Geri Çekilen José Ortega y Gasset Dalgasından Kalanlar

Bu sene meşhur filozof ve kültür hayatımızda silinmez iz bırakan José Ortega y Gasset’in (9 Mayıs 1883-18 Ekim 1955) vefatının yetmiş beşinci yılı.[1] Bu yazıda daha ziyade kitleler merkezli eseri ve kimi denemeleriyle tanınan Gasset’in Türkçedeki seyri belli boyutlarıyla ortaya konmaya çalışılacaktır. Hemen söylemek gerekir ki Gasset en keskin değişimlerin yaşandığı 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren ama esas olarak 1990’lardan sonra kültür hayatımızda önemli izler bırakan simalardan. Bu iki döneme Gasset odağında bakıldığında kendi içinde kesintilerle ilerlediği ve 2000’lerden sonra süreklilikler görülse de filozofa yönelik ilginin bir önceki on yıla nazaran tavsadığı düşünülebilir. Elbette “adını kültür tarihine yazdıran”[2] Gasset’in metinleri ya da kitapları Türkçeye çevrilmeden önce isminin hiç duyulmadığı ya da fikirlerinin nüvelerinin bilinmediği söylenemez. Nitekim Şerif Mardin 1950’lerde yayımlanan Forum dergisindeki birkaç yazısında Gasset’in Kitlelerin İsyanı eserinden hareketle birtakım yorumlar yapmıştır.[3] Ayrıca filozofun hayata veda edişi şöyle duyurulmuş basında: “İspanyol filozofu Ortega Gasset […] kanserden ölmüştür. 72 yaşındaydı.”[4]

José Ortega y Gasset’in Türkçedeki serüvenine bakmayı denemek biraz netamelidir. Muhtemelen kendisi tıpkı “sanatı toplumsal etkileri yönünden ele alma”nın “turpu yapraklarından yakalamaya ya da insanı gölgesinden incelemeye pek benzer görünüyor”[5] demesinden anlaşılabileceği üzere böylesi bir oyalanmayı doğru bulmazdı.  İmkânsız gördüğü fikir tarihini sadece “fikirlerden ibaret soyutlanmış şeyler” dolayısıyla tarihten yoksun[6]   konuma yerleştirdiği de gözden ırak tutulmamalı. Ancak yine de onun Türkçedeki hikâyesini belli boyutlarıyla da olsa kavramaya çalışmanın dönemlerin temayüllerini anlaşılır kılacağı aşikârdır. Gasset’in medeniyete, maksatla fiil arasındaki ara çareleri yok eden zor kullanmaya yahut kadına dair düşünceleri geniş kitlelerce tanınmasa da kimi yazarlar ondan yaptıkları kimi alıntılarla fikirlerini okurlarına daha güçlü bir şekilde takdim etmeyi seçmişti.[7] Ayrıntılı okunup okunmadığı bilinmez ama yıllar içinde Gasset’in düşüncelerine atıfların çoğalması, onun diğer eserlerinin çevrilmesinin önünü açtı.[8] Tarihi “insanı oluşturan süreç” şeklinde kavrayan filozofun biyografisinde, deneme yazarı, eğitimci ve yayıncı-editör tarafları bilhassa vurgulandı.[9] Geniş ufuklu yazma alanı yanında, boğa güreşine ilgi göstermesi gibi ilginç özelliklerine de dikkat çekildi.[10]

 Soğuk Savaş Yıllarında Gasset’in Takdimi

Türkiye’de José Ortega y Gasset çevirilerinin niçin 1950’lerde değil de 1960’larda başladığı sorusu anlamlı olabilir. Bu çerçevede 1990 sonrası ile öncesi arasında belirgin bir farklılaşma söz konusudur. Muhtemelen bunun en önemli sebebi 1960’lı yılların düşünce ve kültür ortamını yeniden canlandıran yayıncıların hayat telakkilerinin ‘matematiksel akla’ ve bilime duyulan inançla şekillenmesidir. 20. yüzyılın başındaki sorgulamaların izinden giden Gasset ise bir bakıma ‘pozitivist bilim modelinin’ eleştirisini üstlenmişti.[11] Eserlerinin Türkçedeki yayın seyri kronolojik olarak takip edildiğinde farklı mecraların filozofa dair kanaatlerinin zamanla değiştiği görülecektir. Evreni ve insanı kavrayış sürecinde meydana gelen değişimler ya da “inanışların güçlenmesi ya da zayıflaması”[12] Gasset’in yayın dünyasındaki serencamını da doğrudan etkilemiştir.

