Kamuoyu çalışmalarında önemli bir yer tutam sistematik veri toplama araçlarından bir olan anketler, ülkemizde seçim dönemlerinde kısa süreli ama kötü bir şöhret yaşamaktalar. Anketler, bilimsel bir çalışma yönteminden daha çok siyasi mücadelede kullanılan bir araç olarak görülmekte. Özel araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerin 1 Kasım 2015 seçimlerinin sonuçlarını öngörmedeki başarısızlıkları ise maalesef bu olumsuz algıyı daha da güçlendirdi.
Anketlerin bilimsel çalışmalar içerisindeki yerleri ve analizlerindeki son gelişmeler ayrı bir yazı konusu. Ancak, anketlerin bilimsel çerçevede ve kontrollü şekillerde yapıldığı koşullarda gayet güvenilir ve faydalı araçlar olduğu şerhini düşelim.
Anket sonuçlarının seçmen davranışı üzerine etkisi olup olmadığı ise bir diğer düzlemdeki soru. Öncelikle, seçim yasaklarının anket sonuçlarını açıklamayı da kapsadığını dikkate alırsak, bir etkisi olduğu önkabulünü yapmamız gerekir. Bir etkiden bahsedebilmek için ise bir temasın olması, insanların onları görmesi ve ulaşması koşulu vardır. Ancak, insanların özellikle siyasi konularda etkilenmeyi bekleyen etkisiz elemanlar olmadığından başlamak gerekir. İnsanlar sahip oldukları belirli ideolojik, kültürel, sosyal ve siyasi görüşler çerçevesinde hareket ederler ve anketlerin kişilere etkisi de ancak bu süzgeçlerden geçmesi ile mümkün olabilir.
Anketlere ulaşım süreçleri
Seçmenlerin anketlere erişiminde etkisi olan üç aşamalı bir süreçten bahsedebiliriz. İlk aşamada, gelecek olan anket bilgisine baştan koyulan seçicilik etkili olur. Anketi yapan şirket veya çalışmayı yayımlayan medya kuruluşu hakkındaki görüşleri seçmenlerin sunulan anket bilgisine karşı yaklaşımını belirler. Bireyin, hiç okumadığı bir gazetede yayımlanan bir anket çalışmasından etkilenmesi söz konusu olamaz. İkinci aşamada ise, anket bulguları açıklandıktan sonra seçmenin bunu görüp görmediği önemli olacaktır. Son aşamada ise, eğer anket sonuçları görüldü ise, bunun seçmen tarafından hatırlanıp hatırlanmadığı, eğer akılda kaldıysa nasıl kaldığı belirleyicidir.
Ancak bu aşamalardan sonra anket sonuçlarının seçmen davranışına etkisinden bahsetmek mümkün olacaktır. Ama seçimlerin sadece görüş ve tutum olmadığı, aynı zamanda bir eylem içerdiği de dikkate alınırsa, etkiden ne kastedildiği sorusu önemlidir. Yani, bir seçmenin anket sonuçlarını görmesi, o seçmenin eylemlerini nasıl ve ne yönde etkiler?
Anketlerin seçmen davranışı üzerine etkisi
Yapılan çalışmalar, seçim süreçlerinde anket sonuçlarına maruz kalmanın üç temel eylem üzerindeki etkisini incelemektedir. Bu üç temel eylem şu şekilde sıralanmaktadır:
*- A partisi yerine B partisine oy vermeye yönelebilir (Oy tercihi etkilenebilir),
*- Sandığa oy kullanmaya gitmeye veya gitmemeye karar verebilir,
*-Seçim kampanyasında veya seçimle ilgili bir organizasyonda çalışmaya karar verebilir.
