İki yıl önce Orhan Kahyaoğlu’nun dünyaca ünlü Tunuslu udi Anouar Brahem’in müziğini ve biyografisini anlattığı Duru, Derin, Çıplak Anouar Brahem Müziği adlı kitabını okuduktan sonra eşime ‘‘Neden kimse Ara Dinkjian kitabı hazırlamıyor?’’ diye sormuştum. O da “Neden sen yazmıyorsun?” diye sormuştu. Aslında müzik yazılarımdan oluşan Bir Müzisyenin Arayışı adlı kitabımda Anouar Brahem’in portresini yazarken küçük bir bölümde Ara Dinkjian’dan bahsetmiştim: Müziğe bakışını, besteciliğini ve müzik felsefesini kendime daha yakın bulduğum için Ara Dinkjian’ın yol arkadaşı Arto Tunçboyacıyan üzerine bir portre yazma işine girişmiştim -halen de biterebilmiş değilim-, dolayısıyla Dinkjian müziğinin içinde de buldum kendimi, çünkü Ara ve Arto yıllarca birlikte müzik yaptılar. Yazının ileriki bölümünde geleceğiz bu ikiliye.
Yeni çıkan kitaplara göz atarken Aras Yayıncılık etiketiyle çıkan Ara Dinkjian Şarkıları adlı kitabı görünce heyecanlandım. Kitabı alır almaz büyük keyifle bir oturuşta okudum. Ara Dinkjian, bestelerinden oluşan bir nota kitabı fikrinden Aras Yayıncılık’taki dostlarına bahsetmiş. Aras Yayıncılık’ın genel yayın yönetmeni Rober Koptaş ve kitabın editörü Burcu Yıldız bir nota kitabının olması yanı sıra fotoğraflarla birlikte biyografisinin de yer aldığı ve Ara’nın dostlarından da yazılardan oluşan muhteşem bir kitap ortaya çıkarmışlar. Kitaptaki birçok bilgiyse 2012’de Onur Günay ve Burcu Yıldız’ın baba-oğul iki müzisyenin müzikal yolculuklarının hikâyesini anlattıkları ‘‘Garod: Amerika’dan Diyarbakır’a Bir Hasretlik Hikâyesi’’ isimli, yayınlandığında keyifle izlediğim belgesel filmden diyaloglardan alınmış.
***
İyi bir Ara Dinkjian dinleyicisiyimdir. Neden mi severim? En başta Ara’nın oturuşu, udu ve mızrabı tutuşu, parmaklarını yerleştirme şekli ile geleneksel sınırlar içinde kalmayıp kendi üslubunu bulmuş bir virtüöz olması ve Türkiye’deki çoğu Türk musikisi icrası gibi sazını kalıplaşmış kesin kurallar çerçevesinde değil de kendi yarattığı tarz ile icra etmesi geliyor. Ara Dinkjian ‘‘Her zaman ne giydiğimin ya da nasıl göründüğümün değil, çaldığımın önemsenmesini istemişimdir’’ diyor. Ben de Türkiye’de, gereksiz bir otantiklik ve orijinallik saplantısının ya da bağnazca bir nostaljinin müziğimize bir şey katacağını düşünerek sahneye kaftan, kavuk ve çakşır giyerek çıkanları görünce gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
Ara, iyi bir piyano icrası olduğundan armoniye hâkim olmakla birlikte Doğu modlarıyla Batı armonisini harmanlayarak yeni bir sound ortaya çıkarmıştır. Yani Batılı armonik tınıları makam müziğine, makam müziğini de armonik düzenlemelere yaklaştırarak bir sound elde eder.
