Uzun ve gerilimli bir dönemden sonra 1 Kasım 2015 genel seçimlerini geride bıraktık. Bu seçimin sürprizi hiç kuşkusuz AK Parti’nin başarısı. Tüm veriler koalisyonu gösterirken, AK Parti büyük bir başarıyla %49,48 oranında oy aldı ve tek başına hükümet kurmayı sağlayan milletvekili sayısına ulaştı.
Uzun ve detaylı analiz gerektiren bu seçim sonuçlarına dair bu yazıda, CNN Türk verilerine dayanarak HDP’ye dair ilk tespitleri yapalım:
HDP, 7 Haziran sonuçlarına oranla ülke genelinde %15,06 oy kaybetti. 6 milyon oyu kısaca 5 milyona indi. Bu oyların bölgesel ölçekte dağılımına baktığımızda, önceki seçim yazılarında kullandığım beş bölgeli sınıflandırmayı esas almaya devam edeceğim. Bu bölgelerden yeşil, sarı ve kırmızı bölgeler “Politik Kürt Bölgesi”ni oluşturuyor. Bu bölgede, Kürt meselesi eksenli dikkate değer bir sosyo-politik ve sosyo-kültürel mobilizasyon söz konusu.
1 Kasım 2015: HDP ve Kürt Bölgesinin Siyasi Haritası
5 Farklı Bölge
Yeşil Bölge: HDP’nin hegemonik güç olduğu iller. Bu illerde HDP açık ara önde ve kısa ve orta vadede ona meydan okuyacak bir parti yok. Bu illerin tamamında HDP %50 ve üzeri oy alırken, en yakın rakibine ortalama %20 fark atıyor.
Sarı Bölge: HDP’nin hegemonik denge gücü olduğu iller. Bu illerde birden fazla hegemonik güç var ve bu güçlerin oy oranları yakın ve değişken. Bu illerde HDP ortalama %30-50 arasında oy alıyor.
Kırmızı Bölge: HDP’nin dikkate değer bir muhalefet gücünü temsil ettiği iller. Bu illerde HDP %10 ve üzeri oy alıyor.
Turuncu Bölge: Politik olmayan kültürel Kürt bölgesi. Bu iller ya da bazı ilçeleri tarihsel ve kültürel olarak Kürt bölgesinin bir parçası olsa da politik olarak bölgenin bir parçası değil. Buralarda HDP marjinal bir siyasi hareketi temsil ediyor ve oy oranları %10’nun altında.
Mavi Bölge ya da Metropoller: HDP’nin %5 ve üzeri oy aldığı 10 büyükşehirden oluşuyor.
Bu beş bölge üzerinden HDP açısından seçim sonuçları okunduğunda şunlar not düşülebilir:
Kayıplar
7 Haziran 2015 seçimlerinde hegemonik bir güç olduğu 12 ilden oluşan Yeşil Bölge’de ortalama 275 bin oy kaybı var ve bu oransal olarak %11,54’e denk düşüyor. İkinci olarak bu bölgede yer alan Bitlis şehrinde HDP önemli bir gerileme yaşayarak hegemonik bir güçten, hegemonik bir denge gücüne dönüştü. Zira HDP %48,61 oy alırken, en yakın rakibi AK Parti %44,15 oy aldı.
Yeşil Bölge: HDP 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Karşılaştırması
Dört ilden (Şanlıurfa, Bingöl, Kars ve Ardahan) Sarı Bölge’de, HDP yaklaşık 100 bin oya denk düşen %23,13’lük bir gerileme yaşadı. Bu bölgede Kars dışındaki üç ilde hegemonik bir denge gücü olmaktan çıkarak bir muhalefet gücüne dönüştü. Daha önce %30-45 bandında oy alırken, 1 Kasım seçimlerinde %22-35 bandına geriledi.
