Orta birdeyken bir gün, ‘Heil Hitler, pireler ve bitler’ yazmıştı arkadaşlar tahtaya. Komiklik olsun diye. Almanca öğretmenimiz, 2. Dünya Savaşı’nı yaşamış bir aksaçlı Alman, ‘Hitler’ kelimesini gördüğü anda, yüzündeki mûnis ifade kaybolmuştu. Buz kesmişti. Hiçbir şey söylemeden tahtayı sildi, biz de ‘Hitler’in şakaya gelir bir şey olmadığını anladık.
Hitler, faşizm, nasyonal sosyalizm, şakası yapılacak, başka kötülüklere benzetilerek görelileştirilecek ‘şeyler’ değildir. Hele nasyonal-sosyalizmi, onun yanında pek masum kalan İtalyan faşizminden dahi ayırmak gerekir... Ürpertici bir anti-semitizme ve ‘değersiz can’ kavramına dayanarak kitlesel kıyımları endüstriyel bir rasyonel düzen içinde kurgulayan bu hareket ve ideoloji, muazzam bir insanî ve beşerî kötülüğü seferber etmişti. Büyük sermayenin çıkarlarına, kapitalizmin mantığına vs. bağlı olarak izahı yapılabilen, fakat o izahları ‘aşan’ bir kötülüktür bu. Onun içindir ki, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Hitler ve nazizm, dünyanın hemen her yerinde, neredeyse anılmasından bile kaçınılan lânetli kelimelere dönüştüler. Hitler’in ‘derdini’ anlattığı Kavgam, son 50 yılda en müstechen sayılan kitaptı dünyada.
Ve şimdi biz, Kavgam’ın çoksatar olduğu bir memlekette yaşıyoruz! Beş ayrı yayınevi basmış kitabı, halkımız faydalansın diye ucuz baskısını yapanlar da olmuş, neticede onbinlerce Kavgam satılmış. ‘İyi’ üniversitelerde öğretim üyesi olan arkadaşlarımdan duyuyorum, derslerde ‘hocam, Kavgam’da diyor ki...’, ‘Hitler der ki...’ diye söz alan öğrenciler çıkıyormuş.
Şimdi ‘herkes bunu konuşuyor’, haklı olarak: Kavgam’ı niye okuyorlar? Kavgam’da okuyacaklarınız belli. Birincisi, şiddetli bir anti-semitizmdir; ‘Yahudi’ye karşı hıncı doğallaştıran, uçlaştıran bir anti-semitizm... Sonra, tarihin, sosyal ilişkilerin tümüyle ‘milletler savaşı’na indirgenmesi; insanlığın doğal varoluş formu olarak düşünülen milletler arasındaki tek ve doğal ilişkinin de, eninde sonunda, savaş olarak düşünülmesi... Bunlara uygun olarak, yine doğallaştırılmış bir sosyal Darwinizm: Kuvvetli olan ayakta kalır, kuvveti yetmeyen yok olmayı hakeder... Ve belki de en önemlisi: Kavgam, başka ‘düşünür’lerin, doktrin üreticilerinin meâlen, kuramsal bir dil içinde ifade ettiği bu ‘görüş’leri, ağzını doldura doldura söyler. Açıkça kavga, açıkça savaş, açıkça tenkil istiyordur.
Anti-semitizmin, ‘zır’ milliyetçi tarih ve toplum görüşünün, güç tapıncının bereketli toprakları üzerindeyiz. Bu topraktan beslenenlerin Kavgam’a da ilgi gösterebileceğini kestirebiliriz. Bu durumu, ‘normal ama tehlikeli’ kaydıyla, anlayışla karşılayanlar çok. Ümit Özdağ Akşam’da nasıl diyor: ‘Arkadan hançerlendiklerini düşünen iyi Türkler, Hitler'i okuyorlar.’ Böyle bakanlar, çareyi, Kavgam’ın hitap ettiği heveslerin ‘normal’ Türk milliyetçiliğiyle tatmininde görüyorlar.
Korkunç, evet, basbayağı korkunç olan, demin ‘belki de en önemlisi’ diye değindiğim noktadır: Kavgam’ı okuyan, bir ‘insanlık’ ortak paydasından, ahlâkî mülahazalardan tamamen kopmuş, çıplak bir güç mantığına dikiyordur gözlerini. Kavgam’ın müstehcen yayın addedilmekten çıktığı, ‘ilginç’ bulunduğu, ‘fikir’ olarak okunduğu bir zaman ve zemin, başka her şey bir yana, ‘insanlığa karşı suç’ mefhumunun hiçbir hükmünün kalmadığını, dahasını söylemeli, ‘iyi insan olma’ terbiyesinin aşındığını haber verir.
Kavgam, evet tehlikelidir ama hayır, normal değildir! Kavgam, ‘günah’tır.
(Birgün, 18.3.2005'te yayımlanmıştır.)