Esas ilgisi hep insan, hayat ve gerçekler[13] olan José Ortega y Gasset, Ş. Teoman Duralı’nın tecrübeyle entelektüel olanı kesiştiren “Hayat ve Akıl” şiirinin[14] de ortaya koyduğu üzere Türkiye’de 1990’lardan önce daha ziyade 1930’da kaleme aldığı Kitlelerin İsyanı[15] kitabıyla etkili oldu.[16] Sonraki yıllarda da filozofun bu eseri, hangi ideolojinin safında olursa olsun “köylü ve şehirli ahaliden peydah olmuş yeni ve bilinçli, dolayısıyla uyanık ve hakkını aramaya mütemayil” kitleler aleyhinde söz almak isteyenlerin başvuru kaynağına dönüştü.[17] Aslında eser bütünlüklü olarak okunup kavransaydı Gasset’in bu çalışmasının “aşırı ihtisaslaşma”[18] konusundaki bölümünün ardından herkesi eğitim meselesi üzerinde düşünmeye davet eden Üniversitenin Misyonu kitabının yayımlanması gerekirdi. Ne var ki bu eser, üniversitelerin farklı bir bağlamda çokça tartışıldığı ama bir yandan da aşırı uzmanlaşmanın daha çok yaygınlık kazandığı 1990’ların ikinci yarısına kadar tercüme edilmedi.[19]  

José Ortega y Gasset, Kitlelerin Ayaklanması’nda Avrupa’nın kamusal hayatında, hastalıklı ya da iyi ama son derece önemli gördüğü kitlelerin iktidara yürüyüşü olgusunu tahlil eder. Ondan Türkçeye çevrilen ve hayli ilgi gören bu ilk eserin anlaşılması açısından filozofun kitlelere nasıl baktığı, sorusunun akla gelmemesi imkânsızdır. Totalitarizmi felsefenin düşmanı sayan Gasset, kitle hareketlerini eleştirmekten geri durmamıştır.[20] Yazdıklarında ise kitlelere seslenen despotların yönetimine karşı eğitimli seçkin bir zümrenin siyasi liderlik yapması gerektiği görüşü belirginlik kazanır. Geri çekilmek yerine çaba harcamaya değer veren filozof, tarih sürecini dağının kitlelerin eseri görmekten ziyade “istisnai kişilerinin yaratıcı, aktif karakteri”[21] üzerinde duruyordu. Gasset’in liderliğin “seçkin zümrelerden” yahut bir tür yeni entelektüel aristokrasiden zuhur etmesini arzulaması bunun en belirgin işaretidir. Sadece felsefeye sahip değil aynı zamanda felsefeyle yönetilen bir İspanya yaratmak için harcadığı çabanın emsali yoktur.[22] Kimilerince Nietzsche ile birlikte anılan Gasset Kitlelerin Ayaklanması kitabında Nietzsche’nin “üstün insan” anlayışını yankılayan şu cümleleri kuruyordu: “Avrupa’ya yeniden sahici bir felsefenin hâkim olduğu gün -onu kurtarabilecek tek şeydir bu-, şunun farkına varacağız: İnsan, istese de istemese de, yapısı gereği bir üst merci aramaya zorunlu bir varlıktır. Eğer onu kendi başına bulmayı başarırsa, olağanüstü biri demektir, yok eğer bulamazsa kitle insanıdır.”[23]

José Ortega y Gasset, Gustave Le Bon, Freud, Wilhelm Reich gibi kişinin varlığını tehlikeye atacak ölçüdeki kitleselleşmenin tehlikelerine[24] değinen düşünürlerle aynı saftadır. Zaten sonlarında doğduğu 19. yüzyıl medeniyetine de temel itiraz noktası, bu uygarlığın nerdeyse otomatik bir şekilde kitle insanı üretmesiydi. Kitle ise genelde çokluk, kalabalık, yığın gibi kavramlarla eş anlamlı görülmektedir. Bununla beraber söyledikleri siyasi olandan çok daha derin, çok daha ağır olan Gasset’in kitleden kastı özellikle işçi sınıfı değildir: “[B]u kelime bir sosyal sınıfı değil, bir insan sınıfını; bugün bütün sosyal sınıflarda kendini belli eden bir insan tipini anlatmaktadır ki bu yüzden bu tip, zamanımızın temsilcisidir, ona hükmeder ve hükmünü sürdürür.”[25]

Hayatı, kişinin kendi olma çabası ve savaşı olarak gören José Ortega y Gasset’in, kendisinden sonraki kitle tartışmalarını etkileyen kitleler odaklı eseri Türkiye’de 1968’den itibaren zıtlığı hemen ayırt edilebilecek ama kendi çağlarının insanı olan farklı dünya görüşüne[26] mensup yayıncılarca basıldı, hâlen basılmaya da devam ediyor.  Nabi Avcı “bir bibliyomanın not defterinden alınmış gibi duran” erken tarihli bir yazısında May Yayınları ile Bedir Yayınevinin Gasset kitaplarının “bilinçli tercihleri” yansıtan kapaklarını uzun uzadıya şöyle tasvir etmişti:

May Yayınları’nın bastığı Kitlelerin Ayaklanışı’nın kapağında bir fotoğraf var: Bir miting meydanında çekilmiş. Kalabalık arka planda. Ön planda bir direk... ve direğe tırmanan üç kişi. Direğe tırmananlar gömleklerini çıkarmış. Yarı çıplak ya da fanilalı. Arka plandaki kalabalığın onları hoşnutlukla izlediği görülüyor (Yoksa bu kalabalık kameraya mı gülümsüyor?). Kapakta, sağ üst köşede kırmızı harflerle yazarın adı. Ortada, soldan sağa doğru yükselen hareketli, siyah ve daha iri harflerle kitabın adı: Kitlelerin Ayaklanışı...

