Uyan Kazakistan (II): Uyanış

Birikim Güncel’de 12 Temmuz 2019’da yayımlanan yazımda Kazakistan’ın değişik şehirlerinde yaptığım saha çalışmasında edindiğim gözlemlerimi ve siyasetteki çürümeyi anlatmış, ülkede yenilik isteyen “Uyan Kazakistan” demokratik gençlik hareketini analiz etmiştim. Yazının bitiminde ise bir Kazak akademisyenin “Ya önünüzdeki bu barışçı ve iyi hareketi seçer, ülkeyi demokratikleştirirsiniz ya da şiddet hâkim olur ve yok olur gidersiniz,” sözünü aktarmıştım. Bu tespitler doğru çıktı, nitekim bir yıl önce Kazakistan büyük bir sosyal patlamaya sürüklendi ve bu çalkantıdan geriye ihanet, işkence ve ölümlerin bıraktığı derin bir hüzün kaldı. Adım adım geliyorum diyen toplumsal isyan önemli kazanımları olan bir uyanışı başlattı ancak bu enerji birikimi siyasette dönüşüm yapmaya yetmedi. 19 Mart 2023’te yapılan erken seçimlerde eski düzenin bekçileri tüm temsil kanallarını kapalı tutmayı başardılar.  

***

Ocak 2022’nin ilk günlerinde Kazaklar yılbaşı rehaveti içinde karakış soğuğunu hafta sonu evlerinde oturarak geçirmek yerine gaz fiyatlarına hükümetin yaptığı zammı protesto etmek için sokaklara döküldü. Gösteriler ilk olarak petrol işleme tesislerinin bulunduğu ve yıllardır hak ihlallerinin yaşandığı Janaözen (Zhanaozen) şehrinde başladı. Hazar Denizi’ne açılan zengin petrol ve gaz yataklarına sahip Mangistav eyaletinin bu kenti yıllardır hakkını alamayan işçilerin ve yoksullukla boğuşan emekçi halkın isyanları ile sıklıkla gündeme geliyordu. Kötü çalışma koşullarına başkaldıran işçilerin günlerce süren grevini sonlandırmak isteyen Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev polise vur emri vermiş, Aralık 2011’de, hem de ülkenin bağımsızlık gününde, en az on altı işçi öldürülmüştü. İtirazı ve acısı hep diri kalan Janaözen’de başlayan gösteriler bu kez tüm ülkeye yayıldı ve kısa zamanda bir sosyal patlayamaya dönüştü. Derinleşen bunalım Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra otuz yıl ülkeyi ailesi, yakınları ve oligarkları ile kimseye hesap vermeden yöneten Nazarbayev’in rüştünü de süpürüp gitti. Başkanlık sarayları yandı, heykelleri yıkıldı, işlemeli odaları talan edildi ve uluslararası itibari beş paralık oldu. Gösterilerin ilk günlerinde hükümetin ilgisizliği, geri adım atmaması ve kolluk güçlerinin şiddete başvurması ile lidersiz bir heyelana dönüşen isyan kontrol edilemez bir hal aldı. Uzun yıllardır birikmiş memnuniyetsizlik ve ekonomik eşitsizliğe olan öfke sokaklara taştı ve görece daha varlıklı bölgelere, ardından da en büyük şehir olan Almatı'ya yayıldı. 

Kendilerine uzanan demokratik elleri kıran, ülkede hukuk sistemini keyfice yöneten, medyayı tek sesli borazana dönüştüren ve alternatif siyasi hareket yeşermesin diye elinden geleni ardına koymayan bir oligarşi ülkeyi yıllardır istediği gibi idare ediyordu. Bu rejim siyasi reform kisvesi altında kendince yumuşak bir devir teslim yapmış, 2019 yılında ülkenin bağımsızlıktan sonraki ikinci cumhurbaşkanlığına eski çırak Kasım Cömert Tokayev getirilmişti. Oysa herkesin bildiği gerçek Nazarbayev’in perde arkasından hâlâ gücünü koruduğu ve otuz yıllık keyfî yönetim ve soygunun hesabını vermeyeceği gerçeğiydi. Nitekim Tokayev koltuğuna oturur oturmaz ilk sadakat gösterisi olarak başkent Astana’nın adını kimseye sormadan meclisten geçirdiği bir kararla Nur-Sultan yaptı. Oysa artık halkın öfkesi sürekli yalan vaat eden bu rejime karşı kabarmış, ülke davul gibi gerilmişti.

