Meydanda yere yerleştirilen küçük bir porselen fincan, yanına koyulan bir fincan daha, diğer yanına ötekisi… Sonunda binlercesi düzensiz bir daire biçiminde yan yana dizilirken, bir yandan da her birine yine orada bakır cezvelerde pişirilmiş olan taze kahve koyulur. En sonunda, Srebrenitsa’da katledilen 8.373 insanın her birinin anısına, bir daha asla içilemeyecek olan yan yana birer fincanlardaki kahvenin meydanı saran, havada asılı kalan güçlü kokusu… Bu sırada, gün boyu “yokluğun” yanından gelip geçenler, durup düşünenler, soranlar, bir fincan daha ekleyenler ya da belki de hayatı boyunca “barış ayrıcalığına” sahip olduğu için ne geçmişte ne de o anda meydanda neler olup bittiğinin farkına varmamış, var(a)mayacak olan diğerleri... Günün sonunda geriye kalan ise bir soru: Što Te Nema? Neden burada yoksun? / Niye Yoksun?
***
Yugoslavya İç Savaşı’nda Bosna Hersek'in Srebrenitsa kasabasında 13-18 Temmuz 1995 tarihleri arasında Bosnalı Müslüman kadınlar ve çocuklardan bir kısmı Bosna’nın farklı yerlerine zorla göç ettirilirken, 8 bin genç ve yetişkin Müslüman erkek, Bosnalı Sırp güçler tarafından öldürüldü.
İngilizcede “tanık olmak”ın Türkçede doğrudan bir karşılığı “tanıklığı taşımak” ya da “tanıklığa dayanmak” (to bear wittness) olarak geçer. Banja-Luka’da doğup büyüyen, 1992’de savaş sırasında mülteci olarak önce Türkiye’ye, sonrasında ise Almanya’ya kaçmak zorunda kalan, ardından da ABD’ye göç eden, Bosnalı-Amerikalı sanatçı Aida Šehović “göçebe anıt” olarak adlandırdığı “Što Te Nema?” projesiyle Srebrenitsa Soykırımı tanıklığını dünyanın dört bir yanına taşıyor.
***
George Santayana “sembollerin ölümcül anlam yükü”nden bahseder.[1] Aida Šehović 2004 yılında, geleneksel olarak Bosnalı Müslüman toplumunun kadınlarından öldürülen sevdikleriyle beraber kahve içtikleri, kulpsuz olmasının nedenlerinden biri olarak tutarken parmakların önceleri istavroz, daha sonra ise Çetnik selamındaki pozisyonu almasını önlemek için olduğu “rivayet edilen”, küçük, porselen fincanları –fildžani- toplamaya başlamış. Sonrasında, Srebrenitsa’da her yıl ulaşılan ve defnedilen insanların anısına yapılan bağışlarla kahve fincanlarının sayısı artmış; öldürülen her bir kişi için bir fincan olması amacıyla hâlâ toplanmaya, bağışlanmaya devam ediyor. Što Te Nema? anma/anıtlaştırma etkinliği ilk olarak 2006 yılında Saraybosna’da gerçekleştirilmiş. Sonraki yıllarda ise bir kere daha Bosna’da, Tuzla’da yapılsa da kendisi de savaş sonrası diasporada yaşayan bir Bosnalı olan Šehović, etkinliği her 11 Temmuz’da, İstanbul, Zürih, New York gibi Bosna Diasporasının yoğun olarak yaşadığı başka bir şehre taşımış. Bu yılki kamusal göçebe anıt Venedik’te oluşturulacak. Böylelikle anıt her yıl sayısı artan kahve fincanlarının enstalasyonuyla, kolektif olarak her yıl yeniden oluşturuluyor. Srebrenitsa’da katledilenlerin “yokluğunun varlığının” bir sembolü olarak içleri dolu fakat içil(e)meyen kahve fincanlarıyla “Što Te Nema?”, birlikte hatırlayarak, yas tutarak, “Bir fincan kahve toplumların soykırımdan iyileşmesine ve gelecekteki vahşetleri önlemeye nasıl yardımcı olabilir?” diye soruyor, sormaya davet ediyor.[2]
***
Aksu Bora “Elleri Nakışlı” başlıklı yazısında[3] “hafıza nesneleri, ‘altı üstü bir iğne oyası’ olsalar bile, politik midir?” diye soruyordu. Gündelik bir eşya olan “altı üstü birer kahve fincanının” kamusal bir alanda, bütün gün kolektif olarak, hatta biraz da tesadüfi olarak, bir araya getirilmesiyle oluşturulan bu anıtın “politikliği”, her ne kadar Aida Šehović tarafından “Sırp ve Bosnalı Sırp liderlerin hâlâ Srebrenitsa Soykırımı’nı inkâr etmesine karşı”[4] olarak belirtiliyorsa da karşı-anıt (counter-monument)[5] kavramında aranabilir. Bir devletin kimliğini tanımlamak için yaratılan ve benimsenen/benimsetilen geleneksel anıtlar, yine geçmişin muktedirlerce belirlenen bir yönüne “kolektif hafıza söylemine kamusal ve kutsal bir cisim sunarken”[6]; karşı- anıtlar, anıt formunu kutsallıktan çıkarıp, geçmişin gündelik içindeki varoluşunu/varlığını yorumlamayı amaçlarlar.[7] Çoğunlukla devasa ve durağan olan, cevapları doğrudan veren didaktik geleneksel anıtların aksine, insanları katılıma teşvik ederek ve onlara geçmiş hakkında özel olarak ne hissetmeleri/bilmelerini gerektiğini söylemekten ziyade geçmişi eleştirel bir biçimde sorgulamanın, bireysel olarak yüzleşmenin, başa çıkmanın olanaklarını sağlamaya çalışırlar.
