Âlâsı Bizde: Uluslararası Alternatif Sağ

Dışarıda Avrupa Parlamentosu seçimleri, içeride faciaya ramak kala bastırılan Kayseri’deki kıyım girişimi, ifrata varan biçimleriyle birlikte Uluslararası Alternatif Sağ tartışmalarına ilgiyi canlandırdı. Uluslararası Alternatif Sağ çevrimiçi aktivizmine yaslanan, saldırganlığı ölçüsünde çarpıcı mecazları dolaşıma çıkararak alan tutan, görüldüğü kadarıyla internet ortamlarından gündelik hayata taşmaya epey meyilli sağın hikayelerini, güncel tartışmalarıyla birlikte aktarıyor. Kitabın “faşizm incelemeleri” serisinde yer alması, akımın kapı komşularını anlamamıza yardımcı olabilir. Henüz belirgin tanımlar için erken ancak girişteki ifadelerden biri şöyle: “‘Alternatif Sağ’ aşırı sağ görüşlü, küreselleşmeye karşı, geleneksel yerleşik muhafazakarlığa radikal bir ‘alternatif’ sunan bir gruplaşmadır… Hepsi bir dizi çekirdek inanç etrafında bir araya gelmiştir. Hepsi Batı toplumunda egemen olduğunu düşündükleri sol eğilimli, liberal, demokratik kültürel hegemonyayı, bu hegemonyadan türeyen hakları ve Alternatif Sağ’ın önde gelen isimlerinden Jared Taylor’un ‘tehlikeli bir mit’ olarak tanımladığı eşitlik kavramını reddeder.”

Şayet böyleyse Türkiye’de geniş bir aktivist ve taraftar bulması beklenir bu akımın. Ya da sağ muhitte bu öncülleri eşelemeye hevesli bir grubun mihnet çekmeden öne çıkıp kendinden bahsettirmesi. Siyasal ve teorik bakımdan birbirinden fikir devşirilen ortaklıklarda eşitlik hasımlığı başta, kitabın başka yerlerinde değinilen öteki karşıtlıkların alıcısı olacak nesiller yetiştirilmek istendi buralarda. Kayseri son değil dolayısıyla, istisna hiç. Daha büyük felaketlere yol açacak epey bir alamet birikti memlekette. İslam’ın kendi örtük iç savaşı sürerken ümmet kardeşliği retoriğinin, daha geçende Ankara ve Antep örnekleri yaşanmışken “bizde yaşanmaz böyle şeyler” inkarının, daha fazla silah üretmek ve güvenliği artırmak gerektiği inancıyla polis-adliye mekanizmalarını yardıma çağırmakla, sosyolojiyle siyaseti denkleme katmadan komplocu bela tarifleri yapmanın alamet biriktirmekten öte netice vermesi zor. “Sağ yükseliş işimize gelebilir, Meloni ile Orban’dan yararlanmaya bakalım”, fırsatçılığı dillendirilebilmişken hele. Siyasal İslam camiasının irili ufaklı krizlerin her birinden milliyetçi hegemonik dil tarafından asimilasyona uğrayarak çıkması ile olan bitenlere karşı takınılan tavır arasında bir bağ olmalı. O muhitteki kafa karışıklığı da tesadüf değil herhalde.

Bünyesinde aşırı sağ da var ama ondan ayrılıyor uluslararası alternatif sağ.

“… Mukayese çabalarının ortaya çıkardığı kesin bir sonuç da hareketlerin düşünürlerinin kalitesi arasındaki fark ile ideolojileri arasındaki nüanslardır. Alternatif sağ işine geldiği zaman sağ felsefenin unsurlarını benimserken, tıpkı Avrupa Yeni Sağı’nın anti-Amerikancılığında olduğu gibi çelişkili veya sorunlu unsurları yok sayar veya bir kenara atar. Bu ayrıca Alternatif Sağ düşüncesindeki orijinallik kıtlığını da ortaya serer… Alternatif Sağ, Avrupa aşırı sağ düşüncesine ve en başta Avrupa Yeni Sağı’na çok şey borçludur, ama kendisi Avrupa Yeni Sağı ideolojisinin temel unsurlarını, bilhassa metapolitik yaklaşımını benimser ve Avrupa Yeni Sağı’nın Amerikan versiyonu olmaktan ziyade seç-beğen-al tipi karma bir faşist harekettir.”