Sarı Bölge: HDP 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Karşılaştırması
Kırmızı Bölge’de oy kaybı 100 bin seçmene denk düşen %29,16’ya denk düşüyor. Bu illerin de tamamında ciddi bir gerileme yaşayan HDP, %15-22 bandından %10-15 bandına geriledi. Kırmızı Bölge’de Erzurum’u iki türlü okumak gerekir. İl bazında düşündüğümüzde Erzurum Kırmızı Bölge’ye düşmektedir. Ancak HDP’nin aldığı oyların neredeyse tamamının Bingöl, Muş ve Ağrı’ya sınırı olan güney ilçelerinde alındığı ve bu ilçelerde hegemonik bir gücü ifade ettiği için, bu ilçeler Yeşil Bölge içinde de değerlendirilebilir.
Kırmızı Bölge: HDP 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Karşılaştırması
Beş ilden oluşan Turuncu Bölgede 22 bin seçmene denk düşen %28 oranında bir gerileme var. Daha önce bu bölgede %4-8 bandında oy alan HDP bu seçimde yaklaşık olarak %2 bandına geriledi.
Turuncu Bölge: HDP 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Karşılaştırması
Mavi Bölge’de daha önce %5,45-17,91 bandında oy alan HDP, 1 Kasım seçimlerinde %4,43-15,01 bandına gerileyerek toplamda 320 bin oy kaybı yaşadı. Bu bölgede daha önce ortalama %10 bandında oy aldığı il sayısı 6 iken, bu seçimde bu sayı 5’e inmiştir. Bununla beraber, İstanbul’da temsilini bulan ortalama %2 oy oranı düşüşü bu 5 ilin tamamında gerçekleşmiştir.
Mavi Bölge: HDP 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Karşılaştırması
Kazançlar
Bu kayıplara rağmen, HDP açısında önemli kazançların da olduğu söylenebilir. Her şeyden önce, %13,01’den %10,75’lik gerilemeyi HDP’nin reel gücüne dönüşü olarak okumak gerekir. 1991 yılından bu yana %6-7 bandını aşamayan HDP, 7 Haziran seçimlerinde gücünü ikiye katladı. Bununla beraber, bu yükselişte bazı yapısal olmayan seçime özgü dinamiklerin olduğu söylenebilir: S. Demirtaş’ın performansı, etkili bir seçim kampanyası, ana akım medya grubunun bir bölümünün açık desteği, başkanlık rejimine muhalefet amaçlı HDP’nin stratejik olarak tercih edilmesi, AK Parti’den duyulan rahatsızlıklar bu dinamiklerden bazıları. Bu anlamda %13’lük oyun dikkate değer oranda “emanet oy” içerdiği ve bu oyların yaklaşık yarısının geri döndüğü söylenebilir. Bu anlamda, %10,75’lik oyun HDP’nin seçim dinamiklerinden bağımsız, daha yapısal dinamiklerle şekillenmiş HDP’nin gerçek temsili olduğu söylenebilir.
İkinci olarak, her ne kadar HDP dikkate değer oranda güç kaybetse de, 12 ilde birinci parti oldu ve bu 12 il içerisinde 11 ilde hegemonik bir güçtür. Buralarda ortalama %10 oranında bir oy kaybı olsa da HDP bu bölgede oyları konsolide ederek, hegemonyasını pekiştirmiştir. Özetle, %80 bandından %70 bandına ya da %60 bandından %50 bandına gerilemeye rağmen, önümüzdeki bir-iki seçimde HDP’nin buralarda hegemonyasını koruyacağı söylenebilir.
Politik Kürt Bölgesi’nin haritasında HDP’nin gücü azalsa da büyük oranda korunmuştur. Daha önce 20 ilden oluşan ve 12 ilden oluşan Yeşil Bölge, 4 ilden oluşan Sarı Bölge ve 4 ilden oluşan Kırmızı Bölge olarak dağılan Politik Kürt Bölgesi’nin sınırları, bu seçimde 11+2+7 olarak değişse de korunmuştur.
