Çift Başlılık
Tanıl Bora

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denen şeyin harikalarını anlatırken kullanılan motiflerden biri de, bu sistemin bizi “yürütmede çift başlılıktan kurtaracağı” müjdesi. 

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un 11 Şubat’taki tasviri, adeta bütün Cumhuriyet tarihinin, çift başlılıktan mütevellit krizlerle geçtiğini düşündürür bize: “Parlamenter sistem çift başlılık üretiyor. İnönü ile Recep Peker arasındaki ihtilaf, rahmetli Menderes ile Celal Bayar arasındaki ihtilaf, Özal ile Yıldırım Akbulut arasındaki ihtilaf, Demirel ile Özal arasındaki ihtilaf, Demirel ile Çiller arasındaki ihtilaf, Demirel ile 28 Şubat döneminde Erbakan arasındaki ihtilaf, 2001’de Ecevit ile kendi seçtirdiği Ahmet Necdet Sezer arasındaki ihtilaf. Çift başlı olunca ihtilaf kaçınılmaz oluyor. İnşallah bu çift başlılığı ortadan kaldırmayı temin edeceğiz.” Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Gazi Mustafa Kemal’i İnönü’yle geçindirtmeyen çift başlılık buhranlarından bahsediyor. İnönü ile Recep Peker, Özal ile Akbulut, Demirel ile Çiller arasındaki ihtilafların cürümü neydi Allah aşkına? Derin ekonomik ve politik marazların birikiminden patlayan meşhur 2001 krizinde, Ecevit-Sezer “ihtilafının” payı ne kadarcıktır? İnönü-Peker, Menderes-Bayar, Özal-Akbulut arasındaki minik farklılaşmanın bile felâket gibi algılandığı bir rejime ne ad verilir?

Çift başlılık ejderhasını, kimi AKP sözcüleri ve kanaat önderleri “bürokrasiyle siyaset arasındaki ayrışma” diye tanımlıyorlar. Bu takdimde, istenmeyen ikinci “baş”, hâlâ hâlâ hâlâ tam kurtulunamadığından dem vurulan asker-sivil bürokrasi heyûlasıdır. 

İstanbul milletvekili Metin Külünk’ün çift başlılığa kaş çatan izahatı ise, bu heyûlayı iyice genelleyip, onu otoriterliğin ve zapturaptın mefhum-u muhalifi olarak işlevselleştirmenin örneğidir: “Çok başlılığın olduğu yerde disiplin ve hiyerarşi yoktur.”

***

Erdoğan, çift başlılık ‘meselesini’ ilk kez 2012’de, Birinci Meclis’ten Anıtkabir’e düzenlenen 29 Ekim yürüyüşü hükümetçe yasaklanmışken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün buna izin verilmesi için müdahalede bulunduğu haberleri üzerine yakınırken zikretmişti: “Devlette çift başlılık olmaz!” Davutoğlu’nun başbakanlığı da, çift başlılık ‘çıkartıyor’ diye bitirilmedi mi?

Kemal Can geçen hafta, Erdoğan ile AKP arasındaki iki başlılık problemine ve referandum kampanyasının bu problemi sona erdirmeyi hedefleyen ‘gizli gündemine’ dikkat çekti (link

***

Referanduma sunulan “sistem”in, yasama ve yürütmeyle beraber yargıyı da topaklaştırıp düzleyen obsesif tek başçılığı, Anayasa ve hukuk tekniğine boş veren bir teklik ve baş tapıncından besleniyor. Popüler sağduyunun, ‘başımızda kuvvetli birisi olsun... ayaklar baş olmasın... emir demiri kessin’ fraksiyonlarına hitap ediyor. 

Herhangi bir başkanı, ortak aklın sözcüsü veya eşitler arasında birinci olarak değil, hesap veren sorumlu yönetici olarak değil de, ‘kut’ sahibi tek adam olarak görmek... Başkan hâlesini bizzat bir güç kudret iktidar nişanı gibi görerek büyülenmek, büyülenmek istemek bizzat bir iktidar şehvetinin ifadesi... Başında birisi olmasını istemenin kökten vesayetçiliği... Vesayetçiliğin jenerik tohumu. 

