren bir ses eğitmeni var. Karadağ'da, Rusya'nın talimatıyla ve İnterpol aracılığıyla gözaltına alınan yaşlı bakım hizmetleri veren bir kadın var. Öğrencilerine Rusların Bucha’da işlediği suçları anlattığı için Ermeni sınır muhafızları tarafından tutuklanan bir öğretmen. Bir oyuncak dükkânı sahibi, yüksek yapılarda çalışan bir inşaat işçisi, bir punk rock müzisyeni vd. Kremlin'in dünya çapındaki baskı ağına yakalanan insanlara sadece birkaç örnek.
Üretip de Tüketmemek Bir Çin’e mi Mahsus?
18 Eylül 2024 Çarşamba
Çin artan tepkilerin farkında ve çözümler bulmaya çalışıyor. Gerekirse "mavi boncuk" dağıtıp üreticilerini bu ülkelere yatırıma yönlendiriyor, gerekirse ülkeleri karşılıklı vergi koymakla tehdit ediyor. Her ne olursa olsun, Çin’in üretim bazlı büyümesinin sürdürülebilir olduğunu söylemek çok olası değil. Kapitalizmin en büyük dişlilerinden biri, belki de en önemlisi, tüketim. O olmadan büyümek de çok olası değil.
Evin Sosyolojisi: Pürüzsüz, Modern Yaşamlar
13 Eylül 2024 Cuma
1950'li, 1960’lı yılların renk, boyut ve formuna sahip kahve makineleri günümüzde tekrar birebir aynı şekliyle üretiliyor. Tost makinesinin de vintage olması ve kahve makinesiyle uyum sağlaması; diğer mutfak eşyalarıyla da sadece mekânsal ve form benzerliği açısından değil ‘ahlaki’ bir birliktelik sağlıyor. İşlevini yerine fazlasıyla getiren aletler simgesel olarak da kendinden emin bir duruş sergileyerek nesnelere katılmak istenen ‘ruhun’ gururla taşındığını da gösteriyor.
Ladinler ve Sert Rüzgârlar - Doğa Katliamı ve Cinayetler
10 Eylül 2024 Salı
Geçtiğimiz son 20 yılda Doğu Karadeniz’de, Türkiye’nin pek çok kırsalında olduğu gibi, tepkisel bir köylü-emekçi hareketi olarak çevre eksenli toplumsal hareketlerin yükseldiğini gördük. Bir süredir artış gösteren tehdit algısının sonucunda 3 Eylül 2024 Salı günü işlenen bir cinayet ile, bu hareketlerin yeni bir evresi başlamış gibi görünüyor. En azından yerelde örgütlü veya örgütsüz çevre mücadelesi sürdüren aktörlerin bilinçdışından onlara seslenen şüphe, bu yönde.
Toplumsal bir Vazife olarak “Zor Kişiliklerle Yaşamak
9 Eylül 2024 Pazartesi
İspanya’daki Mondragon Kooperatifi, çalışanlarının şirketin yönetiminde söz sahibi olduğu bir modelle, ekonomik zorluklara karşı daha dirençli ve memnuniyet oranı yüksek bir yapı oluşturmuştur. Almanya’daki "Stadtteilmütter" projesi, göçmen kadınları eğiterek yerel topluma entegre etmeyi ve kültürlerarası anlayışı artırmayı başarmıştır. İzlanda’daki gençlik programı, gençlerin madde kullanımını azaltırken boş zamanlarını spor ve sanata yönlendirmelerine yardımcı olmuştur.
Âlâsı Bizde: Uluslararası Alternatif Sağ
4 Eylül 2024 Çarşamba
Şayet böyleyse Türkiye’de geniş bir aktivist ve taraftar bulması beklenir bu akımın. Ya da sağ muhitte bu öncülleri eşelemeye hevesli bir grubun mihnet çekmeden öne çıkıp kendinden bahsettirmesi. Siyasal ve teorik bakımdan birbirinden fikir devşirilen ortaklıklarda eşitlik hasımlığı başta, kitabın başka yerlerinde değinilen öteki karşıtlıkların alıcısı olacak nesiller yetiştirilmek istendi buralarda. Kayseri son değil dolayısıyla, istisna hiç.
Almanya AfD ile Mücadele Etmeye Gerçekten İstekli mi?
31 Ağustos 2024 Cumartesi
AfD'nin kayda değer bir siyasi güç elde etmesini engelleyen baraj, en azından şimdilik, yerinde dursa da, partinin fikirleri ve seçim taktikleri sessizce ana akım haline geldi. Şansölye Olaf Scholz, Der Spiegel'in kapağında “büyük çapta” sınır dışı etmeler için çağrıda bulunmaya istekli görünürken veya Yeşiller Partisi lideri Robert Habeck, korku ve yabancı düşmanlığı üzerinden siyaset yapmaktan memnun iken, AfD'ye ihtiyaç var mı?
Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz ile Çiftçi İsyanları Üzerine Söyleşi
28 Ağustos 2024 Çarşamba
İnsanlar bugün Türkiye'de çiftçilerin bir eylemlilik içerisinde olduğunu farklı biçimlerde hissediyor. Münferit yapılan bir eylem ya da daha doğru ifade edecek olursak gösterilen bir tepki bile bu Çiftçi İsyanının bir parçası olarak zihinlerde anlam kazanıyor. Sokak röportajı kıvamındaki tarlalarda yapılmış röportajlar bile bu isyanın münferit ya da tekli değil kolektif sözcülüğü olarak topluma mesajını iletiyor.