Üçüncü olarak, 7 Haziran seçimlerinde HDP etrafında birleşen Kürt sağ-muhafazakâr oyların yaklaşık yarısı AK Parti’ye dönse de, bir o kadarı da HDP’de kalmayı tercih etmiştir. Başka bir ifadeyle HDP bu seçmenin yarısını tutmayı başarmıştır. Önceki seçimde yaşanan yaklaşık %5’lik artışa denk düşen bu seçmenlerin en az %2-3’ü bu anlamda AK Parti ile bağlarını koparmıştır. Kuşkusuz bu, bu bağların tekrar kurulmayacağı anlamına gelmiyor. Bununla beraber, bundan sonraki dönemde tarafların alacağı pozisyona bağlı olarak bu kopuş daha da derinleşebilir.
Seçim Sonuçlarının Dinamikleri
Yukarıdaki sonuçları doğru bir şekilde okumak için hiç kuşkusuz detaylı saha araştırmalarına ihtiyaç var. Bununla beraber, bazı yorumlar yapabiliriz. 2011 seçimlerinden bu yana Kürt coğrafyasının siyasi inşasını yakından takip eden biri olarak, bu sonuçların doğmasında üç temel dinamiğin ne olduğunu anlamak için sormamız gereken asıl sorunun şu olduğunu düşünüyorum: 7 Haziran seçimlerinden bu yana ne değişti? Benim bu soruya verdiğim cevap şu: Kürt bölgesinde artan çatışmalar, hükümetin düşüşü ve istikrar kaybı, son olarak, “İslami” ya da “sağ-muhafazakâr” iktidarı kaybetme kaygısı ve muhafaza etme çabası.
Bunlardan ilki artan çatışmaların AK Parti’ye yarayıp, HDP’ye kaybettirdiği. Bu konuda MHP’nin oylarının %16,29’dan, %11,90’a gerilemesi, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara dönüşün ve “terörün belini kırdık” söyleminin sağ, muhafazakâr, milliyetçi tabanda karşılık bulduğu. Öte yandan, HDP’nin oylarındaki %15’lük düşüşte, seçmenin çatışmaların artmasında faturayı ana akım Kürt Hareketi’ne de kestiği söylenebilir. Özellikle hendeklerle özdeşleşen ve şiddetin kentsel alanlara yayılmasında etkili olan “öz-savunma” siyaseti sağ-muhafazakâr, orta sınıf Kürt seçmeninin bir kısmında onay görmemiştir. Bu konuda, HDP her ne kadar barış söylemine sahip çıksa da, Kürt alanının asıl belirleyici aktörü olarak ortaya çıkamamıştır. Bu konuda, PKK’nin kurduğu oyun alanı içinde hareket eden bir aktör olmaktan öteye gidememiştir. Bu anlamda HDP’den kopan kesimlerin bu siyasete ve güç dengesine onay vermediği, barış siyasetinin hakim olduğu ve HDP’nin oyun alanını kuran bir aktör olmasını tercih ettiği söylenebilir.
İkinci olarak, istikrar söyleminin sağ-muhafazakâr kesim içerisinde karşılık bulduğu söylenebilir. Bu konuda Hasan Bülen Kahraman’ın altını çizdiği üzere, Cumhurbaşkanı ve AK Parti, 7 Haziran sonrası aslında seçimi tekrar etmedi, istikrarı ve tek parti yönetimini referanduma sundu. Bu anlamda, Kürt muhafazakâr, sağ, orta sınıf seçmenin bir kısmının HDP’den vazgeçerek bu referandumda “istikrar”dan yana tavır aldığı söylenebilir.
Son olarak, dindar, sağ-muhafazakâr seçmenin 7 Haziran sonrasında “kendilerinden” olan hükümeti, tüm iç farklılıklara rağmen korumayı tercih ettiği söylenebilir. BBP, Saadet ve HDP’den AK Parti’ye kayan seçmen, özetle şunu söylemiştir: Tamam, AK Parti’nin hataları var ama “İslami”, “sağ-muhafazakâr” iktidar devam etmeli. Kürt coğrafyasından baktığımızda, HDP’ye gelen bu dindar-muhafazakâr kesim, HDP’nin parlamentoya girmesine onay vermiş ancak bunun AK Parti’nin düşüşü karşılığı olamayacağını söylemiştir. Özetle, bu kesim için, ülke genelinde “İslami”, “sağ-muhafazakâr” bir iktidar, HDP’nin daha güçlü bir şekilde parlamentoya girmesinden çok daha fazla önem arz ediyor.