Türkiye’de de yandaş bulan “kültürel Marksizm” tabirini üretip onun üzerinden sol düşmanlığını süreklileştirmeleri eklektik “karma faşizm” terkibiyle gayet uyumlu.

Geleneksel faşizmlerin pek çok motifini kullanmakla birlikte kendine özgü biçimlere de sahip bu akım. Cehennem kadar uzakta değil üstelik, “Zafer Turizm” resmi bir şube gibi hizmet ve servis veriyor misal; romantizmden uzaklaştırılmış bir milliyetçiliğin mantıksal sonuçlarına vardırılması gibi bir olağan akış içinde argümanlar öne sürerek. Bizde olanı rafine ederek bize anlatıyor, gösteriyor, zerk etmeye çabalıyor büyük bir iştahla. Kitapta işaret edildiği gibi görülmek, kendinden bahsettirmek, ayıplı, canice yahut ipe sapa gelmez konuları konuşabilir kılmak akımın Türkiye muadillerinin temel uğraşı, giderek de ihtisas sahası.

Uluslararası bileşenlerinin kayıt tutma, fişleme, tehdit, aşağılama merakı müşterek. Birbirinden öğrenen, sınır-aşırı özelliklere sahip, kitlelerini birbirlerine karşı kışkırtarak diri tutan, ayrı ayrı etnik/ulusal-ırksal kök sembollere sadakat yeminleri eden, medeniyetçi, din ya da ulus merkezli neofaşist akımları yoldaşlaştıran tuhaf bir enternasyonal var orta yerde. Neofaşistler o ağın bileşenlerinden. Sadece sermayenin mi temerküz eğilimi var, nihayet sınırlı sayıda arketiple çalışan nefret dinamiklerinin toplaşacağı en güvenilir adres bu gidişle faşizm çeşitlemeleri olacak.

Somut adres tariflerinin zorluğu, akışkanlıklarından, çevrimiçi dünyanın varla yok arası elle tutulamaz adressizlerinden kaynaklanıyor. Klasik faşist akımların ruhuyla, modernliğin imkanlarını silah gibi kullanarak, modernizm karşıtlığı üretiyorlar. Aydınlanmaya, ilerlemeye, insanlığın son beş yüz yıldaki kazanımlarına, kültürlerarası geçişkenliğe fanatikçe düşmanlar. Çoğunluğu reddediyorlar. Homojenlik saplantıları bariz. “Avrupa” fikrini oluşturan temellerle birlikte Kömür Çelik Birliği’nden diğer yasal altyapıya dek ne varsa karşılar. Madde bağımlılığını andıran ajitatif içerik müptelalığıyla skandal patlatma arayışı birbirinden el alıyor konu onlar olunca. Kitapta alıntılanan ifadeyle “içselleştirilmiş tabular”a seslenmek adetleri. Sayılıp dökülen tehlikelere karşı kurtuluş adresi olarak gösterilen kökenciliğe sarılıyorlar.

Irkçı-medeniyetçi ofansif mizahı kullanmak (Michael Billig mizahın sıklıkla olumsuz stereotiplerin vurgulanması ama bir yandan da ‘sadece şaka’ bahanesine sığınarak bundan kaçınılmasını sağlaması sebebiyle şakanın hedefine yönelik bir saldırganlık ifadesi olduğunu belirtir), cinsiyetçi çiğlikle dikkat çekip etkileşim almak, gündem yaratacak kampanyalar örgütlemek, bu uğurda müzikten, bilgisayar oyunlarından yararlanmak (Alternatif Sağ’da kimileri tıpkı filmler konusunda olduğu gibi oyunlarda da sağ görüşlü temalar yakalamaya çalışmıştır. Bu oldukça kolay olmuştur zira kahramanlar genellikle beyazdır, oyunlarda genellikle şiddet vardır ve beyaz olmayan karakterler stereotipleştirilerek ele alınır), “sahte bilim” verilerinden hareketle komplo teorilerine girişmek alametifarikaları.

