Mahir Deniz Bebek ve Türkiye’de Ad Koymanın Politikası

31 Aralık gece yarısı adettir, yeni yılın ilk anlarına doğan bebeklerin haberleri yapılır. Son yıllarda teknolojinin ve sosyal medyanın maharetiyle senenin ilk bebeklerinden hemen haberdar oluyoruz. Bu yıl Mahir Deniz ve annesinin fotoğrafı ilk saatlerden itibaren büyük ilgi gördü. Hayatımıza büyük oranda Gezi Direnişi’yle giren genç sol mizah, “Mahir Deniz bebek” için hemen devreye girdi; Marx, Lenin, orak-çekiç, kızıl bayrak, yeşil parka vs. sosyalizme dair ne kadar imaj varsa Mahir Deniz’le yan yana geldi. Bebeğin örtülü annesinin kucağındaki fotoğrafı toplum için bir umut, uzlaşı, barış sembolü, hatta solun halkta nihayet hak ettiği karşılığı bulması gibi okundu.

Nişanyan’ın Türkiye Kişi Adları Sözlüğü[1] toplumun isim koyma davranışını tarihi ve coğrafi verilerle birlikte okumaya imkan veren bir kaynak. Sözlüğe göre, 1970’te Türkiye’de nüfusa o yıl kaydedilen Mahir ismi sayısı 279 iken Mahir Çayan’ın 1972’de öldürülmesini takip eden iki yılda 436’ya, 1980’e gelindiğinde 1106’ya çıkmış. 12 Eylül rejimiyle birlikte sakıncalı bir durum oluşturacağından ismin tercih edilme trendi hızla düşmüş. 2007 sonrası ani bir artış var. Ben bunu 2006 ve 2007 sezonlarında hayatımıza giren “Hatırla Sevgili” dizisinin etkisine bağlıyorum. Oradan itibaren düzenli bir yükseliş var ama aniden 2013’te 1600’leri, 2014’te 2000’leri görmüş o yıl doğan Mahir’lerin sayısı. Gezi’den sonra devletin öldürme geleneğine bir itiraz, bir saf alma göstereni olarak Berkin’leri, Ali İsmail’leri çoğaltmanın yanında, 68’li çocuklarını da kendi çocuklarında bugüne çağırdı muhalif ebeveynler. “Adıyla yaşasın” kadar “adlarını yaşatmak” da bir gelenek ve politik kültürün bir parçası. Mahir isminin nüfus yoğunluğu esasıyla illere göre dağılımında ilk üç sırada Urfa, Diyarbakır ve Şırnak gelirken ilçelere göre dağılımda Araç (Kastamonu) göze çarpıyor. Bu yoğunluğun kaynağına bakınca Mahir Çayan’dan başka bir unsur karşımıza çıkıyor. Eğitimci kimliğiyle öne çıkan, mebusluk yapan, darüleytamların da kurucusu İsmail Mahir Efendi[2] ilçe için belli ki önemli bir figür; burada ismin gönderimi daha çok ona olmalı.

Deniz Gezmiş’le aynı yıl (1947) doğan yalnızca 57 adaşı varken 1968’de 841, 1972’de 1625 bebeğe Deniz denmiş. İdamının ardından adını yaşatmak isteyen yoldaşlarının, sevenlerinin kız/oğlan çocuklarıyla bu sayı 1979’da 5000’i bulmuş. 80’lerde askeri darbenin etkisiyle yine sayı yüzde otuz kadar azalsa da hem üniseks hem ilk anlamıyla da sevilen bir isim olarak popüler kalabilmiş. Deniz’lerdeki artışı 2009’da 8500’e ulaştıran tırmanış “Hatırla Sevgili”den bir iki yıl önce başlamış. 2004’ten itibaren birkaç yıl Yurdanur’lara, Mehmet’lere, Feriha’lara ilham olan “Çemberimde Gül Oya”nın öğrenci hareketleriyle, idam sahnesiyle ilk hatırlattıklarından biri Deniz Gezmiş olsa gerek. Gezi sonrasına bakınca 2014’te 9200, 2017’de 12900 Deniz doğduğu görülüyor.