Çoğunluğu genç göstericiler Kazak askerleri ile dayanışma sergilerken

Kızları, damatları ve akrabalarını devletin tüm kilit noktalarına yerleştiren, petrol, gaz ve zengin maden yataklarını keyfince yöneten Nazarbayev Sovyetler Birliği’nin kurumsal kalıntıları üzerinde sözde milli ve yerli bir oligarşi kurdu. Bu rejime ortak üst düzey bürokrasi ve işadamlarından aldığı destekle birlikte kısa zamanda inanılmaz servetlere sahip oldu.[1]  Ülke uluslararası sıralamalarda orta gelir grubuna sıçrarken, bölgeler ve toplumsal sınıflar arasındaki farklar giderek büyüdü, yoksulluk yayıldı. Batılı şirketler petrol ve gaz kaynaklarına dahil olurken, Rusya ve Çin de bu zengin pastadan kendi paylarını artırmayı başardı. Kazakistan Rusya’yı zaman zaman sinirlendiren çok vektörlü bir yol izlemeye çalıştı ama ona olan stratejik bağımlılığını sürdürdü. Bu oligarşinin ortakları on yıllardır milletten çaldıkları muhteşem servetleri yurtdışı vergi cennetlerine yığdılar. Küresel seçkinler ile kırmızı halılarda boy gösterdiler, sözde bir saygınlık ve tanınmışlık edindiler ama içeride de birbirlerinin ayağını kaydırmayı ihmal etmediler. Rakip damat şüpheli bir şekilde sürgün gittiği Avusturya’da hapiste ölürken, baş damat Timur Kulibayev merkeze oturdu ve ülkenin varlık fonu Samruk’un uzun yıllar yöneticiliği yaptı. Bir zamanlar ülke zenginliğinin yüzde 90’ını kontrol eden kişi olarak anılıyordu. Kulibayev’in pahalı malikaneleri, aşk hayatı ve her tür çirkef işin içinde izi çıkan İngiltere Prensi Andrew ile arkadaşlığı magazin basının eğlencesi oldu.[2]

Ölen yakınlarının anısına 13 Şubat 2022’de Almatı’da toplananlar

Şimdi isyanın ardından olanlara dönelim. Tokayev hükümeti önce enerji fiyatlarında göstermelik bir indirim yapmaya çalıştı ama sokak ve meydanlardaki öfkeyi durduramadı.[3] Devlet denen mekanizmayı kişilerin bekasıyla özdeşleştiren Ortaçağ idare anlayışının temel refleksi göstericilere karşı şiddet kullanmak oldu. Hepimizin tanıdığı düşmanlaştırma söylemi ile her muhalif terörist ilan edild; dış ve iç güçler gibi komplo hikâyeleri devreye girdi. Elbette durumdan pay çıkarmak ve doğru yerde olmak için pozisyon arayan çoktu ama asıl isyan nedeni otuz yıllık oligarşinin yarattığı bıkkınlık ve kötü yaşam koşullarıydı. Tokayev rejimi ülkede 20 bin terörist olduğu yalanını sağa sola yaydı ve bunların öldürülmesi emrini verdi. Olağanüstü hal ilan edildi. Kazak siyasetinde öteden beri var olan kaygan ve birbirini her an satmaya hazır sinsice ortaklıklar bu ayaklanmadan nemalanmak için harekete geçti. 

Oligarşinin tutunduğu zemin sallanmaya, içeriden çözülmeye başladı. Nazarbayev’e yakınlığı ile bilinen gruplar kendi aralarında zaten hiziplere bölünmüştü. Halk isyanının denetiminin içeriden gizli servise veya muhaliflerin eline geçtiği ve şiddetin artmasıyla bir darbeye dönüştüğü yolunda iddialar ortaya atıldı. Gözler Karim Masimov’a yöneldi. Kazakistan’ın en deneyimli siyasetçisi eski başbakan Masimov 2016 yalında gizli servisin başkanlığına getirilmiş, Nazarbayev yakınları ile de denetime alınmıştı. Tokayev için bir fırsat doğmuştu, Nazarbayev sonrasında oluşacak siyasi gelişmelerde zaten kendisine tehdit olarak gördüğü Masimov’u ve gizli servis yöneticilerini tutuklattı. Hukuk olmadığı için ilgili iddianın doğru olup olmadığını, başka hangi iç kapışmanın yaşandığını uzun süre bilme sanışımız olmayacak. Öte yandan olayların arakasında Rusya’nın, Çin’in ya da ABD’nin parmağı aranmaya başladı.

