Şapka da Takacağuk, Vergi de Vereceğuk!

Emrullah Efendi'ye ait bir söz vardır: “ Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim.” Herhalde Taksim Gezi parkı ağaçları için başlayan ve sonra tüm satha yayılan direniş eylemleri için de hükümet benzeri bir cümle kuruyordur: “Şu eylemciler olmasa memleketi ne güzel idare ederdim.” Gerçekten de başından itibaren tahammülsüz ve kibirle donanmış söylemiyle Başbakan’ın ve iktidarın “idare etmeyi” bilmeyen tavrı, eylemlerin genele yayılmasında büyük pay sahibi oldu. Öyle ki, Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’de bile yankılandı. Önce yaklaşık 300 kişilik bir grup Rize gibi bir yerde “Hükümet istifa” sloganları atarak Rize meydanında eylem yapmıştı. Akabinde medyaya linç kalabalığı şeklinde yansıyan ikinci eylemde ise durum biraz daha farklıydı. Bu sefer grup kalabalık değildi. Ağırlığını TGB’li gençlerle, Derelerin Kardeşliği Platformu, Eğitim-Sen ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyelerinin oluşturduğu grup; öfkeden gözü dönmüş, ambulansa bile müdahale edebilecek kadar insaniyetini kaybetmiş, beli silahlı grubun tacizine maruz kaldı, hatta Eğitim-Sen binasına sığınan grup uzun süre binadan çıkarılamadı. En nihayetinde grup dışarı çıkarıldı ancak o zamana kadar yaşanan durum sosyal medyada “İkinci Madımak” gibi tehlikeli ifadelerle sunuldu, Rize’nin AKP’den mütevellit durumu göz önünde bulundurularak popanalizler yapanlar oldu ve nihayetinde Rize’nin de faşizmin bir kalesi olduğu ilan edildi. Evet, Rize’nin siyaseten demokrat bir kent olduğunu söyleyemeyiz ancak Rize çevresindeki ilçelerin başta Çamlıhemşin, Çayeli ve Fındıklı olmak üzere yıllardır HES’lere karşı amansız mücadele verilen bölgeler olduğu gerçeğini de görmemiz gerekiyor.Gelgelelim, Rize merkezde daha önce de Trabzon’da olduğu gibi yapılan eylemlere müsamahakâr tavırlar sergilenmediğini, bu eylemselliğin hiçbir biçimde anlaşılmadığını bildiğimiz halde Madımak senaryoları yazmak bana pek akıllıca gelmedi doğrusu. Hiçbir iktidarın bundan böyle ikinci bir Madımak’ı göze alacağını sanmıyorum hele hele Tayyip Erdoğan’ın “kale”sinde böyle bir hadisenin yaşanması herhalde ülkeyi tamamen yangın yerine çevirebilirdi. Neyse ki böyle vahim bir durum yaşanmadı ancak yaşanmaması yaşanan köşeye sıkıştırma, şiddet gösterisi olayının doğru olduğunu göstermez.

ERKEKLERİN SOKAKTAKİ VARLIĞI

Artvin Kafkas Üniversitesi’nden Mehmet Bozok, Karardı Karadeniz derlemesi için ele aldığı “Trabzon Erkekliği” üzerine yazısında Trabzonlu gençlerin durumunu şöyle anlatıyordu: “ İşsizlik ve yoksullaşma günümüzde Trabzon için o kadar kritik ki, son on yıldaki iktidar partisi AKP’nin 2011 seçimindeki milletvekili adaylarından, hâlihazırdaki Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, seçim öncesinde Trabzon’un en önemli sorununun işsizlik olduğunu vurguladı. Benzer bir biçimde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri Hakan Gürhan, kendisiyle Mayıs 2011’de yapılan görüşmede, şehirde sanayinin yok denecek kadar zayıf, limanın canlılıktan uzak ve tarımsal etkinliklerin de oldukça yetersiz olduğunu, şehrin ekonomik alandaki yegâne umudu olarak turizmi gördüklerini belirtti. Alt, orta veya üst sınıf olsun ya da sağcı veya solcu olsun hiç fark etmiyor, görüşülenler en çok işsizlikten veya iş imkânlarının sınırlı oluşundan yakınıyorlar. Ne Karadeniz Sahil Yolu, ne Trabzon Limanı, ne Trabzon Havalimanı, ne de canlılık getirmesi umulan turizm ve/ya 2010 yılında açılan özel Avrasya Üniversitesi’nin ekonomik canlanmaya katkıda bulunmaya yetmediği anlatılıyor. İşsizlik, sokaklarda erkeklerin varlığını olanaklı ve son derece görünür kılıyor.“

