Bu metni çıkaran insanların hiçbir iktisadi ve siyasi bağlantısı bulunmamakla beraber; ortak kaygılarının temeli Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli üniversitelerinde öğrenci olmalarıdır. Bugün üniversite öğrencilerinin maruz kaldığı baskı ve denetimin meşruiyet temeli hiçbir şekilde üniversitelerin varoluş nedeniyle bağdaşmamaktadır.
Akademik ve idari personelin çeşitli ideolojiler ekseninde kadrolaşması, bu farklı ideolojilerin işbirliği yapmışçasına öğrenci varlığının karşısında konumlanışı, üniversitelerin ticarethane benzeri kar amaçlı yapılanmalara dönüştürülmesi, öğrenci etkinliğinin bürokrasi kıskacında yok edilmesi ve eğitim-öğretimin eleştirel niteliğini yitirmesi, bugün üniversitelerin bilimsel ve düşünsel ilerlemeye yönelik misyonuna yapılan darbenin göstergeleridir.
Bugün öğrencinin suça eğilimli olduğu doğrultusundaki görüş, darbeci zihniyetin yarattığı paranoyalardan sadece birisidir. Öğrencilerin üniversite yönetimleri tarafından bürokratik ve yasal denetimler altına alınarak öğrenci etkinliklerinin bu yönetimlerin bağlı bulundukları üst kurulun darbeci zihniyeti ekseninde şekillenmesi söz konusudur. Ve bu darbeci zihniyetin kalıplarına girmeyen öğrencilerin faaliyetleri ise baskı organlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu baskı organları fiziksel, ekonomik, akademik, bürokratik olarak legal ya da illegal biçimlerde öğrenci yaşamı üzerinde hegemonya kurmaktadır. Üniversite içerisinde yaşanabileceği düşünülen olaylara ilişkin paranoyanın sürekli sıcak tutulması, kolluk kuvvetlerinin öğrenci yaşamına müdahil olarak varlığını sürdürmesini meşrulaştırmaktadır. Ülkede yaşanan iktidar kavgalarının ve rant hesaplaşmalarının yol açtığı kargaşa ortamının faturası öğrenciye kesilmektedir.
Öğrencisine karşı kapalı olan üniversitelerin kapıları özel sermayeye açıktır. Çünkü kadrolaşmalar kendilerine ekonomik temeller de yaratır. Üniversite öğrencilerini baskı organlarıyla kuşatmış olan darbeci zihniyetin kadroları, iktisadi olarak da öğrencilerin üzerinde kontrol kurmaktadır. Özelleştirme politikalarının çerçevesinde üniversitedeki tesisler öğrencilerin sömürülmesine yönelik düzenlemelere gitmektedir. Bu sömürüyle yaratılan kontroller kısıtlı öğrenci bütçelerinin üniversite üzerinden öğrenciye geri dönmesini engellemekle kalmayıp, üniversitelerin öğrenciler için olduğu algısını da yıkmaktadır. Bu algının yok edilmesi, üniversite öğrencisinin sadece bir müşteri ya da tüketici olarak ele alınmasıyla ilintilidir. Artık öğrenciden beklenilen üretmesi değil tüketmesidir.
Bugün birbirleriyle çatışır görünen iki hakim ideolojik gücün yürüttüğü politikaların baskısı altında öğrenci varlığı yitip gitmektedir. Son derece samimi ve açık bir ifadeyle üniversitedeki ekonomik sömürüyü perçinleyen 80 sonrası iktidarlarla beraber AKP ile üniversitedeki baskıcı şiddeti kuran ve meşrulaştıran askeri elitlerin kesiştiği tek nokta öğrencinin yok oluşuna olan katkılarıdır. Bu kesişimin ve çatışmanın kaynağı olarak yaratılan toplumsal paranoya, üniversite öğrencilerinin mevcut halinin devamını sağlamaktadır. Ordunun yaratılan ve ifadelendirilen tehditlere müdahele etmesi için çağrılması, üniversitedeki jandarma, çevik kuvvet, polis, özel güvenlik birimi gibi güvenlik tedbirlerinin öğrencileri korumak yerine öğrencilerden koru(n)mak için kullanılması durumunu beraberinde getirmektedir.
Gün geçmiyor ki Anadolu’daki üniversitelerden gelen şiddet, taciz ve dayak haberlerinin kaynağı ülkücü ve aşırı-milliyetçi grupların çıkarmış olduğu sorunlar olmasın. Kendisinden başkasına yaşama şansı tanımayan bu gruplar ve buna müsamaha gösterip olağan karşılayan üniversite yönetimleri, Türkiye’deki bütün öğrenci nüfusunu tehdit etmektedir. Bugün üniversitede öğrenci olanlar ile yarın üniversiteye girecekler ve gelecekteki bütün beyinler bu tehditle yaşamaya alışmak zorunda bırakılmıştır. Bu durum, yüksek tirajlı gazetelerin reklâmlarıyla değil, acilen öğrenci temelli toplumsal bir tepki ile çözülmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz nedenler ve süreçlerden dolayı bizler kaygılıyız. Kaygımızın temel nedeni darbe zihniyetini taşıyan kadroların toplumsal paranoyadan güç alıp elinde tuttuğu öğrencilerin inisiyatifini yok etmesidir. Bu bağlamda TSK’nin yapmış olduğu açıklamada yer alan “Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır.” ibaresini çok tehlikeli buluyoruz. Aynı temelde yaratılmış bir paranoya ile üniversitelerde darbe içinde yaşayan ve yaşamaya hapsedilen öğrenciler olarak darbe çığırtkanlığı yapan her türlü söyleme ve oluşuma karşıyız. Üniversitelerde öğrencilerin varoluşunu yok eden zihniyet ile demokrasiye müdahale tehditinde bulunan zihniyet aynı düzlemdedir. Hem AKP hem de Ordu yanlısı bir tutumun karşısında sadece öğrenciler olarak duruyoruz ve diğer arkadaşlarımız ile kamuoyuna durumumuzu ve kaygımızı bildiriyoruz. Tüm cesaretimizle söylüyoruz ki: İktidar odakları çıkar üzerine kurulu ideolojilerini öğrenciler üzerinde gerçekleştirmektedir ve öğrencilerin özgürsüzlükten başka yitirecekleri bir şey yoktur. Bu nedenlerden ötürü Türkiye’nin her yerindeki öğrencilere kendi içlerinde örgütlenmeleri ve etkin konuma geçmeleri için çağrıda bulunuyoruz.
Sosyoloji Öğrencileri Kongresi
Üniversite Sorunları Çalıştayı