Şili’nin yeni devlet başkanı Michelle Bachelet (54), geçen Cumartesi (11 Mart 2006) gerçekleşen yemin töreninin iki gün öncesinde Spiegel dergisine verdiği söyleşide ülkesinin Pinochet’den yadigar zorlu mirasını, Şili’nin çarpıcı ekonomik büyümesini ve Latin Amerika’daki sola doğru salınımı tartışıyor.
Sayın Bachelet, ülkeniz birçok Avrupalının ancak rüyasında görebileceği büyüme oranları tuttururken şahsınız Şili’nin diktatörlükten demokrasiye geçişinin bir sembolü olarak selamlanmaktansanız. Üstelik, George W. Bush’un dahi sineye çekebildiği bir sosyalistsiniz. Bu koşullar altında başa gelmek keyifli bir şey olsa gerek.
Bachelet: Benim için en mühimi mümkün mertebe en çok yurttaşımın muradını gerçekleştirmektir. Doğru, bendeniz Güney Amerika’nın demokratik seçimle başa gelmiş ilk kadın devlet başkanıyım. Hükümeti idare etmek görevini büyük bir onur ama aynı zamanda muazzam bir sorumluluk addediyorum çünkü Şili’liler benden toplumsal adalete daha çok eğilmemi ve ülkeye demokrasi getirmemi bekliyor.
Bekar bir anne, doktor ve agnostik (bilinemezci) olduğunuz biliniyor. Kabinenize on kadın ve bir o kadar erkek atadınız. Şili gibi güçlü bir Katolik ve erkek-egemen geleneğin hakim olduğu bir ülkede bu neredeyse küçük çaplı bir devrim demek. Şili bu denli değişti mi hakikaten?
Bachelet: Şili’deki hanelerin üçte birinde evin reisi kadınlardır. Diğer bir deyişle, ben aslında Şili ölçütlerinde gayet normal bir kadın sayılırım. Son 30 senedir kültürel bir dönüşüm yaşıyoruz. Birçok kadın toplumsal örgütleri çekip çeviriyor, sendika liderliği yapıyor, çocuklarının okullarında önemli roller üstleniyor. Kadınların bulunmadığı tek yer devletin üst kademeleri. Selefim Ricardo Lagos’un Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları’ndaki önemli pozisyonlara kadınları getirmesi bu açıdan çığıraçıcı bir gelişmeydi.
11 Eylül 1973’de tıp okulunun çatısından General Pinochet’nin emri üzre devlet başkanı Allende’nin konutunun bombalanışa tanıklık ettiniz. Şimdiyse bizzat kendiniz söz konusu konuta yerleşiyorsunuz. Tarihteki bu karanlık sayfa Şilililer için ne anlama geliyor?
Bachelet: Bu bizim tarihimizin bir parçası. Hakikat ve adalet namına, politik duruşları ne olursa olsun siyasi şiddete maruz kalmış her kim varsa tazmin edebilmek için başımıza gelenlerin hesabını sormalıyız. Benim hükümetimde sadece sivil özgürlükler değil, tüm insan haklarına saygı kilit bir önem taşıyacaktır.
Sizce eski askeri liderlerin yargılanma süreci Şilililer arasında bir saflaşmaya yol açıyor mu? Mesela, Pinochet ve ailesi vergi kaçırmaktan yargılanıyor bu aralar.
Bachelet: Şili gibi derin bir travma yaşamış bir ülke hiçbir zaman tam olarak iyileşemez. Bir doktor olarak tıbbi bir mecaz yapayım, müsaade ederseniz: Yalnızca temizlenmiş yaralar sağalır, aksi takdirde yeniden açılıp iltihap kapar dururlar. Kuşkusuz ki gerçek gün ışığına çıkarılmalıdır. Tabii ki her şeyi sümen altı etmek isteyenler de var ama bunlar günümüzde azınlıktadır. Bir anayasa devletinde hükümet, yargının engellenmeden işlemesi için gerekli adımları atmalıdır. Bilfiil benim seçilmiş olmam gösteriyor ki Şili gerekli olgunluğa sahip bir toplumdur ve bu nedenledir ki halkımızın çoğunluğu, kendini hukukun üzerinde konumlayıp cezalarını çekmeden sıyrılmak isteyenlere mahal verilmemesi konusunda ısrarcıdır.
Allende’ye sadık bir general olan babanız tutuklanıp işkence görmüş ve neticesinde ölmüştü. Bir siyasetçi olarak eski hasımlarınızla “uzlaşmak” (reconciliation) bahsinden kaçınageldiniz; bunun yerine, “yeniden yüzleşme” (reencounter) tabirini kullandınız. Neden?
