İdrak Sahibi Olmadan Yorum Sahibi Olmak!

Bir konuşma ya da bir yazı üstüne iddialı bir yorum yapmadan önce duyduğunuzu ya da okuduğunuzu doğru anlamış olmanız gerekir. Aksi takdirde alâkaya çay demlemiş olursunuz ki bu da pek fena bir pozisyondur. Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı’yı geçenlerde (6 Aralık) tam böyle bir pozisyonda gördüm.

Ataklı, “Başbakan Erdoğan’ın Bütçe görüşmelerinde pek dikkat çekmeyen çok ilginç açıklaması”nı aktarıyor, bunun, “AKP zihniyetinin demokrasi, hukuk, adalet kavramlarına hangi gözle ve nasıl baktığının kanıtı” olduğunu öne sürüyordu. Yazarın Erdoğan’dan aktardığı sözler aynen şöyleydi:

“Sayın Baykal, hâlâ yorulmadınız mı? Ali Dibo yattınız, Ali Dibo kalktınız. Hataylı size gereken dersi verdi. AK Parti açık ara birinci parti oldu. Halkımıza hakaret ediyorsunuz. Halkımız yolsuzluğu yapanı abat ediyor, ona paye veriyor öyle mi? Yine parlamentoya geldiler hatta oy sayısını artırarak geldiler.”

Bu sözleri duyunca çok şaşırmış, “bu sözler demokrasi için yepyeni bir tanım gibi gelmiş” Ataklı’ya. Çünkü “bu sözlerin tam tercümesi” şuymuş ona göre: “Ey ahali, benim adamlarım yolsuzluk yapabilir, adam kayırabilir, suistimalde bulunabilir. Ama eğer onlar seçilip geliyorsa kimsenin ağzını açmaya hakkı yoktur.”

Doğrusunu isterseniz ben bu yorumu okuyunca çok şaşırdım. Bu satırlar, Can Ataklı türü köşe yazarlığının yepyeni bir tanımı gibi geldi bana. Bu kadar sıradan ve basit bir ironiyi idrak edemeden yorum yapmak, o tip yazarlar adına hüzün verdi bana.

Bir umut, “yazar tecahül-ü arifaneden geliyor, anladığı halde anlamıyormuş gibi yapıp kontra bir ironi patlatacak” diye yazıyı sonuna kadar okudum; fakat hayır, her şey ilk okunduğunda hangi anlama geliyorsa yazı bitince de o anlama geliyordu!

Taraf, 1.12.2007