Meksika'da Demokratik Başkanlık Seçimi mi: İkinci Fasıl

Meksika’daki başkanlık ve kongre seçimleri, Meksika ve kuvvetle muhtemelen Amerikan toplumundaki en aşırı sağcı/faşist kesimlerin tertip ettiği kirli ve aşağılık bir darbe ile sonuçlandı. Amerikan toplumu derken, bir galat-ı meşhura müracaatla ABD toplumunu, Meksika’daki adlarıyla gringoları kastediyorum. Yoksa, Amerikan nüfusu, malum olduğu üzere, Alaska’dan Patagonya’ya uzanan coğrafyaya yayılıyor.

Meksika’nın başkenti, López Obrador’un 30 Temmuz’da söz verdiği gibi Batı tarihindeki en büyük yürüyüşlerden birine tanıklık etti. İki milyonu aşkın insan Meksika şehrinin en büyük ikinci meydanı olan Reform Meydanı’nı, şehrin merkezi meydanı olan Zócalo’yu ve bunları birbirine bağlayan bulvarları doldurdular. Peki ya Millî Hareket Partisi (Partido Acción Nacional, PAN) ve sağcı medyanın tavrı ne oldu? Sessizlik. Hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Obrador’u destekleyen, siyaseten tecavüze uğramış ve öfkeli kitlenin buna cevabı, başkentin ikinci büyük meydanını, Zócalo’yu ve şehir merkezinin önemli bulvarlarını felç eden bir müfreze kurmak oldu.

Kalabalıktan birisinin dediği gibi, ‘’López Obrador, yoksulların istediğini yapıyor. Onları (kiraların astronomik düzeyde olduğu) Reform Meydanı’na yerleştirip zenginleri de yeraltından seyahat etmeye mecbur bıraktı.’’

Meksika halkının büyük bir kısmı seçim yolsuzluğuna karşı böylece örgütlenirken, bu kesimin FECAL (çirkef manasına gelen nazik bir tabirdir) diye çağırdığı PAN adayı Felipe Calderón toplumun sağcı kesimlerince örgütlenen ve erişimin sıkıca denetlendiği küçük etkinliklerin arkasına saklanmaya başladı. Zira mevcut başkan Fox, López Obrador hakkında kovuşturma açtığında, Herkesin İyiliği İçin Koalisyon (Alianza por el Bien de Todos) sempatizanları erişimin sınırlanmadığı tüm etkinliklere katılıp Fox’u madara etmişlerdi.

López Obrador koalisyon yürüyüş ve mitingleri için milyonlarca insanı toplarken, FECAL ne Meksika şehrinde, ne de beş milyonluk nüfusuyla ülkenin ikinci büyük şehri olan PAN yönetimindeki Guadalajara’da 100 bin insanı biraraya getirebiliyor.

İki milyon kişinin yürüyüşünün ve Latin Amerika tarihindeki en büyük eylemlerden birinin amacı neydi peki? İhtilaflı seçim sonuçlarına bakan, Meksika’daki en yozlaşmış ve kamuoyu nazarındaki itibari asgari düzeyde olan, sözümona bağımsız Federal Adli Güç’ün yedi sulh hakiminden mürekkep Yüksek Seçim Kurulu’na baskı yaparak, oyların tamamının tek tek yeniden sayılmasını sağlamak.[1]

Muhafazakârların buna cevabı gecikmedi. Seçimlerden önce yaptıkları gibi televizyonda bir iftira kampanyası başlattılar. Seçimlerden önceki kampanya için José María Aznar ve Franco’nun diğer çocuklarının İspanyol Halk Partisi adına yayımlanan nefret kampanyalarını hazırlayan şirket kiralanmıştı. Sadece bu kadar da değil. Her biri, vaktiyle Nazi Almanya’sında Goebbels tarafından geliştirilmiş nefret kampanyalarını sürdüren kana susamış ABD’li yeni muhafazakârların adamları da devredeydi. Bu kampanyalar boyunca López Obrador’u ‘’Meksika için bir tehlike’’ olarak resmettiler. López Obrador yoksulların evlerini ellerinden alacaktı! Yalan dolu bu karalama kampanyaları Federal Seçim Enstitüsü (Instituto Federal Electoral, IFE) tarafından engellenmeliydi. Oysa, ilk yazıda belirtmiştik, hakemler önceden ayarlanmıştı. Seçim bütçelerini kat be kat aşan bu karalama ve nefret kampanyalarına karşı hiçbir şey yapılmadı. Kaldı ki seçim bütçesinin aşılmış olması, seçim kanununa göre başlıbaşına ceza gerektiren bir durum. Katolik Kilisesi ve işadamı örgütlerinin yasadışı bir biçimde PAN lehine seçimlere müdahil olduğu ve kampanyalara muazzam miktarlarda para yatırdığı kanıtlandı. Elbette bu konuda da bir şey yapılmadı.

