Gençlik dönemlerinde insanlar başkaldırır. Öğrenme süreci vardır. Öğrenmeye başladığın anda yollar da ayrılmaya başlar. İşte orada sen neredesin? Bunu ancak tarih yazar.
Ülkemizde en popüler spor kuşkusuz futbol, kimi attığı gollerle, kimi asistleriyle, kimi kurtarışlarıyla anılan birçok “efsanemiz” var. Ancak mevzu futbolcular olduğunda da yine insanları tanımaya başladıktan sonra sıklıkla farkına vardığımız “gereksiz hayranlığa kapılmışım” duygusunu yaşıyoruz sürekli. Bazen de kahraman yaratma ihtiyacından dolayı büyük futbolcuların “büyük” sahtekârlıkları, attıkları “büyük” gollerden dolayı göz ardı edilebiliyor. Ettikleri uyduruk laflar vecize haline gelebiliyor. Kiminde ise hiç sorun yok, ama zaten etliye sütlüye de asla bulaşmamıştır onlar. Bu kitabın hikâyesi ise tam tersine, tanıdıkça daha fazla sevilen, futbolumuzda nadir bulunan insanlardan biri, Metin Kurt hakkında.
İletişim Yayınları tarafından tekrar basılan Vecdi Çıracıoğlu’nun ödüllü çalışması, 2012 yılında kaybettiğimiz, özellikle de 70’li yıllarda altı sezon oynadığı Galatasaray’da yıldızlaşan milli futbolcu Metin Kurt’un futbol hayatı ve mücadelesini okuyucuyla buluşturuyor. Futbola başlayışı, oyuna bakışı, anıları, futbolun içindeki diğer insanlarla yaşadıkları ve onu asıl efsaneleştiren hak arayışı, kavgası, bizzat namı diğer “Çizgi Metin”in ağzından anlatılıyor. Bosman Kuralları’ndan çok önce bu konuda başkaldıran, mal gibi alınıp satılmaya razı gelmeyip hep hakkı olanı isteyen, yeri geldiğinde daha az para kazanmak pahasına inandıklarından vazgeçmeyen, sonunda da kendi deyimiyle sürgüne gönderilen en solcu “sağ açık”ın öyküsü aktarılıyor bu kitapta. Tüm yaşananları ve kahramanları oldukça şeffaf bir şekilde anlatılırken, neden hep çizgide oynadığını “halk’a yakın olmak için” diye cevaplandıran Metin Kurt, işin teknik yönlerini de bir o kadar açıkça aktarıyor.
Açık sözlü, siyasi bir duruşu olan asi bir futbolcuysanız söylediklerinizin dikkate değer bulunması ve bir takımda tutunabilmeniz için işinizi hep çok iyi yapmanız gerekir. Metin Kurt da bunun bilincinde… Futbolumuzun “saygıdeğer” kimi ağabeylerinin doping kullanma ve yayma konusundaki etkili çalışmaları ve şike olaylarından, milli maçlar ve kamplarda yaşananlara, o maçlarda niye hep yenildiğimiz ve bazen nasıl yenilmediğimizin analizi ve perde arkasına kadar birçok dikkat çekici konu var onun hikâyesinde.
Elbette burada söylemleri nedeniyle birçok futbolcu arkadaşının dahi ona sırt çevirdiği zor dönemlerinde, kendisine her zaman destek olduğunu belirttiği, gerçek bir beyefendi olan Metin Oktay da ayrı bir parantezi hak ediyor. Yine, Galatasaray’da üç yıl üst üste şampiyonluk yaşadığı dönem ve sonrasında İngiliz hoca Brian Birch ile kurduğu ilişki de altı çizilecek bölümlerden…
Rasyonel bir işleyişte hiçbir şeyi şansa bırakmamaya çalışırken, kahraman ve tanrı ihtiyacı giderilmeye çalışılır… Bugün stadyumlar modern sonrası bir tapınağa, çağdaş kölelerin savaş alanlarına dönüşürken, spor yıldızları da bu tapınağın putları haline gelmiştir.
Yazar Vecdi Çıracıoğlu, kahramanını ve diğer profesyonel futbolcuları neden gladyatörlere benzettiğini anlattığı bölümde yukarıdaki ifadeleri kullanıyor. Bugünün şartlarında futbolcuların kazandığı paralar, hayat standartları ve buna karşın özellikle de ülkemizde yetişen çoğunun bitmek bilmez kibirli ve görgüsüz halleri düşünüldüğünde futbolculara karşı bir empati geliştirmek çok zor olsa da, yazarın oluşturduğu bu argümanın hakkını vermek gerek. Ayrıca, bu kitapta bir edebiyatçının imzasının olmasının da önemli olduğunu belirtmeliyim...
Genel olarak “Gladyatör”, Metin Kurt’un futbolculuk dönemini ile o döneme dair olaylar ve kişiler hakkındaki görüşlerini içerirken, sonrasında yaşadıkları daha kısa tutulmuş. Dolayısıyla daha fazla bilgi ve “resmî” olarak siyasete atılışıyla ilgili detayları öğrenmek okuyucuya kalıyor.
Siyasi görüşünü hiç gizlemeyen, doğrusuyla yanlışıyla dik ve tavizsiz çizgisinden hiç ödün vermeyen Metin Kurt’un bugün dahi birçok platformda adının anılmadığını söyleyebiliriz. Ancak bugün, başka bir futbolun mümkün olduğuna dair inançla amatör olarak bu oyunu sürdürenlere, kitaplara, şarkılara ilham olan ve o ne idiği belirsiz “adam gibi adamlık” ile değil de, mücadelesi ve insanlığı ile anılan birinin olması güzel.
Tanımak isteyenlere…