Mehmet Ali Aybar ve Fikri Sönmez'in anısına: Öyle Bir Elbise Diktiler ki Tarihe...

Türkiye solunun “sahici deneyimlerinden” ikisi, Türkiye İşçi Partisi ve Fatsa. Salt konuşma halinden çıkıp, pratikte de kendini var ettiği, “gösterdiği” bu iki deneyimin de; gerek gelişmeleri, gerekse işleyişleri açısından memleket sol tarihine düşülmüş büyük birer not oldukları aşikâr. 10-11 Temmuz vesilesiyle bu her iki notun da, “görünen yüzlerini” -o dönemde verilen mücadelelerin içinde olan herkesi de selamlamayı unutmadan- anmak benim için bir tür “boyun borcu”...


Adını ilk ne zaman duydum, hatırlamıyorum. Yazdığı üç ciltlik TİP Tarihi’ni ucuz bir fiyata alırken hakkında ne kadar bilgi sahibiydim onu da. Ama kendisinden coşkuyla bahsettiğim ilk an, Neden Sosyalizm? kitabının nasıl da etkileyici olduğunu bir arkadaşıma anlatırkendi.

Birçok satırının altını çizdiğim, kenarlarına kendimce notlar aldığım kitap beni çok etkilemişti. 1928-1935 arasında atletizm milli takımında yer almış, 4x100’de 1931 Balkan Şampiyonu olmuş takımın üyesi, hukukçu, akademisyen, gazeteci, siyasetçi adam, hayatını yeni kaybetmişti ve ben kim olduğu konusunda az çok bilgi sahibiydim. “Güler yüzlü sosyalizm”, “Türkiye’ye özgü sosyalizm” kavramları bir yanlarıyla kafamı karıştırıyor olsalar da, bir yanlarıyla da sorduğum birçok soruya fazlasıyla cevap sağlıyorlardı.

Mehmet Ali Aybar’ı, fotoğraflarındaki kendinden emin, güven veren duruşunu, ilk TİP’i pek çok sevmiştim...


Adını ilk ne zaman duydum, hatırlamıyorum. “Türkiye’ye özgü sosyalizm” derken, Fatsa deneyimi hakkında yeterince bilgi sahibi miydim, onu da. Ama kendisini daha yakından tanıma isteği duyduğum zaman, “nokta operasyonu”nun ne anlama geldiğini öğrendiğim zamandı.

Yerel seçimlere Fatsa’da “bağımsız” aday olarak girip, CHP’nin 1150, AP’nin 850 oyuna karşılık 3096 oy alarak belediye başkanı seçilen, mesleği terzilik olan, ilkokul mezunu, belediyecilikte başka bir şey deneyen ve “halkın belediyesi” anlayışını oturtmaya çalışan, “Belediyenin aldığı tüm kararlar halkla tartışılmıştır. Halkın onayı olmayan hiçbir iş belediye tarafından yapılmamıştır. Tek cümleyle halk belediyede söz ve karar sahibi kılınmıştır” diyen adam hayatını kaybedeli epey zaman olmuştu ve ben kim olduğu konusunda az çok bilgi sahibiydim. Fatsalı Terzi Fikri Sönmez’i, “o Gürcü”yü, “Fatsa deneyini” pek çok sevmiştim.
 


Her durumda gerek Mehmet Ali Aybar, gerekse Fikri Sönmez, bu memlekette “sol olarak başka bir şeylerin” de yapılabileceğinin kanlı canlı birer kanıtıdır. Meclis’teki 15 sosyalist milletvekilinin yarattığı şenlik hâlâ anılmıyor mu? Doğru düzgün yolu olmayan, çamur içindeki Fatsa’da yürütülen “Çamura Son Kampanyası”nın devlet yardımı olmaksızın bir hafta içinde ilçedeki tüm yolları yaptığı, ilçenin çamurdan kurtulduğu bir belediyecilik başarısı olarak hâlâ anlatılmıyor mu?

Aybar’ın Türkiye İşçi Partisi’nin, Sönmez’in Fatsa Belediyesi’nin neler yaptığını tek tek anlatmaya kalkmak bu yazının sınırlarını aşar ve aslına bakılırsa kimin ne yaptığını uzun uzun deşmeye de gerek yok. Ancak özleri itibariyle TİP ve Fatsa’nın temel niteliklerinin “ezilenleri” örgütleyen, siyaseti onlara bir lütuf olarak değil, bizzat kendilerinin yapacakları bir değiştirme/dönüştürme aracı olarak gösteren karakterleri olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.

Aybar’ın 1965 seçim konuşmalarından birisi sırasında söylediği şu sözler, Fikri Sönmez’in belediyecilik anlayışını anlatırken kullandığı sözlerle örtüşmez mi zaten?: “Türkiye İşçi Partisi adaylarına oy vermekle, ilk defa olarak senden olanlara, yani kendine oy vermiş olacaksın. Ve ilk defa olarak, meclislere kendin girip, yurt işlerinde doğrudan doğruya söz ve karar sahibi olmak fırsatını bulacaksın.”


Mehmet Ali Aybar, on yıl önce 10 Temmuz 1995’te hayatını kaybetti. ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılamak için kurulan Uluslararası Russell Mahkemesi’nde yargıçlık yapacak uluslararası saygınlığı, entelektüel donanımı, kültürü, bilgisi vardı. Sadece sistem içinde değil, sosyalizm uygulamaları, teorileri içinde de gördüğü çarpıklıkları ifade etmekten hiç çekinmedi. Çekoslavakya’nın işgalini eleştirirken de, “Türkiye’ye özgü sosyalizm”, “güler yüzlü sosyalizm” derken de, “yatay örgütlenme” modelini savunup daha sonra kurduğu Sosyalist Devrim Partisi tüzüğünde genel başkan ve yöneticilerin iki dönem üst üste başa geçmelerini engelleyen düzenlemeleri yaparken de “yalnız adam” olmaktan korkmadı.

11 Temmuz 1980’de ise Fatsa’ya, dönemin başbakanı Demirel’in ifadesiyle “küçük terör odaklarına” karşı, -daha sonra yer göstermek için yüzleri maskeli ülkücülerin kullanıldıkları ortaya çıkan- “nokta operasyonu” yapılmıştı. 8 Temmuz’da çok sayıda askeri birlik gönderilen ilçeye, 9 Temmuz’da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanları uğruyordu. CHP, AP, MSP ilçe başkanlarının 10 Temmuz’da ilçenin gayet huzurlu olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen 11 Temmuz sabahı operasyon başlıyordu. Operasyonda aralarında belediye başkanı Fikri Sönmez’in de bulunduğu 300’den fazla kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alınan Sönmez, 18 Temmuz’da tutuklandı. 12 Eylül yargılamaları sonrasında yirmi yıl önce 1985’te cezaevinde hayatını kaybetti. Arkasında hep adıyla anılacak ve hiç unutulmayacak bir büyük “yerel yönetim deneyi” bırakarak. Can Yücel’in “Terzi Fikri İçin”’de dediği gibi:

“Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa’ya /

O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla /

Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar /

Kimseler çıkaramaz Fatsa’nın sırtından /

Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını”

Sözün özü, onar yıl arayla kaybettiğimiz bu iki ismi anmaya, yapıp ettiklerini tekrar tekrar kurcalamaya, memleketimizde sol adına neredeyse yaprağın kımıldamadığı bu günlerde belki de her zamankinden çok ihtiyaç var...

(Birgün, 11 Temmuz 2004’te yayımlanan yazının gözden geçirilmiş halidir.)