Müstakbel İngiltere Başbakanı Keir Starmer Neyi Temsil Ediyor?

Sonuç önceden belli gibi görünüyor. 14 yıllık iktidarının ardından can çekişen; rutinleşen yolsuzluk ve ekonomideki kötü yönetim konusundaki sicilini savunmakta zorlanan Britanya Muhafazakâr Partisi perşembe günü yapılacak genel seçime seçmenlerin sadece %20'sinin desteğiyle giriyor. Esas amacı hükümete dair hayalkırıklığını yönlendirmek olan renksiz bir kampanya yürüten muhalefetteki İşçi Partisi’nin ise parlamentoda büyük bir çoğunluk elde etmesi bekleniyor. Bu da İşçi Partisi lideri Keir Starmer'ın ülkenin bir sonraki başbakanı olacağı anlamına geliyor.

Peki, Starmer nasıl bir yönetim tarzı sergileyecek? Sade bir hitabet tarzı ve politikalarını değiştirme eğilimi olan eski bir avukat olarak tanınan Starmer, hem sol hem de sağ kanattaki eleştirmenlerce inanç eksikliği ile suçlanıyor. Bir muamma, hiçbir şeyi savunmayan, ne planı ne de prensipleri olan bir adam olarak etiketleniyor. The Telegraph'ın "tarihteki en sıkıcı" olarak nitelendirdiği seçim manifestosu, onun koca bir soru işareti olduğu ve yönetiminin karakterini tahmin etmenin imkansızlığına dair algıyı doğruluyor.

Ancak Starmer'ın geçmişine daha yakından bakıldığında bu anlatının yanlış olduğu görülüyor. Politikaları aslında oldukça tutarlı ve uyumlu. Bunların temel özelliği Britanya devletine bağlılık. Bu da pratikte genellikle devlete tehdit oluşturanlara sert davranmak anlamına geliyor. Hukuki ve siyasi kariyeri boyunca Starmer, güçlülerin adına hareket ederek derin bir otoriter itki sergiledi. Şimdi bu içgüdüyü hükümete taşımaya hazırlanıyor. Kemer sıkmaya değil yenilenmeye ihtiyaç duyan Britanya için bunun uğursuz sonuçları olabilir.

Starmer, hukuki kariyerinin ayrıntılarını şimdiye dek pek paylaşmadı ve kişisel motivasyonlarını bilmek elbette mümkün değil. Ancak geçmişine bakıldığında, bakış açısının milenyumun başlarında şekillenmeye başladığı açıkça görülüyor. O zamana kadar sendikacılar ve çevreciler için ücretsiz çalışan, ilerici bir avukat olarak tanınmıştı. Ancak 1999'da, Belfast'ta Katolik bir genci vurarak öldüren bir İngiliz askeri savunmayı kabul ederek birçok meslektaşını şaşırttı. Dört yıl sonra, Kuzey İrlanda Polis Kurulu'na insan hakları danışmanı olarak işe alındı ve bu rolünde polis memurlarının silah, tazyikli su ve plastik mermi kullanımını haklı çıkarmalarına yardımcı olduğu bildirildi.

Yargı kurumu tarafından takdir edilen Starmer, 2008'de Kraliyet Savcılık Hizmetleri’ni yönetmekle görevlendirildi ve böylece İngiltere ve Galler'deki ceza kovuşturmalarından sorumlu hale geldi. Mesleki başarı, onu devlete daha da yaklaştırdı ve devleti, sürekli olarak, denetimden korumaya çalıştı. Bir terör zanlısı sanıldığı için başından yedi kurşunla vurulan Brezilyalı göçmen Jean Charles de Menezes'i öldüren polis memurlarına karşı dava açmadı. İşkenceye ortak olmakla suçlanan MI5 ve MI6 ajanlarını yargılamadı. Solcu aktivist gruplara sızan ve bazı üyelerini uzun süreli cinsel ilişkilere zorlayan casus polis memurları da hesap vermedi.

Hukuku ve düzeni tehdit edenlere karşı ise farklı bir yaklaşım sergiledi. 2010'da öğrenim ücreti artışına karşı yapılan öğrenci gösterilerinden sonra, barışçıl protestocuları yargılamayı kolaylaştıran yasa yönergeleri hazırladı. Ertesi yıl, polis tarafından öldürülen Mark Duggan'a tepki olarak isyanlar patlak verdiğinde, gece boyunca süren duruşmalarla isyana katılmakla suçlanan kişiler için cezaların artırılmasını sağladı. Starmer’ın görev süresi boyunca, devlet savcıları, askeri veritabanlarına erişip ABD ordusunu utandıran otizmli BT (Bilişim Teknolojileri) uzmanı Gary McKinnon'un iadesi için mücadele etti ve WikiLeaks editörü Julian Assange'a karşı açılan davayı uzatmaya çalıştılar.

