Z Kuşağının Siyasi Teşekkülünde Celal Şengör Figürü

Z kuşağı denen kuşağın bir üyesi olarak bu kuşağın teknolojik dış etkenlerin de tesiriyle anne ve babalarıyla pek derin bir kültürel mesafelenme yaşadığını söylemek hiç zor değil. Bu yazı, hem şahsi bir post-formasyonun, hem de akranlarını izleyen bir çift gözün eseridir.

İktidarın yarattığı reaksiyon

Celal Şengör'ün Z kuşağında gördüğü teveccühün en büyük besleyicilerinden birisi, yirmi küsur senelik iktidarın dinî ve irrasyonel yönetiminin yarattığı ıssız ve çorak arazide gayet cüretkâr ve marjinal kalan bir ses olmasıydı. Ateist olduğunu, porno izlemeyi sevdiğini, hükumetin dinî politikalarına kesinkes karşı olduğunu, 12 Eylül'ü tüm yüreğiyle sahiplendiğini korkusuzca söylemesi bu çorak arazide kendini yalnız hisseden gençlerin dikkatini çekti. Dikkati çekilen gençler, iktidardan ve ailelerinden her gün duydukları köhnemiş, merkeze yakınsayan düşünceler yerine nispeten daha köşeli bu adama meyledebilirlerdi. Bu süje-obje tarihçesi, 2014-2015 yılına kadar uzatılabilir olsa da kesintiye uğrayan Teke Tek "Özel" programlarının gözle görülür hale gelmesi 2017 senesini bulduğundan, 2017 daha göze çarpan bir tarihtir. Uykusuz veyahut Gırgır'ın 2015 civarında Celal Şengör'ün fizyonomisine sahip (belki ismi dahi aynıdır) bir bilim adamının ölümsüzlüğü keşfetmesiyle siyasal İslâmcı iktidara karşı kitleleri harekete geçirip %100'e yakın oy alıp lider olmasını konu alan karikatür serisi bu tarihi aşağı yukarı oraya koyar.

Yani başta, Celal Şengör Z kuşağının tahayyülünde muhalif bir figür olarak teşekkül etmiş, sistem karşıtı bir figürdür. Eşzamanlı olarak diğer açık sözlü, sivri figürler de büyük bir teveccüh görmüşlerdir (Sevan Nişanyan, Besim Tibuk, Murat Bardakçı). Bugün de onlarca figür vardır.

Sunuluş

Şüphesiz ki Şengör, bugünkü umum bâbındaki şöhretini Fatih Altaylı'nın moderatörlüğünde gerçekleşen Teke Tek Özel programlarına borçludur. Bu programları düzenli olarak izleyenler bilir ki her zaman en başta, küçük küçük Şengör'ün ve o gün varsa İlber Ortaylı'nın ne kadar büyük ve ehil bir ulema olduğuna dair esprili, yarı ciddi ve gülüşmeli bir peşrev çekilir. Program faslına geçildikten sonra ise bu, irili ufaklı "övgücüklerle" olmak üzere neredeyse tüm program boyunca devam eder. Şengör'ün varlıklı bir aileden gelmesine rağmen son model arabalara binmeyip, futbol sevmeyip, hayatın envaiçeşit zevk-ü sefasına dalmayıp, âdeta bir "nerd" gibi kendini bilime vermiş olması, dalga geçer gibi gözüken bir dizi söz ile methedilir. Farklı ülkelerin bilim akademilerine, muteber kuruluşlara üyelikleri mutlaka her programda dile getirilir. Bunlar güzel gözüken, olumlu özellikler olsalar dahi, aslında namütenahi bir düşünsel meşruiyetin ayak sesleridir. Yani bugünün ağzına kadar popülariteye batmış iki "entelektüelite bölüm sonu canavarı", aslında küçük meşruiyet taşları döşeyerek bu hale geldiler. Tabii bu, illa ki sistematik bir şekilde yapılacak değildir ama şu kesindir ki, bu zihinsel hantallığın sonucudur. Şengör'ün topluma itiraz edilmeksizin sözü dinlenilecek bir "pir" gibi sunulması da sıkı bir entelektüel kibrin ve hantallığın nişanesidir. Siyasi atmosferden illallah etmiş, orta-alt ekonomik düzeyin kuralcı ve ritüelistik dünyasına sıkışmış gençlerin bu yeni, elit ve "rasyonel" meşru figürü benimsememeleri için hiçbir neden yoktur. Şengör, gençlere, iktisadi gerçeklerden vareste, tozpembe öneriler de verir. Ayrıca Şengör'ün alanında ehil ve öğrencisever kişiliği onu sempatik kılmaktadır.

