İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6-8 Ağustos tarihleri arasında Paris’te ihtişamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi iş birliğiyle düzenlenen bu etkinlikte, Ekrem İmamoğlu’nun liderliğinde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve birçok CHP’li isim, Paris’te İstanbul Evi’nin açılışını gerçekleştirdi. Bu etkinliğin görünürdeki amacı, 2027'de İstanbul'da düzenlenecek Avrupa Oyunları ve 2036 Olimpiyatları için İstanbul'u aday şehir olarak tanıtmaktı. İki gün boyunca açık kalan etkinlik, Paris'in prestijli mekanlarından Palais Galliera’da (Galliera Sarayı) yapıldı. Burası, şehrin en önemli sanat merkezlerinden biri olan Palais de Tokyo'nun (Tokyo Sarayı) da hemen karşısında yer alıyor. Olimpiyat döneminde, şehrin simgesel mekanları olimpiyat temalı etkinliklere ev sahipliği yaparken, birçok ülke de bu fırsatı değerlendirerek kültür sanat projeleri ve lobi faaliyetlerine ağırlık veriyor. Olimpiyat gibi gösterişli bir işin tanıtımı için buranın seçilmesi, işin oyununa göre oynanmak istendiğini gösteriyor.
Paris’i bilenler için bu bölgenin seçilmesi rastlantı değil; zira burası şehrin en seçkin ve kalburüstü ilçesi olan Palais Galliera’nın de bulunduğu 16. Bölge. Birçok büyükelçilik gibi Türk Büyükelçiliği de yine bu bölgede yer alıyor. Böylesine gösterişli bir organizasyonun tanıtımı için bu mekanın tercih edilmesi, halkla ilişkiler çalışması için de hassasiyetle çalışıldığını gösteriyor.
İstanbul Evi'nin son günü olan 8 Ağustos'taki etkinliğe benim de katılma fırsatım oldu. Dev ekran önünde toplanmış hatırı sayılır bir kalabalık vardı; birkaç kişinin ellerinde Türk bayrakları, üzerlerinde Türkiye temalı kıyafetler ve kimilerin üzerinde de Atatürk simgeli aksesuarlar göze çarpıyordu. Etkinliğe ilginin yoğun olacağı, 9 numaralı metroya bindiğimde Türkçe konuşan, bayraklı yolcuların sayısındaki artıştan anlaşılıyordu. Sarayın görkemli bahçesinden geçip etkinliğin merkezine, avluya doğru ilerledik. Burada katılımcılara su ve limonata ikram ediliyordu. Alana giriş yaptıktan 15 dakika sonra, başta İmamoğlu olmak üzere olayın diğer aktörleri tek tek söz almaya başladı.
Bu etkinliğin mekanı, içerdiği söylemler, serginin teması, davetliler ve genel konsept; CHP’nin hem dışarıda hem de içeride nasıl bir imaj oluşturmak istediğine dair önemli ipuçları sunuyordu. Kaldı ki muhalefetin ağır toplarının çeşitli olimpiyat müsabakalarını aileleriyle birlikte, rahat ve samimi bir havada izlemeleri de, CHP’nin Türkiye’ye nasıl bir gelecek vizyonu sunmak istediğini göstermesi açısından anlamlıydı. Koruma ordusuna ihtiyaç duymayan, sevdikleriyle birlikte tribünlerde maçları halkın arasında izleyen bir liderlik anlayışı, Erdoğan’ın buyurgan ve ulaşılamaz lider kültünün zıttını temsil ediyor. Şüphesiz bu strateji, halkla daha yakın ve samimi bir ilişki kurma arzusunu da yansıtıyor.
İmamoğlu’nun Paris Hamlesi: Cumhurbaşkanlığı Yolunda Stratejik Bir Adım
Bu gösterişli iki günlük etkinliğin baş aktörü kuşkusuz Ekrem İmamoğlu'ydu. Konuşma bittikten sonra kendisine yoğun bir ilgi vardı. İmamoğlu da bu ilgiden memnun olacak ki yaklaşık bir saat boyunca İstanbul Evi’nin olduğu sarayın etrafında düşük yoğunluklu bir tur atarak insanlarla sohbet etti, fotoğraflar çektirdi. Bu etkinliğin İstanbul’u tanıtmaktan ve olimpiyatlar için lobi yapmaktan daha derin bir anlamı var onun için. CHP’nin mevcut siyasi denklemde taşıyıcı lideri olan İmamoğlu, bu etkinliği kişisel imajını Avrupai değerler üzerinden güçlendirmek ve uluslararası arenada güçlü bir vitrin oluşturmak için kullanıyor. Fakat 2036 olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak şehrin 2027-2028 yılına kadar açıklanması ancak mümkün. Bu yüzden cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 2028 yılına kadar, bu tür etkinliklerle kendi profilini güçlendirecek stratejik hamleler yapmak istiyor. Dolayısıyla bu etkinlik dış dünyadan çok iç kamuoyuna yönelik bir mesaj içeriyor.
"Biz, mevcut iktidarın aksine Avrupai bir yaşam tarzı vaat ediyoruz" mesajı, AKP’den umudunu yitirmiş, son Instagram yasağında da gördüğümüz gibi özgürlük alanları mütemadiyen kısıtlanan bir kesim için çekici bir alternatif sunabilir. Fakat kültür savaşlarının kamusal alandaki kaygan zemini, verilmek istenen mesajın bir anda ters tepebilmesine de yol açıyor. Örneğin iktidar bloğunun “halkın parasıyla Paris’te keyif çatma” eleştirileri derin bir enflasyon girdabına girmiş ve hızla yoksullaşan bir halk için yeni soru işaretleri oluşturabilir. Zira Paris, kavram olarak Tanzimat’tan beri Osmanlı'nın kolektif hafızasında elitizme tekabül ediyor.