Šehović, Što Te Nema? etkinliğini her yıl gittiği şehrin toplulukları, sivil toplum örgütleriyle birlikte organize ediyor. Anıt oluşturma etkinliği, şehrin önceden belirlenen bir meydanında ya da işlek bir yerinde o an orada bulunup katılmak isteyen herkesle beraber genellikle bütün gün devam ediyor. Gün sonunda kaldırılan kahve fincanlarıyla anıtın “kalıcılığı/ölümsüzlüğü” orada bulunanların katılımı, desteği ve iletişimine bağlı oluyor. Bu nedenle, anıtın her başarılı yorumu/temsili reddetmeye, dışlanmaya, toplumları geçmiş zulümleri hatırlamaktan alıkoyan ve bir arada iyileşme süreçlerini engelleyen inkârcılığa karşı bir zafer olarak niteleniyor.
Akıbeti hâlâ meçhul olan katledilen binlerce insanın bulunup defnedilmesine kadar geçici nitelikte kalacak olan “kamusal göçebe karşı-anıt” Što Te Nema “bir daha asla”lara rağmen belki de bu yıl “Neden hâlâ?” diye soruyor.
[1] D. L. Horowitz, “Symbolic Politics and Ethnic Status”, J. Hutchinson (haz.), Ethnicity, Oxford University Press, Oxford 1996, içinde s. 285.
[2] “How can one cup of coffee help societies heal from genocide and prevent any future atrocities?” https://www.aidasehovic.com/
[3] Aksu Bora, “Elleri Nakışlı”, Birikim Haftalık, https://www.birikimdergisi.com/haftalik/9075/elleri-nakisli#.XSZ16y3BL6Y02, Eylül 2018.
[4] Uluslararası Adalet Divanı 2007'de, Srebrenitsa’da yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdiyse de sorumlusunun Sırbistan olmadığına hükmetmişti. 2015'te ise Rusya BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan ve yaşananları "soykırım" olarak nitelendiren bir karar tasarısını veto etmişti.
[5] Karşı-anıt kavramı, geleneksel anıtlaştırmaya tepki ve eleştiri olarak, "demokratik-anıt" veya "anti-anıt" olarak da kullanılır. Kavramın ilk kullanıldığı kaynak için bkz. Young, J. Edward, "The Counter-Monument: Memory Against Itself in Germany Today", Critical Inquiry, 1992, s. 267-296.
[6] Sherman, Daniel J., “Art, Commerce, and the Production of Memory in France After WWI.” Içinde ed.John R. Gillis, Commemorations: The Politics of National Identity, Princeton University Press, 1994, s.186-212.
[7] Karşı-anıt formunun kamusal alanda, gündelik hayatın içinde yer alan örneklerinden biri olan, Günter Demnig adlı bir Alman sanatçı tarafından tasarlanan “Stolpersteine” (Tökezleme Taşları) 1996’dan bu yana Avrupa’nın dört bir yanına yerleştiriliyor. Nazi rejiminin evlerinden alıp toplama kamplarına gönderdiği insanların anısına, yerleştirildiği yerde yaşayan kişinin adı, doğum tarihi, alındığı tarih ve nerede öldürüldüğü gibi bilgiler yazan, “yollarda sizi tökezleten” küçük altın rengi plaketler için bkz: http://www.stolpersteine.eu/en/home/