Ve Trump ve Ateş ve Kadirova ve Olçoklar ve de Şenyaşarlar
Kenan Erçel

2016 seçimlerinin kampanya duraklarından birinde Donald Trump “Fifth Avenue’nun [1] ortasında dikilip birini vursam tek bir seçmen kaybetmem, tamam mı?” diye meydan okumuştu. Kantarın topuzunu kaçırmasıyla meşhur Trump gibi bir şahıs için bile sansasyonel bir demeçti. Sadece Demokatlar değil, kimi Cumhuriyetçiler tarafından da yadırgandı, ayıplandı.

Trump yanlış ülkede siyaset yapıyor aslında. Zira Türkiye’de milletvekilleri tarafından ya da onların yüksek himayelerinde cinayetler işleniyor ve görünen o ki bu siyasetçilerin partileri pek de seçmen kaybetmiyor.

Trump’ı kıskandıracak aymazlıktaki hadiselere en son örnek Sinan Ateş suikastı. Türkiye’de o kadar sıklıkla, o kadar tuhaf olaylara şahit oluyoruz ki Şule Aydın “Tımarhane’de Bu Hafta” yayınında hiç malzeme sıkıntısı çekmiyor. Öyle çivisi çıkmış bir ülke ki eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı sokak ortasında vurulduktan sonra Cumhur İttifakı cenahı Berat Albayrak’ın istifası sonrası yaşanana benzer bir sessizliğe gömülüveriyor. Suskunluğunu en nihayet bozan Bahçeli maktulün adını zikretmemekte direniyor, cinayetin faillerinin ve azmettiricilerinin bir an evvel bulunmasından ziyade olayın Ülkücü camiayı yıpratmak için kullanılmasına karşı tetikte olmaya vurgu yapıyor. Gerçi endişesi yersiz değil, zira Ateş cinayetinin tetikçilerine yardımla suçlanan şahıs, Tolgahan Demirbaş, MHP’li bir milletvekilinin evinde gözaltına alınıyor. Ve Demirbaş adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor.[2] Aynı günlerde başörtüsüne hakaret iddiasıyla gözaltına alınan kadınla aynı muameleyi görüyor yani. Son beş altı cümlenin her birinin sonuna ünlem işareti konsa yeridir. Tetikçiyi olay mahalline özel harekat polislerinin getirdiği, kendisinin olay yerinden de MHP’ye tahsis edilmiş çakarlı bir araçla kaçırıldığı iddiaları da ünlemi hakediyor. Ya da artık TC’de kolay kolay hiçbir hadise ünlem eşiğine ulaşamıyor çünkü Cem Dinlenmiş’in bu tür abuklukları hicvettiği karikatür panellerine verdiği isimle, bu memlekette “Her Şey Olur”.

Bu arada not düşmeden geçmeyelim, Kılıçdaroğlu Ateş’ten “şehit” diye bahsetti. Halbuki, mesela, HDP ilçe binasında öldürülen Deniz Poyraz’a şehit dememişti. Mesele siyasi suikasta kurban gitmek değil, anlaşılan. Çifte standartın bir başka örneğini de İmamoğlu sergiledi. Yazıcıoğlu, Türkeş gibi isimleri ölüm yıldönümlerinde sosyal medyadan anmayı ihmal etmeyen İmamoğlu bu sene 19 Ocak’ta Hrant Dink’e dair bir paylaşımda bulunmadı. Son haftalarda Altılı Masa’nın insan hakları ve azınlıklardan sorumlu sözcüsü kesilen Babacan bir iki kelam etmiştir belki.

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş devletin suçluları tespit edeceğine ve gereken cezayı vereceğine olan inancını ifade ederken buna ne kadar kaniydi…bilinmez. Ama kim bilir, belki o da Nihal Olçok gibi birkaç sene sonra adalet arayışında tosladığı duvarlardan bezip Halk TV’nin kapısını çalacak. Öyle ya, kim derdi, AKP’nin 11 seçimde reklam kampanyalarını yürütmüş birinin eşi, ilk çocuğuna “Tayyip” adını vermiş bir anne, kocası ve oğlunun katillerinin bulunmasında iktidardan ümidi kesecek, muhalefetin başlıca yayın organına defalarca konuk olacak. Kol kırılır, yen içinde kalır ama sızısı geçmek bilmezse o yen’i sıyırmaktan başka çare kalmıyor işte bazen.

