Seçim Kampanyaları ve Dezenformasyon: “Ama montaj, ama şu, ama bu...”

Günümüzde dezenformasyon, siyasi tartışmaları şekillendirmek, kamuoyunun ilgisini başka yöne çekmek ve kafa karışıklığı yaratarak karar verme sürecini etkilemek gibi çeşitli amaçlarla giderek daha fazla aktör tarafından kullanılmaktadır (Gorrell vd., 2019: 1). Son zamanlarda yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi Türkiye’deki dezenformasyon ekosisteminde siyasi dezenformasyonun varlığı özellikle dikkat çekmektedir. Örneğin, Reuters Enstitüsü tarafından hazırlanan dünyadaki haber tüketime dair bulguların paylaşıldığı Dijital Haber Raporu’nda araştırmaya katılanların büyük bir bölümü ülkelerinde genellikle Covid-19 ile ilgili yalan haberlerle karşılaşırken, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı bazı ülkelerde ise katılımcılar, siyasetle ilgili yanlış bilgiyle daha çok karşılaştıklarını belirtmişlerdir (Newman vd., 2022: 108). Dezenformasyon ekosisteminde dezenformasyon kampanyaları da önemli bir yer tutmaktadır. Oxford İnternet Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı (Bradshaw vd., 2021), Türkiye’de hükümetin, siyasetçilerin, siyasi partilerin, özel firmaların, influencerların ve vatandaşların da yer aldığı organize dezenformasyon kampanyaların varlığından söz etmektedir.

İçinde bulunduğumuz seçim sürecinde de dezenformasyon, Türkiye siyasetindeki varlığını da güçlü bir şekilde göstermektedir. Bu yazıda söz edeceğim son gelişmeler belki de seçim sürecinin en çarpıcı dezenformasyon örneği oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Mayıs’ta İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen AKP mitinginde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası için hazırlanan reklam filmine PKK’lı Murat Karayılan’ın montajlandığı videoyu binlerce kişiye izlettirdi. Bu görüntü, Uluslararası Doğruluk Kontrol Ağı üyesi olan Teyit, Doğruluk Payı doğruluk kontrolü platformları tarafından incelendi. Reklam filmine eklenen video bölümünün Murat Karayılan’ın eski bir videosundan alınıp montajlandığı ve Kılıçdaroğlu’nun kampanya filminde böyle bir videoya yer vermediği bulgusu paylaşıldı.

Ancak Erdoğan mitingde izlettirdiği bu videoyu sanki montaj değil de gerçek gibi yorumladı ve sonrasında da bu yorumlarını farklı mecralarda yineledi. 14 Mayıs’ta yapılan seçimler sonrasında uzmanlar bu videonun seçmen algısını etkilemekte etkili olabileceğine dair görüşlerini paylaştılar. CHP’nin kampanyasının daha negatif bir tona geçmesinde bu reklamın da etkisinin olduğunu düşünmek mümkün. Geçtiğimiz günlerde bu tartışma daha da alevlendi. 22 Mayıs’ta TRT ortak yayınında Erdoğan, “Kılıçdaroğlu'nun Kandil'dekilerle video çekimleri var. Haydi, haydi türü. Ama montaj, ama şu, ama bu... PKK'lılar videolarla bunlara destek verdiler,” olarak ifade etti. Bu gelişmelerin ardından CHP, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na halkı aldatmak yanıltıcı bilgi yaymak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gerekçeleriyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında ve sahte videoyu hazırlayanlar ve yayanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

Peki bu video gerçekten seçmen üzerinde etkili oldu mu? Millet İttifakı’nın videonun montaj olduğuna dair açıklamaları seçmeni ikna ediyor mu? Ben bu yazıda bu soruya dezenformasyon alanında yapılan araştırmalardan yararlanarak yanıt arıyorum.

Bireyler neden dezenformasyona inanır?

Pek çok araştırmacı bireylerin dezenformasyon yaymalarında ve dezenformasyona inanmalarında iki mekanizma olduğunun altını çiziyor: Onaylama yanlılığı (confirmation bias) ve güdülenmiş muhakeme (motivated reasoning) (Bennett & Livingston, 2020: 5–6; Kunda, 1990; Nickerson, 1998; Shin & Thorson, 2017). Onaylama yanlılığı, bireylerin inandıkları şeylerle uyumlu olan bilgileri kabul etme ve inanmadıkları şeylerle çelişen bilgileri reddetme eğiliminde olması anlamına geliyor. Güdülenmiş muhakeme[1] ise gerçeği aramak yerine mevcut düşüncelerini destekleyen açıklamaları ve kanıtları dikkate almak olarak açıklanabilir. Bu iki mekanizma bireyleri dezenformasyon karşısında savunmasız kılıyor. Çünkü mevcut önyargılarıyla uyumlu bir yanlış bilgi söz konusu olduğunda bireyler bu bilgiyi kolaylıkla kabul etme eğiliminde oluyorlar ve tarafsız bir şekilde doğru bilginin ne olduğunu sorgulamaktan kaçınıyorlar.