Bu üç önemli dinamiğin yanı sıra, Kürt bölgesinde seçime katılma oranının %1-7,5 oy oranı arasında düştüğünü not etmek gerekiyor. Ülke genelinde seçime katılma oranı 7 Haziran’a oranla %83,91’den %85,68’e yükselirken, HDP’nin birinci ve ikinci parti olduğu 16 il içerisinde Urfa dışında tüm illerde seçime katılma oranı azalmıştır. Bu da AK Parti’nin güvenlik siyasetinin batıda olduğu gibi Kürt bölgesinde de kısmi de olsa etkili olduğunu gösteriyor. Batıda MHP oyları bu siyasetle AK Parti’ye kayarken, Kürt bölgesinde seçime katılım kısmi de olsa azalmıştır.
Seçimin Siyasal Sonuçları
Tüm veriler dikkate alındığında, 1 Kasım 2015 seçimleri ne gibi siyasal sonuçlar doğurur?
Kürt meselesi bağlamında bu soruya vereceğimiz ilk cevap şu olacaktır: Kürt siyasal alanında uzun bir zamandır yaşanan özerkleşme süreci derinleşecektir. Şöyle ki:
İlk olarak, HDP’nin oy kaybının çoğu Yeşil Bölge’den değil, Sarı, Kırmızı, Turuncu ve Mavi Bölge’de gerçekleşmiştir. Bu bölgelerde yaşayan Kürtler ekonomik, sosyal, ideolojik ve siyasal açıdan Türkiye’ye büyük oranda entegre olmuştur. 7 Haziran seçimlerinde HDP en fazla bu bölgelerde artış göstermişti. 1 Kasım 2015 seçimlerinde HDP en fazla bu bölgede oy kaybetmiştir.
Bu durum, niyetlerden bağımsız olarak, söylem ve eylem düzeyinde bir entegrasyon projesi olan HDP projesinin zayıfladığını ve zayıflayacağını gösteriyor. Her ne kadar %13,1’lik oy, Türkiyelileşme siyasetinin açık bir başarısı olmasa da bu konuda önemli bir umut yaratmıştı. Politik Kürt Bölgesi dışında 20 vekil çıkarmış, 10 metropolde önemli bir muhalefet gücüne kavuşmuş bir partinin Türkiye genelinde bir muhalefet hareketini inşa etmesi ve Kürt muhalefetini bu yeni dinamiğe entegre etmesi konusunda çok büyük bir umut doğmuştu. Bu umut 1 Kasım 2015 seçimleriyle büyük bir darbe almıştır.
Bu durum iki önemli sonuç yaratacaktır: Bir yanda, niyetlerden ve isteklerden bağımsız olarak, Kürt Hareketi büyük bir ihtimalle yüzünü çok daha fazla Kürt bölgesine dönecektir. Bu anlamda uzun bir zamandır HDP’nin gölgesinde kalan DBP ve DTK, siyasal aktörler olarak siyaset alanında daha fazla yer alacaktır. Öte yanda, HDP, projesi devam etse de, içyapısında da önemli değişikler yaşayacaktır. Bu söylemin hem söylem hem de aktörler düzeyinde olacağı söylenebilir.
İkinci olarak, Rojava’da devam eden kavga çok daha fazla merkezî bir önem kazanacak. Politik Kürt Bölgesi’ne doğru gerilemiş bir Kürt Hareketi, Rojava’ya daha fazla önem verecektir. Bu durumun kendisi “Kürt siyasal alanının özerkleşme sürecini” daha da derinleştirecektir.
Bu özerkleşme sürecinin nasıl bir seyir izleyeceği Kürt Hareketi kadar AKP'nin tavrına bağlı olarak şekillenecektir. Bu anlamda Rojava üzerinden süren kavganın çatışmaya mı yoksa uzlaşmaya mı dayalı olacağı, Kürt Hareketi’nin ve belki ondan daha fazla AK Parti’nin tercihine bağlı olarak şekillenecektir.