Yaptığı besteleri dinlerken hissettiklerim, ‘‘İnsan kalbine güvenmek zorunda’’ derken kalbine güvendiğini tamamıyla gösteriyor zaten. Onunla birlikte müzik yapan dünyaca ünlü perküsyon ustası Zohar Fresco da ‘‘Ara’nın insanı kucaklayan ruhu notaların arasından usulca sızar ve doğrudan kalbime sızar’’ diyor. Ezcümle sıcak ve samimi bir melodik anlayış hâkimdir Ara’nın müziğinde. Onu dinlerken tellere dokunuşunu bile hissederiz. Dinkjian, cümbüş sazının sesini daha fazla duymamıza vesile olan kişidir de. Onun Picture (Ağladıkça) adlı bestesini cümbüş ile çalarken görüp de cümbüş alan birçok müzisyen arkadaşım var. Akademisyen Eric Bernard Ederer onun için ‘‘Dinkjian bugün muhtemelen dünyanın en iyi cümbüş sanatçısıdır’’ diyor.
Yazımın bu giriş bölümünde Ara Dinkjian ile alakalı düşüncelerimi paylaşmış bulundum. Bundan sonraki kısımda kitaptaki bilgilerden yola çıkarak bir Ara Dinkjian portresi kaleme almaya çalışacağım.
***
Ara Dinkjian 1958 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde New Jersey’de doğdu. Babası Onnik Dinkjian aslen Diyarbakırlı olup Paris’te, annesi Araksi de aslen Harputlu olup Lyon’da doğar. Annesi ve babası New York’ta tanışıp evlenirler. Ara’nın ailesinin hikâyesi 1915 sonrasında diasporada yeni bir yaşam kuran birçok Ermeni ailesiyle örtüşür.
Ara’nın çocuk yaşta müziğe ilgi duymasının en büyük sebebinin müzisyen babası ve babasıyla birlikte yer aldığı Ermeni toplumunun kültürel etkinlikleri olduğunu kendisi sıkça vurgular. Daha üç yaşındayken evde bulduğu her köşede ritim vurması, aile dostlarından Eddie Amca’nın dikkatini çeker ve Ara’ya bir dümbelek hediye eder. Henüz beş yaşındayken babasının solist olduğu grupta dümbelek çalar ve grubun şefi ona beş dolar verir. Ara mutluluktan uçar çünkü müzikten ilk defa para kazanır.
Ara, ud çalmak ister çünkü ud o dönemde Amerikalı Ermenilerin müzikli eğlencelerinin en popüler çalgısıdır. Ayrıca Udi Hrant, 1950’de yıllık ziyaretlerine başladığında ud, Amerika’daki Ermeni cemaatlerinde rağbet görmeye başlar. Ara da çocukken babasının udunu çalmayı öğrenerek büyür. Bir dönem aldığı piyano dersleri sayesinde on üç yaşındayken kilisede org çalmaya başlar ve dolayısıyla Ermeni kilise ezgilerini de müzikal dağarcığına ekler. Yaklaşık 45 yıl New Jersey’deki Ermeni Apostolik Kilisesi’nin bir çalışanı olarak dinî ritüellerde org çalmıştır.
Ara’nın müzikal birikiminin ve yaratıcılığının en önemli kaynaklarından biri iyi bir müzik dinleyicisi olmasıdır. Küçük yaşlardan itibaren plak koleksiyonerliğine başlar. Sonrasında LP’ler ve 45’lik plaklar; CD ve kasetler, Ermenilerin bir araya geldiği ortamlarda alınmış ses kayıtları, kitaplar, kataloglar, fotoğraflar, enstrümanlar vb. birçok müzik materyali yer alır kendi kişisel arşivinde.
Ara, kendinden önceki nesilde Yorgo Bacanos’tan Şerif Muhittin Targan’a, Tatyos Efendi ve Bimen Şen’den Gomidas Vartabed’e, Krikor Pidedjian’dan Armen Babamian’a, Âmâ Udi Bogos Kireçyan’dan Mohamed Abdel-Wahab’a birçok müzisyenden etkilenir. Udiler arasında en önemli esin kaynağı ise Udi Hrant’tır.