2017'den itibaren Şengör, marjinal konuşmalarını tıpkı eskisi gibi sürdürmesine rağmen popülaritenin getirdiği yeni bir gerçekle karşılaştı: linç. Ancak çok uzun süredir özellikle mevzubahis programlarda olmak üzere büyük bir zihinsel ön alma projesini gerçekleştiriyordu. "Hafif Asperger" olduğunu ve empati yeteneğinin olmadığını vurgulamakla kalmıyor, bu özelliğine kendisini bugünlere getirdiği için şükrediyordu. Toplumda kazandığı sempati ile birlikte birçok insan Şengör'ün linç edilecek bir yanının olmadığını çünkü onun otizmin bir türüne sahip olduğunu söylemeye başladı. O, bu düşüncelerin kimleri kızdıracağını nereden bilebilirdi? Mesela işkence ile dışkı yedirilmiş insanları, bu eyleme işkence değildir diyerek kızdıracağını bilemezdi. Ya da her ne kadar zeki, hatta dâhi olsa da organ bağışı bekleyen insanlara dangalak deyince kızacaklarını düşünemezdi.

Elbette ciddiye alınacak bir yanı bulunmayan bu argümanlar, onu görünmez, zihinsel bir kalkanla çevrelemiş gibiydi. "Delidir, ne derse yeridir" anlayışı hem saygınlığına zarar vermemiş hem de onu korur hale gelmişti.

Siyasi konumlanma

Gençlerin benimseyecek bir figüre ihtiyaç duydukları çorak ortamdan bahsetmiştim. Celal Şengör'ün bu ortamda tercih edilir olması, "meşru" bir figür olmasından ileri gelir. 2015-2016 sonrası yaratılan milli güvenlik devleti, görüldüğü gibi 2023'ün gençleri ile 2013'ün gençleri arasında bir uçurum yaratmış vaziyettedir. Gençler, geçmişe kıyasla daha millici-mukaddesatçı bir konumdadır. Yeni nesillerde AKP karşıtlığı en fazla olarak gözükse dahi sistem karşıtlığı, doğal koşullarda olması gerekenin katlarca altında kalmıştır. Elbette bu, 2016'dan itibaren milliyetçi odakların devlet bürokrasisinde artan kuvvetinin medya yoluyla topluma zerk edilmesi ve bunun tezahüründen başka bir şey değildir. Yerli ve milli edebiyatıyla, asker dizileriyle, tahkikatlarla ve tuhaf karşı propagandalarla yürütülen tümel sistematik bir projenin sonucudur. Milli burjuvaziden gelen milliyetçi, militarist, seküler ve entelektüel bir figür olan Şengör, bu ortamda çoktan bir muhalifin gelebileceği en makbul noktadadır. Önceden belirttiğim gibi gençlerin geçmişin tasavvurlarından, değerlerinden ve duyarlarından sıkıldığı bir gerçektir. Bütün dünyada eşzamanlı olarak yaşanan duyar kaybı bunun açık bir yansımasıdır. Irkçılık yapmak, duyarlı insanları aşağılamak, geçmişin acılarıyla eğlenip bunlara tepki gösterenlere zorbalık yapmak, ciddi ve çoktan kabul edilmiş bir gerçekler bütününe açık bir tepki olarak doğmuş gayri ciddi bir akımın açık meydan okumasıdır (bunun sebebi, ayrıca incelenmeye değer olsa da insanoğlunun nesilden nesile bilgi aktarımının, kabaca yalnızca sesten ibaret olduğunu söyleyerek mini bir hipotez sunabilirim. Tecrübeler, doğal olarak giderek sasılaşır, ekşir ve özümsenmez hale gelir).  Alternative right (alt-right) da diyebileceğimiz entelektüel derinliği bulunmaksızın alaycılığın dayanılmaz hafifliğine sarılan bu kitle, Türkiye'de Amerikan kamuoyunun ne kadar tesirli olduğunu da gösterir haldedir. Bu bakımdan Şengör "edgy", Türkçe karşılığıyla köşeli(kenarlı) veyahut sivrilmiş gençlerin sesi olmuş bir figürdür. Şengör, demin bahsettiğimiz toplumsal dönüşümün en önemli ayaklarından biri olan AKP karşıtlığı ve sistem karşıtlığının farkını 2018 yılında açıkça ve klişe bir şekilde göstererek Zeytin Dalı Harekâtı’nı desteklemiştir.