Araştırmalar bireylerin dezenformasyona inandıklarında, fikirlerini değiştirmenin oldukça güç olduğunu ortaya koymaktadır (Nyhan & Reifler, 2010). Özellikle de viral hale gelmiş bir iddiayı çürütmek, düzeltilmiş bilgiden çok daha fazla etkileşim alabileceği için zordur (Center for an Informed Public vd., 2021: 58-59). Dahası, bilginin düzeltilmesi her zaman insanların inançlarında bir değişimle sonuçlanmayabiliyor (Flynn vd., 2017; Nyhan ve Reifler, 2015). Düzeltme, insanların fikirlerini değiştirmek yerine yanlış algıların devam etmesine neden olan ve hatta bunlara olan inancı artıran bir “geri tepme etkisine” yol açabiliyor (Lewandowsky vd., 2020: 9; Nyhan ve Reifler, 2010; Wittenberg ve Berinsky, 2020: 169).

Ancak yanlış bilginin sempati duyulan bir otorite tarafından çürütülmesi halinde bir etkisi olabilir gibi görünüyor. Örneğin Berinsky (2017) çürütmenin bireylerin aynı görüşe sahip olduğu siyasetçiden gelmesi halinde daha etkin olabileceğinin altını çiziyor. Politikacılar kendi kişisel veya siyasi çıkarlarıyla çelişen açıklamalar yaptıklarında düzeltmelerin inandırıcılığı artabiliyor. Berinsky’nin (2017: 245) ABD’den Cumhuriyetçi ve Demokrat siyasetçiler üzerinden verdiği örneği Türkiye siyasetine uyarlayalım: AKP’li bir siyasetçi, CHP’li bir siyasetçi veya CHP’nin bir politikası hakkında dezenformasyonu çürütürse, AKP’li seçmenlerin inançlarını değiştirme potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkün olabilir.

Muhafazakarlâr dezenformasyona inanmaya daha mı meyilli?

Bu noktada bazı grupların dezenformasyona daha açık olduğunun da altını çizmek gerekiyor. 2016 ABD başkanlık seçimlerinde, siyasi kimliğin sahte haber tüketimine nasıl etkilediğine dair yaptıkları araştırmalarında Guess, Nyhan ve Reifler (2020), Trump destekçilerinin sahte haber içeren web sitelerini daha fazla ziyaret etmeye eğilimli olduklarının altını çiziyor. Bunun sahte haberlerin büyük ölçüde Trump destekçilerini hedef almasından ve sonuç olarak da bu kişiler tarafından daha fazla tüketilmesinden kaynaklandığı düşünülüyor (Ackland ve Gwynn, 2020: 30). Başka araştırmacıların da muhafazakâr seçmenin dezenformasyona inanmaya daha meyilli olduğuna, doğru ve yanlışı ayırt etmekte liberallere göre daha kötü performans gösterdiklerine dair bulguları var. Örneğin Science dergisinde yayımlanan bir araştırma, muhafazakârların doğruları yanlışlardan ayırt etmedeki düşük performansının, sıklıkla paylaşılan yanlış bilgilerin muhafazakârların siyasi pozisyonlarını daha fazla desteklemesiyle ilintili olabileceğine dikkat çekiyor (Garrett & Bond, 2021). Bu bulgular, yukarıda sözünü ettiğimiz onaylama yanlılığı ve güdülenmiş muhakeme ile oldukça bağlantılı görünüyor.

Bu araştırmaların ABD’de yapılmış olduğunun altını çizelim. Türkiye’deki muhafazakâr seçmen için bu bulguların ne derede geçerli olduğunu ortaya koymak için Türkiye’de bu konuda araştırmalar yapılması gerekiyor. Ama burada dikkat çekmek istediğim nokta, belli grupların kendi pozisyonlarını destekleyecek dezenformasyona inanmaya daha yatkın olması.

