9-10 Nisan tarihlerinde sandığa giden İtalyan seçmenler iki büyük parti koalisyonu arasında karar vermekten imtina etti. Kanaat önderlerinin her genel seçim sonrası yapmaya bayıldığı “seçmenin mesajı ne” türü kahinliklere inanmadığımızdan sadece sonuçların önümüze koyduğunu söyleyebiliriz. İtalya siyaseten bölünmüş bir ülkedir. Seçmenin bir bölümünün pekala güvendiği siyasi oluşum ve kişilerden diğer kısmı nefret ediyor. Bu durum seçmen arasında da derin siyasi bir ayrılığın varlığından başka ne anlama geliyor olabilir ki. Yine de bu noktadaki yargımızı gerekçelendirmek için seçime giren iki koalisyona yakından bakalım.
Sağda şu anki Başbakan Silvio Berlusconi liderliğindeki Özgürlükler Evi var, solda ise eski Başbakan ve AB Komisyonu eski başkanı Romano Prodi liderliğindeki Birlik. Berlusconi’nin etrafında oluşturulan seçim makinesi merkezden neo-faşistlere çok geniş bir kesimi kapsıyor. İçinde hem Mussolini’nin mirasçıları, bizzat torunu dahil olmak üzere, hem Kuzey İtalya’dan refah şovenistleri ve hem de aslında Birlik içinde bulunan bazı küçük gruplardan çok farklı siyasi eğilimleri olmayan ufak partiler var. 2001 seçimlerinden zaferle çıkan bu koalisyon, o günden beri ülkeyi yönetiyor. Zaten esas olarak solda karşılarına bu denli büyük bir birliği çıkaran da, söz konusu hükümetin sosyal hayatta muhafazakar ve yabancı düşmanı, iktisatta ise neo-liberal siyasi tercihleri ve buna bağlı kötü politik performansı. Özgürlükler Evinin asıl gücünü dört parti oluşturuyor. Bunlar seçim sonuçlarına göre sırasıyla: bu seçimlerdeki performansıyla Berlusconi’nin hâlâ ayakta olduğunu gösteren Forza Italia, güven veren ciddi merkez sağ güç havasını vermeye çalışan ve temel kadroları nedamet getirmiş faşistler olan Alleanza Nazionale -ki seçim sonuçları bekledikleri kadar iyi çıkmadı bir süre daha Berlusconi’nin gölgesinde kalmak zorundalar- eski Hıristiyan Demokratlardan bakiye bir grup olan UDC ve tabii ki giderek zayıflayan ve seçim gecesi parti merkezi kendi militanlarınca “hareketi Berlusconi’ye sattınız” diyerek basılan Kuzey Ligi.
Birlik 1996’da Romano Prodi’yi başbakanlığa taşıyan Zeytin Ağacı koalisyonunun mirasçısı. Zeytin Ağacı üç partinin ittifakı olarak hâlâ yaşıyor ve Birlik’in, dolayısıyla Prodi’nin arkasındaki temel güç. 2004’de Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy oranları yüzde 31’di. Zeytin Ağacı’nın esas ağırlığı eski İtalyan Komünist Partisinin kapitalizmi aşmanın mümkün olmadığına kani kesiminden oluşan Sol Demokratlar, bunların yanında sol liberal Avrupa Cumhuriyetçileri Hareketi ve Demokrasi Özgürlüktür hareketi var. Bu son iki parti Avrupa genelinde sosyal demokrat partilerin üyesi olduğu Avrupa Sosyalist Partisinin üyesi değil, tam tersine Avrupa çapında daha ziyade liberal demokratlarla işbirliği halindeler. Zeytin Ağacı'nın Sol Demokratları Fransa ya da Almanya’nın Sosyalist Partisine karşılık gelebilir ama ülkede Papatya diye bilinen Demokrasi Özgürlüktür İngiltere’deki Liberallerden daha solda değil.
