Sol, cinsiyet, ırk ya da cinsellik temelinde olsun, her türlü toplumsal tahakküme karşı çok aktif ve kararlı bir şekilde mücadele etmelidir. Ama bunu, zenginlerin çıkarlarının ötesine geçerek ve çalışan insanların –ister çalışan kadınlar ister işçi sınıfından azınlıklar olsun– çıkarlarını gerçekten ele alacak bir şekilde yapmalıdır. Sol, bu fırsattan yararlanarak ırksal ve toplumsal cinsiyet adaletini, 1960’lardaki görkemli günlerindeki haline döndürmelidir. O zamanlar, bu adalet anlayışı işçi sınıfı hareketinin aktif bir bileşeniydi. Solun bu ülkede ırkçılık ve cinsiyetçilik konusunda gerçekten değişim yarattığı, milyonlarca azınlık ve kadının hayatını somut olarak etkilediği bir dönemdi.
Türkiye’nin (yıldızlı!) faşizme temayül ettiği dönemlerin (1945-1949; 1957-1960; 2015+) aynı zamanda muhalefetin de güçlendiği dönemler olduğunu belirtmek gerekiyor. Nitekim CHP’nin iktidarda olduğu ilk faşizm denemesi 1946’da başlayan ve 1950’de iktidara gelecek DP muhalefeti tarafından; DP’nin iktidarda olduğu ikinci faşizm denemesi de yine 1957’den sonra toplumsal muhalefeti bir şekilde kendi etrafında toplamayı başarabilen CHP muhalefeti tarafından dengelenmişti.
Sanders’ın kampanyası, giderek büyüyen gelir adaletsizliğinden ve milyarderler muaf tutulurken, çalışanların sırtına yüklenen vergi sisteminden yakındı; yoksullar ve işsizler için geçim ücreti vaat etti; sigorta şirketlerinin insafına terk edilmiş sosyal güvenlik sisteminin yerine, herkes için sosyal güvence talep etti ve koronavirüs salgını sırasında iflas bayrağını çekmeden çok önce, sağlık sisteminin çürümüşlüğünü ifşa etti.