Siyasi Haberciliğimizde 'Cinsellik' ve 'Dinsellik' Problemi...

Zaten uzun olan başlığı biraz daha uzatmayı göze alsaydım, listeye “magazin”i de ekleyebilirdim. Madem yapamadım, bari onunla ilgili örneği öne çekerek gönlünü alayım... Geçenlerde Cumhuriyet’ten Nilgün Cerrahoğlu, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakereleri başlatıp başlatmama kararının alınacağı Brüksel toplantısında karşılaştığı bir manzarayı anlatıyordu. Çok sayıda Türk gazeteci sonucu merak içinde beklerken, salonda birdenbire Nil Demirkazık boy göstermiş. Bizim gazeteciler AB’yi falan bir kenara bırakıp doğruca ona yönelmişler, işin ekseni bir anda kayıvermiş.

Bu işler çoğunlukla böyle; konu ne kadar önemli olursa olsun, politik bir gelişmenin içine “cinsellik”, dinsellik” ya da “magazin” girerse, asıl mesele ya arka plana atılır ya da -bazen bu da olur- tümüyle devre dışı kalır.

Konuyu bazı unutulmaz örneklerle açmayı bana telkin eden taze örnek, AK Parti’nin Kızılcahamam kampı oldu. Hatırlayacaksınız, Taraf’ta (16 Kasım), CHP’nin planladığı siyasi kampı cinsellik ve magazin boyutlarını öne çıkararak veren Milliyet’in “yanlış yaptık” itirafını size aktardıktan sonra şöyle demiştim: “Güzel, güzel de, Milliyet bazı başka siyasi partilerin kamplarını bu tarzda sunmayı spor haline getirmiş bir gazetemiz değil miydi? Öyleydi, öyleydi… Neyse, hatanın neresinden dönülürse kârdır. Demek ki bundan sonra AK Parti kamplarını ‘siyasi boyutu gölgelenmeyecek’ tarzda izleyebileceğiz. Tabii ki bizim gözümüz ilk AK Parti kampında Milliyet’in üzerinde olacak.”

Ben o zaman, ilk testi bu kadar yakın bir zamanda yapabileceğimizi tahmin etmiyordum doğrusu, ama öyle oldu. Sonuç fena değil; gazete (25 Kasım) AK Parti’nin Kızılcahamam toplantısını, olması gerektiği gibi, “ciddi” yanını öne çıkararak vermiş. Minik bir kutuda işin “magazin”ine de girilmiş ama bu kadarına zaten kimsenin itirazı yok.

Gelelim, bu üçlünün devreye girmesi durumunda basınımızın neleri göze alabildiğini göstermeye...

SİYASETİ BIRAK, HAŞEMAYA BAK!

Tarihlerden 2 Ağustos 2001… O gün, Milliyet'in manşetinin hemen altında yer alan günün ikinci önemli haberi şöyleydi: TANIDIK SAHNELER… HAŞEMALAR ÇIKTI ORTAYA... Tayyipçiler boş vakitlerde haşemalarını giyip sıcak su havuzlarının keyfini çıkardılar. (Geçerken söyleyelim, o gün Milliyet’in manşeti de Tayyip'in Merveleri biçiminde dizayn edilmişti.)

Bu tür kampların “haşemalı” başlıklar ve fotoğraflarla sunulması âdettendi... Fakat Milliyet yazı işlerinin böylesine kıymetli bir malzemeyi birinci sayfasından fotoğrafsız olarak takdim etmesi biraz tuhaf kaçmıştı. Mesele, haberin devamına gidilince anlaşılıyordu: Sayfada yer alan “haşemalı” fotoğrafın altında şöyle yazıyordu: Yine aynı sahne! Kampa giren Tayyipçiler sıcak su havuzlarına, diz altlarına kadar inen haşemalar ile girerek 'yenilikçi' imajlarına gölge düşürdü. Afyon'daki havuz sefası, FP'nin Kızılcahamam'daki kampını hatırlattı.

Yani sorduğunuzda, Yazdığımız fotoğrafaltında o fotoğrafın Yenilikçiler’in Konya’daki kampında değil, Fazilet Partililerin Kızılcahamam'daki kampında çekilmiş eski bir fotoğraf olduğunu söylüyoruz zaten” denebilecek bir fotoğrafaltı…

Ne kadar kurnazca değil mi? Peki taze fotoğraf yok muymuş “Yenilikçiler”in kampından? Olmaz mı? Star’da yayımlanan fotoğraflardan, hepsinin şortlu olduğu anlaşılıyordu. Yani Milliyet yazıişleri “işe yaramadığı” için kullanmamıştı bunları... Yani sizin anlayacağınız, haber düpedüz uyduruktu.

“Dinsellik”ten son örnek: Bir defasında kalabalık bir İran heyeti doğal gaz ve petrol görüşmeleri yapmak üzere Türkiye’ye gelmişti. Fakat basınımız, heyetteki çarşaflı kadınları merkeze alınca, bu heyetin Türkiye'ye neden geldiğini öğrenememiştik... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın basının bu konudaki haberleri sunuş biçimine yönelttiği eleştirileri okuyunca (28 Nisan 2003) anlayabilmiştik neyin ne olduğunu: İranlılarla ihracatı, ticareti, doğalgazı konuştuk. Ama bu ziyaretin basında ne şekilde yer aldığını gördünüz. Biz nelerle uğraşıyoruz, onlar nelerle uğraşıyor.”

“TRANSPARAN KONUK”, OPAK HABER...

Sanmayın ki bizim medyamız sadece heyet beraberinde gelen kadınlar çarşaflı olduğunda heyetle değil, yanındakilerle ilgilenir... Medyacılığımızda bunun tam tersi durumlar da saptanmıştır. Böylece geldik “cinsellik” örneğimize:

Bu defa gazetemiz Hürriyet (30 Nisan 2001): Almanya Çalışma ve Sosyal Düzen Bakanı Walter Riester dün (29 Nisan) Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı Mesut Yılmaz'la görüştü.”

Peki ne konuşulmuş? Bilmiyoruz. Çünkü bakanın yanında “transparan gömlek” giyen bir kadın varmış, eh haber de haliyle oraya kaymış.

Konu bakanın ziyareti ama haberin başlığı “TRANSPARAN KONUK…” Bu kısa haberin tamamını aktarıyorum ki, içinde gerçekten de bakanla ilgili hiçbir şey olmadığını siz de görün:

“TRANSPARAN KONUK… Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, dün Swissotel Residence'da Almanya Çalışma ve Sosyal Düzen Bakanı Walter Riester'ı kabul etti. Alman Bakan Riester'in ziyareti sırasında, Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği Sosyal İşler Sorumlusu Gerhild Pinkvob-Müller'in transparan gömleği ve dantelli büstiyeri dikkat çekti. Yılmaz'ın yanına oturan Müller, beyaz çizgili siyah transparan gömlek ve siyah dantelli büstiyeri, kırmızı ojeleri ve kırmızı rujuyla tamamlamıştı.”

Hepsi bu kadar… Bayan Müller, biri Yılmaz'ın yanında (uzaktan) biri de yakın plan “her şeyi” gösteren iki fotoğrafıyla eşlik ediyor habere… Asıl ziyaretçi bakanın ne fotoğrafı var ne de ne için ülkemize geldiği… Başlıkta dediğimiz gibi: Konuk “transparan” ama haber “opak! Haber bize hiçbir şey anlatmıyor.

Ciddi-siyasi gazeteciliğimizin “cinsellik”, “dinsellik” ve “magazin”le kurduğu sorunlu ilişkiyi irdelemeye devam edeceğiz.