Tarihî bir kavşak desem herhalde abartmış olmam, Türkiye’nin Arap ve İslam dünyası ile ilişkileri için....Konu tabii ki Tunus’la başlayan Mısır’la devam eden, Yemen ve Sudan için de büyüme eğilimi gösteren halk ayaklanmaları ve iktidar değişiklikleri. Bu yazının yazıldığı ana kadar sadece Tunus’ta iktidar devrilmişti, Mısır’da Mübarek’in artık gitmesine an meselesi gibi bakılıyordu ama Mübarek de doğrusu dişli çıktı. Hem bu ülkelerde olup bitenlere hem de Türkiye açısından ne anlama geldiğine aynı anda bakalım madem.
Kronolojik gidip Tunus’tan başlayalım. Bin Ali diktatörlüğü devrildi, Bin Ali ve ailesi kaçtı. Gösteriler başladığında kendi halinde işsizlik karşıtı eylemler olarak görülüyordu ama göstericilerin sayısı gitgide arttı ve sonuçta bir devrim oldu. Şimdi Tunus’un yola nasıl devam edeceği merak konusu. 20 küsur yıldır Paris’te yaşayan muhalif liderlerden Gannuşi geçen hafta ülkesine döndü. Gannuşi “ılımlı İslamcı” olarak biliniyor. Hemen not düşmek lazım bu tip etiketler insanları ve düşünceleri tabii ki açıklamıyor,hatta basitleştiriyor. “Ilımlı İslamcılık” hayli geniş bir düşünce yelpazesi, İslamcılık kadar olmasa bile. Neyse Gannuşi ülkesine dönmeden önce çok sayıda röportaj verdi dış basına. Gannuşi bu röportajlarında “demokrasi” vurgusunu hep yaptı. Şöyle tarif etti lideri olduğu Enahda hareketinin duruşunu: “Müslüman dünyaya demokrasi getirmek için dini, ideolojik, siyasi ve kurumsal engelleri aşmaya çalışan ana akım İslami hareketi temsil ediyoruz..” Ve en önemlisi tabii şu: Gannuşi Türkiye’deki İslamcı akımları da etkilemiş bir isim. Zaten kendisi de bunu söyüyor, “Düşüncelerimin AKP’yi etkilediğine inanıyorum” diyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre Gannuşi bu söyleşilerden birinde uzun vadede ülkesi için ne tür bir model düşünüldüğününün sorulması üzerine “Düşünebildiğim en iyi model Türkiye’de AKP’nin benimsediği model” diyor.
Zaten tahmin ettiğimiz bir yaklaşım bu. Ortadoğu’da dikta ya da krallık ile yönetilen Müslüman ülkeler için AKP’nin bir model teşkil etmesi tahmin edilebilir ve sürpriz olmayan bir durum. Tunus’da gelişmeler ne gösterir bilemiyoruz tabii, geçici bir hükümet var ve seçime kadar işbaşında olacak sonra ne olacağını göreceğiz, yani AKP modeli bir yönetimin işbaşına geleceğinin garantisi yok.
Mısır’da da çok kaba bir ilk bakışta Tunus’a benzeyen bir süreç var. Ancak Mısır’da yönetim daha güçlü. Hatta Çarşamba günü yaptığı gibi kendine bağlı milisleri devreye sokarak, gayet diri durumda olan muhalefeti bezdirmeye ve tabloyu bir iç savaşa çevirmeye çalışıyor. Belli ki bu yolla kendine yeni bir iktidar alanı açacak. Yine de Mübarek ve ortaklarının orta vadede yönetimi artık bırakmak zorunda kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Peki Mübarek’in yerine kim geçecek? Sadece Mısır’ı değil tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir soru. Akla hemen ülkede çok güçlü olan Müslüman Kardeşler geliyor. Hiç şüphe yok İslamcı bir örgüt. Uzun yıllardır faaliyet gösteriyor, üyeleri eylemlere katılmakla birlikte ayaklanmanın önderliğini üstlenmedi. Evet, bir El Kaide değil ama yine de iktidara gelirse neler yapabileceğini kestirmek şimdilik güç. Batı dünyasının kara kara düşündüren de bu zaten. Tamam dikta yönetimlerine destek vermemek (tercihen, devrilmelerine ramak kalmışken) şık bir duruş ama Mısır gibi tüm Ortadoğu’daki dengeleri sarsabilecek önemdeki bir ülkeyi İslamcılara teslim etmek iyi bir fikir mi? Belli ki Batı özellikle de İngiltere, Almanya ve ABD başkentlerinde bu sorunun yanıtı aranıyor ve henüz net bir cevap bulunmuş değil. Tunus’la benzerlik demiştik. Tam da bu sürecin ortasında Der Spiegel’de bir analiz yayınlandı. Bu analizde Mısır için çizilen senaryolar şöyle sıralandı: Burma, Türkiye ya da İran..Diğer senaryolara şimdilik girmeyelim, Türkiye derken ne kastedildiği ise açık: AKP. Bunlar tabii zihin egzersizleri ama sonuçta konuya kafa yoran herkesin bir şekilde dikkate aldığı bir seçenek AKP.
