İkincisi sermaye birikiminin yeni yollar açması ve bunun ideolojik-politik takibinin yeterince güncellenememesiyle ilgiliydi. Kitapta 2000’li yıllarla birlikte finansallaşma ve borçlandırma yoluyla bir yandan toplumun yönetilmesine diğer yandan ise yeni sermaye birikim yollarının açılmasına doğru bir seyir izlendiğini anlatmaya çalıştım. Oliver Roy’un dediği gibi ekonominin (ve dolayısıyla sermaye birikiminin) ağırlığı merkezi üretim ve emekten finansallaşma ve borçlanmaya doğru kaydı. Kritik bir tavır olarak bu dönüşümü gören, dönüşümün ortaya çıkardığı yeni tabiiyet ilişkilerini anlayan bir yerde durmalı düşüncesine sahip oldum. Öte yandan bu iki durumu ortak kesen bir tarihsellik eksikliği vardı.
31 Aralık gece yarısı adettir, yeni yılın ilk anlarına doğan bebeklerin haberleri yapılır. Son yıllarda teknolojinin ve sosyal medyanın maharetiyle senenin ilk bebeklerinden hemen haberdar oluyoruz. Bu yıl Mahir Deniz ve annesinin fotoğrafı ilk saatlerden itibaren büyük ilgi gördü. Hayatımıza büyük oranda Gezi Direnişi’yle giren genç sol mizah, “Mahir Deniz bebek” için hemen devreye girdi; Marx, Lenin, orak-çekiç, kızıl bayrak, yeşil parka vs. sosyalizme dair ne kadar imaj varsa Mahir Deniz’le yan yana geldi.
1 Ocak’taki yürüyüşte “İsrail’e Silah Satan Katil ZIM Katil MAERSK Türkiye’den Defol” pankartına bile tahammül gösterilmedi. Pankartı hazırlayanlar yürüyüşe sokulmadığı gibi gözaltına da alındılar. Eylemi düzenleyen yüzlerce STK korunaklı ve konforlu bir alanda ABD ve İsrail için lanetler okurken dişe dokunur somut adımlara dair konuşmamayı ya da yerli işbirlikçiler aleyhine “hiçbir şey söylememeyi” tercih ettiler. Dünyanın uzak bir köşesinde belki bu tutum sivilliğin neye dönüştüğü konusunda net bir görüntü vermeyebilirdi. Ancak Filistin’le komşu coğrafyada, ümmet olmanın ortak hafızası içinde Türkiye’nin NATO ve ABD ortaklığında ısrar ederek işgalcileri doğrudan zora sokacak kesintisiz ve tam bir ambargodan bile isteye kaçınması takkeyi düşürmüş oldu.
“Teröristlerle görüşmeye gittiği” için “onların tutsağı haline gelmekle” eleştirildiğini, ama barış zeminini oluşturmak için bu güven duygusunun gerektiğini söyleyen Powell, o dönemdeki asıl sorununun “IRA’yla herhangi bir görüşmenin tamamen yasaklanmış” olması olduğunu ve o sırada kimsenin diyalog düşüncesiyle ilgilenmediğini ekliyor. Powell’ın; kariyerini, hatta hayatını tehlikeye atarak gizlice başlattığı görüşmeler daha sonra Blair’in onayını almış ve bu iletişim kanalı aracılığıyla IRA içindeki güvercinlerle yakalanan diyalog, yıllar boyunca hükümet ve IRA arasındaki iletişim olanağının temelini teşkil etmişti.
Demokrasinin ve yayıncılığın temel değerleri olan ifade, yayınlama ve basın özgürlüklerini kararlılıkla savunmak için Charlie Hebdo’ya yapılan canice saldırıyı tüm varlığımızla kınıyor, hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, yayın camiasının ve ailelerinin acısını paylaşıyoruz.