Sosyal medya ve dezenformasyon

Video tartışmasına dönecek olursak, sosyal medyanın siyasal iletişimde artan rolüne de değinmek gerekiyor. Türkiye’de internet kullanımı oranı yüzde 83 ve sosyal medya kullanımı da oldukça yaygın (Newman, 2022). Nüfusun yarısından fazlasının Facebook kullanıcısı olduğu biliniyor (Meta, 2021). Sosyal medya üzerinden haber tüketimi artmaya devam ediyor ve kaçınılmaz olarak kullanıcılar sosyal medya üzerinde de dezenformasyona maruz kalıyorlar (Newman, 2022). Montajlı video da sosyal medyada hızla yayıldı. Vatandaşlar ve siyasetçiler tarafından da paylaşıldı. Kaç kişiye ulaştığı konusunda kesin bir sayı vermek güç olsa da 7 Mayıs tarihinden itibaren milyonlarca kişiye ulaştığına dair bir çıkarımda bulunmak mümkün.

Doğruluk kontrolü platformları, sosyal medyada yayılan yanlış bilgileri inceleyip bulgularını paylaşsalar da etkilerinin sınırlı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Çünkü yanlış bilgi, doğru bilgiye göre çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor ve çok daha fazla kişiye ulaşıyor (Vosoughi vd., 2018). Ayrıca, doğruluk kontrolü platformları haberin doğrulamasını yaparken yanlış haberi de paylaştıkları için yanlış haber akılda kalabiliyor. Bunun yanı sıra, genellikle bu platformların takipçi sayısı, yanlış bilgi paylaşan popüler hesaplara göre çok daha az etkileşim alıyor. Dolayısıyla yaygınlaşma imkânları daha sınırlı kalıyor.

Bu yazıyı yazdığım zaman itibarıyla Doğruluk Payı’nın Twitter’daki paylaşım istatistiklerine baktığımızda 88 retweet ve 334 beğeni var. Doğruluk Payı paylaşımını, Hamza Yerlikaya’nın paylaşımı üzerine yaptığını görüyoruz. Hamza Yerlikaya tarafından paylaşılan tweete baktığımızda ise 969 retweet ve 2.808 beğeni var. Bu bile başlı başına aslında etkileşimler arasındaki farkı gösteriyor. Videonun başka sosyal medya hesaplarından ve sosyal medya platformlarında da paylaşıldığının da altını çizelim. Doğrulama kaynağına kıyasla, montajlı videoyu paylaşan hesapların çok daha fazla etkileşim alması muhtemel.

Sosyal medya platformlarının yapısı gereği dezenformasyonun yayılmasına alan açtığının da altını çizelim. Özellikle sosyal medyada insanların benzer düşünen insanları takip etme eğilimi, kutuplaşmayı şiddetlendiren filtre balonları ve yankı odaları oluşmasına yol açıyor (Lazer vd., 2017: 5). Filtre balonları kavramı, algoritmaların, sosyal medya kullanıcılarına geçmişteki beğenilerine göre neleri seveceğini tahmin ederek o türde içerikler göstermesi anlamına geliyor. Yankı odaları da bireylerin benzer görüşlere maruz kaldığı bir ortamda bulunmasını ifade ediyor. Yankı odaları ve filtre balonlarıyla bireylerin farklı görüşlerden birilerini duyma olasılığını güçleştiriyor. Alternatif fikirlere kapalı bireylerin dezenformasyonla karşılaşmaları halinde doğrusunu duyma olasılıkları da ortadan kalkıyor. Bireyleri sadece kendi dünya görüşlerini destekleyen fikirlerden ve haberlerden haberdar olmaya itiyor.

Ancak sosyal medya, problemin sadece bir parçası; dezenformasyonun yayılmasının tek sorumlusu olarak onu görmek mümkün değil. Kurumlara duyulan güvenin azaldığı, seçilmişlerin kendilerinin bilhassa bilgi kirliliği yarattığı bir ortamda vatandaşların doğru bilgiye erişimi giderek güçleşiyor. Türkiye'deki medya kuruluşlarının yüzde 90'ı hükümet yanlısı şirketlere ait ve bu da AKP'nin medya üzerinde güçlü bir etkiye sahip olmasına yol açıyor (Reporters Without Borders, 2022). Çoğulcu medyanın eksikliği, demokratik sürecin temel unsurları olan bilgi ve ifade özgürlüğünü tehdit ediyor. Bu noktada bağımsız medyaya büyük bir rol düşüyor ki o da şu: farklı görüşlere yer vererek bunları vatandaşlara ulaştırmak.