Üniversitede müzik okumaya karar verip Hartt School of Music sınavına kendisinin deyimiyle ‘‘pek de iyi çalamadığı piyanosu’’ ile katılır. Jüri ona ‘‘Sen iyi bir piyanist değilsin’’ dediğinde Ara da müziğinin yaşama sebebi olduğunu, kendi kültüründe müziğin ve udun ne kadar önemli olduğunu anlatır. Yanında hep gezdirdiği udunu çalar jüriye ve okula girmeye hak kazanır. Kendisi de şaşırır bu duruma. Okula başlar ama bir süre sonra mutsuzdur. Bir müzik eğitimcisi olmak istemediğinin farkına varır. Dekanın ofisine gidip bestecilik-icracılık odaklı bir müzisyenlik hayal ettiğini ve okulu bırakacağını söyler ama dekan ona bir şans tanıyıp kendisinden dört yıllık bir ud lisans programı hazırlamasını ister. Ara Dinkjian böylece 1980 yılında ABD’de ud lisans programını bitiren ilk konservatuar öğrencisi olur.
Okuldan tanıştığı ve armoni bilgisine hayran olduğu gitarist Sid Clark ile Nyima Ensemble grubunu kurar. Grupta keman ve tabla icra eden dostları da vardır. Ara ve Sid birlikte yaptığı besteleri çalarlar grupta. Grup 1980 yılında İsviçre’de, dünyanın en önemli caz festivallerinden birisi olan Montreux Caz Festivali’nde ana sahnede çalarlar. Ara, Sid ile müzikteki ruh eşini bulduğunu düşünür ama ani bir hastalık yüzünden dostu Sid’i otuz yaşında kaybeder. Bu kaybın üzüntüsü ile yaşarken –hatta müziği bile bırakmayı düşünürken- yolu Arto Tunçboyacıyan ile kesişir. Arto Tunçboyacıyan, Türkiye’de popüler müzik endüstrisinin doğduğu yıllara tanıklık eden bir müzisyendir. Abisi Onno Tunç besteciliği ve aranjesi ile o yılların en popüler isimlerinden birisidir. Arto, 18 Nisan 1981’de her ne kadar dostları Amerika’da başarılı olmasının imkânsız olduğunu söyleseler de, kendi müziğini icra etmek üzere Amerika’ya taşınır ve dünya ve caz müziğinde adından söz ettirmiş Tony Williams, Al Di Meola, Chet Beker gibi isimlerle çalışır, turnelere çıkar.
Arto ve Ara birlikte müzik yaptıklarında ortak bir geçmişlerinin ve birbirlerini tamamlayabilecek müzikal fikirlerinin olduğunun farkına varırlar. İkisi de kimliklerini müzikle arayan ve kültürlerini asıl vatanlarının dışında yaşayan iki Ermeni'dir. İkisi de aile üyelerinden etkilenerek müziğe başlamışlardır.
Arto ve Ara; Armen Donelian, Ed Schuller, Shamira Shahian ve Marc Johnson ile ‘‘Night Ark’’ grubunu kurarlar. Grup 1986 ve 1999 yılları arasında dört albüm yayınlar. Ünlü caz eleştirmeni John Fordham, 2000 yılında The Guardian’da grubu gereğinden fazla kalabalık olan dünya müziği piyasasının önde gelen gruplarından birisi olarak tanımlar. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren grup new age, world beat, folk jazz gibi kategorilerde en çok dinlenenler listesine de girer.