Bedir Yayınevi’nin yayınladığı Kütlelerin İsyanı, kapakta bir matbaa hatasının izlerini taşıyor: Tepede sarı bir dikdörtgenin üzerinde kırmızı harflerle kitabın adı. Onun altında, gümüşî bir dikdörtgenin üzerinde siyah harflerle yazarın adı (Demek ki, yazarın adı önce yanlış basılmış, sonra bu baskının üzeri gümüşî bir dikdörtgenle kapatılarak yazarın adının doğrusu siyah harflerle tekrar basılmış). Bunların altında da, büyük bir karenin (ya da dikdörtgenin) içinde mürekkep lekesinde, türetilmiş bir resim: Kırmızı ve siyah renklerden oluşan bu resmin ne olduğu tam anlaşılamıyor. Âdeta, beş-altı kişi kıran kırana dövüşüyor gibi... Çevreye yayılan lekeler kafa, kol ve kan lekelerini andırıyor. Bu kargaşanın çevresinde de hem sivrisineğe, hem de helikoptere benzetilebilecek bilinçli çizgiler.

[…]

Bu kapaklar, yalnızca [iki] ressamın değil, hemen her sıradan insanın, ‘kitle’ denilince zihnine üşüşen çağrışımları, sonra bu çağrışımları kültürüne, dünya görüşüne, estetik anlayışına, kısacası ‘bilinçli tercihleri’- ne göre yeniden biçimlendirişini çok güzel yansıtıyor. Ressamlar, bütün bu renk ve biçim düzenlemelerine tekabül eden duyguların, düşüncelerin bizim gibi sıradan insanların, kitap alıcılarının kafasında da bir yer tuttuğunu düşünerek, onlar aracılığıyla bize kitabın konusu (kitle) hakkında bir şeyler söylemek istiyorlar .[27]

Her şey bir yana esaslı bir okumadır iki farklı kapak üzerinden yapılan. Nabi Avcı bu metninin yer aldığı kitabının sunuşundaki ütopya tarihçesini şu cümleyle bağlamıştı: “Evet, ütopyalar gerçekleşebilir şeylerdir.”[28] Ütopyacı programa mesafeli duran José Ortega y Gasset ise ütopyacılığı belli bir politikanın hastalığı görmektedir. Hâliyle ütopyayı “kana kana içerek, inançla, özgüvenle sarhoş olmuş yüzyıllar”[29] hakkındaki değerlendirmeleri olumlu değildir.  Bu noktada sözü yaratıcı ütopyaya sıcak baksa da siyasi ütopyaya mesafeli duran Perulu yazar Mario Vargo Llosa’ya getirmek mümkün. Llosa, 1960’lı ve 1970’li yıllardaki şiddet artışını gençlerin daha çok Jean Paul Sartre, daha az Isiah Berlin, Gasset ve Karl Popper okumalarına bağlıyordu.[30] Siyaseten muhafazakâr sayılan ve “bilimsel ütopyacılıkla savaşan”[31] Gasset’in “hiçbir partizan zihni tatmin etmeyen çok taraflı bir gerçeğe sadakati vardı.”[32] Filozofun kitleler odaklı metninin Türkiye’deki iki farklı mecradaki çevirisi 1960’lardan sonraki toplumsal ve siyasal gelişmeler çerçevesinde yorumlanabilir. Her iki tercümenin muhataplarının, hem sağı hem de solu aynı derecede sert bir şekilde eleştiren[33] filozofun derdini ne ölçüde anladıkları sorusunun cevabı ise ayrı bir bahistir. Tabi bu da ancak gençlik, devrimcilik, eylem, tarih, gelenek, şiddet, bilgi vb. kavramların ince elenip sık dokunmasıyla gerçekleştirilebilir.

