Kripto Varlıkların Türkiye Macerasında İlk Çalkantılar

Alternatif ödeme aracı yaratma çabalarının kayda değer bir geçmişi bulunuyor ancak blokzincir teknolojisinin kullanıldığı merkezsiz ve fakat temelinde meta destekli para görüşünden beslenen (diğer bir ifadeyle kaydı doğrulamak için gerekli enerji ve emek zamandan) ödeme araçları son on yılda önem kazanmaya başladı. Etraflarında yaratılan heyecan bir yandan blokzincir teknolojisiyle ilgisi bulunmayan insanların daha fazla kripto paralara yönelmesini teşvik ederken, öte yandan kullanım belirsizlikleri ile talep değişimi bu araçların birer değer saklama aracı olarak kullanılmasını zorlaştırdı. Kripto varlıklar değerleri son derece oynak ve bir ölçüde gizemli birer finansal araç olarak kaldı.

Günümüzde yüzlerce kripto para dolaşımda, lakin bunların ilki ve en bilineni olan Bitcoin hem getirdiği teknolojik yenilikler hem de kripto varlıklar arasındaki payı nedeniyle en bilineni. Bitcoin’in ortaya çıkışı 2008’de Satoshi Nakamoto takma adıyla yazılan 9 sayfalık bir makaleye dayanıyor.[1] Devamında Ocak 2009’da P2P teknolojisine dayanan açık kaynak kodlu bir yazılım ile Bitcoin hayatımıza katıldı. Kısaca belirtmek gerekirse Bitcoin’in dayandığı teknoloji herhangi bir merkezî otoriteye ihtiyaç duymadan kriptografi aracılığıyla üretilen şifrelerin bir blokzincire yazılması yoluyla kişilerarası para (coin) gönderimini mümkün kılıyor. Bu açıdan blokzincir teknolojisinin ve özelde Bitcoin’in Timothy C. May’in 1988’de yazıp 1992’de yayımladığı ve Komünist Manifesto’ya çeşitli göndermeler içeren Kripto Anarşist Manifesto’nun[2] izinden gittiği dahi belirtilebilir. Söz konusu kriptografi şifrelerinin çözülmesi için yüksek donanımlı bilgisayarlar kullanılıyor ve dolaşımdaki Bitcoin arzı arttıkça bu şifrelerin çözülmesi gittikçe zorlaşıyor. Toplam arzı 21 milyon olan Bitcoin’in Nisan 2021 itibarıyla 18 milyondan fazlası “Bitcoin madencileri” tarafından üretilmiş bulunuyor. Yine bu ay itibarıyla dünyadaki Bitcoin blokzincirinin toplam dosya boyutu ise 328 GB’a ulaşmış durumda. Üretiminin gittikçe zorlaşması, daha yüksek donanımlı bilgisayarlara ve daha fazla enerji tüketimine ihtiyaç duyulması nedeniyle Bitcoin çıkarmanın maliyeti de gittikçe artıyor. Bugün Bitcoin üretimi için yılda 124.60 TW/saat enerji harcanıyor, bir başka deyişle Bitcoin madenciliği tüm Türkiye’nin yaklaşık yarısı kadar elektrik tüketiyor. İklim değişikliği ve çeşitli ekolojik krizlere etkisi açısından pek iç açıcı bir tablo değil.

Merkezsiz para yaratımı ve ulus-devletler tarafından denetlenmeyen arz süreci Bitcoin ve benzeri varlıkların cazibesini artırıyor, ancak Dark Web’den Tesla’ya ödeme aracı olarak kabul edilme süreci kripto varlıkların el değiştirdiği piyasaların düzenlenmemişliği ile birleşerek bu aracı elde edenlerin normalden yüksek getiri elde etmelerini sağlarken, aynı zamanda kripto varlık fiyatında balonlaşmanın önünü de açıyor. Bu nedenle çok sayıda yeni yatırımcı kripto varlıklara yatırım yaparken kayba uğrayabiliyor.

Kripto paraların son on yılda cazibesini artıran unsurlardan biri de küresel düşük faiz ortamının alternatif yatırım aracı arayışlarını desteklemesi olarak görünüyor. Kendileri birer yatırım aracı olarak tasarlanmış olmasalar da sınırlı bir arza sahip olan Bitcoin gibi kripto varlıklar örneğin altından daha cezbedici bir yatırım aracı hüviyeti edinebiliyor. Fakat bu cazibe ve balonlaşma aynı zamanda değer saklama niteliği şüpheli finansal varlıklar olarak işlem görmelerine de neden oluyor. 2021 yılı Nisan ayı itibarıyla Bitcoin ve diğer altcoin’lerin toplam piyasa büyüklüğü 1,8 trilyon ABD dolarını (buradan sonra dolar) geçmiş durumda. Söz konusu piyasanın gün itibarıyla %51’den biraz fazlasını tek başına Bitcoin oluşturuyor. Karşılaştırma olması açısından dünyada altının toplam piyasa büyüklüğünün 11,3 trilyon dolar olduğunu not etmekte fayda var. Covid-19 kaynaklı ekonomik çöküşe karşı genişleyici müdahalede bulunan merkez bankalarının hamlelerinin kripto varlıkların hızla artan piyasa büyüklüğüne etkide bulunduğunu ve düşük faiz ortamında küresel likiditenin bir kısmının yeniden kripto varlıklara yöneldiğini söylemek mümkün görünüyor.