İŞLENMİŞ ÇOCUKLAR DİYARI

Bu linç grubunda Rize meydanında toplanan gençlerin nasıl bir halet-i ruhiye içinde olduğunu anlamamız için yukarıda verdiğim örnek aslında Doğu Karadeniz kentlerinin büyük bir bölümü için geçerli. Buradaki refleks sadece iktidarı hedef aldığı belli olan bir eyleme karşı değil pekala Rize’de AVM istemiyoruz eylemine karşı da yapılabilir. Çünkü bölgede yaşayan gençler için devleti küstürmek iş kapılarının kapanması anlamına geliyor. Büyüklerinden ve ailelerinden sürekli, “Devletimiz yatırım yaparsa bizim için en iyisidir” nutkunu dinleyen bu gençlerin böyle bir durumda sokağa çıkmasının zemini yıllardır böyle oluşturuldu. Elbette bu safiyane bir taşrada işsizlik sendromuyla açıklanabilecek bir olgu değil. Bunun yanında bu durumu besleyen oldukça fazla etken var. Memleket sathındaki milliyetçi reflekslerin tamamının bir tezahürünü Rize’de de görmek olası. Sözgelimi geçtiğimiz aylarda Rize’de yapılan bir eylemde Öcalan posterleri yakılmış, PKK üzerinden milliyetçi histeri kabartılmaya çalışılmıştı. Hemen hemen bütün yerel kanallar da bunu haberleştirerek, servis etti. Genel itibariyle Türkiye’de tezahür eden milliyetçilik çıkışları Rize’deki bu gençler üzerinde de fazlasıyla karşılığını buluyor. Milliyetçilikle kuşanmış “alınganlık” kültürü komşu Trabzon’dan Rize’ye sıçramış ve burada da nadir de olsa yapılan Gezi parkına destek gibi eylemlerde, kendini devletin yerine koyarak tepki gösterme resfleksine dönüşmüştür. Çünkü buradaki gençlerin Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçlarla da, orada direnen insanlarla da belki de bir alıp veremediği yoktur sorsanız ama bunu iktidar kalkışması olarak yorumladıklarında ve söz konusu Tayyip Erdoğan ve dahi Rize olunca “hassasiyetleri” ortaya dökülüyor. Bu durum size Rahip Santoro’dan, Hrant Dink cinayeti planlamasındaki arka planlardan tanıdık geliyordur herhalde. Karadeniz gençlerinin işsizlik potansiyeli şiddete meyletmiş durumda ve sanırım her kentin, ilçenin içinde böyle “saatli bombalar” fazlasıyla mevcut. Öyle ki şapka inkılâbından sonra direnen Rize’nin Hamidiye gemisinin sahilleri bombalamasından sonra “Atma Hamidiye atma, şapka da takacağuk, vergi de vereceğuk” noktasına gelen pasifizminin, yıllarca HES’lerle yok edilen vadiler için verilen mücadelelerin, bölgenin büyük bir ekonomik döngüsü çaya verilmeyen kıymetin ve dahi önemli yaşamsal alanlar yaratılamamasının, sahil yolu gibi garabetlerin yapılmasının dahi topyekün bir itiraza hala evrilememiş olmasını başka nasıl izah edebiliriz?

 

VE YEREL SEÇİMLER…

Rize’nin yerel seçimleri elbette iktidar partisi perspektifinden baktığımızda ayna işlevi görüyor, aslında iktidar karşıtı söylemde her zaman yer alan bir pratik var, “Rize’yi kaybedelerse, Türkiye’yi de kaybetmiş olurlar.” Yalan da değil doğrusu çünkü Tayyip Erdoğan’ın en çok önem verdiği yer, memleketim dediği Rize. Rize’de ise şu anda AKP’den Reşat Kasap, Saadet Partisi’nden Mehmet Bekaroğlu, CHP’den de Mine Orhon yarışıyor. Başka partilerin de adayları var ama seçimde daha çok bu üç isim konuşuluyor. Reşat Kasap, Ankara’dan gelmiş, Rize’nin büyük kentlerdeki eşrafı tarafından biliniyor ve seviliyor, arkasında iktidar desteği var elbette, büyük şans tanınıyor kendisine. Mehmet Bekaroğlu da has Rizelilerden. HAS Parti hüsranından sonra eski partisine geri dönmüş, dümenini hiç AKP’ye kırmamış, iktidara hep mesafeli, eleştirelliği ön planda tutan, insan hakları aktivisti de olan sıra dışı bir aday. Sanırım birçok kişide büyük bir beklenti ve heyecan yaratıyor, sempatisi olan insan oldukça fazla. Mine Orhon da Rize’nin “Karayı paraya çeviren adam” namıyla maruf eski belediye başkanlarından Ekrem Orhon’un akrabası, tek kadın ve Rize merkezde çok da güçlü olmayan CHP’den aday. Bu üç aday arasından Rizeli kimi tercih edecek merak konusu. Rize merkezde yaşayan tanıdıklarıma yaptığım mini anket iktidara olan öfkeden oyların Bekaroğlu’na gideceği yönünde kanaat bildiriyor ama belli de olmaz elbette.

RİZE'NİN DURUMU

Rize’nin merkezi geçmiş yıllara göre biraz gelişmiş gibi dursa da aslında kalabalıklaşan ve fiyatları dudak uçuklatan beton yığını yeni binalardan başka değişen pek de bir şey yok. Hala ekonominin can damarını çay oluşturuyor. Şehir merkezinde şimdiki belediyenin Melih Gökçek’vari üstgeçit garabetleri öylece duruyor. Seçilecek başkanın kent merkezini elden geçirme konusunda epeyce işi var. Rize çeperine baktığımızda ise Fındıklı, Ardeşen, Pazar, Çamlıhemşin, Hemşin gibi ilçelerde bağımsız sol ya da CHP’li adayların kazanma şanslarının yüksek olduğu söyleniyor. Ezcümle; Rize bugünkülerden farklı olarak yıllardır içine hapsolduğu sağ muhafazakâr çarktan yine sağın içinden ama dünyaya soldan bakan bir adayla çıkış sağlarsa makus talihini yenebilir. [email protected]