Yeniden Refah ve 2023 Seçimleri: Yeniden Refah Partisi Nereden ve Nasıl Yükseldi?

Fatih Erbakan liderliğindeki Yeniden Refah Partisi (YRP), genel seçimlerde 1,5 milyonun üzerinde oy alarak %2,79 oy oranına ulaştı ve 5 milletvekiliyle TBMM’ye girdi. Cumhur İttifakı çatısı altında kendi listesiyle girdiği seçimde İstanbul’dan 3, Konya ve Kocaeli’den 1'er milletvekili çıkaran YRP, Türkiye genelinde %2,79’luk oy oranına ulaştı. Bu başarısını da büyük ölçüde Saadet Partisi ve AK Parti’den uzaklaşan muhafazakâr seçmenlere ve özellikle Kocaeli gibi sanayinin güçlü olduğu bölgelerde yaşayan işçi sınıfına ulaşarak inşa ettiğini söylemek mümkün.

YRP’nin 14 Mayıs seçim sonuçlarına bakıldığında, %2,79’luk genel oy oranının üzerine çıktığı iller arasında İstanbul (%3,32), Gaziantep (%4,18), Konya (%5,21), Kahramanmaraş (%5,56), Kocaeli (%5,89), Kütahya (%7,24) ve Malatya (%9,47) bulunuyor. Bu iller muhafazakâr partilerin geleneksel olarak yüksek oy oranlarına sahip olduğu iller olmakla birlikte bu illerde sanayi üretimi önemli bir yere ve işçi sınıfı yoğun bir nüfusa sahip. Dolayısıyla, YRP’nin seçmen tabanını şekillendiren temel ayırt edici özellikler arasında muhafazakârlık kadar sanayi sektörü ve işçi sınıfı olma etkenleri de mevcut. Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu da 12 Mart 2022’de attığı bir tweette YRP’nin işçi sınıfı arasındaki örgütlenme faaliyetlerine dikkat çekmişti.

2018’de kurulan ve örgütlenme faaliyetlerini tamamlayarak ilk defa 2023 seçimlerine katılan YRP’nin lideri Fatih Erbakan, babasından kalan mirası optimal şekilde kullanma dışında bir liderlik karizmasından veya 2002 AK Parti’sinde görülen yeni bir hikâye/vizyon yaratma yeteneğinden yoksun. Buna rağmen, partinin ilk seçiminde müstakilen aldığı %2,79 oy oranı ve 5 milletvekili, Türkiye siyasetine önemli bir aktör olarak girmesini sağladı.

Özellikle de bu siyasi başarının 2023 Türkiye seçimleri gibi siyasetin iki kutuplu düzleme sıkıştığı bir atmosferde gerçekleştiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Söz konusu siyasi sıkışmışlığı iki açıdan değerlendirmek lazım.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki aday etrafında ciddi bir kutuplaşma varken Meclis seçimlerinde ise rekabet daha fazlaydı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan kutuplaşmanın ironik ama beklenen bir sonucuydu bu. Seçmenlerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde stratejik oy atma zorunluluğunu iliklerinde bu kadar hissetmesi, stratejik hesaplardan yaşadığı bunalımı ve hissettiği temsilsizliği doğal olarak arttırdı. Bu da seçmenlerin Meclis seçimlerinde ana akım partilerin dışına çıkmasını ve alternatif seslere yönelmesini teşvik etti. AK Parti + CHP oylarının 2007 seçimlerinden beri en düşük seviyeye gerilemesi de bu eğilimi doğruluyor.

Yeniden Refah’ın tek başarısı iki kutba sıkışan Türkiye siyasetinin içerisinde kendisine müstakil bir alan açabilmesine indirgenemez. Yeniden Refah, 2023 seçimlerinde ilk kez kendisini deneyen partiler arasında en başarılı parti de oldu. Son seçimlerde DEVA, Zafer veya TİP gibi birbirinden çok farklı ideolojik hatlarda, beklentileri YRP’den daha yüksek ve daha fazla medya görünürlüğüne sahip birçok parti yarıştı. Buna rağmen YRP bütün bu partilerden daha geniş bir tabana seslenebilmeyi başardı.

YRP’nin başarısının arkasında ise birçok sebep var: sosyal medyadan ziyade saha siyasetine odaklanması, mesajının ve seslendiği seçmen grubunun net olması, 2018’den beri parti örgütlenmesine yatırım yapması. Fakat biz bu yazıda YRP’nin siyasi stratejisini ve başarısını yerelcilik, konu/mesele sahipliği ve siyasileştirme kavramları üzerinden tartışacağız.