Bir Dönüm Noktası Olarak 1990’lar ve Sonrası

Gül Işık’ın âdeta durgun suya taş atan yoğun bir emek mahsulü İspanya, Bir Başka Avrupa (1991)[34] kitabının yayımlanmasıyla José Ortega y Gasset’in metinlerinin ve yeni eserlerinin çevrilmesi paralellik arz etti.  Filozofun düşünce dünyasını panoramik olarak yansıtan Tarihsel Bunalım ve İnsan (1992) seçkisi çok farklı alanlarda kalem oynatan Gasset özelinde âdeta bir eşik kitaptı. Kılavuz mahiyetindeki bu denemeler toplamı farklı kuşakların filozofun dünyasına daha dikkatle bakmasının yolunu açtı. Çok iyi derleme örnekleri arasında sayılabilecek Tarihsel Bunalım ve İnsan sadece bir filozofu yeniden hatırlatmakla kalmadı, aynı zamanda onun çevrilmeyen eserlerine de işaret eden ciddi bir adım oldu. Denemeci Gasset’in adının hem bu türün saygınlığını koruyan hem de yaygınlaşmasını sağlayanlar[35] arasında sayılmasında bu derlemenin bir etkisi olmuş mudur, bilinmez ama filozofun adının kültür hayatının ayrılmaz bir parçasına dönüştüğünü tahmin etmek güç değildir. Çünkü Tarihsel Bunalım ve İnsan sayesinde sadece Kitlelerin İsyanı ile bilinen Gasset gölgede kalan kitapları ve metinleri üzerinden de konuşulmaya başlandı. Müteakiben tanışıklıklar artıp gelişecek ve yıllar içinde filozofun tutkuyla yazdıklarından çevrilen eserlerin sayısı artacaktır. Gasset’in peşinden koşan kalpler şu çevirilerle koşuşan uyumu yakalayacaklardır: Sevgi Üstüne (1995), İnsan ve “Herkes” (1995), Üniversitenin Misyonu (1997), Avcılık Üstüne (1997), Sistem Olarak Tarih (2011), Kütüphanecinin Görevi (2011), Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üstüne Düşünceler (2012), Quijote Üzerine Düşünceler (2018),[36] Çağımızın Meselesi (2021), Felsefenin Kökeni ve Geleceği (2022), Hakikat Krizinde Entelektüel ve Öteki Vives &Goethe (2023).

Peki, bu akış içinde José Ortega y Gasset ilgisi nasıl bir devamlılık gösterdi,  düşüncelerinin kavraması nasıl bir seyir izledi, hangi noktalarda aşama veya kırılmalar yaşadı? Galiba bunu takip etmenin en iyi yolu -kütüphaneler yanında- kitaplarının baskı sayısına bakmaktır. Gasset’in “herkese” mal olan Sevgi Üstüne,[37] İnsan ve “Herkes” ile diğer eserleri arasında bir ayrım yapmak gerekir. Yenilik getiren bu kitaplar okuryazarlara mal oluncaya kadar epey bir zaman geçti; daha sonra çevrilenlerden sanatın insansızlaşması ve tarih konulu olanı da bir nebze ilgi gördü ama yaygın bir şekilde okunduğu söylenemez. Hele sonraki eserlerinin çelik çekirdeği sayılan 1914’te yayımlanan ilk kitabı Quijote Üzerine Düşünceler[38] nedense filozofun yaklaşımlarının “anlaşılmasında elzem bir eser” hüviyetine bir türlü kavuşamadı. Oysa Gasset, Miguel de Cervantes’in romanının eleştirel okumasında fenomenolojik bir yaklaşım sergilemişti. Fenomenolojinin eleştirel teoriyle nasıl bütünleştirilebileceğini gösteren Gasset, İspanya’nın muhafazakâr kültüründe şöhretini koruyan bir 17. yüzyıl metninden yola çıkarak ülkesinin hâlihazırdaki durumuyla ilgili gözlemler yapıyor ve durumun hangi noktaya gitmesi gerektiğini belirtiyordu.[39]  Gasset’in estetik anlayışı, kişiyle kitleler, grup ve devlet arasındaki ilişkiyi inceleyen etik ve siyasi bir felsefeyle dayanır. Onun Türkçeye çevrilen kitaplar toplamı dikkatlice okunduğunda din, tarih, kültür bilinci, felsefe, edebiyat, “bulaştırma yoluyla eğitim”, sanat, siyaset, kitle, cehalet, “yeni barbarlık”, hakikat, mükemmel güzellik, mizah, kişinin ruhu ve merakları, fikir tarihi, entelektüel, nesiller, “kültür fukarası uzmanlar” gibi önemli meselelere dair düşünceleri net biçimde anlaşılabilecektir.