Starmer hizmetlerinden dolayı 2014 yılında şövalye ilan edildi; bir yıl sonra Parlamento'ya girdi. Orada zamanını bekledikten sonra, partisinin Avrupa Birliği konusundaki tutumunu engellemede merkezî bir rol oynadı ve bloktan ayrılma oyunu kabul etmek yerine İşçi Partisi'nin ikinci bir referandumu desteklemesini sağladı. Bu tutum, birçok Brexit seçmenini partiden uzaklaştırdı ve İşçi Partisi’nin 2019 seçimlerindeki yenilgisini garantiledi. Ardından başsavcılık görevi sırasında geliştirdiği baskıcı repertuarla İşçi Partisi'ni Jeremy Corbyn'in solcu destekçilerinden geri almak ve radikalizmden arındırmak üzere harekete geçti.

Starmer, bu işte fazlasıyla başarılı oldu. Lider olduğundan beri, parti içi muhalefetin en hafif biçimlerine karşı acımasız bir baskı başlattı. Selefini ihraç etti, solcu adayların Parlamento'ya aday olmalarını engelledi, çeşitli sosyalist grupları yasakladı, politikacıların grevlere katılmalarını önledi ve liderlik seçimleri için antidemokratik kurallar getirdi. Ayrıca, Parti’den boğucu bir ideolojik uyum talep etti. Bugün NATO'yu eleştiren milletvekilleri anında ihraç ediliyor ve İsrail'in eylemlerine karşı çıkan üyeler antisemitizmle suçlanıyor.

Bu tasfiye, İşçi Partisi'ni Muhafazakârların ayna imgesi haline getirdi: büyük iş dünyasına boyun eğen, içeride kemer sıkmayı savunan, dışarıda militarizmi destekleyen bir parti. Ayrıca, Starmer'ın Downing Street'te nasıl hareket edeceğine dair bir ön izlenim sundu. Starmer, protestoları benzeri görülmemiş şekilde kısıtlayan ve aktivistleri hapse atmayı kolaylaştıran Kamu Düzeni Yasası'nı korumayı planladığını söyledi. İklim kampanyacılarını "aşağılık" ve "acınası" olarak nitelendirerek onlara sert cezalar vermeyi vaat etti. Hatta anıtları tahrip eden protestocuları 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırmayı öneren bir teklifi destekledi.

Bazıları bu tür şahinliği yalnızca sağduyu olarak görür veya güvenilirliğin gerekli maliyeti olarak mazur gösterir. Ancak bu baskıcı refleks, Starmer hakkında temel bir gerçeği ortaya koyuyor: Her fırsatta, mevcut düzeni bozulmadan korumaya çalışıyor. Değişim vaatlerinin azlığından ötürü iş dünyasının önde gelen liderleri tarafından dahi coşkuyla desteklenen İşçi Partisi'nin teklifi bu ilkenin (mevcut düzeni koruma) ülke geneline yayılması olarak görülebilir. Starmer'ın, net bir yol haritası olmadan büyüme ve değişim çağrısı yapması bir hata değil, aksine bir hususiyet. Onun imajında şekillenen bir İşçi Partisi'nin, mevcut durumu fazla sarsması beklenemez.

Şans, sık sık Starmer'a güldü. Hükümet, Kraliyet Savcılık Hizmeti'ndeki performansını övdü. Medya, İşçi Partisi'ni yeniden şekillendirmesini kutladı. Şimdi, Muhafazakârların çöküşü sayesinde, ülkenin yönetimini devralmaya hazırlanıyor. Ancak çağdaş Britanya iyi durumda değil. Durgun büyüme ve içi boşaltılmış kamu hizmetleriyle boğuşuyor, işgücü küçülüyor, hapishaneleri aşırı dolu ve nüfusunun beşte birinden fazlası yoksulluk içinde yaşıyor.

Bu tür sorunların çözülmesi, yerleşik kurumlara duyulan saygının ve eleştirmenlerini susturma çabalarının ötesinde bir şeyler gerektirir. Ancak görünüşe göre, yeni başbakanın sunabileceği tek şey bu.


İngilizceden çeviren: Barış Özkul