Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin?...
Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa
(Bertolt Brecht, İyi Adama Bir İki Soru)
İzmir depremini yaşadık, müthiş korktuk, canlar yitirdik, muhatap bulamadık çünkü çoktular. Eski akarsu yataklarından arta kalan alüvyon ovalarına, zemini tarım yapmaya uygun lakin kentleşmeye uygun olmayan alanlara dikilmiş binalar birer birer yıkıldılar, hayli ''lüks'' binalar teker teker yarıldılar... Kimden sormalı peki bunun hesabını? İnsan canı üzerinden kâr hesaplaması yapan işbirlikçiler bir hayli... Bu durum bana, Goethe'nin Faust'unun[1], kendi hakimiyetini ispatlamak uğruna İmparator'un iktidarını elde etmesine yardım ederek muvaffakiyet almasıyla, gözüne kestirdiği bir alanda denizi öteleyip setler çekme, var olan doğal yaşam alanındaki canlıları ile birlikte ovayı yok edip gücünün sembolü yapılar inşa etme mücadelesini hatırlattı. Hem de Faust'un yaptığı gibi, bu ispat uğruna insanlar ölse, doğa katledilse bile, ''insanların özgürlüğü ve yüksek saadetini'' sağlama retoriğine sığınarak... Üstelik bu retoriği, denizin çekilen setleri yıkabileceğini, halkın tehlikelerle boğuşmak zorunda kalabileceğini bile bile, zorluklardan ''yüce bir kurtuluş mücadelesi'' çıkartarak kullanıyordu Faust. İnşa edilecek yapıların üzerinde yükseleceği mezarın farkında olarak, işçileri kandırmasını emrediyordu Mephisto'ya. Faust, tüm o yeniden inşa edilen sahanın, yeryüzünde geçirdiği senelerin asırlarca kaybolmayacak izi olacağını düşünüyordu; ölümsüzlük isteği, başka canlıların hayatlarına mal olsa da oldurulmalıydı. İzmir depreminin öncesinden ve ardından benzer retoriği kullanan fırsatçıların isteklerine muadil...
Ama hayır, tüm bu ''alçakça'' eyleme neden olan ve Faust'un ''aklını çelen'' şeytan Mephisto idi, öyle değil mi? İlahi olanın takdiri...
Sahi kim şu Mephisto? Sen misin, ben miyim, sustuklarımız mı, susturduklarımız mı?
Goethe'nin Faust'unda şeytanımız Mephisto, tüm ''kötücül'' eylemlerin mümessili olan ve aslen ''iyi''yi, ''güzel''i arayan ''saf'' insanların yoluna çıkan, onların birbirlerini sömürmelerini, birbirleri üzerinde iktidar kurmalarını teşvik eden, bir bakıma kafa karıştırıcı ''insan dışı ses''tir. Goethe'ye göre, her ne kadar insanla güçlü manevi bağları olsa da Mephisto, bizim ''dışımızdadır''. O, sahte manzaralar ve yanlış sözlerle, kendi hükümranlığı için halkı ''kandırır''. Suçlu Mephisto'dur! Burada, Mircea Eliade'nin[2] dediği üzere, iktidar sembolü olan Tanrı ile şeytan Mephisto, birbirlerine sempati duyarlar; zira güce tapınmak her türlü teşvik edilmeli, insanlar motive/manipüle edilmelidir. Hain Mephisto! Öyle ki, eserde onca haksız eyleme girişen Faust bile sonunda yaptıklarından sorumlu tutulmadan cennet katına çıkarılır; çünkü metafiziksel ve sosyal arayışta olan insanın bu şeytani sesten etkilenmemesi mümkün değildir. Zavallı Faust ve onun acıları... O zaman, suçlu insan yok mu demeli? Ya da suç işlesek de tövbe etmeli?
Kierkegaard da[3] bize Faust'un halinin, şüphecilikten beslendiğini söyler; Faust şüpheye düşen, paralize olandır, başka türlü olması da kaçınılmazdır. Zira şu dünyada insanın boğuşması lazım gelen çok fazla soru ve cevap vardır. Şeytana uymamak mümkün mü? Şeytan kulağa fısıldar...