***

Son yıllarda, arkadaş sohbetinde standart hitaba dönüşürken, eski Türkçe telâffuzuna dönüldü kelimenin: başgan deniyor. Eski Türkçe sözlükler karşılığını “büyük balık” ve “lider” diye veriyorlar. Kerem Ünüvar, camları açsın diye otobüs şoförünün otoritesine seslenirken bile “başgan” hitabına başvuran birisine denk geldiğini yazmıştı (link). Hangi ölçekte olursa olsun bir otorite varsa karşısında, onu okşama taktiği... Otoriteye otoriteliğini hissettirme... Başganın ölçeği ufaldığında, tatlı bir alay da karışabilir bazen işin içine; belki alttakilerin/ezilenlerin yukarıdakini ‘idare etme’ stratejilerinin izini de sürebilirsiniz. Güç istencinin pot yaptığı, kendi trajikomiğine göz kırptığı yerler...

***

Şu “yeni sistem”e dönelim... Cemaat mikyasından daha büyük bir toplum, şu “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin teklif ettiği türden bir teklik ve topaklaşmayla yaşayamaz, idare edilemez. Güç, yetki, imkânlar, yasal-kurumsal olarak bölüştürülmez, dengelenmez, seyreltilmezse, o zaman fiilî olarak, ganimet usulü paylaşılır. Gücü ve yetkiyi tekleştiren tepedeki yüce erk, keyfîliğe alan açan bu paylaşımın ideolojik ilhamını ve ‘şeklini’ verir.

Nazi tecrübesinde, bunun bir örneğini görürüz. Führerprinzip [önder ilkesi] bütün kanunların üzerindedir, Führer’in sözü her şeye âmirdir, fakat her kurumda, her bölgede, her ölçekte başaltı ve küçük-orta boy deste Führer’ler kol gezer. Hepsi son kertede ‘esas’ Führer’in temsilcisi gibi eyler; otoriteleri bir yandan –gerek bu temsilî niteliğiyle gerekse fiilen– sınırsız, diğer yandan her an esas Führer’in inisiyatifi ve direktifi tarafından devre dışı bırakılabileceğinden, göreli ve mahduttur. Führer düzeni, bu muğlaklıkları kullanarak ve ast otoriteleri birbiriyle çarpıştırarak da işler. Tek başlılıkla, kaotik bir çok başlılık iç içedir. Nitekim kimi siyasetbilimciler, nasyonal sosyalizmin, tekçi mutlak otorite suretindeki poliarşik veçhesine dikkat çekerler.

***

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün arması, çift başlı kartaldır. Konya’nın simgesi de öyle. Konya’ya, Selçuklu tarihindeki yerine atfedilen önemden ötürü verilmiştir bu simge. Çift başlı kartal, Selçuklu’nun simgesi kabul edilir; Selçuklu sikkelerinde, süslemelerinde vs. bolca yer alır. (Gerçi, bazı tarihçiler Selçuklular’ın hâkimiyet alâmeti olarak kabul edilmesini sorguluyorlar bu simgenin. Belki çift başlılığa karşıdırlar!)

Çift başlılık, kadim bir simge... Eski Yunan mitolojisinde Janus, genç ve yaşlı iki başıyla, başlangıçla sonun tanrısıdır. Orta Asya’da, Eski Türklerde, yerle göğün arasındaki çelik kapıyı tutan kartalın iki başı, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki, hayatın bu dünya ile ‘öte’ bir dünya arasındaki iki yanlılığını ifade eder. Kadim Anadolu medeniyetlerinde, Hititler ve Sümerler’de de var. Sonra Bizans’ta da olacak. Bu kadim imgelerde çift başlılık, kâh gözü her yeri gören bir kudretin ifadesidir; kâh varoluşun ezelden ebede uzanan genişliğinin; kâh güç ile adaletin (ayrı yöne bakan) beraberliğinin; kâh bu dünya ile öte dünya arasındaki veya Doğu ile Batı arasındaki veya eril-dişil ilkeler arasındaki ayrışık-ikili-birliğin ifadesi... Velhasıl, çift başlılıkta nice hikmetler de saklıdır!