Radikal 10. yılına girerken, eski havasını yitiriyor. Radikal okurları olarak bizim düşüncemiz gazetenin, onu var eden okuyucularının eleştirilerini dikkate alarak, yayın çizgisi konusunda bir durum değerlendirmesi yapması gerektiği yönünde. Bu özeleştiriyi yapabilen bir Radikal, okurları tarafından daha çok sahiplenilecektir.
RADİKALİ GERİ İSTİYORUZ GİRİŞİMİ
Radikal, eski “havası”nı yitiriyor. Gazetede bir tatsızlık var. Yıllardır Radikal okuyan müdavimler olarak, biz bu durumdan rahatsızız. Gazete 10. yılına Hasan Celal Güzel ve benzerlerinin yarattığı “darbe”nin izleri ile giriyor.
Gazetenin ilk çıktığı günlerdeki reklamı, alanlarında çeşitli açılardan fark yaratmış isimlerin radikalliğine vurgu yaparak, medya sektöründeki farklı konuma aday olduğunu ortaya koymaktı. Zaman içinde söylenemeyen birçok söz, üzerine gidilemeyen birçok tabu üzerine yaklaşımı ile Radikal bu farkını ortaya koydu. Farklı bir tür gazetecilik için çabalayan birçok isim, Radikal’de yeni bir muhalif ses yaratma fırsatı buldular. Aslında gazete hiçbir zaman tek bir ses olmadı; farklılıkları içinde barındırabildi, gazetenin köşe yazarları birbirini gazete içinde eleştirebildi ya da gazetenin kimi manşetleri, haberleri kendi köşe yazarlarınca eleştirilebildi. Sonuçta birbirine benzeme yarışındaki gazeteler içindeki farklılığı ile Radikal başka türlü bir şey isteyenlerin kesişim kümesi oldu. Özellikle gazetenin pazar eki, Radikal-İki’nin başarısı, onu tam bir platform haline getirdi. Daha sonra Kitap eki de aynı şekilde müdavimler yarattı.
Tek bir bütünden oluşmasa da zaman içinde kendince belli hassasiyet noktaları geliştirmişti gazete. Bunlar, ajitasyon kokan haberlerin girmemesi, yargısız infazlardan uzak durulması, temel insan hak ve özgürlüklerine hassasiyet, asker ve bürokrat kesimin sözcülüğünü yapmamak, militarizme bulaşan toplumsal cinsiyet içeren dil ve haberden uzak durulmaya çalışılması, klasik üçüncü sayfa haberlerinin yer almaması, sivil toplum, muhalif parti ve grupların, emek haberlerinin yer alabilmesi gibi başlıklarda özetlenebilir. Manisa'da liseli gençlere işkence yapıldığında, Meclis'te pankart açan öğrencilere 96 yıl hapis cezası verildiğinde, Susurluk Çetesi kamyona çarptığında, Hayata Dönüş Operasyonu adı altında insanlar öldürüldüğünde bunları manşetine taşıyan bir Radikal vardı. Keza dış haberler sayfası ile fazlaca haberdar olamadığımız Latin Amerika’daki gelişmelere yer vermesi; çeviri makalelerle farklı görüşleri sayfalarına taşıması onu bizim için vazgeçilmez kılan unsurlardı.
Ancak son dönemlerde gazete, “diğerleri gibi” olma yolunda; yayın çizgisi değişiyor. Kullanılan manşetler, verilmeyen haberler ya da daha önce geniş yer bulanların gittikçe küçülmesi gibi bir çok noktada gazete değişmeye başladı. Farklı seslerin ufak ufak uzaklaştığı hatta Radikal İki’ye bile yazmaz olduğu bir döneme girdik; ek gittikçe tek düzeleşti. Cumartesi eki ise “Nişantaşı’nın Sesi” formatına dönüştü. Köşe yazarları gittikçe yaşlı ve erkek ağırlıklı olmaya başladı. Özetle gazetenin son dönemlerde radikalliğinin törpülendiğini, hatta radikalliğinin farklı bir kanada doğru kaydığını görüyoruz.