IFE Başkanı Carlos Ugalde’nin sadece PAN ile değil aynı zamanda millî eğitim sistemi öğretmenlerinin bağlı bulunduğu demokratik olmayan sendikanın başkanı Elba Esther Gordillo ile de yakın ilişki içinde olduğu kanıtlandı. Ugalde, PAN önde gelenlerinden biri olan eşinden seçimlerden kısa bir süre önce ayrılmıştı. Muhtemelen konumunu sağlama almak için. Zira vaktiyle nikah şahitleri Felipe Calderón’dan başkası değildi! Gordillo’nun başkanı olduğu sendikaya gelince, bu sendika tek parti iktidarı döneminde Kurumsal Devrimci Parti’nin (Partido Revolucionario Institucional, PRI) en büyük sendikasıydı. Gordillo, Başkan Fox ve kötü şöhretli eşi Marta Sahagún’la arasındaki yakın ilişki nedeniyle PRI’den ihraç edilmiş, eski başkan Salinas’ın yakın müttefiki ve PRI ile PAN arasındaki muhafazakâr eğilimlerin anahtar figürü olarak adı çıkmıştı.

Koalisyon partileri Demokratik Devrim Partisi (Partido de la Revolución Democrática, PRD), İşçi Partisi (Partido del Trabajo) ve daha küçük bir parti olan Birleşme’nin (Convergencia) kampanyanın başladığı günden itibaren IFE’nin tarafgir tutumuna dair şikayetleri üzerine, IFE’den kendilerinin sorgulanmasının oy kullanmış vatandaşlara hakaret olduğu cevabı geldi. IFE bununla da kalmadı, kamu gelirlerinden sağlanan bütçesiyle bir kampanya başlattı: Demokrasinin sefasını sürmeliydik. Ve zaten komşularımızın bizim oylarımızı çalabileceğinden nasıl olur da şüphelenebilirdik? Salinas döneminden, hatta daha öncesinden bu yana yoksulluk ve suç oranlarının katlanarak arttığı bir ülkede ne de hoş bir iddia! Elbette tam da seçim günü seçim sandıklarında görevli IEF memurlarının yüzde 20’sini Gordillo’nun yozlaşmış sendikasından insanlarla neden değiştirdiklerini de açıklamadılar. Koalisyona, siber darbeyle ilgili şikayetleri başlatan kötü şöhretli hileli yazılıma erişim hakkı tanımadılar ve bu yazılımla ilgili şikayetleri görmezden geldiler.

Yüksek Seçim Mahkemesi, anayasal ölçütlere dayanarak seçimleri iptal etme ya da onama gücü olan sözümona bağımsız bir organ. Bu anayasal ölçütler, kesinlik, nesnellik ve yasallık. Kanunlara göre birçok usulsüzlüğün gözlemlendiği bir seçimde şikayet gelen her sandığın incelenmesi gerekir. Bu usulsüzlükler belirgin bir seyir gösteriyorsa ya da hükümet kuruluşlarının seçime bir dahli olduğu görülüyorsa, Yüksek Seçim Mahkemesi’nin daha büyük çaplı bir gözden geçirmeye gitme yetki ve sorumluluğu vardır.

Koalisyon, seçim sandıklarının yaklaşık olarak yüzde 60’ında, berlirgin bir plana uygun olarak tertip edildiğini belgeledikleri usulsüzlükler yaşandığını ilan etti. Bu koalisyon ve milyonlarca Meskikalı için tüm oyların yeniden sayılmasını istemelerini meşru kılacak bir yüzde. Koalisyon seçim sandıklarının sadece yüzde 60’ında usulsüzlük tespit edebildiklerini çünkü diğer sandıklarda temsilcileri olmadığını da ilan etti. Zira IFE koalisyon temsilcilerinin geri kalan sandıklarda gözlemci olarak bulunmasını engellemişti. Bürokratik gerekçelerle, artniyetle ya da her iki nedenle birden.