Acaba Ayşe Ateş ve Nihal Olçok bir gün Rano Kadirova’yla bir araya gelirler mi? Hani şu AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde Ünal’ın silahıyla 23 yaşında intihar ettiği iddia edilen Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova’nın annesi. Hani otopsisi ve Adlı Tıp raporu iki gün gibi rekor bir süre içerisinde halledilip cenazesi ülkesine Ünal’in özel şoförü nezaretinde gönderilen Nadira’nın annesi. “İntihar”dan bir gün önce arkadaşını arayıp Ünal’ın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söyleyen Nadira’nın annesi.

Ve başka acılı bir anne, Emine Şenyaşar. Ve yine AKP’li bir milletvekiliyle bağlantılı, bu sefer bir değil, iki değil, üç ölüm. AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın akrabaları, yakınları ve korumalarının 2018 seçim çalışmaları münasebetiyle Urfa’daki işyerlerine uğradıkları Şenyaşar ailesinin üç ferdi –Emine Şenyaşar’ın üç oğlu– bu güruhun saldırısına uğruyor. Arbedede Ibrahim Halil Yıldız’ın ağabeyi de vurulup hayatını kaybediyor. Gözü dönen grup yaralı Şenyaşarlar’ın peşisıra hastaneye gidip hem onlardan ikisini hem de onları görmeye gelmiş olan babalarını linç ediyor. O kadar hunharca katlediliyor ki Emine Şenyaşar’ın bizzat tanıklık ettiklerini okumayı bile insanın yüreği zor kaldırıyor.

Polislerin, sağlık personelinin gözleri önünde gerçekleşmesine rağmen bu katliamdan sonra ilk tutuklanıp hüküm giyen, şans eseri kardeşlerinden başka bir hastaneye yönlendirildiği için sağ kurtulan Fadıl Şenyaşar oldu. Nedense işyeri ve hastane diye iki ayrı dosya şeklinde eline alınan hadiselerden hastaneye ilişkin olanı ancak 4 yıl sonra, o da Emine Şenyaşar ve oğlunun muazzam sebatkarlığı sayesinde iddianemeye dönüştü ve dava açıldı.[3]

Katliam sırasında AKP’den Urfa milletvekili ve Gıda, Tarım & Hayvancılık Bakanı olan Ahmet Eşref Fakıbaba yıllar sonra nedamet getirip zamanında Şenyaşar ailesini terörizmle suçladığı için kendini affetmediği söyledi. Pişmanlığını AKP’den istifa edip İYİ Parti’ye katıldıktan sonra dillendirmesini siyasi fırsatçılığa mı yormalıyız yoksa kronolojik zorunluluğa mı?

Özetlersek: 2018 Haziran’ından bu yana Cumhur İttifakı’ndan üç milletvekilinin “karıştığı” üç hadise, 5 ölüm var. Bunlar bildiklerimiz. Çıtayı milletvekilliğinden aşağıya çekersek bu bilançonun hızla kabaracağını tahmin etmek güç değil. Ailesinin ısrarlı çabaları sayesinde kamuoyunun haberdar olduğu Rabia Naz Vatan hadisesi var, örneğin. 11 yaşında intihar ettiği iddia edilen Rabia’nın babası, kızının aslında Eynesil (Giresun) ilçesi belediye başkanının yeğenin kullandığı aracın çarpması sonucu can verdiğini ispatlama mücadelesi veriyor yıllardır. Bu süreçte Şaban Vatan’ı sinir hastalıkları hastanesine zorla yatırmaya bile çalıştılar. Tunceli’deki benzer bir vakada 21 yaşındaki Gülistan Doku 2020 Ocak’ından beri kayıp. Bütün deliller, kaybolmasından hemen önce kendisine fiziksel ve sözlü şiddette bulunan Zaynal Abakarov’u işaret ediyor ama bu şahsın üzerine bir türlü yeterince gidilmiyor. Peki, Abakarov’un üvey babası kim dersiniz? Tunceli Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Birimi polislerinden ve Doku dosyasında da görevli Engin Yücer. Ünlem.

Milletvekilleri, milletvekillerinin kardeşleri, akrabaları, korumaları ve hatta belediye başkanlarının yeğenleri ve dahası polislerin üvey oğulları, vb. sırtlarını iktidara yaslayıp cinayet işleyebiliyor, cinayete yardım ve yataklık edebiliyor bu memlekette, yargılanmadan, ceza almadan. Ya da ancak insanüstü bir çaba sonucu, gecikmeyle, yarım yamalak yargılanarak.  

Trump’ın düşlediği Wahşi Batı burası aslında.


[1] New York şehrinin pahalı evleri ve lüks mağazalarıyla ünlü caddesi.   

[2] Demirbaş sonra tekrar gözaltına alınıp tutuklandı.

[3] Davanın 17 Ocak 2023’de görülen ilk duruşmasında mahkeme heyeti işyeri ve hastane dosyalarını birleştirme kararı aldı.