Buradan ne çıkarmalı, nasıl bir sonuca varmalı? Öncelikle çok genel manada Türkiye açısından ne ifade ettiğine bakalım. Şu paradigma değişti. Eskiden Arap ve İslam ülkeleri için “Atatürk cumhuriyeti” bir modeldi, daha doğrusu biz öyle olması gerektiğine inanmıştık, olur da bunu dile getiren bir Arap ya Müslüman düşünür/siyasetçi bulursak onu hemen manşetlere taşırdık. Ama bilirdik ki kendimizi kandırıyoruz, Arap ve İslam dünyasında öyle aman aman bir Atatürk Cumhuriyeti merakı yok. Yine de her türlü subay devriminde Türkiye elitleri ve bürokrasisi şöyle bir heyecanlanırdı, “Acaba mı?” diye. Bu söylediğim, 60’ların, 70’lerin, 80’lerin paradigması. Şimdi durum değişti. Koca Arap ve İslam dünyası için “AKP bir model olabilir mi” diye soruyoruz ve işin gerçeği, AKP’nin bir model olma ihtimali, Atatürk Cumhuriyeti’nin model olma ihtimalinden daha fazla, kabul etmek lazım. Bu, tali gibi görünmekle birlikte aslında cumhuriyet rejimimiz ve “çağdaşlaşma çabamız” üzerine uzun uzadıya düşünmemizi gerektiren asli bir mesele. Cumhuriyet projesi bizzat kendi ülkesinde başarısız olmakla kalmadı (en azından başlangıçtaki hedefler açısından..aradan geçen 90 yıl bunu gösteriyor) Müslüman ülkeler için de model olma iddiasını yitirdi. Bu model olma meselesi, cumhuriyet projesinin asli iddialarından biridir. Zira cumhuriyet projemiz (dünyadaki diğer cumhuriyet projelerinden ayırmak için “projemiz” diyorum, yoksa delice sevdiğimden değil) aynı zamanda Müslüman ülkeler için düşünülmüş bir modeldi, Türkiye dışında da işe yarayacağı düşünülmekteydi, iddiası buydu. Cumhuriyetin dine yaklaşımının temelinde de zaten bu yatar. İslam dünyası vvxe İslam-siyaset ilişkisi için bir model. Çünkü diğer ülkelerde de bu model başarılı olsaydı, böyle bir laik elitler cumhuriyeti modelinin işlediği görülecek ve o devasa “din” meselesi tamamen kapanacaktı. Olmadı..
Neyse yukarıda da demiştim, Tunus, Mısır ve diğer ülkelerin AKP modeline geçmesi ihtimal olarak dillendirilse de şu aşamada somut bir gelişme ya da yönelim yok. Belki de aynı cumhuriyet projemiz gibi AKP projemiz de, pek model olamadan tarihe karışacak. Ancak şu notu düşmekte fayda var. Başbakan Erdoğan’ın Salı günkü grup konuşmasında Mübarek ile ipleri koparan tavrı çok önemli. Belli ki Erdoğan da AKP modelinin işlemesini istiyor. Çünkü o da biliyor ki model bir işlese, “laik elit cumhuriyet” projesi meselesi tamamen çözülecek.
Agos, 4.2.2011