Oligarşinin kutupları arasındaki kavga derinleşirken dert zaten potemkin cepheli[4] devlet değil, kimlerin posta oturacağı, kimlerin oyun dışı bırakılacağıydı. Bunun için her tür bedel ödemeye hazır Tokayev ve rejim ortakları otuz yıllık bağımsızlık şiarını hiçe sayarak müstemleke refleksi ile Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) yardım istedi. Sovyetler sonrası düzende kendi arka bahçesini denetlemek ve Sovyet artığı oligarşileri ayakta tutmak için Rusya’nın öncülüğünde kurulan örgüt aralarında Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan erlerin de olduğu 2.300 civarında askeri Kazakistan’a gönderdi. Rusya denetiminde gelen birlikler elleri ile koymuş gibi hızla askerî bölgelere yerleştiler. Ortalık sakinleşince de Tokayev hükümetine göre bu barış gücü kısa zamanda ülkelerine geri döndü. İsyanı bastırmak için uyguladıkları hukuk dışı yöntemler hakkında ise açıklama yapılmadı. Binlerce kişi tutuklandı. Resmî rakamlara göre 232 kişi, Uluslararası Af Örgütü’ne göre ise çok daha fazla kişi güvenlik birimlerinin ateş açması sonucunda öldü, yüzlerce kişi işkence gördü, binlercesi yaralandı. Hayatlarını kaybeden on dokuz güvenlik görevlisinin dışındaki merhumların adını ilan etmeye bile tenezzül etmeyen Tokayev hükümeti can havliyle olayı kapatma yoluna gitti. Ama halk notunu tuttu ve 2022’nin ilk ayını “Kanlı Ocak” (Qandy qañtar) olarak belleğine yazdı.

Kazak oligarşisi ayakta kalmak için muhtemel bir Rus işgalinin de provasının yapılmasına imkân verdi. Kırım ve Ukrayna konusunda olduğu gibi Rus şovenleri Kazakistan’a da ara ara tehditkâr laflar ediyordu. Yaklaşık 250 yıllık yayılma döneminde adım adım Rus Slavları güneye inmiş, kuzey Kazak bozkırında bir hat üzerinde askerî yerleşmeler kurmuştu; Sovyetler ile beraber bu Slav nüfus devrim neferleri olarak “barbar ve geri” halkı moderniteye taşımak arzusu ile en büyük etnik azınlık olarak tüm Orta Asya ülkelerinde kilit görevlere geldi. Bunların bir bölümü birlik dağıldıktan sonra Rusya’ya geri döndü ama bugün yirmi milyona yaklaşın Kazakistan nüfusunun %15’i (bu Sovyet dönemimde %40’a yakındı) Rus kökenli. Kuzeyde Slav çoğunluğunu referans göstererek bir ilhakın imalarını yapan Duma üyeleri Kazak diye bir ulusun olmadığını, onu Sovyetlerin uydurduğunu ve kuzey topraklarının da Rusya Federasyonu’na ait olduğunu tekrarlayıp durdular. Uzun müstemleke yılları boyunca hem halkların kimlik kategorisi hem de etnik coğrafi sınırlarla pinpon topu gibi oynamış ve pek çok cahilce yanlışlar yapmış olmaları açısından tümüyle haksız da değiller. Giderek postun elden gidebileceğini gören Tokayev Ukrayna savışında ikircikli bir yol izledi. Bir yandan Rusya’nın yanında görünürken öte yandan da işgali tanımayacakları doğrultusunda mesajlar verdi. Üstelik Duma’nın şarlatanlarının aksine Putin’in seferberlik çağırısından kaçan on bilenlerce barış yanlısı genç Rus için Kazakistan iyi bir sığınak oldu.