José Ortega y Gasset’in Kitlelerin İsyanı kitabındaki kitle tasviriyle, klasik sanatın pabucunu dama atan romantik eserlere bakışındaki süreklilik üzerinde durulabilir. Gasset, matbaanın icadından sonra çok sayıda baskısı yapılan romantik eserlere zemin hazırlayan romantizmi “halkın tam anlamıyla benimsediği bir biçem”[40] sayar. Onun nazarında bu akım “demokrasinin ilk çocuğu” olduğu için, “kitleler de onu olabildiğine şımart”mışlardır. Bununla beraber “özü gereği halkın beğenisini” kazanmakta zorlanan hatta “halkın beğenisine karşıt” olan “yeni sanat, kitleleri karşısına almış durumda”dır “ve hep öyle kalacak”tır. Yeni sanat eserleri karşısındaki fikir ayrılıklarını ise şöyle belirginleştirir Gasset:

Bir yanda kesin azınlıkta kalan ufacık bir yandaş topluluğu; ötede sayısız karşıtlar çoğunluğu. (Ne idüğü belirsiz züppe türünü bir yana bırakalım). Dolayısıyla, sanat yapıtı, iki karşıt gruba ayıran, kalabalığın biçimsiz kitlesini iki değişik ve kesin insan sınıfına bölüp seçen bir toplumsal güç işlevi görüyor. […]

Her şeye egemen olmaya alışmış bulunan kitle, yeni sanat karşısında kendi ‘insan hakları’nın çiğnendiğini duyar, çünkü yeni sanat ayrıcalıklılarındır, soylu sinirlere, içgüdüsel bir aristokrasiye göredir. Genç esin perileri nereye giderse gitsin, kitleler kovar onları.[41]

Farklı tarihsel dönem, hadise ve akımların, değişik yönelişlerin özelliklerini üzerinde taşıyan José Ortega y Gasset 1921’de España Invertebrada [Omurgasız/laştırılmış İspanya] kitabını yayımladı. Daha ilk eserinden itibaren “hakiki İspanyollar bulmanın” zorluğunun farkına varan Gasset, İspanya için “asli olan” hususlarla “yozlaşmaların birbirine karıştırılmasından” mustariptir: “Genellikle İspanya diye anılan şey İspanya değil, aslında onun başarısızlığa uğramış hâlidir.”[42]

İspanya’yı dert edinen José Ortega y Gasset’in diğer metinlerinin yanında belki de en çok España Invertebrada kitabı için anlamlı olan husus Neyyire Gül Işık’ın başka bir vesileyle kurduğu şu cümlelerde ortaya konmaktadır:  “20. yüzyıl düşününün kimi özelliklerimi belirgin kılması bir yana, Ortega’yı bizim için güncelliğimiz açısından anlamlı kılan özelliği, kanımızca düşüncesini geliştirirken, ülkesinin özgün tarihsel bağlamından kopmadan, hatta o bağlamdan yola çıkarak evrenselliği yakalamasından kaynaklanıyor. Nedeni düşüncesini gerçekçilikle bireye ve onun varoluşunun kaçınılmaz ortam koşullarına odaklamış olması.”[43] Belli tarihsel toplumsal bağlamda konumlanan insan meselesi üzerinde duran Ş. Teoman Duralı’nın, Gasset’in İspanya merkezli eserine ilgi duyması ve çalışmadan aldığı ilhamla bir kitap yazmasının ise ayrıca ele alınıp tahlil edilmesi gerekir.[44]

Bir felsefe profesörünün (Teoman Duralı), capcanlı bir duygulanımla başka bir kültürel iklimdeki meslektaşına (José Ortega y Gasset) çeşitli konularda müracaat etmesini Spinoza’nın ifadesiyle amor intellectualis[45] kategorisinde değerlendirmek mümkün. Kimilerinin hoşuna gider, kimilerinin gitmez ama İspanya ve Türkiye’de “felsefeye karşı birazcık olsun ilgi uyandırmaya” çalışan bu iki sima[46] böylesi bir incelemeyi hak etmektedir. Gasset’in de belirttiği üzere “Fikirler söz konusu olduğunda herhangi bir tema üzerine derinlemesine düşünmek eğer olumlu ve dürüstse, düşünen kişiyi kaçınılmaz olarak etrafında hüküm süren düşünceden ayırır, ki ayrıldığı düşünce şu anda tahmin edebileceğinizden daha ciddi nedenlerden dolayı ‘kamusal’ ya da ‘popüler’ fikir olarak adlandırılıyor olabilir. Her entelektüel çaba, bizi basmakalıplıktan uzaklaştırır ve kendimizi alışkın olmadığımız düşüncelerin içinde bulduğumuz, sonu münzevi yerlere çıkan gizli ve zor yollardan götürür. Derinlemesine düşünmemizin sonuçları budur...”[47]  Türkiye’nin entelektüel ortamına katkıda bulunan Duralı, “ufuk evrenselleşmesi”[48] denilebilecek ölçüde Gasset’ten etkilenerek yazdığı eserinin girişinde, tam da bir felsefe-bilimciden beklenecek derecede açık yüreklilikle şunu hatırlatacaktır:

Çağımızın önde gelen filosofu José Ortega y Gasset’in (1883-1955), bizimle benzer bir kaderi 1898den beri paylaşan yurtdaşları İspanyolların durumunu tasvîr etmek üzre kaleme aldığı eseri ‘España Invertebrada’/ ‘Omurgasızlaştırılmış İspanya’ başlığını, Türklüğün de hâlipürmelâlini seçikce dile getirdiğinden, çalışmama ad olarak, saygıdeğer filosofun hoşgörüsüne sığınarak, kullanmakta beis görmedim.[49]