Yukarıda adını andığım Berkin’in 2012’de doğan adaşlarının sayısı 78 iken, polis tarafından vurulduğu 2013’te bu sayı 94’e, başucuna adıyla birlikte yazılan 2014’te 406’ya çıkmış. Birkaç yıl sonra doğan oğlumuza biz de onun adını vermeyi düşünüp duygusal yükünden kaçınmıştık. Sonra kendi ülkelerinde adlarıyla yaşatılmamış Ermeniler için bir Ermenice, hâlâ dilleri, yaşamları için mücadele eden Kürtler için bir Kürtçe olmak üzere iki isim koyduk. Doğduğu coğrafyanın hafızasıyla, hakikatle bağı güçlü olsun diye diledik.

2025’in ilk dakikalarına dönelim. Milli Eğitim Bakanlığı okullarda çocukların yeni yıl kutlamasını üst üste gönderdiği yazılarla yasaklasa da Sağlık Bakanlığı yeni yıl coşkusuna bu ucundan katılmayı tercih etmiş. Bakan Memişoğlu’nu İstanbul Esenler’de iki yılbaşı bebeğini ziyaretinde gördük. Bebeklerden birinin adı Kerem Ali. Yazı için kontrol ederken iktidar medyasında ikinci ismin görmezden gelindiğini fark ettim. Twitter'da aynı dakikalarda doğan Mahir Deniz ve Umut’la birlikte anılırken yalnızca Ali tercih ediliyordu. Yaygınlığı sebebiyle Ali’nin grafikteki tüm dalgalanmalarını anlamlandırmak güç olsa da nüfusuna oranla bu adın en çok yoğunlaştığı üç ilçenin de Maraş’ta olduğu bilgisi, medyanın Sünni hassasiyetini okumayı kolaylaştırıyor. Maraş Alevileri için bebeğine Ali ismini koymak “Tükenmeyiz kırmak ile” demenin bir biçimi olmalı.

Bakanın ilgi gösterdiği diğer bebekse Recep. Ziyaret sırasında babası, Recep ayını referans veriyor. Müslümanlarca kutsal sayılan üç aylardan ilki olan Recep ayının ilk günü, bu yıl 1 Ocak’a denk geldi. Erdoğan’ın bu ismin grafiğindeki etkisine bakıldığında 2002 ile birlikte artış değil azalma eğilimi görülüyor. Ondan ilhamla Tayyip adını koymak, daha belirgin bir gösteren olduğundan mıdır, daha yaygın. Onun doğduğu yıl 41, 1993’te 52 olan sayı, 1994 yerel seçimleriyle 300’ü, dört ayını cezaevinde geçirdiği 1999 yılında 1200’ü aşmış. İlginçtir, 15 Temmuz’da öldürülen Abdullah Tayyip Olçok da 99’lu. Sonraki yıllar bu isme rağbet hızla düşüp, 2002’de 800’ü görse de Erdoğan’ın hiçbir zaferi, isminin simgeleşmesi konusunda mağduriyeti kadar etkili olmamış.

1999 yılında yaygınlığı tepeye ulaşan bir diğer isim Abdullah. O yıl başlayan İmralı Cezaevi mahkumiyeti ve adını anmaktan imtina edilmesi sebepleriyle ismi medyada ve egemen güncel siyasette “İmralı” aktarmasıyla karşılanan Abdullah Öcalan, 1978’den itibaren bu ismin yaygınlığının artmasında etkili olmuş görünüyor. Nüfus yoğunluğu kriteriyle illere göre dağılımında ilk üç sırada Diyarbakır, Mardin ve Şırnak, ilçelere göre dağılımda Halfeti, Pervari ve Eruh var. Öcalan’ın doğum yeri olan Ömerli (Ammara) Köyü, Halfeti’ye bağlı. Eruh, PKK tarihinden, Pervari daha çok TSK’nın operasyon haberlerinden bildiğimiz Siirt ilçeleri. Öcalan, adını dedesinden almış. Pek çok özelliğini tarihselliğiyle anlattığı köyünde dinin önemli bir gelenek olduğunu söylüyor.[3] Tüm “sakıncalı” durumuna rağmen adının kolayca kullanılabilmesi, taktiksel gücünü İslam’dan alan bir “gündelik direniş” gibi görünüyor.