İsyan sonrası gelişmeler ise Tokayev için Nazarbayev rejimini sürdürmenin maliyetli olduğuna işaret ediyor. Bir yandan Xi Jinping’in desteğini sağlamış, öte yandan Putin’i de arkasına almış gibi görünmekle beraber ABD’ye de yanaşmaktan geri kalmayarak oligarşinin yurtdışındaki bağlantılarını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Saygın siyaset bilimcilerden Nurseit Niyazbekov Nazarbayev’in artık günlük strateji yapmadığına, geri plana çekildiğine ancak hâlâ sistemin içinde olduğuna inanıyor. Şimdilik kendisine dokunulmazlık kazanmış görünmekle beraber ülke yönetimdeki etkisini yitirdiği ise açıkça görülüyor.[5] Nazarbayev’in etrafındaki çember giderek daralıyor. Bunun en belirgin kanıtı ise yakınlarından bir bölümünün makam ve mevzilerini kaybetmeleri ve soruşturmaya tabi olmaları. Nazarbayev’in uzak akrabalarına ilişkin de benzer gelişmeler var. Açılan davalar sonucu bu kişilere ait kirli paralar geri dönmeye ve devlet denetimine girmeye başladı. Ancak bu gelişmelere karşın Nazarbayev’in uzun yıllardır inşa ettiği bürokrasideki uzantılarının yerlerinde oldukları ve Putin’le yaptığı pazarlık sonucunda kendine koruma sağladığı, karşılığında da gölge sahiplik yaptığı fonlardan büyük paylar aktardığı iddia ediliyor. Sözgelimi milyarder Vladimir Kim’in en büyük ortağı olduğu Kazakhyms’in Rusya’da 12 milyar dolarlık yatırım yaptığı iddia ediliyor. Dünyanın en büyük bakır ve madencilik işletmelerinden biri olan şirketin Çin’den aldığı krediler ve burada derinleşen bağları var. Ancak Singapur’a kayıtlı, Londra Borsası’nda işlem gören şirketin gerçek sahiplerinin kim olduğuna dair spekülasyonlar devam ediyor.[6]

Sonuç olarak, Kazakistan’da 2022 yılının ilk günlerinde yaşananlar bir uyanış isyanıydı. Buradan “devrim” gibi çıkarımlar yapmak mümkün değil. Nitekim kendiliğinden gelişen halk hareketleri içeride parçalı, hevesi kısa ve altı boş zeminde sallanan devinimler oluyor. Hele bir de kurumsal ve örgütsel bir yapı yoksa kullanılma ve şiddete dönüşme ihtimalleri de artıyor. Özelikle yeni iletişim biçimleri ve sosyal medyanın buradaki etkisi önemli ve sorunlu. Bu çeşitlenmiş araçlar bir yandan toplu iletişim ve bilinci geliştirirken öte yandan da karartılmaya ve trollenmeye de açık. Tam otoriter sistemlerde seçimleri içerideki muhalefeti korkutarak sindirmek ve dışarıda bir "gibi" meşrutiyet sergilemek için kullanan saray oligarşileri açısından işleyen bir sistem kurgusu var: seçme ve seçilme hakkının olduğu, meşru görünen nizamlı meclis seçimleri ile başkanlık seçimlerini halkın önüne büyük şamata ile koymak[7]. Öte yandan da muhalefeti boğazlamak, parçalamak, haber kaynak ve bilgisini tekelleştirmek ve her tür sivil harekete engel koymak. En önemlisi de naylon muhalefet yaratmak, bunları besleyip, çeşitlendirip çoğaltmak. Nitekim halk yoksullaşıp hoşnutsuzluk derinleşirken bu otoriter rejimlerde tek parti iktidarları her seçimden artık yirmi-otuz yıldır sürekli galip çıkabiliyor. Tokayev de başkanlık koltuğuna vekaleten atanır atanmaz halka koştu ve seçilmişlik tacını başına geçirdi. Gözlemcilerin adil olmadığı konusunda birleştikleri son 19 Mart meclis erken seçimleri ile de Nazarbayev’in Nur Otan (Ana Vatan) Partisi’nin vârisi Amanat (Emanet) birinci oldu. Adına yakışır biçimde Tokayev liderliğinde Amanat bu oligarşinin bekçiliğini resmen emanet aldı. AGİT gözlemcileri ve bağımsız gönüllüler seçimlerde çok düşük katılım olduğunu not ediyorlar. Oy sayımında usulsüzlüklere itiraz ettiği için salondan atılan gönüllü ve siyasette deneyimli bir Kazak arkadaşım oy verme oranının Almatı’da %10, diğer büyük illerde ise %20 ya da %30 olduğunu iddia ediyor. Kendisi ile haberleştiğim kuzeyde çalışan bir gözlemci de yaygın usulsüzlüklere ve kaybolan oylara dikkat çekti. Diğer yandan muhalefetmiş gibi görünen kuklaların bol miktarda sahaya sürülmüş olması ve bilgi kirliliği ile oluşturulan algı operasyonları halkta güvensizlik yaratmış. Düzenin değişmeyeceği inancı ve yorgunluk hali halkın seçime olan ilgisini de azaltmış görünüyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2022’nin ilk günlerindeki Kazak halk uyanışı önemli ve kalıcı sonuçlar doğurdu. Birincisi Nursultan Nazarbayev’in ülkenin modern kurucu babası elbaşı unvanı ile ortalıkta dolaşmasını ve tarihe böyle geçmesini engelledi. Herkesin bildiğini sokaklar ve yedi âlem duydu. Onu kuşaklar saygın bir lider olarak değil, mala mülke tapan aç gözlü yaşlı bir adam olarak hatırlayacak. Nitekim Tokayev geri adım attı ve başkentin adı Nur-Sultan yerine, tekrar Astana olarak değişti. İkincisi tek adam rejimlerinin tüm şaşaalarına rağmen halkın gücü karşısında nasıl zayıf ve biçare kaldığını gösterdi. Bu isyan hep kazanmaya mahkûm, tanrının sevgili kulu olduklarını sanıp milleti kandıranlara ve onların etrafında kümelenenlere sokaktaki sabrın er geç tükendiğinin de bir kanıtı oldu. Kırgızistan’da halk böyle iki lideri saraylarından kovdu. Özbekistan’da koltuğunu terk etmeden ölmeyi başaran İslam Karimov’un ardından bir zamanlar Harvard Üniversitesi’nde boy gösteren ve babasının yerine geçeceği iddia edelin kızı Gülnara hapse düştü. Son olarak Kazakistan’daki isyanın bölgede hüküm süren saray oligarşilerini salladığını, bu ülkelerdeki vatandaşların her ne kadar Sovyet döneminden beri yolsuzluklarla ve tek parti düzeninde yaşamaya alışmış görünseler de mevcut sistemde bir gelecek görmediklerini, kamu malına çökmeyen ve hesap veren alternatif bir yönetim istediklerini gösterdi.  