1999’da, Guerrero Eyaleti’ndeki tartışmalı seçimlerde, aynı kurum, seçim sandıklarının gözden geçirilmesini talep etmek için gerekli olan kırtasiye işinin seçimlerin adil olmasını önleyecek aşırılıkta olduğunu iddia etmişti. Bu seçimlerde ise, bu aşırı düzeydeki kırtasiye işinin tek tek yerine getirilmesini talep ederek, kendi tabirleriyle, adil seçimlere engel teşkil etmiş oldular. Bu kırtasiye yükü hakkında bir fikir vermek için, koalisyonun dört gün içinde 230 bin itiraz dilekçesini toplayıp teslim etmesi gerektiğini söyleyelim.

Ne var ki seçim sandıklarının usulsüzlüğün belgelendiği yüzde 60’lık kısmında dahi yeniden sayım yapılmasına izin verilmedi. Sandıkların sadece yüzde dokuzunun yeniden sayılmasına karar verildi. Bunların, Jalisco ve Guanajuato gibi sağcıların hakimiyetindeki eyaletlerdeki sandıklar olması ilginçtir. Dolayısıyla yeniden sayımda sandıklardan çıkan oylar değişse dahi bu durum FECAL’ın pozisyonu sarsmayacaktı.

Mahkeme, yaşanan usulsüzlükler ülke çapına yayılmışken yeniden sayım için neden özellikle bu eyaletlerdeki sandıkların seçildiği hiçbir zaman açıklamadı. Koalisyona göre durum açıktı. Yüksek Seçim Mahkemesi, yüzde 0.58’lik farkın FECAL lehine korunabilmesini sağlamak için, IFE ve PAN’ın istekleri doğrultusunda cüzi bir yeniden sayım kararı almıştı.

Koalisyon, müteşebbis sınıfın, Katolik Kilisesinin, hükümetin ve hükümetin sözümona yolsuzlukla mücadele politikalarının seçimlere yoğun biçimde müdahil olduklarını belgelemesine rağmen, sandıkların tümü bir yana, bu durumun belgelendiği sandıklardan çıkan oyların dahi yeniden sayılması yönünde karar almadı. Cüzi yeniden sayımlar başladığında da oy paketlerinin üstünde bunların daha önceden IFE tarafından açıldığını gösteren ibarelerle karşılaşıldı. Bu da yasal değildi ama mahkeme bu durumu da görmezden geldi.

Mahkemenin yanlı tutumunun bir diğer kanıtı da sadece aritmetik hatalarla ilgili iddialara cevap vermeleri oldu. Mahkeme, hükümetin seçimlere müdahil olduğuna, seçim bölgelerinde görevli IFE memurlarının yüzde 20’sinin son anda değiştirilmiş olduğuna, seçim merkezlerinin son anda başka adreslere taşınmış olduğuna ve IFE’nin sandıklardan çıkan oyları saymak için FECAL’in kayınbiraderi tarafından temin edilen o hileli bilgisayar yazılımını kullanmış olduğuna dair iddialara kulak asmadı.

Mahkeme, kararını seçimlerin anayasal ölçütlere uygun olup olmadığını gözeterek vermeye ve gerekirse seçimleri iptal etmeye yükümlüyken, kaldı ki Salinas otoritaryenizmi döneminde dahi eyalet düzeyindeki seçimleri iptal etmiş oldukları vakidir, bu seçimlerdeki usulsüzlükleri üstüne gitmeye değer bulmadı.

Böylece, şimdi milyonlarca Meksikalı tarafından gözgöre göre yapılmış bir yolsuzlukla itham edilen Yüksek Seçim Mahkemesi, olayları açığa çıkarmak yerine, seçimlerde yaşanan usulsüzlükleri karanlığa gömmeyi tercih etti. Şimdilerde, başkanının devlet başkanından dahi daha yüksek bir maaş aldığı Yüksek Seçim Mahkemesi üyelerinin, birtakım işadamlarınca edebe aykırı düzeyde paralar karşılığında yoldan çıkarıldıkları iddia ediliyor.

Mahkemenin verdiği kararın anlaşılması güç. Koalisyonun işaret ettiği sorun ve usulsüzlüklerin çoğunu kabul etmelerine, birtakım devlet kişi ve kurumunun yasal olmayan icraatlarını tespit etmelerine, başkan Fox’un tarafsızlığını koruması gerekirken seçimlere yoğun dahlini kusurlu bulmalarına, López Obrador aleyhinde yürütülen ve tanımlı bütçeleri kat be kat aşan nefret kampanyalarının düzenlenmiş olduğunu kabul etmelerine rağmen, FECAL’in zaferini kabul ettiler. Daha doğrusu müdafaa ettiler.

