Bir süredir düşünüp içinden çıkamadığımız "bu kadar yolsuzluk günyüzüne çıkmışken nasıl oluyor da hâlâ gitmiyorlar" diye soruyoruz. Şaşkınız ve bu acayip durumu bir türlü anlayamıyoruz.
Bu notta, değerler hiyerarşisini temel alarak gündemimizdeki yolsuzluklar meselesinin toplumsal ve siyasal iletişim açısından bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. Bu yolla ülkemizdeki "birey"lerin toplumsal sorunlara duyarlılığının cetvelini oluşturabilir miyiz diye bakmak istiyorum. Amacım bir kesinleme yapmak değil, yeni tartışma argümanları üretmek. Bu yüzden bu notu başka bir açı yakalama ve başka bir soru sorma şekli, ortak akla bir katkı yapma çabası olarak algılarsanız sevinirim.
Temel soru toplumun kolektif aklında hangi moral, toplumsal, tarihsel, maddi vb. değerlerin hangi önem sırasına göre sıralandığı. Çünkü eğer bu sıralamayı anlayabilirsek siyasal argümanlarımızı daha doğru kurabiliriz.
Doğrudan toplumsal ihtiyaçlar için kurgulanmış olmasa da siyasi iletişimi kurgulamak için bir kerteriz olduğunu düşündüğüm Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'ne bir bakalım. Kendisi bireyin kendini gerçekleştirmesi için öncelikleri şöyle sıralamıştı:
- Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım)
- Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği)
- Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık)
- Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı)
- Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü)
Buradan hareketle AK Parti'yi destekleyen ya da karşısında olsa da ona karşı büyük bir kuvvet halinde sokak muhalefeti geliştir(e)meyen kitlelerin 1'inci ve 2'inci ihtiyaçlarını tehlikede görmediklerini düşünebiliriz. 3'üncü ihtiyacı toplumsal aidiyet olarak görmek doğru olacaktır ki bu da yandaş ya da karşıt olmak biçiminde doyuruluyor. 4'üncü ve 5'inci maddeler ise yandaşlar açısından direnmenin, karşıtlar açısından da yolsuzlukları teşhir edenlere destek vermenin nedenlerini açıklıyor.
Görünen o ki bu hengameden çıktığımızda nasıl bir atmosfer olacağına dair başta AK Partililer olmak üzere tüm yurttaşlara güvenceler vermek gerekiyor. Toplumsal kesimlere bu kaosun ardından gelecek yeni günlerde fizyolojik olarak var olabileceklerine, güvenlik gereksinimlerinin karşılanacağına ve kendi kimliklerine ait olma haklarının ellerinden alınmayacağına dair güvenceler oluşturmak önemli.
Toplumun ortak geleceği için tüm kesimlere verilmesi gereken en temel güvence Erdoğan ve ekibi gittiğinde bugün iktidar bloğunu oluşturanların suça ve yozlaşmaya karışmış olanlar dışında kalanlarından siyasi gerekçelerle öç alınmayacağının güvencesinin verilmesi gibi görünüyor. Bu güvenceyi verebilen bir programı kim açıklarsa açıklasın toplum tarafından fark edilerek hızla yükselecektir.
Politik pratik açıdan asıl mesele ise bugün AKPartiyi destekleyen Adıyaman'daki türbanlı gence, Konyalı mütedeyyin tüccara, Adanalı dindar kebapçıya, İstanbul'da dersanesi elinden gidecek diye dualanan öğretmene-öğrenciye, ona oy vermiş Diyarbekirli kürde, bu iktidar gittiğinde çalmanın durup çalışmanın devam edeceğini ve bunu yaparken kendisine bir zarar gelmeyeceğini anlatabilmek.
Diğer yandan iktidarın artık aymazlık ve rezillik boyutuna varmış hatalarını görünür kılmak ve topluma teşhir etmek de önemli. Bugün muhalefet sadece buna yoğunlaşmış görünüyor. Oysa buna yoğunlaşılırken devasa bir toplumsal alan boş bırakılıyor. Muhalefet acilen bu it dalaşını sürdürecek kadrolar belirleyip onlara başbakanla didişme işini vermeli. Sivri dilli ve kıvrak akıllı on onbeş kişi bu iş için yeter de artar bile. Ancak diğer taraftan tüm gövdesiyle topluma seslenen projeler üretmeli. Böylece iktidar bloğuyla AKParti tabanını oluşturan milyonların birbirinden ayrılmasının zemini oluşur ve gerisini getirmek görece kolaylaşır.
Bu güçte bir iktidarı yerinden edebilmek için karşı olmak yetmez. Bir yandan yolsuzluk ve yozlaşmayla mücadele edecek kadrolar, diğer yandan da projeler üretecek ortak akıllar devreye girmeli. Açık ve somut projelere ihtiyaç var. Karşı olduklarımızın yerine ne öneriyoruz söylemeden, alternatif projeler ve yönetim biçimleri üretip önermeden bunu yapabilmekse mümkün değil.