Diyarbakır'a giden ODTÜ'lü Öğrenciler bildirisi

Kürt sorununun geldiği noktada bir şeyler yapabilme amacıyla ODTÜ’lü Öğrenciler tarafından hazırlanan ve bizce de desteklenmesi gereken aşağıdaki bildiriye yer veriyoruz. İçinde bulunduğumuz atmosferde,böylesi “insani” girişimlerin ve en önemlisi insandan insana temasların önemi çok büyük. Boğaziçi ve ODTÜ öğrencilerinin girişimi bu bakımdan çok değerli..

Basına ve Kamuoyuna

Diyarbakır’da ve bölge illerde tırman(dırıl)an gerilimin, topyekun bir kayıtsızlıkla karşılandığı şu zor zamanlarda barışa yönelik somut bir adım atmak için Diyarbakır’a gidiyoruz. Şiddetin kısır döngüsünde yaşayan bölgede, şiddet üzerine ahlaki reçeteler vermek gibi bir niyetimiz yok. Ancak bilinmesini isteriz ki ölüleri, istatistiki bir değere dönüştüren bir dili ve acıyı kıyasa tabi tutan yaklaşımları reddediyoruz. Etnik kimliği ve bulunduğu taraf ne olursa olsun, ölenler bizim kardeşimizdir.

Olaylar sonrası gündeme gelen güya güvenlikçi yaklaşımın, yani hiç kimseye güvenmeme anlamına gelen, çocukları öldürecek kadar fütursuzlaştığının ve güvensizliği arttırdığının da pekala farkındayız. Çocukları öldüren bu zihniyeti ve ‘çocuk da olsa kadın da olsa fark etmez’ diyerek bu zihniyete onay veren başbakanı kınıyor ve ‘Kardeşime Dokunma’ çağrısını yükseltiyoruz ve soruyoruz:

Kamu görevlisi olduğu bilinen polisin, orantısız güç kullanarak devletin koyduğu kuralları ihlal ederken, bölge insanından sağduyulu davranmasını beklemek ne kadar mantıklıdır?

Paris varoşlarında yaşanan binlerce arabanın ve resmi binanın yıkıldığı göçmen isyanını, sınıfsal ve kültürel dışlanmışlıkla açıklayan Türkiye medyası ve AKP hükümetinin Güneydoğudaki olayları terörist kalkışma olarak kodlaması ikiyüzlülük değil de nedir?

Bu ikiyüzlülüğü, Bulgaristandaki Türklerin kültürel taleplerini yıllarca dilinden düşürmeyen Türkiyenin, Kürtlerin aynı taleplerini bölücülük olarak nitelemesinde ve bunun gibi nice örnekte görmedik mi?

Gözaltına alınan çocuklara en aşağılık işkenceleri yapan zihniyet, nasıl olur da bu işkencelerden sonra bu çocuklardan hınç dışında bir tepki vermesini bekleyebilir?

Şunu da vurgulamak istiyoruz ki, Kürtlerin dışlanmasına yol açan siyasetler aynı şekilde bizi de dışlamaktadır. Diyarbakır halkını bastırmak için kullanılan yöntemler, gecekonduları yıkmakta, üniversiteleri susturmakta, sosyal hakları ortadan kaldırmakta ve halkı yoksullaştırmakta kullanılmaktadır. Kira parasını ödeyemeyen öğrenci, özgür düşünce ortamı bulamayan bilim insanı, sigortasız çalışıp açlık sınrında yaşayan işçi, suç örgütlerine itilmiş milyonlarca işsiz genç, hastane kapılarında ölüme terk edilen yoksullar, iflasın eşiğindeki esnaf, köyünü terketmek zorunda kalan çiftçi, yaşamın her alanında eziler kadınlar, salt türban taktığı için öğrenim hakkı elinden alınan öğrenciler de aynı iktidarın mağdurlarıdır.

Sonuç olarak şurası açıktır ki şiddet, sorunun başka yolla çözülebileceğine duyulan inançsızlığın doğurduğu sonuçtur. Biz de bu şiddetin yayılmasından endişe duyuyor ve bu inançsızlığı kırmak için ‘ BARIŞ HEMEN ŞİMDİ’ ve ‘YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ’ çağrısını çıkınımızda taşıyarak insan sorumluluktur şiarıyla barış köprümüzü kurmak için Diyarbakır’a gidiyoruz.

ODTÜLÜ ÖĞRENCİLER