Naciye Hanım'ın Doğu Halkları Kurultayı (1920) Konuşması

Naciye Hanım, Mustafa Suphi’nin başkanlığındaki Türkiye Komünist Fırkası heyeti içinde Baku 1. Doğu Halkları Kurultayı’na katılır. Yaklaşık 1900 delegenin yalnızca 55’i kadındır. İlk oylamada Kurultay Yürütme Kurulu’na kadın üye seçilemez. Kurultay’ın son gününde önce Türkiye’den Naciye Hanım, Azerbaycan’dan Şabanova ve Dağıstan’dan Bulach’ın Şura Prezidyumu’na kadın üyeler olarak girmeleri oylanarak onaylanır. Son oturumun geç saatlerinde Naciye Hanım, “kadınların temsilcisi” olarak; “Dünya Devriminin Gezginleri”nin yazarı Brigitte Studer’in “günümüz için de feminist talepleriyle, feminist bir dünya için model niteliğindedir,“ dediği, Vijay Prashad’ın Red Star Over the Third World kitabında “bugün için bile radikal sayılacak talepler içerdiğini” söylediği konuşmasını Türkçe yapar. Azerbeycanlı Şabanova Rusçaya çevirir. Sunduğumuz metin Kurultay steno tutanaklarının Brigitte Studer tarafından temin edilen İngilizce versiyonundan çevrilmiştir. Naciye Hanım Kurultay’a kardeşi, Merkez Komitesi üyesi Kayserili Hilmi oğlu [felsefeci] İsmail Hakkı’yla birlikte katılmıştır.

Ancak Naciye Hanım’ın Sovyet Hükümeti’nin davetini kabul ederek 1920’de Azerbaycan’a gelen Türkiyeli öğretmenler arasında olduğu, Baku Dârülmuallimâtı’na (Kız Öğretmen Okulu) müdire olarak tayin edildiği KGB kayıtlarından bilinmektedir. Okul hiç açılmadığı ve kardeşi Ocak 1921’de öldürüldüğü için Nisan 1921’de İstanbul’a döndüğü sanılmaktadır.


Başkan: Başkanlık Divanı ayrıca kadınları temsilen Naciye Yoldaş'ın davet edilmesine karar vermiştir. (Alkışlar) Naciye: (Türkçe konuşur. Konuşması alkışlarla kesilir)

Başkan: Şabanova Yoldaş'ı tercüme etmesi için çağırıyorum.

Şabanova: Yoldaşlar, Yoldaş Naciye dedi ki:

“Doğu'da başlayan kadın hareketine, kadının toplumsal yaşamdaki yerini narin bir bitki ya da zarif bir oyuncak bebek olarak görmekten hoşnut olan havai feministlerin bakış açısından bakılmamalıdır. Bu hareket, dünya çapında gerçekleşen devrimci hareketin hayati ve gerekli bir sonucu olarak görülmelidir. Doğu'nun kadınları sadece sokakta yürüme hakkı için savaşmıyor. Çarşafın öncelik sıralamasında en sonda yer aldığı söylenebilir. Her toplumun yarısını oluşturan kadınlar, erkeklerle karşı karşıya getirilir ve aynı haklardan yararlandırılmazsa, toplumun ilerlemesinin mümkün olmadığı açıktır; Doğu toplumlarının geri kalmışlığı bunun reddedilemez kanıtıdır.

Yoldaşlar, emin olun ki, toplumsal yaşamın yeni biçimlerini hayata geçirmek için gösterdiğiniz tüm çaba ve emekler ne kadar samimi ve ne kadar güçlü olursa olsun, kadınları çalışmalarınızda gerçek yardımcılar olmaya çağırmadığınız sürece sonuçsuz kalacaktır.

Türkiye'de savaşın yol açtığı koşullar nedeniyle kadınlar evlerini ve aile işlerini terk ederek, çeşitli toplumsal görevler üstlenmek zorunda kalmıştır. Askere çağrılan erkeklerin sorumluluklarını kadınlar yüklendiler. Dahası, Anadolu'nun yük hayvanlarının bile ulaşamadığı yolsuz bölgelerinde kadınlar birlikler için topçu teçhizatı taşımaktadır. Bu durum elbette kadınların eşit haklara kavuşması yolunda atılmış bir adım olarak nitelendirilemez. Kadınların yük hayvanı sıkıntısını emekleriyle telafi etmesini, kadınlara eşit haklar tanınması davasına bir katkı olarak görenler dikkatimizi çekmeye değmez.