Türkiye’de neden popüler?

Türkiye’de kripto varlıklara olan teveccühün bu derece artmasının başka ekonomik coğrafyalarda süregiden ve değindiğimiz dinamiklere ek olarak Türk lirasının konumuyla doğrudan bir ilişkisi mevcut. Art arda yaşanan kur krizleri nedeniyle lira dışındaki finansal varlıklara olan ilgi son yıllarda daha da artmış durumda. Pandemi döneminde daha önce hiç görülmedik ölçüde bir borsa çılgınlığının baş göstermesi ya da bankacılık sistemindeki mevduatların yarısından fazlasının döviz ve altın cinsinde olması Türkiye’deki bu arayışın yansımaları. Ancak Türkiye’de kripto varlıklara, tasarruflarını koruma telaşı içindeki daha yaşlı yurttaşlar değil, borsa ya da kripto piyasalarda yüksek getiri peşinde koşan gençler ve tasarruf etme aşamasına yeni gelmiş orta yaşlıların ilgi gösterdiğini eklemek gerekiyor. Örneğin hesaplarına bloke konulan ve milyonlarca dolarlık bir vurgunun merkezindeki Thodex’in kullanıcılarının %78’i 18-34 yaş arası yatırımcılardı. Bu profilde şirketin yeni kullanıcılar çekmek için yaptığı reklam kampanyaları ve dağıttığı “ödüllerin” de payı bulunuyordu.

Kripto varlıklara yönelik ilgiye cevap verme amacıyla son yıllarda pıtrak gibi türemiş olan kripto varlık borsaları, yatırımcıların al-sat işlemleri gerçekleştirmek üzere kullandıkları platformlar. Aracılık geliri elde eden, aynı zamanda müşteri profili ve bilgileri üzerinden de gelir elde edebilmesi önünde engel bulunmayan bu borsalar Türkiye’de herhangi bir düzenlemeye tabi değiller. Aslına bakılırsa dünyada da durum çok farklı değil ama yakın zamanda Ripple ve Tether’a açılan kimi davalar devletlerin yapacağı düzenlemelerin ipuçlarını veriyor.

Hukuksal boşluğun yanı sıra Bitcoin’in (ve diğer kripto varlıkların) artan fiyatıyla birlikte talebin artışı sonucunda bugün Türkiye’de faaliyet gösteren kırk civarında yerel “borsa”nın olduğu ifade ediliyor. Artan talep ve düzenleme eksikliğinin aslında borsa niteliği haiz olmayan platformların da aralarına sızabileceği çok sayıda yatırım platformunun ortaya çıkışına neden olduğunu söylemek gerekiyor. Merkeziyetsiz bir teknolojiye dayanan kripto varlıkların kendileri birer merkez olmaya aday platformlarda işlem görüyor olması, güvenlik açısından vaatkâr blokzincir teknolojisine dayanan varlıkların al-sat işlemlerinin finansal sistem açısından büyük bir güvenlik açığı doğurması Türkiye’de oldukça ironik bir durum yaratıyor.

Nisan ayında ne oldu?

Elimizdeki veriler eksik olsa da Türkiye’de son haftalarda sistemlerine erişilemeyen ve hesapları bloke edilmiş kripto varlık borsalarının CEO’larının yatırımcıların birikimlerini başka ortamlarda değerlendirmelerinin ve çift defter tutmaya benzer bir işlemde bulunmalarının önünde engel bulunmadığını biliyoruz. Nisan ayı içinde hem başta Bitcoin olmak üzere çok sayıda kripto varlığın fiyatının zirve noktasından geri dönmesi hem de 16 Nisan 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan “Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” ile kripto paralarla ödeme işlemlerinin yasaklanması bir çalkantıya yol açmış görünüyor. Buna, mart ayından itibaren Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun piyasa aktörlerinden kullanıcı bilgilerini de içeren enformasyon talebinde bulunmasını eklemeliyiz. Bu üç gelişmenin her biri ayrı ayrı kripto para borsalarından para çekme isteğini kamçılamış ve herhangi bir düzenlemeye tabi olmayan “borsa”ları ya da açık pozisyon taşıyan borsa CEO’larını zor duruma düşürmüş olabilir. Tabii eğer tek niyetleri düzenleme eksikliğinden faydalanıp bir dolandırıcılık peşinde koşmak değilse...