Bachelet: Uzlaşmak aynı zamanda mağdurun faili affetmesi demektir. Fakat herkes affa muktedir olmayabilir. Bu, kişinin deneyimlerine, onlarla başedebilme kabiliyetine bağlıdır - ki herkesten aynı tepkiyi bekleyemezsiniz. Fakat hükümet farklı tarafların ortak projelerde birbiriyle yüzleşmesini sağlayacak koşulları tesis edebilir.
Siz ve anneniz de tutuklanmış, istihbarat örgütünün ünlü Villa Grimaldi hapishanesinde işkence görmüştünüz. Yıllar sonra işkencecilerinizden biriyle asansörde karşılaştınız. Hapishanedeyken gözleriniz kapalıydı ama şahsı kokusundan tanıdınız. Bu yüzleşmeye tarafların tepkisi ne oldu?
Bachelet: Tesadüfe bakın ki koskoca Santiago şehrinde bu adam bizim binada yaşıyor, aynı asansörü kullanıyormuş. Başta benim için hiç de kolay olmadı. Çok sarsıcıydı. Onun için de zordu çünkü raslaştığımızda sonradan cezaya çarptırılacağı çeşitli suçlardan davası görülüyordu. Belki de kendisi için benim için olduğundan bile daha güçtü bu durum. Ben zaten hayatımın farklı bir safhasına adım atmıştım ama o her beni ya da annemi gördüğünde kendi suçlarını anımsamak zorunda kalıyordu - ki ileride bunların hesabını da verecekti.
Şili’den kaçtıktan sonra Doğu Almanya’da yaşadınız. (Doğu Almanya eski devlet başkanı Erich Honecker’in dul eşi) Margot Honecker ise şimdilerde Santiago’da ikamet ediyor. Kendisini yemin törenine davet ettiniz mi?
Bachelet: Kendisiyle bir kez burada Santiago’da biraraya geldim. Şili Komünist Partisi’nin başkanının cenazesiydi. Fakat her zaman söylemişimdir, Doğu Almanya’da bana ve aileme çok iyi davranıldı; oradaki geçici evimi hep sitayişle anarım.
Doğu Almanya’nın yok oluşu size şahsen ne ifade ediyor? Dünyadaki birçok komünist rejiminin çöküşünü bir sosyalist olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bachelet: İnsanlar nasıl bir toplum inşa etmek istediklerini kendileri seçmeli. Soğuk Savaş’ın sonundan bu yana dünya müthiş bir değişim geçirdi. Ne var ki, ben insanların halen daha fazla eşitlik arzuladıklarına, herkesin aynı imkanlara sahip olduğu ve yoksulluğun ortadan kalktığı bir dünyada yaşamak istediklerine inanıyorum.
Neredeyse üç yıldır Şili’nin Savunma Bakanlığı’nı yapmaktaydınız. Sizce askerî erkan demokratik ilkelere biat edebilecek mi?
Bachelet: Evet, artık bütün kurumlarımız demokratik olarak işlemektedir. Artık bir süredir Silahlı Kuvvetler devlet başkanının başkomutanları olduğunu ve bu yetkiyi savunma bakanı dolayımıyla kullandığını kabullenmiş durumda. Bizim kabinede bu her iki pozisyonu da kadınlar dolduruyor olacak.
Sizce başkomutanlığı kadınların ifa etmesi vakitlerini süngü çekmekle geçirmeye fazlasıyla alışmış subayların toplumla bütünleşmesi açısından daha başarılı bir sonuç doğuracak mı?
Bachelet: Savunma bakanı iken bunu güvenceye aldım. Askerî hizmeti tamamen kadınlara açtım ve kadınların en üst rütbelere yükselmesine imkan sağladım. Aynı zamanda askerleri sivillerle temasa geçirmek için de çabaladım; gerek anayasal devletin işleyişinin gerek insan haklarının öneminin askerî eğitimin kapsamına alınması talimatını verdim.
Tüm bu ilerlemelere rağmen bazıları halen Şili’de, ordu ve büyük iş çevreleri olmak üzre, iki büyük parti olduğunu ve bu ikisi tam anlamıyla işler durumda olduğu sürece sosyalist bir hükümetin dahi mümkün olduğunu iddia etmekte. Sizce bunda bir gerçeklik payı var mı?