2025’in ilk günlerinde adını Öcalan kadar sık duyduğumuz diğer isim Devlet Bahçeli. Onun nadir isminin grafiğinde de zirvelerden ikincisi (111) 1999 yılını gösteriyor. O yıl koalisyonun ikinci büyük ortağı olarak çıktığı seçimler, küçük Devlet’lere vesile olmuş. İlk yükselişin hızlanması 1972’de başlamış, 1974’te 113’ü görmüş. 12 Mart, sıkıyönetim, idamlar, baskınlar, cinayetler derken -belki Kıbrıs Harekatı’nın da eklenmesiyle- Devlet, adıyla da güçlenmiş.

Kıbrıs Harekatı’nın daha belirgin bir etkisi, doğrudan “kahramanı” sayılan Ecevit’lerde görülüyor. 70’ler boyu popüler kalan Bülent ismi ilk zirvesini 74-75'te 9500’e yaklaşan bir sayıyla görmüş. 77 genel seçimleri başarısı da eklenince isim tarihi zirvesine ulaşıp 10000’i geçmiş. Rahşan ismi de aynı yıllarda benzer bir grafik oluşturmuş. Bugün bile Osmanlıcı hülyalarla başka ülkelerden il devşirmeye heyecan duyan halkımız ordunun Kıbrıs’a girişine öyle heyecanlanmış ki Bülent adı konamayan kız bebeklerden 1974’te 290’ına, 1975’te 559’una Rahşan denmiş. Yine bu ismin de zirveye ulaştığı 1977’de sayı 836. “Rahşan affı” bebeklerindeyse aynı teveccühten eser yok.

Bir kadın adına değinebilmişken, her ne kadar kadın mücadelesiyle değil, devletin erkek failliğine ortak bir kariyerle bilinse de ülkenin ilk ve hâlâ tek kadın başbakanı olma özelliğini koruyan Tansu Çiller’in etkisinden söz etmeden olmaz. 1990’da 133 bebeğe Tansu ismi verilirken bu sayı Çiller’in vekil seçildiği 1991’de 406’ya, DYP genel başkanı ve başbakan olduğu 1993’te 1625’e yükselmiş. 2002’de 85’e, 2022’de 2’ye kadar düşmüş. Kuran’da geçiyor olsaydı düşüşü muhtemelen bu kadar keskin olmazdı.

Failliğe gösterilen ilginin, iltifatın sözlükte kolayca tespit edilebildiği bir başka simge kadın ismi ise Sabiha. 1937-1938 Dersim Katliamına manevi babası Mustafa Kemal’in takdiri, öğütleri ve tabancasını da almanın gururuyla katılan[4] Sabiha Gökçen, 1935’te 271 olan bu addaki bebek sayısını 1938’de 516’ya yükseltmiş. “Canlı hedefler” dediği Dersimlileri havadan vurmaktan duyduğu heyecanı iştahla anlattığı röportajının[5] bu artışa katkısı olmuş mudur acaba?