YRP’nin yükselişindeki temel siyasi stratejiler ve bu stratejiyi hayata geçirmekte kullanılan mekanizmaları incelemek Türkiye siyasetinin mevcut durumunu anlamak için büyük önem teşkil ediyor.

Yeniden Refah neyi nasıl söylüyor?

YRP, muhafazakâr seçmene alternatif oluşturabilecek siyasi meşruiyetini yerelci siyasi pozisyonu üzerinden sağlıyor. Esasen YRP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak 2014’te dile getirdiği, ama 2016’dan itibaren iyiden iyiye inşa ettiği yerli ve milli siyasi sınırların içerisinde siyaset yapıyor. YRP’nin siyasi pozisyonu temel açılardan değerlendirildiğinde birçok açıdan Cumhur İttifakı’nın siyasi pozisyonundan ayrışmıyor. Cumhur İttifakı’nın kodları içerisinde kalarak ve onun “öz evladı gibi durarak”, hatta ve hatta AK Parti’yi fazla Batıcı ve küreselci olmakla eleştirerek aslında doğrudan Cumhur İttifakı seçmeninin kulak kabartabildiği bir partiye dönüşüyor.

YRP’nin kendini Cumhur İttifakı içerisinde alternatif bir rota olarak inşa edebilmesinin ilk ve en önemli basamağı partinin içinde durduğu siyasi hat. Zira partilerin içinde durdukları siyasi hatlar, hangi “değerler manzumesinin” içinde kaldıkları ve hangi pozisyonları kırmızı çizgiler olarak benimsedikleri; önerdikleri siyasi politikalardan ya da yaptıkları açıklamalardan önce geliyor. Eğer Yeniden Refah “onlar” şeklinde telaffuz edilen hattın içerisinde olsaydı zaten daha en baştan AK Parti seçmeni için bir alternatif olarak ortaya çıkmazdı. İYİ Parti, DEVA ve Gelecek “onlar” şeklinde işaret edilen grubun içerisinde kaldıkları için Cumhur İttifakı seçmeni için alternatif olma imkânını daha en baştan kaybettiler.

Bu yerli ve milli siyaset aile kurumundan Batı’ya karşı benimsenecek pozisyona, milli güvenlik politikalarından Kürt siyasetine kadar geniş bir çerçevedeki siyasi pozisyonları içeriyor. “Yerli ve milli” siyasetin daha fazla irdelenmesi ve analiz edilmesi önemli. Zira son dönemdeki otoriter ve reaksiyoner sağ iktidarlara dair araştırmalarıyla bilinen Cas Mudde[1], bu sağ iktidarların temel niteliğinin popülistten ziyade yerli (nativist) olduğunun altını çiziyor. Bu rejimleri ve ideolojik çerçeveleri öne çıkaran özelliğin yerelcilik, içe kapanma ve birtakım küresel değerleri şeytanlaştırarak onların karşısında olma hali olduğunu belirtiyor.

İngiltere’nin Brexit ile Avrupa Birliği’nden ayrılması, Trump ile ABD’nin korumacı politikalara geri dönüşü, göçmen hareketliliği sonucu başta Batı ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin sınır güvenliğine ve güvenlikleşmeye ağırlık vermesi bu yerelci siyaset eğiliminin ve içe kapanmacılığın son dönemde kendini var eden birçok önemli gelişmesi. Yerelci siyaset, ekonomi politikalarında korumacılık gibi politikalarla öne çıkarken kültürel konularda ise iklim krizi, trans çocuklar, LGBTİ+ ve aşı/pandemi meselelerini gündeme alarak bu konuların belirli siyasi ajandalar dahilinde yerel ve ulusal kimlikleri/değerleri dejenere etmek için ortaya atıldığını savunuyor. Bu açıdan son dönemde güçlenen yerlici siyaseti, ilk başta çelişkili duran bir biçimde küresel bir trend ve birbirini uluslararası anlamda besleyen bir hareket perspektifinden değerlendirmek gerekiyor.