Bachelet: Pinochet’nin artık siyasette bir rolü kalmadı. Askerî kariyer de nihayette diğerleri gibi bir meslek. Savunma bakanı olarak bunu tesis etmeyi becerdim. Ordunun bugün iktidarda bir söz hakkı kalmamıştır artık. Tabii ki vatandaş olarak oy kullanma hakları saklıdır. İhtimaldir ki, birçoğu bana oy vermiştir. Ne de olsa beni tanıyorlar. İş çevreleri de benim büyümeyi teşvik edeceğimi biliyor. Fakat üstüne basa basa belirttiğim üzre ekonomik kalkınmaya ilişkin kararlar hükümetin, işverenlerin ve işçilerin taraf olduğu toplumsal bir diyalog sürecinde alınmalıdır.
Geçen senenin anayasal reformu sayesinde Pinochet’nin getirdiği senatörlerin atanması sistemi en sonunda feshedildi. Bunun sonucu olarak sizin demokratik partiler koalisyonunuz parlamentonun her iki meclisinde de çoğunluğu aldı. Diktatörlüğün daha hangi kalıntılarını temizlemek emelindesiniz?
Bachelet: Her şeyden önce seçim sistemini çünkü mevcut haliyle bu sistem partiler arasındaki ilişkileri hakkıyla yansıtmıyor. İlaveten, yerli halkların haklarını da güvenceye almalıyız. Benim en başlıca derdim vatandaşları daha katılımcı yapmak. Bu yüzden yönetimi daha ademi-merkeziyetçi hale getirmek ve gerek bölgelere gerek belediyelere doğrudan karar alabilme fırsatı tanımak istiyorum.
Venezuella devlet başkanı Hugo Chavez “hayır mihveri” diye, Fidel Castro’nun Küba’sı ve eski koka çiftçisi Evo Morales’in Bolivya’sını içeren bir tabir icat etti. Siz de bu klubün bir üyesi olacak mısınız?
Bachelet: Yeni bir Soğuk Savaş başlatmak istemediğim gibi dünyanın hayır ve şer diye taksim edilmesini de tasvip etmiyorum. Hiçbir zaman bir rejimi baştan kınamamak lazım. Ben Latin Amerika için hakiki birer tehdit teşkil eden -yaygın yoksulluk ve çoğunluğun, özellikle de yerli halklar ile kadın ve çocukların, ilerlemeden hakettikleri payı alamayışları gibi- meselelerle mücadelede herkesle işbirliğine varım.
Bu seneki seçimlerde Latin Amerika’daki sola kayışının devam edecek gibi görünüyor. Bunun ardında ne yatıyor?
Bachelet: Vatandaşlar geçmişteki kimi ekonomik modellerin yaşamları üzerindeki etkisinden hoşnutsuz.
Sizce Latin Amerika solu ortak bir paydada buluşuyor mu?
Bachelet: Ortak gayemiz halklarımıza daha iyi bir yaşam sunabilmek.
Fakat daha fazla toplumsal adalet sağlamaya yönelik bu ortak mücadelede farklı stratejiler güdüyoruz. Tüm Latin Amerika için geçerli standart bir tertip, mutfaklarımız için bile söz konusu değil. Ülkelerin tek başlarına çözemeyeceği -enerji temini, çevre meseleleri gibi- birçok sorun var. Avrupa Birliği birçok bakımdan bize bir emsal teşkil edebilir.
Chavez Şili’yi, Latin Amerika ittifakı uğruna, başarıyla götürdüğü iki taraflı serbest ticaret anlaşmalarından çekilmeye çağırdı bile. Bu davete icabet edecek misiniz yoksa bir ihtilaf çıkabilir mi?
Bachelet: Son derece çeşitlilik arz eden bir kıtada yaşadığımız hususunda birçok meslekdaşıma katılıyorum. Ne var ki kanımca herkesin mutabık olacağı basit bir ticaret anlaşması mümkündür. Böyle sihirli bir formül bulacağımız konusunda iyimserim.
Sizin yemin töreninizde Condoleezza Rice ile Chavez’in yolları kesişecek mi acaba?
Bachelet: Karşılaşmaları kesinlikle ihtimal dahilinde.
Sayın Bachelet, söyleşi için teşekkür ederiz.
Almanca’dan İngilizce’ye çeviren Christopher Sultan, İngilizce'den Türkçe’ye çeviren KENAN ERÇEL
(Söyleşinin İngilizcesine http://www.truthout.org/docs_2006/030906H.shtml adresinden ulaşılabilir).