İsrail Silahlı Kuvvetleri (IDF) 23 Temmuz 2014 tarihinde resmi twitter hesabından Gazze’de Hamas “militanlarının” nasıl saklandıklarını gösteren bir görsel yayımladı. Görsel Gazze’de herhangi bir sokağı temsil ediyor ve sokağın içinde yazıyla belirtilmiş dört farklı bina gösteriliyor: Okul, hastane, cami ve ev. Bütün bu kamusal ve özel binaları kendilerine kalkan olarak seçmiş silahlı militanlar görsele dağınık olarak yerleştirilmişler. Görselin hemen üzerinde şu ifadeler kullanılmış: “Hamas sivil alanlardan İsrail’e saldırıyor, onlarla karşı bu alanlardan başka savaşma seçeneğimiz yok”. IDF’nin resmi twitter hesabının bu görseli duyurmak için seçtiği cümleler de dikkat çekici: “Hamas’sız Gazze nasıl olabilir? Muhtemelen bu şekilde değil”.
IDF bu görseli İsrail’in Temmuz 2014 tarihinde Gazze’ye yönelik düzenlediği işgale ve bu işgal sırasında kadın, çocuk ve sivillerin öldürülmesine yönelik uluslararası kamuoyundan gelen tepkiler üzerine paylaşmıştı ve söz konusu görselle sivilleri öldürmenin kaçınılmaz olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Diğer bir ifadeyle, IDF’ye göre Hamas zaten Gazze ile bütünleşmiş bir “terörist” örgüttür ve bu yönüyle Hamas’a bağlı “militanlar” ile Gazze’deki sivillerin birbirlerinden ayrılması mümkün olmadığı için müdahale sırasında sivillerin öldürülmesi normal, olağan bir şeydir. IDF’in Gazze işgali sırasında karşısındakileri bu şekilde sunma biçimi Temmuz 2014 tarihine özgü ve istisnai bir şey olsaydı kolaylıkla geçiştirilebilirdi. Aksine bu sunma biçimi ya da temsil Batı’nın Doğu’yu görme biçimlerinde (Oryantalizm) köklerini bulan ve bu görme biçiminin söz konusu örnekte kendisini tekrar eden bir şey olduğu için kolaylıkla geçiştirilemeyecek bir olgudur.
Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği ve Bağdat operasyonunun yoğunlaştığı 2003 tarihinde Amerikalı haftalık haber yorum dergisi Time, “Şehir Savaşçıları” başlıklı bir haber yayımlamıştı. 7 Nisan 2003 tarihli bu haberde kullanılan tam sayfa görsel IDF’nin twitter hesabından paylaştığı görselle çarpıcı paralellikler içeriyordu ve hatta Time’daki görselin daha detaylı olması dışında son tahlilde neredeyse iki görselin aynı oldukları dahi söylenebilir. Görsel Bağdat’taki herhangi bir sokağı temsil ediyor ve sokaktaki Saddam destekçisi askerlerin nasıl dağıldıklarını anlatmayı amaçlamıştı. Alabildiğine sivil olan sokakta cami, bakkal ve müze gibi kamusal ve özel alanlar resmedilmekteydi. Dolayısıyla görselin hemen solunda yer alan Amerikan askerinin nasıl bir alanda savaşacağı ve düşmanının nasıl bir pozisyon aldığını göstermek amacındaydı.
Time’daki görselin asıl çarpıcı olan yanı kamu ve özel binaların üzerine tutuşturulmuş uyarılarda yazanlar. Örneğin Cami’nin üzerindeki uyarıda aynen şunlar yazmakta: “ABD’nin imha etmeyi tercih etmeyeceği camiler, hastaneler ve tarihi binalar asker ve cephaneleri saklayabilir”. Sokaktaki sivil görünümlü Iraklının üzerindeki işarette de şu ifadeler mevcut: “sivil giyişiler içine gizlenmiş Irak askerleri”. Dükkân ya da buna benzer bir mekânın üzerindeki işarette yazanlar da dikkat çekici: “sivil kalkanlar: Irak askerleri muhtemelen savaşçı olmayanlar arasında saklanıyor”. Sokaktaki kanalizasyon kapağının üzerindeki uyarıda da “Irak askerleri ve silahlarının saklandığı” yerler ifadesi söz konusu.