“Değirmenin suyunun nereden geldiğine” yönelik eleştirilere karşılık İmamoğlu'nun danışmanı Murat Ongun, X hesabından yaptığı açıklamada, “haftalık 249 bin Euro olan Ev’in kirasının çeşitli sponsorlar tarafından karşılandığını” belirtti.[1] Batılı şirketlerin insan hakları konusunda zayıf sicili olan ülkelerin güç gösterilerine mesafeli yaklaşmaları, giderlerin yerli sponsorlar tarafından karşılanmış olma ihtimalini güçlendiriyor. Ancak bu sponsorların kim olduğunun açıklanmaması, CHP’nin iktidara erişmek, dahası orada tutunabilmek için elzem olan kendi sermayesini AKP kontrolündeki medyanın önüne atmaktan çekindiğini gösteriyor.
Kültür Savaşlarının Ötesinde: Kodlar ve Semboller
Söz konusu etkinliğin bir de kültürel kodları var tabii. Meseleyi Türkiye’deki seküler ve İslamcı kesimler arasındaki kültür savaşlarına indirgeyip toplumun sınıfsal çelişkilerini ve Kürt hareketi gibi diğer dönüştürücü aktörlerini görmezden gelmemek gerek elbette. Fakat eskisi gibi olmasa da, sembolik düzeyde bu dikotominin hâlâ geçerli olduğunu da yadsımamalı. İktidar mücadelesinin olduğu her kamusallık farklı düzeylerde de olsa kendi kültürel habitusunu yaratıyor çünkü. Türkiye’de de Batılılaşma ve yerlilik/millilik teması, güncellenmiş semboller üzerinden kendini yeniden üretiyor. Bu bakımdan Türkiye kadın voleybol takımının artık bir voleybol takımından da öte bir anlam ifade etmesi tesadüf değil. İstanbul Evi de, her ne kadar acemice de olsa CHP’nin Batılılaşma idealini yeniden sahiplenme ve modernleşme projesini canlandırma çabasını temsil ediyor. Bu bağlamda başta İmamoğlu, Özel ve Yavaş olmak üzere CHP’lilerin kadın voleybol takımı için sıklıkla “Atatürk’ün kızları” lafını kullanması tesadüf değil. Ölüye can veren, hastaya derdü deva olan Atatürk, güçlü bir simge olarak kamusal alandaki baskın gücünü koruyor. Nitekim voleybol takımının Atatürk imajının arkasında poz verdiği bir yapay zeka fotoğrafı da savaş kızıştıkça sembollerin kurtarıcılığına olan kristalize imanı temsil ediyor. İmamoğlu da tüm bu temsiliyetin farkında olacak ki voleybol takımının İtalya yenilgisinden sonra meseleyi şöyle özetledi:
“Dilerdik ki kızlarımız bugün kazansın, ama onlar zaten bizim gönlümüzün şampiyonu [...] Bana göre Türk kadınını ülkemizi, mücadeleyi, Cumhuriyeti ve Atatürk’ü temsil ettiler. Daha ne olsun? Bu yüzden mutluyuz. İstanbul Evi amacına ulaştı.”[2]
CHP'nin Geleceği: Sembollerden Öteye Geçmek
Sonuç olarak, Özel’in konuşmasında dile getirdiği “Yüzü Şanghay’a dönük olanlara karşılık, biz AB’ye girmeyi vaadediyoruz” mealindeki açıklaması, toplumun çok katmanlı ve derinlemesine bölünmüş fay hatlarına, kimlik politikalarının ötesinde de yaklaşılması gerektiğini ortaya koyuyor.
AKP’nin ötekine nefes aldırmayan otoriter rejimini yalnızca semboller üzerinden ele almak yerine, ekonomik krizi, derin insan hakları ihlallerini ve toplumun diğer aktörleriyle çekinmeden dayanışmayı ön plana çıkarmak, değişimi merkezine yerleştirmiş bir yönetim için daha dönüştürücü olacaktır. Zira AKP’nin temsil ettiği distopik dünyaya karşılık, yüzü Avrupa’ya dönük bir vizyon, Cumhuriyet’in AKP öncesi kodlarıyla mümkün değil artık. CHP için “önce bir iktidar olalım da sonra bakarız” anlayışı, onu iktidara taşıyabilecek çoklu denklemin henüz yolun başındayken çatırdamasına yol açabilir. Bu nedenle, temsil kabiliyetleri belli bir grubun ötesine geçmeyen ve itibarlarını sadece kendi sosyo-kültürel çevrelerinde sürdüren Bedri Baykam, Sunay Akın gibi isimlerin hâlâ bu dönüşümün sanatsal temsilcileri olarak aktif olmaları pek de umut verici değil. CHP, belediyeler aracılığıyla eline geçen alternatif hegemonya alanlarını sadece AKP’ye muhalif olanlara değil, kendisiyle organik bağı olmayan diğer muhalif kesimlere de açmalı. Zira gerçek bir alternatif iktidar, kamusal alanı paylaştığı ölçüde inandırıcı olabilir.
[1] https://x.com/Mrt_Ongun/status/1821455703254392944, 8 Ağustos 2024.
[2] https://spor.beyazgazete.com/haber/2024/8/9/ozel-aciklamasi-2036-da-istanbul-da-cok-onemli-sportif-basarilar-elde-edecegiz-7130890.html, 8 Ağustos 2024.