Bu satırlar, her ne kadar José Ortega y Gasset’in adı geçen kitabına dair daha derinlikli bir malumat sunmasa da hem Teman Duralı’nın entelektüel ufkuna yeniden bakmak hem de okuma ve etkilenme güzergâhının tamamına ışık tutabilmek için son derece önemlidir. Bu konuda söylenecek fazlasıyla söz olmasına rağmen Gasset’in sözü edilen España Invertebrada kitabı henüz Türkçeye çevrilmemiştir. Oysa iki ismin müşterek noktaları kadar farklılıklarının da gün yüzüne çıkarılması için bahsi geçen eser kritik önemdedir.

José Ortega y Gasset, modern zamanların kendi tasarımlarıyla tezat teşkil edecek şekilde insanlığın başına açtığı dertlere bakan, bakmakla kalmayıp bunalan düşünürlerden.[50]  Gasset’in eserleri okunsa da “kitle ve birey arasındaki dinamik bir uzlaşımı”[51] dile getiren nesillerin onu 1960’lar, 1970’ler ve 1990’ların entelektüelleri kadar önemsedikleri söylenemez.[52] Sanat konusundaki görüşlerine değinilirken kitleler hakkındaki karamsarlığının es geçilmesinin bir sebebi de burada aranmalıdır. Bu ilgi yokluğundan ötürü Gasset’in kendini sebatla ve sadakatle adadığı çok boyutlu çabası akademik dünyada gerek tekil gerekse karşılaştırmalı çerçevede çok sınırlı ölçüde ele alınmıştır.[53] Ancak telif haklarının yıl sonunda dolmasıyla geçmişi radikal bir şekilde aşan yeni bir Gasset ilgisinin başlayacağı tahmin edilebilir.

 Metinlerinde eğitici tavrı[54] benimseyen José Ortega y Gasset’in düşünce dünyası tehlikeli ve fethedilmesi imkânsız bir ormana benzer. Dikkatle okunduğunda filozofun kimi düşüncelerinin içinde bulunduğumuz yüzyıldaki tarihsel bunalımları anlamak açısından da değerini koruduğunun farkına varılacaktır. Gereken düşünce berraklığını ortaya koyan şu pasajlar üzerinde düşünmeyi denemek, bir filozofun hayatının değil “yalnızca eserlerinin önemli olduğuna inananlar” için fena bir başlangıç sayılmaz:

Öyle bir çağda yaşamaktayız ki, bir şeyler gerçekleştirmek için kendinde mucizevi bir yetenek buluyor, ama neyi gerçekleştireceğini bilemiyor. Her şeye egemen, bir tek kendi kendine egemen değil. Kendini kendi bolluğunun ortasında yitmiş hissediyor. Her zamankinden fazla donanımı, bilgisi, yöntemi olan güncel dünya, sonuçta gelmiş geçmiş zamanların en bahtsızı: İpini koparmış, açıklara sürüklenmede.[55]

Ben bende bulunanı veriyorum; daha fazlasını yapabilenler buyursun, yapsınlar, aynen benim bu kadarcığını yaptığım gibi.[56]


[1] José Ortega y Gasset’in hayatı hikâyesini ve çağının tarihsel hadiseleri bağlamında şekillenen entelektüel portresinin ayrıntıları için bk. Gül Işık, İspanya, Bir Başka Avrupa, Metis Yayınları, İstanbul, 1991. Neyyire Gül Işık, “Sunuş”, José Ortega y Gasset, Tarihsel Bunalım ve İnsan, çev. Neyyire Gül Işık, Metis Yayınları, İstanbul, 1992, s. 7-32. Stephen Trombley, Modern Dünyaya Yön Veren 50 Düşünür, çev. Gonca Gülbey, Kolektif Kitap, İstanbul, 2013, s.198-202.

[2] Ali Bulunmaz, “Quijote’nin Hazin Parodisi”, Cumhuriyet Kitap, 6 Aralık 2018, sayı: 1503, s.3.

[3] Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi, Makaleler IV, İletişim Yayınları, İstanbul, 1991, 298, 303, 323.

[4] “İspanyol Filozofu Ortega Gasset Öldü”, Cumhuriyet, 19 Ekim 1955, s. 5. Aynı gün Cemil Cahit Cem, Milliyet gazetesinin “Bana Sor” sütununda  “Aklınızda bulunsun” babında filozofun şu sözünü alıntılamıştır: “İnsanların günah telakkileri dünya yaratıldı yaratılalı değişmemiştir ama sevap telakkileri sık sık modaya uyar.”

[5] José Ortega y Gasset, Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üstüne Düşünceler, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İstanbul, 2012, s.19.