Aralarında on yıldan fazla olan bu iki görsel arasındaki bağlantı nedir? Diğer bir ifadeyle nasıl oluyor da iki görsel benzer tasvir ve anlatıları aralarındaki onca zaman ve aktör farkına rağmen kullanabiliyor? Söz konusu iki görsel Doğulu olanın savaş taktiklerini temsil konusunda istisnalar olarak bir kenara konulabilir mi? Öncelikle son soruya kestirme bir cevap vermek gerekiyor: bu ve benzeri temsiller Doğu’ya dair görsellerden politikacı söylemlerine, popüler kültürden akademik çalışmalara kadar devasa bir söylem alanını kat eden benzerlikler içerir. Benzer tasvirin akademik metinlerde nasıl kendisini tekrarladığı noktasında savaş tarihçisi İngiliz Sir John Desmond Patrick Keegan 11 Eylül’ün hemen ardından Batılı ve Doğulu savaşçılar ve savaş taktikleri hakkında şunları yazıyor:
“Batılılar çatışmalarda yüz yüze savaşırlar ve bir taraf ya da diğeri teslim olana kadar devam ederler. Tuhaf onur kurallarına başvuran Batılı olmayanlar karşısında… mevcut en acımasız silahları seçerler ve onları müthiş bir şiddetle kullanırlar. Aksine Doğulular ise bir oyun türü olarak sıklıkla küçümsedikleri alan savaşından kaçınırlar. Onlar düşmana galebe gelmenin en iyi yolu olarak pusuyu, baskını, ihaneti ve hilekârlığı tercih ederler.” (In this war of civilisations, the West will prevail, Daily Telegraph, 8 Ekim 2001)
Üstelik Doğu ve Batı arasındaki bu ikilik temsili sadece savaş taktiklerinde karşımıza, inanışlardan cinsel hayata, siyaset biçimlerinden akıl yürütme tarzlarına kadar hemen her yerde bize hatırlatılan ve sunulan bir şeydir. Dolayısıyla yukarıdaki iki görsel birer istisna değil aksine kendisini sürekli bir şekilde tekrarlayan temel bir kuralın uzantısıdır. Bu kural Oryantalizm geleneğinin kendisidir. Nitekim Oryantalizm Doğu ve Batı arasındaki ikiliği kurmak ve söz konusu ikilik içinde Doğu’ya müdahaleyi meşrulaştıracak yan anlamları ve bunun karşılığında Batı’ya da müdahaleci rolünü meşrulaştıracak yan anlamları yapıştırmaktır. Bu da sanırım ilk iki sorunun cevabı noktasında yeterlidir.
Tam bu noktada her iki görselle de ilgili kritik olan temel bir ayrıntı ortaya çıkar: görsellerin Batı’nın Doğu’daki işgal ve müdahalesindeki yıkımı temize çıkaran, onu meşrulaştırıp normalleştiren o muazzam işlevi. Görseller bu temel işlevi yerine getirirken çok önemli bir ayrıntıyı saklar ve tam da bu saklama halinden güçlerini alırlar: işgalin ve sivillere yönelik kitlesel öldürmelerin zaten Doğulunun yaşadığı sokaklarda gerçekleşiyor olduğu gerçeği. Daha da doğrudan bir ifadeyle bütün olan bitenin aslında bir işgal olduğu görsellerin ıskaladığı daha doğru bir tabirle biz muhataplarına bahsetmediği şeydir.
Küçük ama şaşırtıcı bir ayrıntı ile bitirmek gerekiyor sanırım. Time’ın görselinde hemen sol üst köşede yer alan yorum dikkat çekici: “ABD Irak askerleri ile Bağdat sokaklarında savaşmamak için elinden geleni yapacak ama şayet bu gerçekleşirse ABD askerleri taktiklerini ve savaş yeteneklerini şehir coğrafyasına uyarlamak için de eğitilmişler”. IDF’nin paylaştığı görselin üzerindeki yazıyla birebir örtüşen bu yorumun biz muhataplarına verdiği şey ise Batı’nın savaş sırasında dahi takındığı o muazzam iyilikseverliktir. Doğu’da hiçbir şekilde karşımıza çıkmayan, sivil-asker ayrımı gözetmeksizin saldıran “acımasızlığında” kaybolup giden Batı’nın bu iyiliksever yönü Doğu ve Batı arasında sürekli bir şekilde kendini tekrar eden ikiliğin nasıl hiyerarşik bir hal aldığını açıkça ortaya koyar. İyiyi temsil eden Batı’nın elbette kötü Doğu’ya karşı yürüttüğü mücadele “haklı”, “meşru” ve “gerekli” olacaktır.