Ara’nın Türkiye’de pop müziği dinleyicisiyle buluşması Sezen Aksu’nun 1998 yılında söylediği hit şarkı ‘‘Sarışın’’la olur. O dönem Sezen Aksu’nun bestecisi, yol arkadaşı ve düzenlemecisi Onno Tunç’tur. Arto’nun abisi Onno, Ara’nın bestesinin Sezen Aksu’ya ulaşmasında da aracılık yapan kişidir. “Sarışın”, çok beğenilen bir şarkı olur; Sezen Aksu, Dinkjian’dan beste almaya devam eder ve aynı zamanda güzel dostlukları da başlamış olur. Yalnız Sezen Aksu değil, Ahmet Kaya da ‘‘Ağladıkça’’ bestesini söyler Ara’nın. Türkiye’de milyonlar Ara’nın bestesini severek dinler ve dinlemeye devam etmektedirler. Dünyanın birçok ülkesinde de birçok ünlü sanatçı Ara’nın bestelerini icra eder; Yunanistanlı ünlü şarkıcı Eleftheria Arvanitaki, Ara’nın birçok bestesine söz yazıp söyler. Ara ve Arto, Eleftheria Arvanitaki ile turnelere katılır.
Ara’nın müziğini farklı coğrafyalara duyurabilmesinde etkili müzikal ortamlardan biri de yine bir Akdeniz ülkesi olan İsrail’de düzenlenen Kudüs Ud Festivali olmuştur. Bu festival yeni projelere kapı açar. Bu festivalde İsrailli dünyaca ünlü perküsyon ustası Zohar Fresco ile yolları kesişir. 2008 yılında Peace on Earth albümünde Tamer Pınarbaşı (kanun), Sokratis Sinopoulos (kemençe), Rimon Haddad (bas) Zohar Fresco (perküsyon) ile Türk, Ermeni, Arap ve Yunan geleneksel şarkılarını bir araya getirirler. Müziğin farklı kültürleri birleştirici gücünü bu albümde görürüz. Bu albüm Ara’nın kendi albümlerini yayımlamak üzere kurduğu şirket, Krikor Music etiketiyle çıkar.
Ara’nın son dönem Türkiye’de yayımlanan ve dikkat çeken projelerinden birisi de The Secret Trio idir. Tamer Pınarbaşı ve İsmail Lumanovski, The Secret Trio olarak üç albüm yayımlarlar. Bu albümlerde armoni ve kontrpuanlarda kullandıkları Batılı konseptler ve caz benzeri doğaçlamalara dayanan icra hâkimdir. Benim de en sevdiğim albümlerdir bunlar. Kitabı okurken The Secret Trio’nun mükemmel icralarının altında yatan sırrı da öğrendim. Üçlünün sık sık bir araya gelip prova yapması, icralarındaki virtüözlüklerini ortaya çıkarıyor. Müzikal ortaklıklarının yanı sıra Trio’daki üçlü zaten yakın arkadaş da oldukları için birbirlerinin müzikal üsluplarını çok iyi biliyorlar. Bu da albümdeki eserleri, güzel bir enerji, muhteşem bir sound yaratarak icra etmelerine yarıyor.
Ara, 2010 sonrasında Türkiye’de yıllardır üzerinde çalıştığı ve gerçekleştirmek istediği albüm projelerini Kalan Müzik ve Hasan Saltık’la kurduğu işbirliğiyle gerçekleştirme fırsatı bulur. 2015 yılında Hakikat & Umut: 1915-2015 isimli albümü (Ara bu albümde, udla özleştirilen tipik süslemelerden kaçınarak yeni bir ud çalma tarzıyla düşünerek yaylı dörtlüsünün olmasını istemiştir), iki CD’den oluşan Manol albümü ve The Secret Trıo’nun Three Of Us albümü yayımlanır. Ara’nın müzik koleksiyonculuğundan bahsetmiştim zaten. Bana göre müzik tarihinde önemli bir belge ve arşiv niteliğinde kalacak olan Armenians in America (Ara Dinkjian Arşivinden Taş Plaklarda Amerika’daki Ermeniler) adlı kitap ve CD çalışmasıdır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu’ndan göçmek zorunda kalıp ABD’ye yerleşen diaspora topluluğunun kayıt altına alınmış müziklerini duyarız bu müthiş çalışmada.