Farklı demokratik ülkelerde yapılan çalışmaların bulgularına göre anket sonuçlarının oy tercihi üzerinde üç farklı etki yarattığı gözlemlenmektedir:
*- Kazanana oy verme (Bandwagon etkisi)
*- Geride kalana destek verme (Underdog etkisi)
*- Taktik geliştirme (A kazanmasın diye B’ye oy verme)
Ancak farklı bireylerde oy tercihi değişiminin bu üç davranıştan biri yönünde olduğunu tespit edebilsek de, bireylerin bu üç davranıştan hangisine yöneleceklerini kesin olarak tahmin etmek mümkün değildir. Bunun sebebi ise, daha önce de belirtildiği üzere insanların o anket sonuçlarına bomboş birer sayfa olarak maruz kalmamaları, daha önceden sahip oldukları eğilimler ve bilgi düzeyleri çerçevesinde bu sonuçları değerlendirmeleridir.
Fikir= Eğilim + Bilgi
Şeklindeki genel yaklaşımı kullanacak olursak, anket sonuçları bilgi bölümüne etki etmektedir. Bir birey eğer güçlü bir eğilime (ideolojik, sınıfsal, dinsel vb.) sahip değilse, gelen bilginin fikrin oluşmasındaki etkisi artar. Yani, güçlü eğilimlere sahip olmayan bireyler, bilgi girdisine göre fikirlerini oluştururlar.
Eğilimleri çok güçlü olan bireylerde ise, anket sonuçları bilgisinin ne tür bir etki yarattığını kestirmek çok daha zor olmaktadır. Yapılan çalışmalar, çok güçlü ve katı eğilimlere sahip bireylerin bilgi girdileri sonucu birbirlerinden çok farklı tepkiler verdiklerini göstermiştir. Tepkilerin çok farklı olması ise, anketlerin manipülatif kullanımını zorlaştırmaktadır. Yani, seçmenlerin çok güçlü eğilimleri ve pozisyonlarının olduğu durumlarda anket sonuçlarını kullanarak seçmenlerin bir kısmını istenen bir eyleme doğru yönlendirmek çok zor görünmektedir.
Bu gibi durumların analizinde ise, kişi üzerinden yaklaşım kadar, konu üzerinden de analiz yapmak gerekmektedir. Seçmenlerin, seçimde öne çıkan konular (yolsuzluk, dış politika, ekonomi vb.) hakkında kişisel tecrübe ve görüşlerini, bilgi düzeylerini ve takip ettikleri medya kanallarında bu konuların nasıl işlendiğini analize dahil ederek bireyin seçim davranışında bir değişiklik olup olmayacağı konusunda bir fikir üretebiliriz.
Bir örnek: Kazanan tarafta olma eğilimi
Geriye dönük çalışmalar oy tercihinde yaşanan üç etki hakkında ipuçları vermektedir. Bunlardan örnek olarak kazanan tarafta olma eğilimini inceleyecek olursak, anket sonuçlarından etkilenen bireylerin bazılarının davranışlarını en güçlü parti/aday yönünde modifiye ettikleri görülmüştür. Bu davranışın nedenleri incelediğinde ise dört ana yaklaşım belirlenmiştir:
Topluluk / sürü psikolojisi
Anket sonuçlarından etkilenip kazanmaya daha yakın parti/adaya yönelen bireylerin bir kısmı, dışlanmamak için topluluğun çoğunluğuna uyma eğilimi taşıyanlardan oluşmaktadır. Bu bireyler, çoğunluğa ait olma, arada kaynama ve çoğunluğa ters düşmeme kaygıları ile oy tercihlerini kazanma beklentisi içindeki tarafa kaydırma davranışı sergileyebilirler.
Kazanma güdüsü
Anket sonuçlarına göre davranışını kazanan tarafta olacak şekilde değiştirenlerin bir kısmı ise, başarıya ortak olma güdüsü taşırlar. Zafer duygusu yaşamak, zaferin getirilerini paylaşmak gibi düşüncelerle davranışlarını değiştirebilirler. Bu davranış biçimi kimliğini parti/aday üzerinden tanımlayan, çok güçlü eğilimler taşıyan bireylerde daha çok görülmektedir. Seçim sonrası seçmen söylemlerine yansıyan “Biz kazandık” türü yaklaşımlar bu düşünce yapısının bir yansımasıdır.