Bu açıdan YRP de bu küresel trendin Türkiye temsilcisi olan AK Parti’nin yerli ve millici siyasetine tamamen angaje olmuş durumda. Milli beka ve güvenlik siyasetinin sınırlarını aşmayan, yüksek dozda milliyetçi ve muhafazakâr bir siyaset anlayışını destekleyen, başta Batı olmak üzere yabancı etkisini homojen ve saf Anadolu kültürüne karşı tehdit gören ve LGBTİ+ karşıtlığı gibi pozisyonlar üzerinden aile ve kültürel değerleri muhafaza etmek isteyen bir siyasetin yürütücülüğünü yapıyor. YRP bu açıdan yerli ve millinin daha çok yerli tarafını temsil ediyor. AK Parti ve MHP birlikteliği ile her ne kadar İslâmcı ve milliyetçi kanat birbiriyle bütünleşme ilişkisine girmiş dahi olsa YRP, LGBTİ+ meselesi üzerinden aile ve ahlâk; Erasmus tartışması üzerinden “ahlâkı bozulan öğrenciler ve nesiller” ve aşı/pandemi gibi nüfus azaltma komploları ve topluma enjekte edilen sıvılar üzerinden bu yerelci ve millici siyasi hattın retoriğine katkı sağlıyor, bu paydayı kendisine kapmaya çalışıyor.

Politizasyon, konu sahipliği ve mikro-siyaset

Yeniden Refah Partisi’nin siyasi stratejisinin temelinde seçmenlerin gündelik hayatını doğrudan etkileyen mikro konuları sahiplenerek bu sorunlar üzerine çözüm önerisi getirmek yer alıyor. Siyaset bilimi literatüründe konu/mesele sahipliği olarak kavramsallaştırılan bu siyasi strateji seçmenler açısından önem teşkil eden konuların parti ile özdeşleştirilmesini sağlıyor. Bu siyasi strateji, parti ile seçmen arasında direkt bağ kurulabilmesini kolaylaştırıyor.

Bu stratejinin başarıya ulaşabilmesi için iki önemli husus var: ilki, diğer siyasi partiler tarafından dile getirilmeyen konuların politikleştirilmesi. Seçmenlerin kendi gündelik hayatlarında rahatsızlık duyduğu meseleleri Ankara gündemine taşıyarak onlara siyasi bir nüve kazandırıyorlar. İkincisi ise sahiplenilen meselelerin sistematik bir şekilde tekrarlanarak hem ana akım siyasetin hem de kamuoyunun gündemine sokulması.[2] YRP bu stratejiye üçüncü bir katman ekleyerek dış politika, ekonomi veya göç gibi makro alanlara odaklanan iktidar ve muhalefet partilerinin ötesine geçerek sokak köpekleri, süresiz nafaka, aşı karşıtlığı veya Erasmus projelerinin durdurulması gibi mikro alanlara da odaklanıyor. Söz konusu meseleler, partinin seçmen tabanını oluşturan muhafazakâr çevreler tarafından talep edilen veya rahatsızlık duyulan hususlar olduğu için YRP bu kitlelere doğrudan ulaşım sağlayabiliyor.

Partinin mikro alanlara odaklanan siyasi stratejisi aynı zamanda belirli makro alanlarda iktidara karşı muhalif tutumuyla tahkim ediliyor. Kadın politikaları ve alt gelir grubunun yaşadığı ekonomik sıkıntılar YRP’nin 2023 seçimlerinde içinde yer aldığı Cumhur İttifakı içerisinde yaptığı muhalefetin temel çizgilerini oluşturuyor. Seçim sürecinde Cumhur İttifakı’na katılmak için AK Parti’ye bir talepler listesi ileten YRP’nin en tartışmalı talepleri 6284’ün değiştirilmesi ve ekonomi politikalarının adil bölüşüm temelli revize edilmesine yönelik talepleri olmuştu.

6284 konusunda belirli iktidar çevreleri ile gerilim yaşayan YRP, buna rağmen süresiz nafakanın kaldırılması ve 6284’ün değiştirilmesi gibi taleplerle özellikle radikal İslâmcı seçmen tabanında AK Parti’nin yerini almaya çalışıyor. Milli Görüş hareketinin temel sloganlarından olan “Adil Düzen” söylemini de uhdesine alarak bir yandan İslâmi hareketin gerçek temsilcisi ve Refah Partisi’nin devamı olduğu izlenimini veriyor, öte yandan siyasi alternatifsizlik nedeniyle yaşadıkları ekonomik bunalımdan bir çıkış yolu arayan işçi sınıfı ve alt gelir grubundaki seçmene İslâmi bir alternatif sunmaya çalışıyor.

