Kuzey Kıbrıs 18 Ekim Günü Neyi Oylayacak?

11 Ekim 2020 tarihinde, yalnızca hamisi Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan de facto devlet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 1983’ten bu yana sekizinci cumhurbaşkanlığı seçimini geride bırakmış oldu. En çok adayın yarıştığı (11), tek bir kadın adayın olmadığı, en az seçmenin katıldığı (115.966, toplamın %58,29’u) bu seçim sonucunda en fazla oyu alan iki aday, Ersin Tatar (Ulusal Birlik Partisi - %32.34) ve Mustafa Akıncı (Bağımsız - %29.80) ikinci tura kaldılar.

Seçime damgasını vuran olay ise, Başbakan Tatar’ın, seçimden birkaç gün önce, davet üzerine Ankara’ya giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte bir basın toplantısı düzenlemesi ve Kuzey Kıbrıs’taki iki açılış törenine Ankara’dan canlı bağlanarak Kuzey Kıbrıs Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim yasaklarını delmesi oldu. Sanal törenlerden ilkinde, resmi açılışı esasında dört yıl önce yapılan, Türkiye’den KKTC’ye su taşıyan boru hattının tamiratının tamamlanması ikinci bir açılış olarak takdim edildi. İkincisinde ise, bugüne kadar kapsamlı bir çözümde pazarlık payı olarak kullanılmayı bekleyen asker kontrolündeki kapalı Maraş şehrinin sahil şeridinin halka açılacağı duyuruldu.

Türkiye’nin seçime yönelik diğer müdahale çabalarına ve her iki törenin işaret ettiği daha büyük uluslararası meselelere değinmeden, özetleyerek söylersek: Meselenin özü, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin ilk kez bu denli gizlemeye ihtiyaç duymadan, açık bir şekilde KKTC seçimlerinde tercih belirtmiş olması. Artık ikinci turda, bir tarafta Erdoğan yönetiminin apaçık desteklediği Tatar, diğer tarafta Erdoğan yönetiminin apaçık istemediği Akıncı var. Bir başka deyişle, Türkiye KKTC’de hami maskesini çıkarıp vasiliğe soyunmuş durumda. Dolayısıyla, 18 Ekim Pazar günü hem Türkiye hem KKTC bir referanduma tanıklık edecek. Bu referandumun sorusunu çeşitli biçimlerde formüle etmek mümkün: Kıbrıs Türk demokrasisinin dış müdahale olmaksızın, kendi mecrasında akmasına izin verilmeli mi? KKTC ile Türkiye arasında iki tarafın eşitliğini kabul eden bir ilişki tesis edilmeli mi? Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların federal bir yapıda bir araya gelmelerini sağlamak amacıyla yeniden başlaması öngörülen müzakerelere bir şans daha tanınmalı mı? Bu sorulara evet diyenler Akıncı’ya, hayır diyenler Tatar’a —ve Erdoğan’a— oy verecekler.

Erdoğan yönetimi ile Akıncı arasındaki bağların kopmasının muhtelif sebepleri var: Akıncı’nın Kıbrıs meselesinin çözümü bağlamında zaman zaman “de facto da olsa bağımsız bir devletin cumhurbaşkanıymış gibi” davranarak hamisi Türkiye’ye danışmadan hareket etmeyi, yahut danışsa bile 2015 yılında %60,5 oyla kendisine verilen demokratik yetkiye uygun olarak kendi doğru bildiğini yapmayı tercih etmesi; bir de üstüne Barış Pınarı Harekatı gibi bir “beka” meselesi hakkında, her adalı gibi sık sık kullanmaya alıştığı ifade özgürlüğü hakkından yararlanarak kendi samimi düşüncelerini beyan etmesi[1] başlıca sebepler arasında sayılabilir.

Erdoğan yönetiminin 2017’de çöken son Kıbrıs müzakerelerinin ardından her fırsatta, bundan böyle federasyon dışındaki opsiyonların görüşülmesi gerekeceğini vurgulamaya başladığını da unutmamak gerekir. Annan Planı’yla Kıbrıs’ı birleştirmeye en fazla yaklaşmış Türkiye hükümeti olan AKP hükümeti, bugün Kıbrıs’ta, iki toplumlu, iki kesimli federasyon olarak özetlenen Birleşmiş Milletler çerçevesinin dışına çıkmaya en fazla yeltenen hükümete dönüştü. Bu çerçeveden çıkmış bir KKTC’nin ise, mevcut bağımlılık ilişkisinin de ilerisinde bir “bütünleşme”yle, Türkiye’nin adı konmamış bir protektorasına dönüşmek dışında bir ufku kalmayacağı aşikar.

Her halükarda, Akıncı ile Tatar arasındaki seçim, yalnızca ilki federasyoncu ikincisi KKTC’ci iki adayın değil, aynı zamanda iki taban tabana zıt cumhurbaşkanı portresinin yarışacağı bir seçim olacak. Bir tarafta demokratik bir seçimle, hatırı sayılır bir çoğunluğu temsilen göreve gelmiş, ifade özgürlüğünü kullanmayı hak bilmiş, artık adeta Kıbrıs Türk sivil milliyetçiliğinin temsilciliğini ve Kıbrıs’ta ve bölgede barışçıl bir dış politikanın sözcülüğünü üstlenmiş, temiz bir siyasi geçmişe sahip, bağımsız ve soldan bir cumhurbaşkanı Akıncı. Diğer tarafta, kendi ülkesinin demokrasisine dış müdahaleleri olağanlaştırmış, bir başka ülkenin menfaat ve önceliklerini kendi ülkesinin kurum ve kurallarının önüne koyabilmiş, Kıbrıs Türk halkının liderliğinden önce Türk etnik milliyetçiliğinin, nepotizmi ve yolsuzluğu ülke sathına yaymış Ulusal Birlik Partisi’nin ve elbette Erdoğan yönetiminin temsilciliğini benimsemeye hazır olduğunu göstermiş sağdan bir cumhurbaşkanı Tatar. İyi olan kazansın.


[1] “Barış Pınarı Harekatı - Ankara'dan Kuzey Kıbrıs lideri Akıncı'ya tepki: 'Bu açıklamalar kara lekedir'”, BBC Türkçe, 13 Ekim 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50032041