Fikrimce, kendinle yüzleşemeyen, özgür eylemi kendi dışında kollayan insanın, istencini kendi dışından gelen bir zorunluluk olarak telakki etmesi, ''şeytanı'' ve ''şeytani eylemleri'' doğurandır. Bu anlamda Mephisto, kişinin kendi istencinin karaktere bürünmüş, eyleyen halidir. Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyen, emekçilerin üzerine basarak yükselen kişiler, elbette kendi dışlarında kimi şeytanlar yaratacaklardır. Goethe'nin Faust'undan ilham alan Thomas Mann'ın[4] Doktor Faustus, Klaus Mann'ın[5] Mephisto, Faust ile birebir bağlantılı olmasa da Borges’in[6] Alçaklığın Evrensel Tarihi adlı eserinde yer alan “Bir İlahiyatçının Ölümü” adlı kısa öyküsü, iktidar düşkünlüğünü, bireysel ve kamusal ahlâkın çatışması üzerinden hakkıyla anlatır. Thomas Mann Doktor Faustus'ta şeytanı, toplumsal sorumluluktan kaçmak için ''yaratılmış'', güç istencinin nüvesi olarak ele alır. Borges'in öyküsünde, hayırseverliğe değil fakat ''inanç yolu ile günahlardan arınma''ya inanan, bu yolda insanları kendine çekerek adını yücelten ''inançlı kişi'', şeytanın hizmetkârı olur; kamusal ahlâk ve sorumluluk, bireyin bencil kurtuluş serüvenini ''şeytan''ın yanında noktalar. Klauss Mann'ın Mephisto'sunda ise şeytanın metafiziksel anlatısı, güç istenci ile kör olan kişinin bizzat kendisinde ete kemiğe bürünür ve kişi, kendine içkin Mephito'su ile, faşizmin hizmetkârı olur.
''Mephisto kimdir?'' tartışmasını yürütürken, odak noktamız iktidar seviciliği, yani Amor Virtutis olmalıdır. Kullandığım tanımlama Arendt'in ''dünyayı severek'', tüm olumsuzluklarına rağmen yaşamın sorumluluğunu alıp mücadele etmenin gerekliliğine tekabül eden Amor Mundi tanımlamasının karşısında yer alır. Zira iktidar seviciliği, bireysel kalkınma mücadelesinin ayrılmazıdır ve birliktelikle yaşamın sorumluluğunu üstlenme meselesi, bu mücadeleye ''zarar verir''.
Kişi, yaptığı ve yapacağı seçimlerden mesuldür; insan düşünebilen, sorumluluk alabilen ve empati kurabilen bir canlıdır. İzmir depreminde yiten canların sorumluları, işte bu Mephistolardır. Karşılığında elde edecekleri bireysel menfaatler uğruna, seslerini çıkarmadan yoluna bakan ''güç'' sevicileridir. Yönetmen Aleksandr Sokurov'un Faust'u çekmesinin ardından söylediği üzere; sorumluluğu omuzlarından atmış konformistler, Hitler gibi, Stalin gibi diktatörlerin yükselmelerine yardımcı olan ve bu sayede çoğu kendilerini de ''yükselten'' Faustlar/Mephistolardır.
[1] Johann Wolfgang von Goethe, 1941, Faust, çev. Recai Bilgin, Maarif Matbaası.
[2] Mircea Eliade, 2020, Mefisto ile Erdişi, çev. Hanife Güven, Doğu Batı Yayınları.
[3] Soren Kierkegaard, 1975, Soren Kierkegaard's Journals and Papers, Indiana University Press.
[4] Thomas Mann, 2016, Doktor Faustus, çev. Zehra Kurttekin, Can Yayınları.
[5] Klaus Mann, 2019, Mephisto, çev. M. Sami Türk, Everest Yayınları.
[6] Jorge Luis Borges, 2014, Alçaklığın Evrensel Tarihi, çev. Celal Üster, İletişim Yayınları.