[1] İngiltere’de İsçi Partisi öncülüğünde hazırlanan parlamento raporu dudak uçurtan servetler, karmaşık yatırım biçimleri ve ilgili seçkinler üzerine bir tahlil sunuyor: https://hansard.parliament.uk/commons/2022-02-03/debates/41000B02-86AB-499E-8547-0F5AA84611B0/KazakhstanAnti-CorruptionSanctions (13 Şubat 2023).

[2] Jeffrey Epstein’in kurduğu cinsel sömürü ve taciz ağında da adı geçiyor: https://www.theguardian.com/us-news/2022/sep/15/jeffrey-epstein-prince-andrew-queen-death 

[3] LPG’nin litre fiyatı Mangistav’da iki katına, 120 tengeye (28 cent) sıçramıştı. Gaz istasyonlarının bu artısı 85-90 tengeye indirme teklifini halk kabul etmedi ve eskisi gibi 60 tengede kalmasını talep ettiler: https://www.business-humanrights.org/en/latest-news/kazakhstan-dramatic-price-hike-for-liquefied-petroleum-gas-triggers-mass-protests/ (9 Şubat 2023).

[4] Vali Grigory Potemkin’in, aşkı Rus Kraliçesi II. Katerina’nın Kırım ziyaretinde “pis Tatarları” gizleyip çakma cephelerle güzel kasabalar yapıp, temiz giyimli Rus köylüleri de nehir boyuna dizdiği ve muhteşem bir karşılama düzenlediği rivayet edilir. Siyasi bir kurnazlık olarak “Potemkin köyü” Sovyetlerin ve başka rejimlerin kullandığı göstermelik işler için kullanılır oldu.

[5] Kendisi ile 9 Şubat’ta yaptığım mülakat.

[6] Ülke kaynaklarının gerçek kamu mülkiyetine dönmesi için oluşturulan platformdaki bilgiler de bu yönde: https://kiar.center/yelge-qaitaru-foundation-returning-jsc-kazakhmys-and-kaz-minerals-to-the-ownership-of-the-republic-of-kazakhstan/ (13 Şubat 2023).

[7] Nitekim AGİT yayımladığı seçim gözlem raporunda düzenli, genelde adil bir seçim yapıldığını ve adayların özgürce yarıştığını ifade edip demokratik kurumların olmayışını da zamanla olur gibisinden geçiştiriyor: https://www.osce.org/files/f/documents/e/2/539273.pdf (21 Mart 2023).