Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri. Barrington Moore, İmge Yayınları
Bu sayıda, bir süredir biraz ihmal ettiğim 'sahaf'lık rolüme geri döneyim ve eskilerden bir kitaba dikkat çekmeye çalışayım. Türkçeye hiç çevrilmemiş bir kitap bu. Dolayısıyla 'dikkat çekme', birilerinin bunu burada yayımlaması temennisini de içeriyor. Kitabın bunu hak ettiğini düşünüyorum.
Barrington Moore, Jr., bundan kırk yıl önce, 1967'de, “Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri" adıyla, 1966'da yayımladığı kitabından ötürü Woodraw Vilson Vakfı'nın ödülünü, ertesi yıl da Maclver Ödülü'nü kazanmıştı.
Bu sıralarda Harvard'da Rusya Araştırmaları Merkezi'nde 'emeritus' olarak ders veriyordu. Bu kitabı yetmişlerin de önemli kitaplarından biri oldu. Ben de, muhtemelen 1973'te okumuştum.
Seksenlerde Barrington Moore'un pek sözü edilmez oldu; sonra, doksanlarda, gene Penguin'den olmak üzere, bir kere daha raflardaki yerini aldı. Bu, 'unutulmuş' gibi olmak ve bir zaman sonra yeniden basılmak, bir kitabın geçici bir modanın eseri olmadığının sağlamca kanıtlarından biridir.
Moore bu kitabında altı ülkeyi inceler. Batı'dan başlar ve ilk örnek İngiltere'den konuya girerek, Fransız ve Amerikan devrimlerini bununla ve birbirleriyle karşılaştırır.
Bu üç örnekte benzer kalıplar vardır: Oldukça gelişkin bir orta sınıf, ekonomide eriştiği üstün konumu siyasi - hukuki alanda da perçinlemek üzere, iki örnekte yerli bir aristokrasi (ve kral), birinde ise denizaşırı bir kolonizatör devlete karşı başkaldırır.
KÖYLÜLÜĞÜN DURUMU
Bu demokratik mücadelesinde, köylü yığınlarını da arkasına takmayı başarır, çünkü köylüler de var olan iktidar yapısından hoşnutsuzdur. Fransa'da, muhafazakâr Vendee'nin köylüleri de birkaç yıl sonra krala karşı bir ayaklanma başlatır ama başarılı olamaz. Bunun dışında devrime karşı bir köylü tepkisi görülmez.
Kitabın ikinci bölümünde Barrington Moore, Asya'ya geçer ve üç büyük Asya toplumunun üç farklı gelişme çizgisini izler: Çin, zorlu mücadeleler ve sancılardan sonra, komünist olmuştur. Japonya, o kadar sıkıntı da çekmeden, faşizmde karar kılmıştır (tabii savaş sonuna kadarki durum). Hindistan ise, bu üçü arasında Batı demokrasilerine en fazla yaklaşan bir rejimi ayakta tutmaya çabalamaktadır.
Bütün bu örneklerde yazar öncelikle köylülüğün durumuyla ilgilidir. Ayrı bir bölümde incelemediği, ama ara sıra değindiği Rusya'da ve Çin'de, Batılı üç ülkede başrolü oynayan orta sınıf yoktur. Varsa da tarihin gidişine damgasını vuracak kadar gücü yoktur.
ORDU ELİYLE MODERNLEŞME
Onun yokluğunda komünist-devrimci entelijansiya öncülüğe aday olmuş, savaşın getirdiği olağanüstü koşullardan da yararlanarak, çürümüş bir 'emperyal' rejimi yıkıp halk adına iktidarı ele geçirmeyi başarmıştır.
Kısacası, Barrington Moore'a göre, orta sınıf yoksa demokrasi de yok. Köylü toplumu, modernizasyona, komünist veya faşist olarak giriyor, aydınlarının ya da ordusunun öncülüğünde; ama orta sınıf veya ona tekabül edecek bir sınıfsal lokomotif olmadıkça, demokratik bir rejime geçemiyor.
Modern çağa girdiğimizde, yani 19. yüzyılın başından itibaren, toplumların, bir 'orta sınıf'ları olsun ya da olmasın, bir orduları hep vardı. Orta sınıfı gelişmemiş birçok ülkede, çağın rengini veren İngiltere, Amerika ve Fransız devrimlerinin ürünü, doğrudan sonucu olan 'ulus-devlet'i kurmak bu ordulara düştü.
Ben de bir süredir Barrington Moore'da bulunmayan ya da çalışmasının tam merkezinde olmayan konu üstünde bir şeyler yazmaya hazırlanıyorum: "ordu eliyle modernleşme".
Moore'da Japonya var, Almanya hemen hemen hiç yok. Ben bunları inceliyorum ve Türkiye'yi de onlarla bir arada ele alıyorum. İtalya, Hindistan ve Yunanistan'ı da, aynı bölgenin militarist olmayan örneği olarak komşusuyla kıyaslıyorum.
Bunca yıl sonra kitabı net bir şekilde hatırlamıyorum ama genel olarak aklımda kalan çok olumluydu. Okuduğum bir kitabı yeniden okumak bana çok zor gelir (o süre içinde okumadığın bir şeyi okuma düşüncesi...) ama bunu herhalde yapmak zorundayım.
Milliyet Kitap, Mart 2007