TBMM Genel Kurulu’nda on sekiz maddelik anayasa değişiklik paketi görüşülmeye devam ediyor. Teklifin şimdiye kadar sekiz maddesi kabul edildi ve henüz ikinci oylamaya geçilmedi. Yapılan değişikliklerin içeriği kadar, mecliste yaşanan görüntüler ve değişiklik yapım sürecindeki usul de yoğun tartışmalara sebebiyet veriyor. Usule dair iki konu bizim için önem teşkil ediyor. İlki, OHAL şartlarında anayasa değişikliği yapılır mı? Referandum gerçekleştirilir mi? İkincisi ise, gizli oy kuralının ihlal ediliyor olması ve bu yöntem kuralının çiğnenmesi ile yaşanan usulsüzlüğün bir sonucunun olup olmayacağı sorusu.
Anayasa’nın değiştirilmesi kurallarını düzenleyen madde, 2011-2013 yılları arasında faaliyet gösteren Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da şiddetle müzakere edilmişti. Bu döneme ait tutanaklar incelendiğinde çok ilginç bir şekilde OHAL ve gizli oy konularının bu müzakerelerde de sıkıca tartışılmış olduğunu görüyoruz.
Bu tutanakların ışığında bugünkü anayasa değişiklik sürecindeki OHAL ve gizli oy tartışmalarına bakarsak, o dönemde partilerin tutumlarının ne olduğunu görebiliyoruz.
CHP’nin komisyona sunmuş olduğu madde teklifinin son paragrafında, 1982 Anayasası’ndan farklı olarak bir hüküm ekleniyor ve deniliyor ki, “Olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde anayasa değişikliği yapılamaz”. Geriye dönüp bakıldığında, komisyon üyelerinin bu hüküm hakkındaki görüşleri şu an yaşadığımız sürece dair ilginç bir tablo ortaya çıkarıyor. 15 Nisan 2013’teki toplantıda AKP milletvekili Ahmet İyimaya, OHAL’de anayasa değişikliği yapılmasına ihtiyaç olabileceğini, böyle bir madde ile meclisi bağlamamak gerektiğini söylüyor ve 1921 Anayasası’nın da savaş döneminde yazıldığını söylüyor. Bu görüşe, MHP’den Faruk Bal da katılıyor.
İleriki günlerde (21 Haziran 2013), CHP’den Rıza Türmen bu öneriden vazgeçmiş olduklarını dile getiriyor ve diyor ki “Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini olağanüstü yönetim döneminde serbest bırakmak lazım. Yani böyle bir olağanüstü yönetim nedeniyle bir ambargo koymak Meclisin iradesine, doğru değil gibimize geliyor. Bir de yani belki de olağanüstü durum olduğu için bir anayasa değişikliği gerekebilir. Olağanüstü durumun gerektirdiği bir anayasa değişikliği…” Ayrıca Türmen, eğer olağanüstü yönetim ilan edilmesi konusu iyi düzenlenebilir ise, ayrıca bu dönemde anayasa değişikliği yapılmasın diye eklenilmesine gerek yok, diye ekliyor.
CHP’nin uzmanlarından Doç. Dr. Selin Esen ise bu fıkrayı en başta eklemelerinin gerekçesinin tutanaklara geçmesini istiyor ve diyor ki: “Bizim bunu koymamızın sebebi şuydu: Olağanüstü yönetim usullerinden biri yürürlükte iken Meclis o olağanüstü durumu bahane edip … Ki bu dönemlerde yapılan anayasa değişiklikleri genellikle yürütme organının yetki alanını genişletme, hak ve özgürlük alanını da sınırlandırmaya yönelik olur. Özellikle Latin Amerika ülkelerinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan, Almanya gibi, İspanya gibi kötü deneyimler yaşamış ülkelerin anayasalarında buna ilişkin yasaklar görüyoruz.” Fakat bu maddede partiler arası bir uzlaşma sağlanmaya yaklaşılmış iken, CHP’nin önerdiği bu hükme başka partilerden destek çıkmaması üzerine, CHP “olağanüstü dönemlerde Meclisin bu yetkiyi kötü niyetli bir biçimde kullanmayacağını umut ederek” bu son paragrafı çekiyor.
Gizli oy meselesinde, ki bu komisyon tarafından anayasanın değiştirilmesi kurallarında ilk tartışılan konu olmuştur, AKP’nin tutumu bu düzenlemenin gereksiz olduğu yönündedir (12 Nisan 2013). AKP’nin temsilcilerinin ve uzmanlarının verdiği görüşleri şöyle özetleyebiliriz: 1) Gizli oy kuralının tarihsel olarak gerekçesi milletvekillerini askerî vesayetten korumaktır. 2) Siyasi partiler zaten seçim öncesi taahhütte bulunarak anayasa değişikliği yapıyor, o yüzden zaten tutumları önceden bellidir. 3) Açık oy saydamlık sağlar. 4) Eğer bir milletvekili gizli ve açık oyda farklı oy kullanıyorsa, zaten bu kişi milletvekili olmamalıdır. 5) Gizli oy, seçmeni oy vermiş olduğu milletvekilinin ne yönde oy kullandığını bilme hakkından mahrum bırakmaktadır.
Buna karşılık, özellikle CHP ve MHP’den gizli oyun neden gerekli olduğuna dair şu argümanlar öne sürülüyor: 1) 2010 Anayasa değişiklikleri göstermiştir ki, milletvekilleri kendi vicdanlarına bırakılmadıklarında felaket sonuçlar doğuyor. 2) 2010 Anayasa değişikliklerinde oylama süreci göstermiştir ki, gizli oy zorunluluğunda bile çiğneniyor bu kural, kalkarsa toptan milletvekilinin özgür iradesi yok olur. 3) Siyasi partiler nasıl anayasa değişikliği teklifi veremez ise, bu hak milletvekillerine ait ise, partinin kurumsal iradesi değil, milletvekilininki önemlidir. 4) Türkiye’deki mevcut siyasi parti yapılanması durumunda milletvekillerinin ekonomik işleri, yakınlarının kamudaki görevleri veya geçmişlerinde endişe duydukları bir şey varsa parti disiplininden çıkmaları imkânsızlaşır. 5) Eğer seçmenin verdiği oy gizli ise, milletvekilinin verdiği oy da gizli olmalıdır.
Hepimizin bildiği üzere, büyük umutlar ile kurulmuş olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu iki yıllık emeğin sonunda görevine son verdi. Anayasanın değiştirilmesi kurallarını düzenleyen bu madde, komisyon üyelerinin uzlaşma sağlayamadığı maddelerden biri olarak yer aldı. Son kertede, CHP’nin OHAL’de anayasa değişikliği yapılmasın önerisi geri çekildi ve AKP “gizli oy” zorunluluğu olmasın ısrarından vazgeçti.
Şu anki meclis anayasa değişikliğini OHAL süreci içinde yapıyor ve maalesef ki CHP’nin iyi niyet beklentisinin bir karşılığı olamadı. Çok büyük olasılıkla referanduma da OHAL şartları altında gidiyor olacağız. Ve her ne kadar “gizli oy” kuralı anayasa değişikliği sürecinin bir zorunluluğu ise de, göz göre göre çiğneniyor. Bir nevi komisyondaki muhalefet partilerinin bütün endişeleri gerçek oluyor!