2 Temmuz Sivas olaylarının yıldönümü için, -olaydan beri her yıl olduğu gibi- Ankara’da bir yürüyüş ve miting düzenlendi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından düzenlenen ve çok sayıda sendika, dernek ve parti tarafından desteklenen miting, gerek kendi özgül anlamı itibarıyla gerekse kritik bir politik dönemde yapıldığı için oldukça önemli bir olaydı.
Hem Sivas olaylarının unutulmayacağı ve unutturulamayacağı güçlü bir şekilde duyurulmalı hem de bu yapılırken son günlerin güdümlü laikçi söyleminden kaçınılmalı idi. Mitingin geneline bakıldığında bu dengenin iyi kötü tutturulabildiği söylenebilir. Mitinge katılan kuruluşların yelpazesinin çok geniş olması dolayısıyla kantarın topu zaman zaman kaçmasına rağmen, yine de esas vurgu, Sivas olaylarına kazınması gereken “toplumsal vicdan yarası” özelliği ön plana çıktı denebilir.
Ankara’da, özellikle bu güzergâhta (Sıhhiye Köprüsü - Tandoğan) her yıl sol denen grupların ve demokratik kitle örgütü denen kuruluşların katıldığı 7-8 miting yapılıyor. Bu mitinglerin de epey bir kitlesi var. Aşağı yukarı 5-6 bin kişilik bir topluluk bu. Biraz Genel-İş/Oleyis işçisi, önemli bir grup Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı sendika üyesi, bir miktar meslek odası, Halkevi vb. kuruluş, CHP, ÖDP, HADEP, İP, bazen EMEP, bazen Barış Partisi taraftarları, küçük miktarlarda sol kümelenmeler, bir miktar da Alevi/hemşehri derneği... 2 Temmuz mitinginin özelliği (her sene böyle oluyor), Alevi-hemşehri derneği ve mahalle halkı grubunun diğer grupların toplamından fazla bir sayıya ulaşması. Başka hiçbir miting veya toplantıda görülmeyen bu gruplar 2 Temmuz toplantılarına kadın-erkek, çoluk-çocuk, yaşlı-genç kitlesel halde katılıyorlar. (Katılan hemşehri derneklerinden birinin ismi “Yalnızsöğüt Köyü Dayanışma Derneği” idi, yazmadan geçemedim.) Zaten mitingin düzenleyicisi de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği idi.
Yurt çapında 2 Temmuz olayı için yapılacak etkinliklerin en önemli halkasının da bu miting olduğunu söylemeliyiz. Çünkü Sivas’ta ölenlerin büyük çoğunluğu Ankara’dan Sivas’a gidenlerdi. Ama kamuoyuna miting vasıtası ile verilecek mesaj (ki bir miting başlıca bu iş için yapılır) maalesef çıkan kavga nedeniyle gölgelendi, ikinci plana kaydı. Kısaca kavga şöyle gelişti: Mitinge katılan kuruluşlar içinde siyasî partiler en arka bölüme konmuştu, sıralamaları ise harf sırasına göreydi. Yani Barış Partisi, CHP, TSİP, EMEP, İP, SİP ve ÖDP. Bu sıralama 1 Mayıs’ta da böyleydi ve bir sorun olmamıştı. Yürüyüş başladıktan biraz sonra ÖDP sırasını terk ederek yolun boş olan kulvarına geçti ve İP ile yan yana yürümeye başladı. Miting alanına gelinirken de bir hamle daha yaparak İP’lilerin önüne geçmeye çalıştı - kavga bunun üzerine patlak verdi. (Bunu gözlerimle gördüm, durumu sağlıklı değerlendirmek için resmin böyle olduğunu saptamak gerekli.)
Kavga çıkınca da:
a) Kamuoyuna verilmesi amaçlanan mesaj verilemedi.
b) Tersine, kamuoyuna sol adına çok başka bir görüntü sunuldu - böyle bir görüntü sunmaya teşne olanlara mükemmel bir fırsat tanındı (bakınız Show TV’nin haber bülteni: Sivas’ta otel yakanlarla mitingte kavga edenlerin görüntülerinin arka arkaya verilmesi).
c) Mitinge katılan geleneksel sol kitlenin dışındakilere çizilen görüntü, kavgayı çıkartanların iletiminin tam tersi oldu. (Kavga çıkartanlar herhalde esas olarak bu kitleye, show yapma hevesiyle hareket ettiler. Bu konuya aşağıda değineceğiz.)
d) 1 Mayıs’ın ardından bu mitingte de (polis, kışkırtıcı vb.’ne ihtiyaç kalmadan) bizzat mitingin unsurları arasında kavga çıkması, herhangi bir (sol tandanslı) miting duyurusunda bir vatandaşın katılımı konusunda bundan sonra epey tereddüt geçirmesine neden olacak.
e) Mitingi düzenleyen, propagandasını yapan, katılan binlerce insanın emeği heba oldu.
Kavganın unsurlarından İP’lilere diyecek bir şeyimiz yok (bakınız: Birikim’in geçen sayısındaki yazı). Ama ÖDP’lilere söyleyecek bir çift lafımız olacak.
1- Bir siyasal parti eğer kendine ve siyasî hattına güveniyorsa ve eğer Türkiye siyasetinin bütünü için bir iddia taşıyorsa, mitingin bütünsel manzarası itibariyle topluma vereceği mesajı önemseyip ön plana çıkarır. Eğer mitingin esas vurgu yaptığı mesaj doğruysa (mitinge katıldığına göre buna inanıyor demektir), o mesaj uzun vadede söz konusu siyasî partinin politik hattına katkı yapar. Ama eğer mitingin bir bütün olarak topluma seslenmesi sizin için önemli değil de miting içindeki hâkimiyetiniz önemli görülüyorsa, o zaman siz ülke siyasetine damga vurmayı değil (tıpkı 1980 öncesi gibi) sol içindeki göreceli üstünlüğünüzü dert ediyorsunuz demektir.
2- Üstelik fiilî durumda miting disiplinini önemsemediniz, aklınıza eseni yaptınız ve (bunu bizim gibi herkes de gördü) kavganın çıkmasının resmen müsebbibi oldunuz.
3- Mitingde öne geçmeye çalışarak herhalde mitinge katılan kitleye bir şeyler göstermeye çalıştınız, ama emin olun o da ters tepti.
4- Kamuoyunda şimdiye kadar çizdiğiniz imaja da ters düştünüz (Adnan Keskin bile dalga geçti.)
5- Önceden kararlaştırılan bir düzenlemeyi beğenmiyorsan, katılmazsın - katılıyorsan uymalısın. Etkinlik sana ters geliyorsa düzgününü bizzat düzenlersin; ama önceden kabul ettiysen, riayet etmelisin.
6- Ve son olarak: Türkiye solu tarihinde Aydınlıkçılardan dayak yiyen ilk grup olma şerefine de nail oldunuz.
Daha önce de bu dergi sayfalarında değindiğimiz gibi, ÖDP’de sorun “refleksle bilinç arasında”.
M. KERİM ÖZKONUR