[6] José Ortega y Gasset, Felsefenin Kökeni ve Geleceği, çev. Soykan Özyurt, Babil Kitap, İstanbul, 2022, s.112.

[7] Birkaç misal için bk. Doğan Kuban, “Teknik Üniversite Yürüyüşü”, Cumhuriyet, 4 Şubat 1967, s.2. Vasfiye Özkocak, “Vaktiyle, Kadın Erkeğe ve Toprağa Hâkimdi”, Milliyet, 24 Kasım 1962. Melih Cevdet Anday, “Eski Ustalar”, Cumhuriyet, 27 Aralık 1985, s.2. Oruç Aruoba, “Şehirsiz Kent”, Cumhuriyet, 22 Şubat 1987, s.7. Doğan Cüceloğlu,”Utancın Çocukluktaki Kötü Etkileri”, Cumhuriyet Bilim Teknik, 22 Şubat 1992, sayı: 258, s.4.

[8] Haldun Taner, onun “Dün ne idiğimiz değil, yarın ne olacağımızdır bizi devlet yapan” sözünü zikreder.  “Oyunun Kuralları”, Milliyet, 21 Eylül 1980.

[9] Howard Lee Nostrand, “Giriş”, José Ortega y Gasset,  Üniversitenin Misyonu, çev. Bülent Üçpınar, Birleşik Yayıncılık, İstanbul, 1996, s.11.

[10] Nilgün Cerrahoğlu, “Arenalar Altın Çağda”, Cumhuriyet, 22 Temmuz 1985, s.15.

[11] Mustafa Günay, “Tarihsel Aklın Felsefi Bir Manifestosu”, Cumhuriyet Kitap, 6 Ocak 2012, sayı: 1145, s.24.

[12] José Ortega y Gasset, Sistem Olarak Tarih, çev. Neyyire Gül Işık, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012, s.4.

[13] Deniz Ilgaz, “Yaşam: En Temel ve Karmaşık Gerçek”, Cumhuriyet Kitap, 30 Nisan 1998, sayı:428,  s.13.

[14] Şaban Teoman Duralı, Deniz ve Kâşiflik Şiirler/Hatıralar, derleyen ve yayına hazırlayan: Mehmet Sabri Genç, Şûle Yayınları, İstanbul, s.2011, s.24.

[15] Kitap önce Kitlelerin Ayaklanışı adıyla 1968’de Seçkin Çağan çevirisiyle May Yayınlarınca basılmıştır.

[16] Ahmet Oktay Gasset’i kitleler konulu eseriyle tanıdığını anlatır. “Gasset’den Seçmeler”, Milliyet,  17 Aralık 1992. Kitlelerin İsyanı Amerika’daki halk kütüphanelerinde de en çok okunan eserler arasında yer almıştır. Howard Lee Nostrand, “Giriş”, s.17.

[17] Bir örnek için bk. Selahattin Yusuf, “Portre Çalışmaları-III ‘Seyirci’”, Yeni Şafak, 11 Mayıs 2000.

[18] Ortega Y. Gasset,  “İhtisaslaşma Barbarlığı”, çev. Hamide Topçuoğlu,  Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 1968, cilt: 1 sayı: 1, 43-49.

[19] Bu kitabın da Kitlelerin İsyanı gibi iki farklı çevirisi vardır. José Ortega y Gasset,  Üniversitenin Misyonu, çev. Bülent Üçpınar, Birleşik Yayıncılık, İstanbul, 1996. José Ortega y Gasset,  Üniversitenin Misyonu, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İstanbul, 1998.

[20] Şerif Mardin, age., s. 303-304.

[21] José Ortega y Gasset,  Çağımızın Meselesi, çev. Züheyla Yılmaz, Babil Kitap, İstanbul, 2021, s.13.

[22] Stephen Trombley, age.

[23] José Ortega y Gasset,  Kitlelerin Ayaklanması, çev. Neyyire Gül Işık, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.147-148.

[24] José Ortega y Gasset,  Kitlelerin Ayaklanması, s.288, Ahmet Oktay, “Kitle Üzerine”, Milliyet, 9 Haziran 1987.

[25] Ortega Y. Gasset,  “İhtisaslaşma Barbarlığı”, s.44.

[26] Gasset’in eseri 1976’da Mehmet Şevket Eygi’nin Bedir Yayınevi tarafından Kütlelerin İsyanı adıyla Nejat Muallimoğlu çevirisi ile neşredilmiştir.

[27] Nabi Avcı, Enformatik Cehalet, Rehber Yayınları, Ankara, 1990, s. 11-12. Böylesi bir karşılaştırma Üniversitenin Misyonu kitabının iki farklı çevirisinin kapakları üzerinden de yapılabilir.

[28] Nabi Avcı, age., s.7.

[29] José Ortega y Gasset,  Tarihsel Bunalım ve İnsan, s.75-77.

