Bir İmkan Olarak BarışaRock

Birini nükleerin, diğerini ise savaşın aramızdan aldığı, iki genç müzisyenin; Karadeniz’in isyankar çocuğu Kazım Koyuncu ve Pentagram’ın eski gitaristi Ümit Yılbar’ın anısına ithaf edilmiş; bir kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Aynı zamanda Barışarock’ın organizasyonunda da başından beri gönüllü olarak yer alan Kıvanç Eliaçık’ın hazırladığı; Müzikal İsyan Barışarock bir yandan müzik-politika ilişkisini irdelerken, diğer yandan da bir toplumsal muhalefet hareketini röportajlarla, makalelerle ve kendi yorumlarıyla derleyerek bir sözlü tarih çalışması işlevi görüyor.

Tüm serüven, 18 Mart 2003 de başlayan Irak işgalinden sadece 6 ay sonra İstanbul’da neo-liberal disturun en önemli simgelerinden olan Cola şirketinin bir Rock festivali düzenleyeceğini açıklamasıyla başlıyor. İsmi Rock’n Roll dan esinlenip; Rak en Kok olarak adlandırılan bu festival zaten Iraktaki işgale karşı eylemlerden dolayı teyakkuz halinde bulunan üç-beş hayalperesti biraraya toplayıp, Moğollar’ın şarkılaştırdığı “Bişey Yapmalı” düşüncesi etrafında birleştiriyor. Ardından gönüllülük esasına dayalı koşuşturmacalar ve Karşı-Festival BarışaRock’ın doğuşu.

Eliaçık; 2003, Rock Şişede Durmaz; 2004, Evimiz Dünya ve 2005, Karşı Festival sloganları ile örgütlenen ve Türkiye için yepyeni bir muhalefet etme ve eğlenme biçimi olan BarışaRock sürecini akıcı ve keyifli bir dille anlatıyor. “Biz kendi öykülerimizi yazmazsak, tarih hep avcıların zaferlerini yazacaktır” diyerek yola çıkan yazar, kitabın ilk bölümünü kendi deneyimleri ve gözlemleri çerçevesinde BarışaRock’ın tarihsel gelişimine ayırıyor. İlk iki yılında Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından, sonrasında herkesin katılımına açık olan BarışaRock İnisyatifi tarafından düzenlenen eğlence ve eylemi birarada içeren “eylemcenin” günlüğüne düşen notlar, okuyucuyu da 21. yüzyılda toplumsal muhalefet, müzik-politika ilişkisi, sistem içerisinde alternatif yaşam alanları yaratmanın mümkün olup olmadığı ve yeni muhalefet etme biçimleri konusunda düşünmeye yöneltiyor.

Sponsorsuz olarak varolmayı başaran, hiç bir profesyonel tarafından yönlendirilmeyip tamamen gönüllülük esasına göre örgütlenen, dayanışmayı ve muhalefeti bir “eylemce” olarak merkezine koyan ve Türkiye’nin en iyi müzisyenlerini ücretsiz olarak dinleme fırsatı veren BarışaRock, kapitalizmin anlam dünyasını bir alternatif yaşam alanı yaratarak darmadağın ediyor. Yazarın da üzerinde durduğu bu nokta kapitalizmle mücadelede somut bir duruş olarak son derece zihin açıcı.

Eliaçık, “Woodstock Rock’ın 1 Mayısı ise, BarışaRock Türkiye’nin 15-16 Haziranı’dır” diyerek, son derece önemli bir iddiada bulunuyor. Bu iddiasını da 1. BarışaRock’a katılan Kolombiyalı sendika temsilcisi ile yaptığı röportajla, Petrol-İş’in BarışaRock’ın verdiği destek ve Petrol-İş sendika Başkanının Barışarock sahnesinde yaptığı konuşmayla, son olarakta 2005 yılında Rak en Kok’u düzenleyen şirket tarafından Nakliyat-İş sendikasına üye oldukları için işten çıkartılan 110 işçinin BarışaRock’a katılımı ile destekliyor.