2012’de –girişte de bahsetmiş olduğum- Onur Günay ve Burcu Yıldız’ın, baba-oğul iki müzisyenin, Dinkjian’ların müzikal yolculuklarının hikâyesini anlattıkları ‘‘Garod: Amerika’dan Diyarbakır’a Bir Hasretlik Hikayesi’’ isimli belgesel film Türkiye’de ve dünyada birçok film festivalinde ve üniversite etkinliklerinde gösterilir ve Kalan Müzik etiketiyle DVD olarak yayınlanır. Bu belgeselde beni en etkileyen Ara’nın ‘‘Babaannemle dedemin Diyarbakır’da nerede yaşadıklarını bilmiyoruz. Ziyaret edebileceğimiz en önemli yer Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ydi’’ demesi ve Onnik Dinkjian’ın kilisedeki duasını anlattığı kısım oldu. Gözlerim dolmuştu.
Garod belgeselinin 2013 İKSV Film Festivali’nde gala gösterimi yapılır ve sonrasında Onnik Dinkjian’ın İstanbullu Ermenilerle sahnedeki ilk buluşması gerçekleşir; büyük bir coşkuyla karşılanır. İki yıl sonra 1915’in 100. yılı etkinlikleri için Diyarbakır ve İstanbul’da düzenlenen konserlere katılırlar. Ara Dinkjian’ın fikir babası olduğu Onnik Dinkjian albümü Diyarbekiri Hokin adlı albüm ile taçlanır. Onnik Dinkjian şarkı sözlerini kendisi yazar.
***
Dünya müziği repertuarında ud sazında önemli iki isim Anouar Brahem ve Rabih Abou-Khalil idir. Bu iki udi de Ara Dinkjian gibi enstrümantal besteler yapmışlardır. Hatta Ara’nın Night Ark grubu ile yaptığı müzik tarzı tam da Brahem ve Abou-Khalil’in tarzına yakındır. Bu üçlüyü ortak bir noktada buluşturan ise kendi halklarının geleneksel müziğinden yola çıkarak kendilerine özgü bir müzik üslubu yaratmalarıdır. Ara’yı bu iki besteciden ayıran şey, Ara’nın bestelerine farklı farklı ülkelerin ünlü sanatçılarının söz yazmış olması ve çoğu zaman da Ara’dan beste siparişi istemeleridir. Bu açıdan baktığımızda doğal olarak Ara’nın bilinirliği ve dinlenirliği daha da artmıştır.
Hiç kuşkusuz Ara Dinkjian dünya müziğinde icracılığı ve besteciliğiyle tanınmış bir müzisyendir. Eğitim gördüğü okulda (Hartt School of Music) okurken dekanın ofisine gidip bestecilik ve icracılık odaklı bir müzisyenlik hayal ettiğini ve okulu bırakacağını söylediğinde hayal ettiklerinin peşinden giderek gerçeğe dönüştürdüğüne tanık oluyoruz. Besteleri dünyanın birçok ülkesinde ve o ülkenin ünlü sanatçıları tarafından seslendirilir. Picture yani Türkiye’de Ahmet Kaya’nın seslendirdiği Ağladıkça bestesi, Ermenice, Yunanca, Bulgarca, Rusça, İspanyolca, İbranice gibi dillerde söylenir. Ara Dinkjian, sadece gördüğü dünyayı değil, nasıl bir dünya görmek istediğini de müzikle ortaya koyuyor. Müziğini dinlerken Ara’nın yolculuğunu ve geçmişini de görüyoruz. Ara ne güzel demiş: Müzikle kendimi ifade ederken bir yandan da kim olduğumu gösteren bir fotoğraf çekiyor gibiyim.
***
Söz ettiğim gibi bu yazıyı Ara Dinkjian Şarkıları kitabını okuduktan yazmaya karar verdim. Bütün bu bilgileri ve daha fazlasını kitaptan öğrenebilir, hatta bir enstrüman çalıyorsanız kitapta yer verilen notalar sayesinde Dinkjan'ın büyülü dünyasına siz de çalarak girebilirsiniz.