Çiller’i ilk kadın başbakan yapan 90’lar siyaseti, 1991’de SHP’den Diyarbakır milletvekili olarak meclise giren DEP’li Kürt kadın siyasetçi Leyla Zana’ya aynı kolaylığı göstermemiş, kürsüde yemininin ardından anadilinde bir cümleyle bu yemini Kürt ve Türk halklarının kardeşliği için ettiğini söyleyince ortalık karışmıştı. DEP’e dönen Zana, Orhan Doğan, Sırrı Sakık ve Hatip Dicle ile birlikte dokunulmazlığı kaldırılarak meclisten zorla götürülmüş, DGM’de yargılanmış ve on yıl hapis kalmıştı. Leyla Türkiye’de oldukça yaygın bir isim olmasına rağmen grafikte 1992’deki belirgin hızlı zirve, Kürtlerin, Leyla’sı nezdinde mücadelelerine sahip çıkışına işaret ediyor. Nitekim ismin en popüler olduğu iller de sırasıyla Diyarbakır, Urfa, Van iken ilk onda en batıdaki il Maraş. En popüler olduğu ilçeler ise Silopi(Şırnak), Cizre(Şırnak), Dulkadiroğlu (Maraş).

Konu buralara devletten geldi. Devletin ve ülkücülüğün asıl simge ismi, “yerli ve milli” Alparslan’a gelelim. Bu isim, son yıllarda temsiliyet gücü ve yaygınlığı bakımından genel seçim sonucu gibi duyulan Eymen’leri, Ömer Asaf’ları bile geride bırakıp popülerliğini koruyor. 2012’de 400’lerde olan sayı, 2015’te 800’ü, 2019’da 4000’i geçmiş. TÜİK’in 2023 verisi 8957. Bu ismin en çok rağbet gördüğü iller Bursa, Kocaeli, Konya, Sakarya, Trabzon. Burada TRT dizisi “Alparslan: Büyük Selçuklu”nun 2021-2023 arasında yayında olduğunu hatırlatmak gerek. Yine TRT dizisi “Diriliş Ertuğrul”, 2014-2019 arasında yayınlandı ve 2013’te Ertuğrul ismi 601 bebeğe verilirken bu sayı 2015’te 3000’i, 2016’da 6000’i geçmiş. TRT, Erdoğan ve rejiminin kültürel hegemonya tesisi arzusunda bir politika aracı olarak kullanılamasa da en azından bir muhafazakâr ad koyma kültürü etkileyeni olarak iş görmüş gibi.

Sadece birkaç isim üzerine düşünmek bile Türkiye siyasi tarihine, bu tarihin çokça erkek(li)liğine, toplumsal çatışmalara, devletin halkla kurduğu ilişkiye, tahakküme ve direnişe dair ne çok şeye değiyor. Direnmenin bir biçimi de her şeye rağmen umudunu korumak. Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk, Bahçeli ile görüştükten sonra kısa bir açıklama yaptılar. Ardından gazeteciler umutlu musunuz diye sordu. Son umutlandığında kendini cezaevinde bulan Önder, bir an tereddüt etmeden “Elbette umutluyuz” diye cevapladı. Sözlükte bunun da bir karşılığı var. Yılbaşı bebeklerinden birine de ad olan Umut’un grafiğinin tepe noktası, 9194’le Çözüm Sürecinin başlangıcı sayılan 2013 yılını gösteriyor. Aynı anlama gelen Hevî’nin tercihi yine 2013’te yükselmeye başlayıp 2015’te 74 bebekle tepeye ulaşmış.

Yılbaşı bebekleriyle başlayan bir yazıyı uğradığı karanlıklara rağmen umutla kapatmak yerinde olur. Ad koymada popüler kültürün etkilerine değindiğim bir devam yazısında daha neşeli izleri sürmeyi umuyorum.


[1] https://www.nisanyanadlar.com/

[2] Günay Güner, Türk Tarım Orman Dergisi, 2020.

http://www.turktarim.gov.tr/Haber/546/ciftci-egitiminde-bir-oncu-ismail-mahir-efendi

[3] Abdullah Öcalan, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa (AİHM Savunmaları Cilt II), s.343-347.

[4] Sabiha Gökçen, Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, THK Yayınları, 1982.

[5] Tan Gazetesi, “İlk Kadın Tayyarecimiz Muharririmize Uçuşlarının Heyecanlı Safhalarını Anlattı”, 21 Ağustos 1937, 1 ve 9. sayfalar.