Kitabın ikinci bölümü bugüne kadar BarışaRock’ın organizasyonuna katılan gönüllüler ve sahneden “eylemce” ye güç katan gruplarla yapılan söyleşilere ayrılmış durumda. İlk röportaj ilk günden beri BarışaRock’ın organizasyonunda yer alan Moğollar’ın bas gitaristi Taner Öngör, yazarın deyişi ile BarışaRock’ın ağabeylik taslamayan Taner abisi ile Türkiye’de ve dünyada Rock müziği tarihi ve muhalefet etme biçimleri üzerine son derece keyifli ve bilgilendirici bir sohbet. Sohbetler dizisi BarışaRock’ın isim babası Ragıp İncesağır ile eylemcenin doğuşu ve gelişimi üzerine odaklanarak devam ediyor. Başından beri bir “Beleş-ix” etkinliği olan BarışaRock’ın katılımcısı Karagüneş röportajında endüstri-müzik ilişkisini keskin bir dille masaya yatırılıyor. Röportajlar; gönüllüler ve diğer sürpriz gruplarla devam ederek eylemcenin tüm aşamalarını okuyunun gözünde canlandırıyor.

Kitabın üçüncü ve son bölümü ise 4 yıllık zaman diliminde BarışaRock üzerine yazılmış/seçilmiş makalelerden oluşuyor. Bu bölümün en dikkat çekici makalesi “Pipiler Başkaldırmış” başlığı ile Ayşe Düzkan’a ait. Festivalin ikinci yılında eleştirilerden dolayı değiştirilen Bush’a “Çektir Git” diyen Barışarock sloganını eleştiren ve bu slogan bağlamında sol-cinsiyetçilik ilişkisini yeniden ele alan feminist bir eleştiri. Eliaçık’da kitabında Rock-cinsiyetçilik ilişkisine değiniyor.

Kitapta eksikliği duyulan önemli bir nokta popüler kültür, müzik siyaset ilişkisinin, genel bir tanımla Kültür endüstrisinin bu festivaller bağlamında teorik olarak derinlemesine incelenmemesi fakat kitabın önsözünde yazar bu çalışmanın sınırlarını belirterek, eserinin daha ciddi teorik çalışmalara örnek olmasını diliyor ve bu durumu da açıklamış oluyor.

Sonuç olarak dört yılını tamamlayarak rüştünü ispat etmiş ve gelenekselleşmiş bir toplumsal muhalefet odağını tarihsel olarak kayda geçmiş oluyor yazar. Sol/sosyalist tahayyülün sınırlarının kuru bir “Hayırcılığa” ve “İstemezükcülüğe” indirgendiği şu günlerde BarışaRock kapitalist ilişkiler içerisinde kurucu varlığı ile bir soluk alma imkanı sağlıyor. Bu bağlamda itiraz kültürünü her katılımcıya ulaştıramasa da çoğunluğa; içinde barındırdığı dayanışma kültürüyle, düzenlenen paneller ve atölyelerde üretilen bilgilerle, festival boyunca kurulan onlarca standta kendisini tanıtan toplumsal muhalefet örgütleri/kampanyaları ile bir okul görevi de görüyor.

Eliaçıktan bir alıntıyla yazımı sonlandırmak istiyorum: “BarışaRock sürecek. Dünyayı süpermarket, bizi de müşteri sananlar bir kez daha yenilecek. Rock bir kez daha kazanacak. İnat eden, hayır diyen, sıradan ama sahici insanlar bir kez daha kazanacak. Açın müziğin sesini! Hakim Bey, Pişman değiliz. Eğlenmeye devam edeceğiz. Eylemlerimiz sürecek. Yaşasın BarışaRock.”

Kıvanç Eliaçık, Müzikal İsyan Barışarock

Mephisto Yayınları, Ağustos 2006, 205 sayfa