Sonuç

Sonuç olarak, videonun montaj olduğunu tespit edilmiş olsa ve hatta Erdoğan tarafından dile getirilmiş olsa dahi, Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında Murat Karayılan’ın yer almadığı konusunda seçmenin ikna edilmesi güç görünüyor. Ben bu yazıda bu soruya dezenformasyon alanında yapılmış araştırmaların yararlanarak yanıt aradım. Yukarıda belirttiğim gibi bu araştırmalar genellikle ABD’de yapılmış. Daha detaylı bir yanıt vermek için Türkiye’deki tarihsel, kurumsal, siyasal ve sosyolojik yapıyı da dikkate alan, seçmenlerin video konusundaki fikirlerini ve oy verme davranışlarını etkileyip etkilemediğini anlamak için anketler, derinlemesine görüşmeler ve sosyal medya veri analizi yapan araştırmalara ihtiyaç var.


[1] Motivated reasoning kavramını Türkçede güdülenmiş düşünce olarak da çevrilmiş. Ben muhakeme, akıl yürütme, yargıya varma anlamlarını da içerdiği için ve reasoning’i daha iyi karşıladığı için güdülenmiş muhakeme olarak çevirdim (Erdoğan & Uyan-Semerci, 2022: 129).


Referanslar

Bennett, W. L., & Livingston, S. (Eds.). (2020). The disinformation age. Cambridge University Press. https://doi.org/10.1017/9781108914628

Berinsky, A. J. (2017). “Rumors and Health Care Reform: Experiments in Political Misinformation”. British Journal of Political Science, 47(2), 241–262. https://doi.org/10.1017/S0007123415000186

Bradshaw, S., Campbell-Smith, U., Henle, A., Perini, A., Shalev, S., Bailey, H., & Howard, P. N. (2021). Country case studies industrialized disinformation: 2020 global inventory of organized social media manipulation. Programme on Democracy & Technology. https://demtech.oii.ox.ac.uk/wp-content/uploads/sites/127/2021/03/Case-Studies_FINAL.pdf

Center for an Informed Public, Digital Forensic Research Lab, Graphika, & Stanford Internet Observatory. (2021). The long fuse: Misinformation and the 2020 election (Stanford Digital Repository: Election Integrity Partnership v1.3.0). https://purl.stanford.edu/tr171zs0069

Garrett, R. K., & Bond, R. M. (2021). “Conservatives’ susceptibility to political misperceptions”. Science Advances, 7(23), eabf1234. https://doi.org/10.1126/sciadv.abf1234

Guess, A. M., Nyhan, B., & Reifler, J. (2020). “Exposure to untrustworthy websites in the 2016 US election”. Nature Human Behaviour, 4(5), 472–480. https://doi.org/10.1038/s41562-020-0833-x

Kunda, Z. (1990). “The case for motivated reasoning”. Psychological Bulletin, 108(3), 480–498. https://doi.org/10.1037/0033-2909.108.3.480

Lazer, D., Baum, M., Grinberg, N., Friedland, L., Joseph, K., Hobbs, W., & Mattsson, C. (2017, May 2). Combating fake news: An agenda for research and action. https://shorensteincenter.org/combating-fake-news-agenda-for-research/

Meta. (2021, January 18). An update on Facebook in Turkey. Meta. https://about.fb.com/news/2021/01/an-update-on-facebook-in-turkey/

Newman, N. (2022). “Turkey”. Reuters Institute digital news report 2022 (s. 108). Reuters Institute for the Study of Journalism. https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/sites/default/files/2022-06/Digital_News-Report_2022.pdf

Nickerson, R. S. (1998). “Confirmation bias: A ubiquitous phenomenon in many guises”. Review of General Psychology, 2(2), 175–220. https://doi.org/10.1037/1089-2680.2.2.175

Nyhan, B., & Reifler, J. (2010). “When corrections fail: The persistence of political misperceptions”. Political Behavior, 32(2), 303–330. https://doi.org/10.1007/s11109-010-9112-2

Reporters Without Borders. (2022). 2022 Press freedom index—Turkey. https://rsf.org/en/country/turkey

Shin, J., & Thorson, K. (2017). “Partisan selective sharing: The biased diffusion of fact-checking messages on social media: Sharing fact-checking messages on social media”. Journal of Communication, 67(2), 233–255. https://doi.org/10.1111/jcom.12284

Vosoughi, S., Roy, D., & Aral, S. (2018). “The spread of true and false news online”. Science, 359(6380), 1146–1151. https://doi.org/10.1126/science.aap9559


Fotoğraf: Nijwam Swargiary, Unsplash.