Açıkçası gazetede öteden beri yazan Mehmet Ali Kışlalı ve Gündüz Aktan’la birçok Radikal okurunun yıldızlarının barışmadığını söyleyebiliriz. Bu yazarların tavırları, gazetenin sergilediği duruşla çoğu zaman çelişmekte... Ancak Hasan Celal Güzel’in gazetede yazmaya başlaması bardağı taşıran son damla oldu. Yazarın yarım sayfayı bulan deklarasyonları, Radikal’in içinde başka bir gazeteden sızmış gibi duruyor. “Diğerleri” içinde rahatça yer bulacakken, bu yazar neden Radikal içinde, ve onun yukarıda özetlediğimiz ilkeleriyle taban tabana zıt görüşlerle, yazabiliyor? Güzel’in militarize dili ve okuyucuya “el ense çeken” tavrı, son günlerde iyice abartıya kaçmış durumda.
Gazetenin temel özelliği olan çok-seslilik içinde yer bulan bu yazarlar, yaşadıkları toplumda çoksesliliğin yok edilmesini öngören, savaş çığırtkanlığıyla evrensel insan haklarını ihlal edilebileceğini ısrarla vurgulayan yazılar yazarak Radikal okurlarını gazeteden soğutmakta. Açıkçası bu tavır, demokrasiyi yok etmek için demokrasiyi kullanmakla eşdeğer bir durum olarak görülebilir. Dolayısıyla farklılıkları ile beraber yaşamak isteyenler, demokrasiyi bu şekilde bir tür araç olarak görenlere karşı yine demokratik zeminden mücadelelerini güçlendirmeliler.
Öte yandan gazetenin, emek haberlerine ayırdığı yer gittikçe azalırken ekonomi sayfaları holding haberleri ile dolmaya başladı. Çalışanların haklarını savunan geniş katılımlı mitingler ve kampanyalar, gazetede gittikçe daha az yer alıyor. Son dönemlerde karşılaştığımız “Süreyya Yalçın manşeti” birçoğumuz için şok oldu; yine “Haydar Dümen yazı dizisi”ne bir türlü anlam veremedik; bu haberlerin Radikal’de yer bulması durumunda farklı bir bakış açısı ya da yorum beklerken diğer gazetelerde görmeye alışık olduğumuzun dışında hiçbir durum yoktu. Keremcem yazı dizisini ise tamamen düşen tiraja ve yaz rehavetine bağladık ve kahırlanmaktan başka bir şey yapamadık.
Memleket olarak gazete okuma alışkanlığımızda bir eksiklik olduğu açık bir gerçek. Ne yazık ki artık gazeteler çoğunlukla haber almak için değil, yorumları okumak için ediniliyor. Çok satan gazetelerin bir çoğu ise ne haber ne de köşe yazarları için tercih ediliyor. Radikal’in bu birbirine benzeme ortamında farklılığını koruması gerekli. Gazete tek sesli bir yapıya bürünmemeli ancak çok sesliliği desteklemek, onu yok etmeye çalışanlarla da mücadeleyi engellememeli. Bizim düşüncemiz gazetenin, onu var eden okuyucularının eleştirilerini dikkate alarak, yayın çizgisi konusunda bir durum değerlendirmesi yapması gerektiği yönünde. Bu öz-eleştiriyi yapabilen bir Radikal, okurları tarafından daha çok sahiplenilecektir.
Sözün özü, onuncu yılına giren Radikal, 10. yılına girerken, önemli bir dönemeçte. Duyarlı insanların gazetesi olmak yetmiyor, eli vicdana koyup net bir soru sormak lazım; Sağ mı sol mu? Bu gazetenin, değişik yelpazelerde de olsa insanlığın hayrının solda olduğunu düşünen ciddi bir okur potansiyeli var. Hasan Celal Güzel bir yazısına “Artık Bizim de Sabrımızı Taşıyor” diye başlık atmış. Okurun sabrı çoktan taştı.