Mahkeme üyeleri tüm bu yaşananların seçim sonuçlarını ne düzeyde etkilediğini değerlendirmelerinin mümkün olmadığını iddia ediyorlar. Oysa işleri zaten sadece bundan ibaret.

Koalisyon taraftarlarının tepkisi gecikmedi. Başkan Fox ulusa son seslenişini yapacağı 1 Eylül’de Kongre ve çevresinde olağanüstü önlemler alınmasını istedi. Koalisyon taraftarlarının işgal ettikleri Reform Meydanı ve Zócalo’da ulaşım hakkını ihlal ettiklerini iddia ederek (ki bu da doğru değildi), Kongre çevresindeki tüm sokakları G8 toplantılarında olduğu gibi kapattırdı. Oturum, PRI’lilerin de dahil olduğu milletvekillerinin Kongre’de alınan olağanüstü önlemleri protesto etmeleriyle açıldı. PRD temcilcisinin konuşmak üzere yerini almasıyla beraber, tüm koalisyon milletvekilleri kürsüyü işgal ettiler ve Fox’un konuşmasını yapmasına mani oldular. Milyonlarca Meksikalı yıllar boyunca Kongre’de bu kadar iyi temsil edilmemişdi. Fox, ilerleyen günlerde, Meksika’nın 1810’da İspanyollardan bağımsılığını kazanmasını simgeleyen ve geleneksel olarak Meksika şehrinde düzenlenen Bağımsızlık Çığlığı etkinlikleri için, IFE’nin hileli sayımıyla dahi yüzde 52’lik bir oranda PRD hakimiyetinde olan Meksika şehrini terk ederek, ordu ve polisin sıkı denetiminde gerçekleştirilen bir etkinliğe katılmak üzere, bağımsızlık çığlığının ilk kez atıldığı Dolores Hidalgo’ya ricat etmek zorunda kaldı.

Meksika şehrinde, bu seneki Bağımsızlık Çığlığını balkondaki Belediye Başkanı ile meydandaki López Obrador attı. Bunun ardından şehrin merkezinde hayatı 46 gün boyunca durduran müfreze dağıldı. İki neden ötürü: López Obrador’un ilan ettiği Ulusal Demokratik Kongre’nin toplanarak direnişin bundan sonra atacağı adımlara karar vermesini mümkün kılmak ve 16 Eylül’de meydanda yapılacak geleneksel askerî tören geçidinin gerçekleşmesine izin vermek. Kongre, tören geçidinin ardından, ülkenin dört bir yanından gelen temsilcilerle toplandı. Gene bir milyona yakın insan meydandaydı. Sıra López Obrador’un Kongre tarafından Direniş Koordinatörü mü, yoksa meşru Başkan olarak mı atanacağını oylamaya geldiğinde, bu kalabalık şehrin meydanını Başkan çığlıklarıyla inletiyordu.

Direnişin yeni aşaması, tüm kurumlarıyla yeni bir Cumhuriyet kurulması amacını taşıyor. Zira mevcut kurumlar, Meksika halkını ve demokrasisini hakir gören küçük, sağcı, hilekâr bir seçkinler grubunun emrinde.

19. ve 20. yüzyıllardaki Bağımsızlık ve Devrim süreçlerinde olduğu gibi, Meksika’da 21. yüzyıl gene, Meksika’yı sömürge konumuna sürükleyen küçük bir azınlığın menfaatine çalışan eski düzenin yıkılacağı çalkantılarla başlıyor. Geçen yüzyıllarda olduğu gibi zirai ve endüstriyel üretim, bunların yerine banka hesaplarını ve açgözlü ülkelerle kişisel ilişkilerini koyarak Meksika halkını modern köleliğe mahkum eden hükümetler sayesinde daraldı. Bu boyunduruktan bir kez daha kurtulabilecek miyiz? Öyle olmasını umalım.

[1] Çevirenin notu: Washington, DC merkezli araştırma kurumu Center for Economic and Policy Research’ün incelemesi, koalisyon taraftarlarının iddialarını doğruluyor. Seçimlerdeki usulsüzlüğün tüm oyların yeniden sayılmasını gerektirdiğine hükmeden rapora aşağıdaki adresten erişilebilir.”An Analysis of Discrepancies in the Mexican Presidential Election Results”, Mark Weisbrot, Luis Sandoval and Carla Paredes-Drouet, Ağustos 2006, http://www.cepr.net/index.php/component/option,com_issues/Itemid,64/issue,15/lang,en/task,view_issue/