Ancak sıfırdan gerçekleştirmiyorlar kendilerini, şu veya bu oranda modifiye etmekte zorlanmadan arkalarına aldıkları bir tarihsel-kültürel süreklilik var. İmparatorluk, tahakküm, cinsiyetçilik ve emperyal yayılma temalarının sıklıkla kullanılması da bize epey tanıdık gelecektir, üstelik burada ana akımda üretilmektedir o gibi işler. Zorbalığa yatkın alt kültür pervasızlığı hareketin kendi normali. Siyasal doğruculuk kıskacından kurtulmak bir iç dökme ayini oralarda. Kitaptaki örnekler hakkında düşünmenin ürkütücü tarafı, neredeyse her cümlenin, memleket sathında bu tavırlarla ilişkili sayısız insanın, o taraklarda bezi yok sanılabilecek grupların resmigeçidine dönüvermesi. Bana kalırsa yurtseverlik hak; milliyetçilik bela. İlki ikincisinin işareti değil ancak “eşitlik” fikri yoksa bütün tariflerin birbirine girmesi kaçınılmaz. Eşitlik fikrini, daha doğrusu insani iletişimin bu asgari gerek şartını külliyen reddeden alternatif sağ atmosfer gayet kışkırtıcı ve kıyıcı.

Schmitt’e bayılıyorlar doğal olarak, onun ‘siyasal olan’, ‘dost-düşman’ gibi kavramlarına. Heidegger de revaçta. Bunlar entelektüel yoksulluklarını gidermeye yetmeyince sol yayınları izleyerek oralardan argüman devşirmeye çabalamaları gülünç, günü kurtaracak kolajla idare ediyorlar. Gramsci’ye müracaat, Deleuze, Guattari okumaları türünden faaliyetleri (“Bilhassa yersiz yurtsuzlaştırma ve bunun NRx düşüncesinde kritik önem taşıyan bir sağ düşünce biçimi olan ‘hızlanmacılık’a olan etkisiyle ilgilenirler”) bulunmakla birlikte ideolojik-teorik dünyalarını kuran kişiler, 68 düşmanlığı olarak özetlenebilecek anticilikleriyle bilinenler. “Alternatif Sağ’ın ideolojik oluşumunda en büyük etkiyi yapan, nispeten daha yakın tarihli Avrupa Yeni Sağı felsefesi olmuştur.” Ulusların birbirinden yalıtık yaşaması dinmeyen bir arzu olarak etlerinde kemiklerinde. Neredeyse bütün tarifler, bir büyük kriz ve sarsıntı ortamında girilen I. Dünya Savaşı ile birlikte kitleselleşen devrim mücadelelerine karşı ideolojik-kültürel-örgütsel reaksiyonerliğin, günün şartları dahilinde canlandırılarak güncelleştirilmesi etrafında. Bilhassa Avrupa’daki “şubelerin” mesaisi bu merkezde. Feminizme nefretlerini bile antikomünist histerinin ipe sapa gelmez laflarıyla dışa vuruyorlar. Tarihe bakınca İngiliz-Yahudi komplosu görmekse medeniyetçi nefretin katalizörü, bir tür “ontolojik nefret” yatağı. Muhayyel bir “biz”le başlıyor her şey. Pirüpak bir asude topluluk olan “biz”in içi meşrebe göre İslamla, Cermenlikle, Türklükle, Beyazlıkla veya Hıristiyanlıkla dopdolu. İçeride esaslı sıkıntı yokken yabancılar, küreselciler, operasyoncular, peyda oluveren işbirlikçi hainler yardımıyla “biz”i bozup yıkıma uğratmaya çalışıyor. Teyakkuz şart! Çözüm yalıtık yaşamakta, bir tür siyasal-neo-merkantilizmle insanları ulusal sınırlara hapsetmekte. Irkçı, medeniyetçi, dinci ya da o türden yalıtılmışlıklar “mecburen” kabilinden bir çözüm yolu olarak sunulur – hiç istemesek bile tarih ve bilim böyle söylemektedir! Ne yazık ki beyaz ırkın üstünlüğünü, tıpkı erkeğin kadına üstünlüğü gibi, hep “bilim kanıtlamıştır.”

