Söylenen, söylenecek her şeyin eksik, yanlış kalacağı anlardan biri. Kıpırdanınca can yakıyorsunuz, çünkü telafisizce can yanmış, acıyor. Ve benim gibi bazı kaz kafalı insanlar sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi ileri geri konuşmaya devam ediyor. Cüneyt Cebenoyan’ın tarifsiz acısını en iyi kendisi anlamıştır. Bu yok edici acıya rağmen son dönemin bazı en iyi, en düşündürücü film eleştirilerini yazmaktan geri durmadı; mesela Haneke’nin son filmi hakkında onun ne diyeceğini merak ediyorduk.
Şimdi hiçbir şeyin imkânı yok, düzeltmenin, tartışmanın, bir anlaşmaya varmak için çalışmanın. Çabaladıktan sonra böyle bir anlaşmaya varılamayacağını sezip geri çekilmenin. Hiçbir değeri yok bunların artık. Fırsat kaçırıldı, kaçırdık. Cebenoyan tek bir şey bekliyordu, Birgün gazetesinde ardından yazan arkadaşlarının da çok üstüne varmadan, kibarca hissettirdiği gibi: failin adını söyleyin, ağzınızdan “PKK” sesi çıksın.
Bu yapılmamış mıydı, çok emin değilim; hatta “bu herifler daha böyle çok b.k yemeye devam edecekler” gibi cümleler sarfedilmemiş miydi, en azından benim tarafımdan? Ama bunun önemi yok. Cüneyt Cebenoyan haklı olarak bundan fazlasını bekliyordu: kızkardeşini ondan ve Onat Kutlar’ı hepimizden alan serseriliğin isim verilerek mahkûm edilmesini. Tam yapamadık, hiç yapamadık.
Ama kendisi asıl haksızlığı yapmış bir kişinin söyleyeceği şeyler bunlar mı olmalı şimdi? Bir değinmeme verdiği cevapta, üstelik ölümünden hemen önce, bu satırların yazarını gayet güzel yalanlıyordu, bana tümüyle ikna edici gelmese bile. Fırsat kaçtı. Tartışma sürdürülseydi eminim bana enayilik ettiğimi gösterecekti. Fırsatı kaçırdım, telafisizce.