[30]“Ütopya’ya Son”, Milliyet,  27 Temmuz 1985.

[31] José Ortega y Gasset,  Tarihsel Bunalım ve İnsan, s.102.

[32] Howard Lee Nostrand, “Giriş”, s.11.

[33] Howard Lee Nostrand, “Giriş”, s.11.

[34] Bu eseri değerlendiren bir yazı için bk. Ahmet Oktay, “Avrupalı, Daha da Ötesinde Dünyalı Olmak”, Milliyet, 18 Haziran 1991.

[35] Ülkü Tamer, “Yalnızlık Burcunda Yolculuklar”, Milliyet, 29 Mayıs 2005.

[36] Faruk Duman bu eser bağlamında şu hükmü verecektir: “Ormanı çevreleyen ağaçlar Gasset’i oyalamış, bu nedenle de bu romanla ilgili düşüncelere pek girişilememiş.”  Faruk Duman, “İspanya’nın Ruhu”, Cumhuriyet Kitap,  16 Mayıs 2019, sayı:1526, s.12.

[37] Gasset’in bu eserine 2000’lerde, 2010’larda ve 2020’lerde doğrudan ve dolaylı ısrarlı şekilde fasılalarla en çok atıf yapan isim Mehmet H. Yılmaz’dır. Bu çerçevede Milliyet, Hürriyet ve Oksijen yazılarında Gasset adı sıkça anılır.

[38] Esas olarak kitlesel değil bireysel eğitimle ilgilenen José Ortega y Gasset,  okullarda Don Kişot’un okutulmasını öngören kanuni bir düzenlemeye karşı çıkmıştır. Ona göre böylesi bir mecburiyet çocuğun bireysel gelişmesi olarak anlaşılması gereken eğitimle uyuşmamaktaydı. Howard Lee Nostrand, “Giriş”, s.23. 2. dipnot.

[39] Stephen Trombley, age. Bu bağlamda Gasset’in Don Kişot okumasıyla Roger Garaudy’nin Don Kişot yorumu karşılaştırılabilir. Bk. Roger Garaudy, Yaşanmış Şiir Don Kişot, çev. Cemal Aydın, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 2013.

[40] José Ortega y Gasset, Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üstüne Düşünceler, s.20.

[41] José Ortega y Gasset, age., s.20-21.

[42] José Ortega y Gasset, Quijote Üzerine Düşünceler, s.62-63.

[43] Neyyire Gül Işık, “Önsöz”, José Ortega y Gasset, Üniversitenin Misyonu, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İstanbul, 1998, s. 8.

[44] Ş. Teoman Duralı, Omurgasızlaştırılmış Türklük, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2010.  Duralı bu kitabın temel tezini ilk defa aynı başlıkla şurada yazmıştır: Teoman Duralı, “Omurgasızlaştırılmış Türklük”, Yeni Türkiye Cumhuriyet Özel Sayısı, 1998, cilt: 3, sayı: 23-24, s. 1775-1881.

[45] Kavram için bk. José Ortega y Gasset, Quijote Üzerine Düşünceler, çev. Mehmet Sait Şener, YKY, İstanbul, 2018, s. 9.

[46] Gasset’in misyonu felsefeyi fazla basitleştirmeden popüler kılmaktı. Bunu da açık anlatım dilini kullanarak büyük dinleyici kitlesine ulaşarak gerçekleştirdiği söylenebilir. Aslına bakılırsa Duralı felsefe-bilimi geniş kitlelere yaymaktaki ustalığı bakımından Gasset gibidir.

[47] Stephen Trombley, age.

[48] José Ortega y Gasset, Hakikat Krizinde Entelektüel ve Öteki Vives &Goethe, çev. Soykan Özyurt, Babil Kitap, İstanbul, 2023, s. 70.

[49] Alıntıda Ş. Teoman Duralı’nın imla tercihi korunmuştur.

[50] Murat Belge, “Artık Her Şey Pop”, Milliyet, 9 Mart 2003.

[51] José Ortega y Gasset,  Çağımızın Meselesi, s.15.

[52] Türkiye’deki Gasset etkisinin entelektüel dünyadaki yansımalarını berrak bir şekilde kararlılıkla görmek isteyenler sadece onun adını zikreden metinlere değil, “daha uzak bir jeolojik katmana yeni bir sayfa açmalıdır”lar.

[53] Bu konuda ilk ve önemli çalışmalardan biri için bk. Mustafa Cihan, .Jose Ortega y Gasset'de İnsan ve Tarih Felsefesi, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, 2010.

[54] Neyyire Gül Işık, “Sunuş”, José Ortega y Gasset, Sanatın İnsansızlaştırılması ve Roman Üstüne Düşünceler, s.8.

[55] José Ortega y Gasset, Kitlelerin İsyanı, çev. Neyyire Gül Işık, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010, s.71.

[56] José Ortega y Gasset, İnsan ve “Herkes”, s. 51.