Dövmeli, cahil, kaba saba “ırkçı tipi”nden uzaklaşmaya itina gösteren, bu nedenle modayı izleyen faşist alaşımlı grupların eğilimi yakın geçmişteki “beyaz çorap hassasiyeti”ni akla düşürüyor. Derli toplu kültürel birikimden mahrumlar, “kültürel iktidar” öfkesiyle mahcubiyeti orada da belirgin ki “kültürel Marksizm” nitelemesi öfkeyle iç içe bir mecaz. Kayseri örneği internet aktivizminin buralardaki yıkıcı etkisini gösterdi diğer taraftan. Etki alanındaki lümpen proletaryanın bu işi geçim kapısı haline getirmiş olması da mümkün. Buradaki alt kültür, hâliyle kendi koşulları içinde, hâliyle elden düşme. Daha ajite, daha küfürbaz, bir o kadar da düz. Uluslararası Alternatif Sağ’ın konuya bakışı “metapolitika” stratejisi çerçevesinde. “…(G)örsel sanatlar, müzik, film/televizyon, oyun ve modaya yaklaşımı büyük ölçüde halihazırdaki işleri, stilleri ve alanları kopyalamak ve doğrudan bunları ele geçirmeye çalışmak oldu.” Çalıp çırpmanın, ırkçı nefretle yeniden içeriklendirmenin, solun yanı sıra geleneksel sağa da çatan Avrupa Yeni Sağı’na yeni alıcılara ulaşma imkânı sağladığı tespiti enteresan. Kimlere ulaşıyor, hangi yaralarını kaşıyorlar takibe değer.

Kendilerini daha güçlü, daha kalabalık, daha etkin göstermeye özellikle önem verdikleri halde şimdilik bir tür “tebliğ” aşamasındalar. Kanlı bıçaklı faaliyet tali. Yine de “Her hâlükârda bu fikirlerin zemin kazanması Batılı liberal demokrasinin temellerine ve bugün veri kabul edilen ancak aslında uzun ve zorlu mücadelelerle kazanılan haklar için bir tehlikedir.” Yeraltı reflekslerini kuşanan devletlerin akım yandaşlarını güvenlik sorunu olarak algılama ihtimali, henüz yapabilme gücü sınırlı alternatif sağın sıradan şirretlik kategorisine alınarak hafifsenmesine yol açarsa, neden tarih tekerrür etmesin; Mussolini ve Hitler de vaktiyle pek küçümsenmişti. Her şeye rağmen Avrupa’daki yerleşik toplumsal kültür hareket sahalarını kısıtlar.

Demokratik bilincin ufukta belirmediği, otoriter geleneğe öteden beri yakın olan ülkelerde durum hiç iç açıcı değil. Geçmişte ekalliyete dönük sermaye transferi hedefini de kapsayan nefret kasabanın sırrı buralarda misal. Kışkırtmaların kitlesel kıyımlara yol açabildiği yakın geçmişe sahip bir coğrafya, çevrimiçi ortamlarda ergen eğlencesi/nefreti olarak doğan bu gibi oyun, müzik ve kampanyaların konusu olursa toplum olma vasfını kaybetmeye dek varacak yıkımları yaşayabilir. Uluslararası Alternatif Sağ’ın diline bakınca çünkü, bir tür montaj tekniği uygulandığını düşünmemek elde değil. Stereotiplerle, öğretilip kanıksatılmış nefretlerle iş görülüyor. Kürtler Aslında… kitabına bakılabilir, oradaki nefret kalıpları kopyalanmış sanki. Alternatif Sağ’ın değişmezlerinden olan “göç ve yıkım” ikiliği vaktiyle Kürtlere karşı kullanıldı, benzer bir dışlayıcı aşağılamayla. Alevi, Sosyalist, Komünist gibi öznelere doğru genişleterek yaşananlara baktığımızda sonuç değişmiyor. “Koca koca adamlar”, on yıllar boyunca en hafifi yalan yanlış diye özetlenecek nefretlerle amel edip kul hakkına girdi sonuçta.