İşaret alıp pozisyon alma
Seçimlerin kapsadığı konuların genişliği, derinliği ve soyutluğu karşısında bilgi düzeyleri yetersiz kalan bireylerin çevrelerindeki kanaat önderlerine ve anket sonuçlarına bakarak pozisyon aldıkları ve bilgi düzeylerindeki eksiklikleri çoğunluk arasına kaynayarak gizleme eğilimleri ortaya çıkabilir. “Bu kadar kişi yanılıyor olamaz” veya “ben onlardan daha mı iyi bileceğim?” şeklinde düşünen bireyler, anket sonuçlarına göre hareket edip çoğunluğu takip edebilir.
Stratejik oy kullanma
Seçim sonuçlarına göre kazanacak tarafta olmanın bireylerin kişisel menfaatlerine faydası olacağı beklentisi seçmen davranışını etkiler. Buna göre anket sonuçlarını takip edip kimin kazanmaya daha yakın olduğunu kestiren bireyler, oy tercihlerini kazanan tarafta olacak şekilde düzenledikleri gibi, bireysel menfaatlerinin korunması adına pozisyonlarını ilan etme davranışı gösterebilir, kazanması muhtemel parti/aday için kampanya vb. faaliyetlere girerek konumlarının görülmesini sağlamaya çalışırlar. Bu gibi bireylerin kazananın belli olmadığı yakın seçimlerde pozisyon belirlemede güçlük çektikleri ve siyasi faaliyet açısından pasifleştikleri de gözlemlenmektedir.
Sonuç ve referandum özel
Anket sonuçlarının seçmen davranışına olan etkisi farklı şekillerde gözlemlenmektedir. En çok görülen kazanan tarafta olma eğilimi bile farklı saiklerle farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Seçmen davranışının kompleks ve çok faktörlü yapısı dikkate alındığında, sadece anket sonuçları üzerinden yapılacak yorum ve analizlerin ise yetersiz kalacağı bir gerçektir.
Referandumlarda seçmen davranışı ise bazı kendine ait özellikler taşır. En dikkate alınması gereken konu, referandumların iktidara bir uyarı sinyali göndermenin en bedelsiz yolu olarak görülmesidir. Çoğu referandumda -demokratik koşullar altında gerçekleşme koşulu ile- iktidar partilerinin seçimlerde aldıkları oy oranı ile referandumda destekleri konuya gelen oy oranlarında eksi bir fark olması bu nedendir. Referandumda ne sonuç çıkarsa çıksın, hükümet devam edeceğinden, seçmenler ya sandığa gitmeyerek ya da uyarı mahiyetinde ters yönde oy vererek iktidar partisini uyarabilirler. Bu durum ekonomik koşulların kötüye gittiği durumlarda daha da sık görülmektedir.
Yukarıda önkoşul olarak belirttiğimiz demokratik koşullar ise temel belirleyicidir. Demokratik bir ortamda yapılmayan seçim ve referandum çalışmaları süresince kamuoyu çok farklı düzlemlerde hareket etmeye başlar. Anket çalışmalarında en büyük sapma ve yanılmalar, kamuoyu geneline egemen bir korku ve endişe havası varsa ortaya çıkar. 16 Nisan 2017 referandumunun OHAL esnasında yapıldığı ve iki görüşü savunan taraflar arasında ciddi bir güç asimetrisi olduğu dikkate alınmalı ve her türlü kamuoyu yoklamasında bu ortamın olumsuz etkileri olduğu kabul edilmelidir. Zaten ülkemizde anketlere yönelik olumsuz bir algı varken, bir İç Anadolu şehrinde yaşayan memurun kapısına gelen ve anket şirketinden olduğunu söyleyen bir kişiye görüşünü açık ve dürüstçe söyleme olasılığı düşmüştür. Anket sonuçlarının en güçlü etkisi ise taraf değiştirmeden çok, zaten kaybediyoruz/kazanıyoruz yanılsaması ile sandığa gitmekten vazgeçecek olan seçmenler üzerinde olabilir.