Ya da başıboş sokak köpekleri gibi henüz politikleştirilmemiş ve herhangi bir siyasi parti tarafından sahiplenilmemiş sosyal konuları sık sık gündeme getirerek bu konuları önce politikleştirmeye, ardından sahiplenmeye çalışıyor. Başıboş sokak köpekleri ya da aşı/pandemi yasakları karşıtı siyasi pozisyonlar, Yeniden Refah’ın kent yoksulu ve kentlerin çeperlerinde yaşayan seçmen grubunun öncelikleriyle de kesişiyor. Başıboş sokak köpekleri mevzusu büyükşehir çeperlerinde yaşayan seçmenler için önemli olabiliyor çünkü sabah saatlerinde işe giderken ya da akşam saatlerinde çocukları okuldan eve dönerken ıssız sokaklardan ve geniş arazili birçok arsayı barındıran mahallelerden yürüme esnasında sokak köpekleriyle karşılaşabiliyorlar. Bu açıdan seçmenler için bu tarz meselelerin sadece YRP tarafından dile getiriliyor olması da YRP hanesine bir artı yazıyor.

YRP’ye dair yaptığımız saha çalışması esnasında YRP Sultanbeyli ilçe başkanıyla yaptığımız görüşme, YRP’nin saha siyasetine ve gündelik mikro konulara verdiği önemi bir kez daha bize göstermişti. Sultanbeyli ilçe başkanı Adem Yılmaz, seçim döneminde ilçede yer alan neredeyse bütün düğünlere gittiğini belirtmişti. Yeniden Refah Partisi adına İstanbul’dan milletvekili adayı olan Davut Güloğlu’nun sanatçı kimliğinin düğünlere erişim ve düğünlerde etki yaratma açısından çok önemli olduğunun da altını çizmişti.

Ayrıca Sultanbeyli’de birçok vatandaşın kullandığı mezarlığa ücretsiz servis aracı koymak için çok uğraştıklarını da belirten Yılmaz, mezarlığa giden vatandaşların 1 kilometre kadar yürümeleri yerine servis araçlarıyla doğrudan mezarlığa erişimlerini sağlamanın hizmet açısından önemini bize anlattı. O bize bu hizmetin önemini anlatırken biz ise düğün ve cenaze gibi toplumların iki temel yapıtaşı olan sosyal etkileşim alanlarında YRP’nin seçmenlerin gündemine ve gündelik hayatına mikro olarak nasıl erişmeye çalıştığını birebir sahadan verilerle gözlemleme fırsatı yakaladığımızı düşünüyorduk.

Radikal sağ varken merkez sağa hâlâ ihtiyaç var mı?

Özellikle İYİ Parti’nin kurulması, siyasi yükselişinin ardından Türkiye siyasetinde bir merkez sağ partiye ihtiyaç duyulduğu ve AK Parti’den kopan seçmene böyle bir alternatif adres oluşturmak gerektiği sıklıkla dile getiriliyor. Tartışmaların bir bölümü merkez sağa neden ihtiyaç duyulduğu etrafında kümelenirken bir diğer grup ise Türkiye’de hem siyaseten hem de sosyolojik olarak artık bir merkez sağ ihtiyacı kalmadığını ifade ediyor. 2023 Meclis seçimlerinde ortaya çıkan tablo, eriyen AK Parti oylarının merkez sağdan ziyade radikal sağa kaydığını ve yeni siyasi hattın merkezin çok daha sağında oluştuğunu bizlere gösteriyor. Yeniden Refah Partisi’nin siyasi yükselişi de Türkiye’nin gelecek döneminde İslâmcı radikal sağ partilerin AK Parti’nin eriyen tabanını kendine çekebildiğini ve geleneksel anlamda bir merkez sağ parti talebinin çok da ses getirmediğini gözler önüne seriyor. Müstakil siyaset yapma tartışmalarının özellikle muhalefet partileri arasında hız kazandığı bir dönemde YRP’nin saha siyaseti, parti örgütlenmesi, ittifak içerisinde muhalefet ve mikro meseleleri sahiplenerek siyasi gündeme sokabilme becerisinin dikkate alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir olgu olduğu kanaatindeyiz.


[1] Mudde, C. (2019). The far right today. John Wiley & Sons.

[2] Van der Brug, W. (2004). “Issue ownership and party choice”, Electoral studies, 23(2), s. 209-233.