Aslında Temiz Eller döneminden sonra İtalyan siyasetinin aldığı hal bu. Eski büyük partilerin tamamen itibarsızlaşmasıyla, bunların içindeki kimi isimler daha küçük hareketlerden gelenlerle pek çok ittifak oluşturdu. Merkez diyebileceğimiz bir yerde Craxi’nin sosyalistleri, Hristiyan Demokratlar ve Radikaller yeni oluşumlara gitti. Böylece Avrupa’nın pek çok başka yerinde rahatça merkez sağ sayılabilecek güçler, ‘90’ların ikinci yarısında yeniden şekillenen İtalya siyasetinde, Berlusconi’nin yeni tip sağ popülizmi, Fini’nin tövbekar eski faşistleri ve Bossi’nin (Kuzey Ligi) refah şovenistlerinin birliği karşısında, tövbekar komünistlerle birlikte merkez solu oluşturdular.
Berlusconi hükümetini ne pahasına olursa olsun devirmek için Zeytin Ağacı omurgasına eklenen diğer temel kuvvet merkez solun solundan geliyor. Komünist Yeniden Oluşum (Rifondazione), kısa zaman önce buradan ayrılan İtalyan Komünistleri Partisi ve Yeşiller. Birliğin diğer bileşenleri de, İtalyan merkezinin ’90’larda geçirdiği büyük sarsıntının izlerini taşıyan küçük partiler. Yumruktaki Gül, Zeytin Ağacı’ndan ayrılan merkez sol İtalyan Demokratik Sosyalistleriyle ki bu parti tarihsel olarak da sosyal demokrat kökenlidir, eski Radikal partiden gelen bir hareketin birleşmesinden oluşuyor. Kilisenin etkisinin ve buna dayalı yaşam biçiminin toplumsal hayattan dışlanması konusunda çok ısrarlılar. Eski Savcı Di Pietro’nun Temiz Eller hareketinin oy oranı, kuruluşunu borçlu olduğu olaylar seçmenlerin hafızalarında zayıfladıkça düşüyor. Meclis seçimlerinde % 2nin altında oy alan partileri Meclise girmiş olsalar da her iki koalisyon için de burada değerlendirmeyeceğim. Zaten dokuzar partiden oluşan iki seçim koalisyonu ve kimi partilerin zaten şemsiye partiler olduğu düşünülürse bunun çok da anlamlı olmadığı ortadadır.
Birlik kolay oluşmuş bir koalisyon değil, 10 Şubatta kamuoyuna açıkladığı seçim platformları tam 280 sayfa ve Yumruktaki Gül bu metni imzalamaktan imtina etti. Programın bu kadar uzun olmasının bir nedeni de birbirinden çok farklı görüşlere sahip olan bu siyasi hareketlerin yuvarlak laflar üzerinde uzlaşamaması. Irak’tan asker çekilmesi, göçmen politikası ve istihdam ile sosyal güvenliğe dair meseleler seçim kampanyasında öne çıkıyor. Özellikle Fini’nin temsil ettiği yabancı düşmanı tutum karşısında daha demokratik bir göçmen siyaseti Birlik koalisyonunun sağdan ayrıldığı nokta. Irak’taki askerî varlık ise zaten İtalya’da çok popüler bir dış politika tercihi değil. İstihdam ve bununla bağlantılı meseleler ise çok daha karışık. Fakat kabul etmek gerekir ki Birlik kampanyasının esas şiarını en iyi özetleyen Prodi’nin karizmatik ve güven bir resminin altında İdarede Ciddiyet sloganının yer aldığı afiş.