Ayrıca Şengör'ün sosyal meselelerdeki düşünsel yetersizliğiyle meşhur olan bu gruba cuk oturan bir figür olması da determinizmin cilvesidir denilebilir. Çünkü Şengör, fikir belirttiği sosyal meselelerde bilgisizliğini açıkça ortaya koymaktadır. 16. yüzyıldaki bir imparatora, bambaşka iktisadi ve sosyal yapıda olan imparatorluğunu, ona kolonizatör sıfatını kazandıracak aksiyonlara sokmadığı için hakaret etmekte, zihnindeki bikusur, hatadan münezzeh Atatürk ideasını korumak için dönemini, devr-i saadetten hallince belleyip hiçbir hatasını eleştirir vaziyette dillendirmemektedir. Bu söylemlerine gelen tepkilere karşı ise önceden sıkı sıkıya kuşandığı aklı ve bilimi siper edinmektedir.

Tüm bu noktalardan bakıldığında Şengör, özellikle Amerikan kamuoyunun çokça sahip olduğu sağcı fetva makamlarının Türkiye şubelerinden biridir denilebilir.

Güncel pozisyon

Şengör, 2020'li yıllarda ise artık kendini keşfetmiş ve onu sakınan gençlerin tekelinden çıkmış, topluma mal olmuş, karikatürize bir figürdür. Kitap fuarlarında insanlar, sosyal medyada toplumun cehaletinden rahatsız olduğunu belirten, ekler yerken çok sevimli olan, cep telefonu kullanmayı reddeden karikatür bir hocanın imzasını alabilmek ve fotoğraf çekilebilmek için saatler boyu beklemektedir. Bugün Z kuşağı arasında en popüler konumda olsa da Z kuşağının entelektüeliteye meyilli tabakasında artık yavaş yavaş ciddiyetini kaybetmeye yüz tutmuş bir figürdür. Ancak bu kitlenin şekillenişinde çok önemli bir basamak görevi görmüştür. Kendisini "Seküler Milliyetçi" olarak tanımlayan bu kitlenin görünmez primitif dönem ideologlarından birisidir denilebilir. Büyük resme bakıldığında ise yolun sonunda AKP iktidarının yarattığı makbul bir muhaliftir. Bugünlerde, ifade özgürlüğü sınırları içerisindeki sözlerinden dolayı ifadeye çağrıldığı günlerin akabinde iktidarın asker kökenli dışişleri bakanına methiyeler düzmekte, yeri geldiğinde dış politikadaki duruşundan ötürü cumhurbaşkanını tebrik etmektedir. Heyhat! Bu bir entelektüelin çöküşüdür.