Uluslararası Alternatif Sağ bileşenleri, “katılımcıların kimliğinin deşifre edilmesi veya hasar verici hukuki yaptırımlar” nedeniyle mitingleri tercih etmiyorlar. Şimdilik kadro hareketi niteliğindeler, sayıları az, mitingler bunu ortaya çıkaracağı için de makbul değil. Klasik faşizmlerle yeni sağ popülizmlerin aksine lider merkezli değil anonimler. Trump bu kabulden hareketle kendilerine selam eder, Marine Le Pen “internet savaşçıları” olarak anar. Bizdeki şube, “Zafer Turizm”, kurumsal özellikleri belirgin bir lider figürü etrafında örgütleniyor. İçinden çıktığı “soy faşist” siyasal akımdaki köklerine vurgun, seferberlik görev emri çıkarılmasını bekleyen komando adayı ergen taraftar kitlesinin dikkatini diri tutma stratejisinin unsurları, bunlar. Anonim kalarak tartışmaları etkileme, olaylar güncelliğini yitirmeden kendilerini hatırlatma huyu nüksettikçe lider figürü sahaya inmekte. Mesela Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldığında protokol görüşmeleri sürdürmeyi ve bilhassa istihbarat örgütüyle İçişleri Bakanlığı’nı almak istediklerini herkese duyurmaları örgütsel plandı. Kayseri kıyım denemesi tazeyken alelacele kotarılan partiler arası görüşme vesilesiyle kendilerini “dosta düşmana hatırlatmaları” marjinal olmadıklarını, deli saçması sayılan görüşlerine, “haklı endişelerine” kulak verildiğini göstererek paramiliter organizasyon yaftasından kurtulma çabasıydı aynı zamanda. Denklemde olduklarının unutulmasına tahammülsüzlükleri, daha büyük hamleleri hazırlandıklarından mı yoksa böyle davranmanın daha büyük hamlelerin önünü açacağına inandıklarından mı, şimdilik muamma… Ana akım milliyetçiliğin ihtiyat kuvvet saydığı yüzergezer lümpen öbekleşmelerle yakınlık veya ırkçı faşistlerin parmağı olan hadiselerde “Zafer Turizm” gönüllülerinin çokluğu göz çıkarıyor. Günün birinde bütün organizasyonun kriminal bir hadise sayılıp sayılmayacağı sorusu giderek daha fazla insanın aklına takılıyordur muhtemelen.

Otantik İslam’ın canına okunmasında pay sahibi mukaddesatçı çevrelerle doğrudan temsilini “Zafer Turizm”de bulan reaksiyoner milliyetçilik hasımlaştığı ölçüde birbirlerini komplodan ibaret sayan eski argümanlarla karşılıklı ateş ediyorlar. Birilerine göre Türkçülük, İngiliz-Yahudi komplosu. Diğerleri 19. yüzyılda İngiltere’nin 20. yüzyıl ortalarında ABD’nin ilgisi nedeniyle İslamcıları yabancı komplosu saymaya yatkın. Düşmansızlık yaramıyor belli ki. Antikomünizm konjonktüründe Kürtler Aslında… paydasında buluşulmuşken yatışan karşıtlıklar yakıcı gündelik siyasette kafa kafaya tokuşma riski belirince dile dökülüyor. Abdülhamitçilik-İttihatçılık gerilimi bu özel durumda tazelendi yine. Siyasal İslam’ı ötekileştirerek elde edilen laiklikle, Suriyeli düşmanlığı üzerinden köpürtülen milliyetçilikle, siyaset sahası bir tür mayınlı alan çoktandır. Eskiden ‘devletin resmi güçlerine yardımcı olma’ görev sahasına sıkıştırılan ana akım milliyetçi ekol, konjonktürel etkilerle serdümenlik konumuna terfi etti üstelik. Yabancı nefretini muhayyel Avrupalılarla teröristlerin ötesine doğru sere serpe dile dökemiyor şimdilik. Eğip bükmeyen doğrudan milliyetçi adrese doğru kadro kayışını kolaylaştıran kapının aralanması aradaki tansiyonu yükseltecek cinsten. Uluslararası Alternatif Sağ keşke bir erken uyarı sistemi olabilse. Görmezden gelindikçe içten içe büyür çünkü faşizm, aklı bozar, vicdanı nasırlaştırır, kalbi kurutur.