Seçim sonuçları Birlik için çok da güven verici olmadı. Rifondazione, Yeşiller ve İtalyan Komünistlerinden oluşan Birlik’in sol kanadı son Avrupa seçimlerindeki oy oranlarını korudukları gibi, Rifondazione, Senato seçimlerinde % 7.5 oy aldı. Bu onlar için çok başarılı bir sonuç kısa vadede hâlâ oy oranlarını arttırabileceklerini gösteriyor. Zeytin Ağacı Meclis seçimlerinde aldığı oya Senato seçimlerinde toplamda ulaşamıyor. Bu durum Birlik’in omurgası olan partilerin elini özellikle sol kanatın karşısında zayıflatacak. Merkez sağ koalisyon, daha şimdiden kampanya sürecinde merkezdeki seçmeni etkilemek için kullandığı bu olasılığı cilalamaya başladı.
Her ne kadar Birlik kendini muzaffer ilan etmiş olsa da, durum hâlâ net değil ve her durumda zafer Birlik için ancak bir Pirus zaferi olabilir. Her şeyden önce Senato seçimlerini kaybettiler. Yurtdışındaki İtalyanların oyları onlara hâlâ bir sandalyelik avantaj sağlayabilir ama bu Özgürlükler Evinin Senato seçimlerinde geçerli oylarının % 50’sinden fazlasını elde ettiği gerçeğini değiştirmez. Meclis seçimlerinde ise Birlik hem geçerli oyların mutlak çoğunluğunu alamadı hem de rakiplerine attıkları 25 bin oy fark, tam da onların önünü kesmek için hazırlanan, seçim sisteminin sayesinde Mecliste rahat bir üstünlük elde ettiler. Sandalye farkı oy farkının çok ötesinde. Tabii, Özgürlükler Evi Meclis sonuçlarının yeniden sayılmasını da istiyor. Her üç sandıktan birinde bir oy değişse seçimin galibi değişecek. Üstelik merkez sağda Forza Italia, Alleanza Nazionale ve UDC arasında sağlam bir birlik var, zaten Kuzey Ligi’ni de ekleyince Özgürlükler Evinin senatoda ve meclisteki neredeyse bütün sandalyeleri ortaya çıkıyor. Birlik adından başka bir yerde böyle bir birliğe sahip değil esas güvencesi üye partilerin detaylı programa olan siyasi bağlılıkları, kabul etmek gerekir ki zaman içinde aşınması kolay bir bağ bu.
Bölünmüş İtalya’yı en iyi bölgesel sonuçlara bakarak görmek mümkün. İtalya genelde üçe ayrılır. Kabaca Avrupa kıtasındaki kuzey kesim, yarımadanın kuzeyini oluşturan orta İtalya ve Mezzogiorno ile adalardan oluşan Güney İtalya. Özgürlükler Evi Kuzey İtalya’yı alırken, Orta İtalya’yı Birlik almış durumda; Güney İtalya ise ikisi arasında bölünmüş. Almak fiiliyle kastettiğim şu: o kesimdeki bölgesel seçim çevrelerinin ortalama 2 tanesi dışında hepsini, kimisinde büyük farklar atarak, kazanmak. Kaybettiklerinde de ufak oy oranlarıyla kaybetmek. Kuzey İtalya’da Özgürlükler evi için, Orta İtalya’da birlik için durum bu. Üstelik Kuzey Ligi’nin oy oranı düşerken, merkez sağ kuzeyi hem de kronolojik olarak seçim sonuçlarına baktığınızda giderek büyüyen farklarla alıyor; buna karşılık Orta İtalya’da Birlik solun geleneksel kalelerinde atmış farkları. Güney İtalya’da ise tarihsel oy verme biçimleri ve sağ ile sol arasındaki eskiden kalma bölünmeler hâlâ etkin gibi. Ama bölgesel kopuşlar noktasında esas değerlendirmeyi ancak gelecek aylarda yapılacak federasyon referandumu sonrasında yapabiliriz. Bu noktada ancak Avrupa ile özellikle iktisadi alanda daha da bütünleşmiş kesimlerin (Kuzey İtalya) Birlik’e güvenmediklerini ve Berlusconi’yi, soldaki seçmenin Toscana’da (Orta İtalya) bir duvar yazısında dile gelen ifadesinde olduğu gibi “tavuk hırsızı” olarak görmedikleri söylenebilir.