Türkiye’de bazı kripto para borsalarının işlemlerine son vermesi ve sonrasında hesaplarının bloke edilmesi kısaca aktardığımız arka planda gerçekleşti. Soruşturma süreci ilerledikçe ve kriz sürdükçe daha fazla bilgi edineceğiz. Ancak yukarıda aktardığımız bilgilerin ışığında şöyle bir genel değerlendirme yapmak mümkün hale geliyor:

Daha yüksek getiri arayışı peşinde finansal alternatiflere yönelme eğilimi bütün dünyada yaşanmakla birlikte 2018-2019 krizi ve sonrasında pandemi sırasındaki ekonomik çöküş Türk lirasının bir para birimi olarak güvenilirliğini zedelemiş bulunuyor. Alternatif arayışı ve yüksek getiri vaadi kripto varlıklara olan ilgiyi patlatırken düzenlenmemiş ve kontrol edilmeyen piyasa banker krizlerini hatırlatan dolandırıcılıklara elverişli zemin hazırlıyor. Sonrası sadece bir kıvılcıma bakıyor: kripto varlıkların fiyatında ani düşüş, Türkiye’de arkası gelecek olan ve piyasayı baskılayacak veyahut kimin ne kadar getiri elde ettiğini hesaplayacak bir düzenleme girişimi ya da piyasada dikkate değer pay kaplayan bir platformda işlerin ters gitmesi (yapılan diğer finansal işlemler kaynaklı zarar ve bunun kapatılamaması sonucunda müşteri hesaplarından kapatılamayacak para/kripto varlık kullanımı).

Gelecek de bir gün gelecek

Kripto varlıkların bir tür yatırım aracı olmasının yanında kullanım alanları da değişiyor. Son dönemde özellikle sanat dünyasının ve koleksiyonerlerin etkisiyle blokzincir teknolojisini kullanan NFT’ler (non-fungible token) oldukça popüler hale geldi. Geçtiğimiz mart ayında Beeple takma adını kullanan Mike Winkelmann’ın, Everydays: The First 5000 days (Günlükler - İlk 5.000 Gün) başlığıyla, 5 bin eserinin bir kolajından oluşan dijital bir sanat eseri 69,3 milyon dolar gibi uçuk bir rakama satıldı. Sadece bir para birimi ve yatırım aracı haline gelmeleri nedeniyle değil, koleksiyonerliğin de dijitalleşmesi vesilesiyle kripto varlık piyasası büyümeye devam ediyor. Artan talepler ve konuşulan yüksek rakamlar nedeniyle ulus-devletler de kripto varlıklar üzerinden gerçekleşen işlemlerden vergi almayı ve bu piyasaları düzenlemeyi planlıyor.

Türkiye’de ekonomi yönetimi kripto varlıkların ödeme aracı olarak kullanılmasını bir yönetmelikle engellemişse de bunların yatırım aracı olarak değerlendirilmelerini engellemeye kalkması düşük bir olasılık. Bu alandaki vergi düzenlemelerine, daha az sayıda al-sat platformunun varlıklarını sürdürmesine izin verecek ve bu “borsa”lara, sermaye piyasalarındaki aracı kurumlara benzer statü kazandıracak düzenlemeler eşlik edebilir. Ancak Türkiye’nin finansal piyasaları son derece istikrarsız ve bu düzenlemelerin sorunları ortadan kaldırmasını beklemek pek uygun görünmüyor, çünkü kur krizleri geride kalmaksızın Türkiye’de (kripto varlıklar değilse de başka alanlarda) balonlaşmanın engellenmesi mümkün durmuyor.

Kripto varlıklara dair coşku artarak devam ederken, dev bankalar blokzincir teknolojisini kendi sistemlerine uyarlamaya çalışıyor, çeşitli merkez bankaları dijital para konusunda daha cesur adımlar atmaya başlıyor. Covid-19 ile birlikte hızlanan dijitalleşme süreci hayatımızın her alanına yayılan dijital gözetim uygulamaları getiriyor. Merkez bankalarının bu ivmeden faydalanıp durumu kendi lehlerine çevirip çeviremeyeceklerini zaman gösterecek. 21. yüzyılın altını sıfatını hak eden Bitcoin’in ve benzeri kripto varlıkların etrafındaki çalkantılar Türkiye’de finansal sistemin düzenlenmesi tartışmasını gündeme getirirken, gözlemcilerin krizin arka planını oluşturan yatırım çılgınlığı ve Türkiye’deki ironilerin ötesinde finansal altyapılara, dijital para projelerine, kripto varlıkların simgelediği arayışa odaklanmasında fayda bulunuyor. Kripto varlıkların kapitalizmin mevcut finansal işleyişine bir tür karşı çıkış da barındırdığını inkâr etmeksizin dönüşümü incelemek elzem görünüyor.


[1] S. Nakamoto (2008), “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System”, https://bitcoin.org/bitcoin.pdf

[2] Timothy C. May’in Kripto Anarşist Manifesto’yu gönderdiği mesaja ulaşmak için bkz. https://www.activism.net/cypherpunk/crypto-anarchy.html