Biz 1908 devriminin başlangıcında kadınların yararına bazı önlemler alındığını inkar etmiyoruz. Ancak bu önlemlerin etkisizliği ve yetersizliği göz önünde bulundurulduğunda, bunları çok önemli bulmuyoruz.

Başkentte ve taşrada kadınlar için bir ya da iki ilköğretim ve yükseköğretim okulu açılması, hatta kadınlar için bir üniversite açılması, hala yapılması gerekenlerin binde birini bile gerçekleştirmemektedir. Zayıfın güçlü tarafından ezilmesi ve sömürülmesi temelinde hareket eden Türk hükümetinden, esaret altında tutulan kadınlar adına daha köklü ve ciddi tedbirler elbette beklenemez.

Ancak İran, Buhara, Hive, Türkistan, Hindistan ve diğer Müslüman ülkelerdeki kız kardeşlerimizin durumunun daha da kötü olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, bize ve kız kardeşlerimize yapılan adaletsizlik cezasız kalmamıştır. Bunun kanıtı, Doğu'daki tüm ülkelerin geri kalmışlığı ve gerilemesinde görülebilir. Yoldaşlar, bilmelisiniz ki kadınlara yapılan kötülük hiçbir zaman cezasız kalmamıştır ve kalmayacaktır.

Doğu Halkları Kongresi'nin bu konferansı sona ermek üzere olduğundan, zaman yetersizliği bizi Doğu'nun farklı ülkelerindeki kadınların konumunu tartışmaktan kaçınmak zorunda bırakıyor. Bununla birlikte, yoldaş delegeler, devrimin asil ilkelerini memleketlerine geri götürmek gibi büyük bir misyonla görevlendirilmişlerdir. Unutmasınlar ki, halkların mutluluğu için harcadıkları tüm çabalar, kadınların gerçek yardımı olmadığı sürece sonuçsuz kalacaktır.

Komünistler bizi tüm felaketlerden kurtarmak için sınıfsız bir toplum yaratmanın gerekli olduğunu düşünüyor ve bu amaçla tüm burjuva ve ayrıcalıklı katmanlara karşı amansız bir savaş ilan ediyorlar. Doğu'nun Kadın Komünistleri için bu savaş daha da çetin geçmektedir, çünkü onlar da erkek arkadaşlarının despotizmine karşı savaşmak zorundadırlar. Eğer siz Doğulu erkekler, geçmişte olduğu gibi şimdi de kadınların kaderine kayıtsız kalmaya devam ederseniz, ülkelerimizin, sizlerin ve bizlerin de onlarla birliktenün yok olacağından emin olabilirsiniz.

Bunun alternatifi, tüm ezilenlerle birlikte, haklarımızı zorla kazanmak için kanlı bir ölüm kalım mücadelesine başlamamızdır.

Kadınların taleplerini kısaca dile getireceğim. Eğer kendi kurtuluşunuzu gerçekleştirmek istiyorsanız, taleplerimize kulak verin ve bize gerçek bir yardım ve işbirliği sağlayın.

Tam hak eşitliği. Erkekler için kurulmuş eğitim ve meslek kurumlarına kadınların koşulsuz erişiminin sağlanması. Evliliğin her iki tarafının da eşit haklara sahip olması. Çok eşliliğin koşulsuz olarak kaldırılması. Kadınların yasama ve idari kurumlarda koşulsuz olarak istihdam edilmesi. Her yerde, şehirlerde, kasabalarda ve köylerde kadınların hakları ve korunması için komiteler kurulması.

Bu talepleri dile getirmeye hakkımız olduğuna hiç şüphe yok. Komünistler eşit haklara sahip olduğumuzu kabul ederek bize ellerini uzatmışlardır ve biz kadınlar onların en sadık yoldaşları olduğumuzu kanıtlayacağız. Doğru, patikasız karanlıklarda tökezleyebiliriz, derin uçurumların eşiğinde durabiliriz, ama korkmuyoruz, çünkü şafağı görmek için karanlık geceden geçmek gerektiğini biliyoruz.